Suriye’nin geleceği

Suriye’deki meselenin bölgeyi içine alacak kapsamlı bir savaşa dönmesinden endişe duyulduğunu belirten Prof.Dr. Tanju Tosun, “Tüm taraflar Cenevre’deki müzakere sürecinde ellerinin güçlü olması için pozisyon alıyor” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 02.03.2018 07:36
  • Güncelleme Tarihi : 02.03.2018 07:36
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Suriye’nin geleceği

E. ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Ege Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde görevli Siyaset Bilimci Prof.Dr. Tanju Tosun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK) Suriye’nin Afrin bölgesinde sürdürdüğü Zeytin Dalı Harekatı’nda gelinen son durumu değerlendirdi. Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonun başlangıç aşamasında belirlediği amaca adım adım yaklaştığını dile getiren Tosun, sivillere zarar verme pahasına süratle operasyonu yürütmek yerine; ağır fakat Türkiye’yi operasyonun hukukiliği ve meşruluğu konusunda uluslararası toplumda sorgulatmayacak bir yöntemin benimsendiğini vurguladı. Tarafların Suriye’deki meselenin bölgeyi içine alacak kapsamlı bir savaşa dönüşmesinden endişe duyduğunu ifade eden Prof.Dr. Tosun, “Bu anlamda taraflar sağduyulu ve temkinli davranıyorlar. Suriye’de orduları bulunan tüm taraflar Cenevre’deki müzakere sürecinde ellerinin güçlü olması için buna göre hareket edip pozisyon alıyor. Cenevre görüşmeleri bu anlamda sıkı pazarlıklarla sürecek” değerlendirmesinde bulundu.

TSK ADIM ADIM AMACA YAKLAŞIYOR

Bir ayın geride kaldığı operasyonda gelinen aşamayı ve gelişmeleri yorumlayan Prof.Dr. Tosun, Türk Silahlı Kuvvetlerinin operasyonun başlangıç aşamasında belirlediği amaca adım adım yaklaştığını belirtti. Beklendiği gibi yavaş bir ilerleme söz konusu olduğunu vurgulayan Prof.Dr. Tosun, “Bu zaten önceden planlanmıştı. Operasyonu sivillere zarar verme pahasına süratle yürütmek yerine; ağır fakat Türkiye’yi operasyonun hukukiliği ve meşruluğu konusunda uluslararası toplumda sorgulatmayacak bir yöntemi benimsemek daha doğruydu. Türk Silahlı Kuvvetlerinin bu bilinçle hareket ettiği açık. Çok sayıda teröristin etkisiz hale getirilmesi ve ordunun aşamalı olarak Afrin’e ilerleyip burayı çevrelemesi askeri strateji ve hedeflerin gereği olduğu anlaşılıyor. Afrin’i çevreleyen güvenlik koridorunun halen şehir merkezinin 20 km uzağında olduğu, Afrin’i kuşatabilmek için kuzeybatıdaki Raco ve güneybatıdaki Cinderes kasabası aşıldıktan sonra kuşatmanın gerçekleşeceği uzmanlar tarafından ifade edilmekte. Buraların meskun mahal olması hem ordu mensuplarımız hem de sivil halkın güvenliği açısından çok daha temkinli olunması gerektiğine işaret etmekte. Bu konuda güvenlik güçlerimizin gerekli özeni göstereceğinden şüphe duyulmaması gerekir” dedi.

SIKI PAZARLIKLARLA SÜRECEK

Afrin’deki son gelişmelerin 9 Mart’a ertelenen 9. Cenevre Görüşmeleri’ne etkisi üzerinde duran Prof.Dr. Tosun, şunları söyledi: “Cenevre görüşmelerinin öncelikli hedefi Suriye’de ateşkesin sağlanmasına odaklıydı. Bugün itibarıyla ateşkesin sağlanması konusunda bir mutabakat var ve yürüyor. Görüşmelerin nihai hedefi ise müzakere yoluyla kademeli olarak yeni bir anayasanın hazırlanması ve seçimlere gidilmesi. Suriye’de yaşanan gelişmeleri kimi yorumcular 1. Dünya Savaşı öncesine benzetmekte. 1. Dünya Savaşı nasıl bir Sırp prensinin öldürülmesinin ardından çok sayıda ülkeyi savaşın içine sokmuşsa, Suriye’deki DAEŞ varlığı, soruna çözüm bulma amacıyla çok sayıda ülkeyi Suriye’de önce bir vekalet savaşına, ardından Türkiye’nin de dahil olduğu, ABD, Rusya, İran, Suriye gibi ülkeleri doğrudan savaşın içine dahil etmiştir. Bugün gelinen noktada taraflar Suriye’nin toprak bütünlüğünden önce bu meselenin bölgeyi içine alacak kapsamlı bir savaşa dönmemesi derdinde. Bu anlamda taraflar sağduyulu ve temkinli davranıyorlar. Suriye’de orduları bulunan tüm taraflar Cenevre’deki müzakere sürecinde ellerinin güçlü olması için, buna göre hareket edip pozisyon alıyorlar. Cenevre görüşmeleri bu anlamda sıkı pazarlıklarla sürecek.”

SATRANÇ OYUNUNA BENZER HAMLELER

Türkiye’nin Afrin’de Esad’dan ziyade İran ile karşı karşıya geldiği yönündeki yorumları değerlendiren Prof.Dr. Tosun, “İki ülkenin adeta bir satranç oyununa benzer biçimde hamleler yaptığına tanık oluyoruz. İran’ın bölgede özellikle Suriye’de geçmişten beri bir varlığı, emelleri olduğu malum. Nitekim Afrin’e YPG’li teröristlere destek için gelmek isteyenlerin yıllardır İranlı danışmanlar tarafından eğitilmiş oldukları ifade edilmekte. Ayrıca İran’ın denetiminde bunlar. Verilen eğitim ideolojik bir içeriğe de sahip. Nitekim İran’ın Afrin operasyonuna sıcak bakmadığı, çeşitli eleştiriler getirdiği biliniyor. Diğer yandan özellikle Astana sürecinden itibaren Türkiye, Rusya ve İran’la belirli noktalarda birlikte hareket ediyor. Bu çelişkili durum dahi aslında önümüzdeki süreçte sorunun içinde olan tarafların ‘kazan-kazan’ mantığıyla ellerindeki kartları müzakere sürecinde güçlendirmek istemelerinin bir yansıması şeklinde yorumlanabilir” ifadelerini kullandı.

“YÜKSEK SESLE TEPKİ KOYAMIYOR”

Washington’da Türkiye’nin Afrin operasyonu ile ilgili atmosfere de değinen Prof.Dr. Tosun, “Washington’daki askeri, siyasi ve diplomatik çevrelerin operasyona sıcak bakmadıkları bir gerçek. Bunun iki temel nedeni var. Öncelikle askeri çevrelerce Afrin operasyonu nedeniyle YPG’nin gücünü kısmen de olsa Afrin’e kaydırmasının DAEŞ ile mücadeleyi sekteye uğratacağı düşünülüyor. Siyasi ve diplomatik çevreler ise meseleye daha makro bir pencereden bakarak bölgedeki Kürt varlığının gerek ABD çıkarları, gerekse İsrail’in güvenliği ve İran’ın etkinlik alanının sınırlandırılmasına yapacağı negatif etki bağlamında meseleye yaklaşıyorlar. ABD, Türkiye’nin Afrin operasyonunun bölgedeki Kürt varlığı üzerinde olumsuz etki yapacağını bilmekle birlikte Türkiye’nin müdahale gerekçelerinin ulusal güvenlik kaygısı temelli olduğu için açıktan ve yüksek sesle bir tepki de koyamıyor. İzlediğimiz kadarıyla tepki özellikle ABD iç siyasetinde kongre merkezli dile getirilmekte, hatta Türkiye’nin ekonomik, askeri (silah satımı) konularda cezalandırılmasını düşünen kongre üyeleri de mevcut. Fakat bir yandan iki ülkenin de NATO üyesi olması, stratejik ortaklığa dayanan karşılıklı çıkarlar, ABD’nin Türkiye’nin hukuki ve meşru davasına karşı etkin biçimde ses çıkaramamasına neden oluyor” açıklamasında bulundu.

Haber Merkezi