- Gündem
- 20.04.2025 12:54
Kış mevsiminin ortasında yaşanan kuraklık, susuzluk konusunda kırmızı alarm verirken, Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Kınay, su yönetimi konusunda uyardı
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Kuraklık Türkiye’yi etkisi altına almaya devam ediyor. İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi (İZSU) verilerine göre, ocak ayının ilk haftası itibarıyla kentteki 6 barajdan 5’inin doluluk oranı, geçen senenin aynı ayına göre düşük seviyede kaldı. İZSU tarafından paylaşılan barajlardaki doluluk oranları verilerinin geçtiğimiz yıllara göre yüzeysel su kaynaklarımızın miktar olarak 2 yılda yaklaşık yüzde 50 azaldığını aktaran TMMOB Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Emine Helil İnay Kınay, “Aralık ayı itibari ile yağışlı günleri görmeye başladık. Bu yağışın barajlar üzerine etkisini değerlendirirken sorunun çözüldüğünü düşünmek ise yanlış olur. Gelen yağışların miktar ve rejimindeki düzensizlikler, kentleşme, alan kaybı, ormansızlaşma problemleri ile bu yağışların su kaynaklarımızı yeteri kadar beslediğini söylemek mümkün değil” dedi.
YÜZDE 50 AZALMA VAR!
İZSU tarafından paylaşılan barajlardaki doluluk oranları verilerinin geçtiğimiz yıllara göre yüzeysel su kaynaklarımızın miktar olarak 2 yılda yaklaşık yüzde 50 azaldığını hatırlatan Kınay, “İstanbul, Ankara gibi metropol kentlere baktığımızda da tablonun kötü olduğunu görüyoruz. Bu oran İzmir için yaklaşık yüzde 40 olarak verilirken, İstanbul için yüzde 20, Ankara yüzde 21, Bursa yüzde 26 olarak gösteriliyor. İklim değişikliği, yağış miktarı ve kalitesine yönelik değerlendirmeler de iç acıcı görünmüyor. Meteorolojik verilere göre ekim ayı yağışları yüzde 36, kasım yüzde 40, aralık yüzde 16, azalmış durumda. Benzer şekilde son 90 yılın en kurak kasım ayını yaşadığımız bilgisi paylaşıldı. Bu süreç sonrasında aralık ayı itibari ile yağışlı günleri görmeye başladık. Bu yağışın barajlar üzerine etkisini değerlendirirken sorunun çözüldüğünü düşünmek ise yanlış olur. Gelen yağışların miktar ve rejimindeki düzensizlikler, kentleşme, alan kaybı, ormansızlaşma problemleri ile bu yağışların su kaynaklarımızı yeteri kadar beslediğini söylemek mümkün değil” ifadelerinde bulundu.
SU YÖNETİMİ VURGUSU
İZSU verilerine göre, suyun yaklaşık yüzde 60’ı yeraltı, yaklaşık yüzde 40’ı yüzeysel su kaynaklarından sağlandığını belirten Kınay, “Kısıtlı suya sahip olan İzmir’in su ihtiyacını karşılayan kaynakların miktar ve kalite olarak sürdürülebilirliğinin sağlanması, korunması büyük öneme sahip. İklim değişikliği, kuraklık yağış düzensizlikleri yıllardır dile getirdiğimiz ve koruma ve planlamaya yönelik yönetim politikalarının önemini vurguladığımız bir süreç. Ancak bilinen gerçekler ve zorunluluklara rağmen gerekli çalışmaların yapılmaması, yönetim politikaların kamu ve doğa yararı doğrultusunda koruma, kullanma, planlama dengesinde yürümesi gerekirken alınan kararlar ve uygulamalar tam tersi bir süreci gösteriyor ve geri dönüşü olmayan noktaya gidiyoruz. Bu noktada suyu tüm kaynaklarımızda olduğu gibi doğru tüketmek ve tasarruf çağrılarına uymak bireysel olarak yapabileceğimiz katkılar olmak ile birlikte su yönetimi ve planlamasında yetkili idarelerin doğru ve etkin yönetim politikalarının yürütülmesi en önemli faktör” diye konuştu.
SUYUN 70’İ TARIMA GİDİYOR!
Ülkemizde kullanılan suyun yüzde 70’nin tarımsal sulamada kullanıldığını vurgulayan Kınay, “İçme suyu olarak kullandığımız suyu sağlayan barajlarımız, havzalarımız ve yeraltı su kaynaklarımız ile birlikte suyun büyük bölümünü kullanan tarım sektöründe de aynı kısıtlar geçerli. Su Yönetimi Genel Müdürlüğü tarafından yapılan çalışmalarda ülkemizdeki yüzeysel su kaynaklarımız, havzalarımızda kirlilik değerlerinin oldukça yüksek olduğu resmi raporlar ile paylaşıldı” diye belirtti. Kınay, “İzmir’in içme suyunun yüzde 40’ını sağlayan Tahtalı ile Gördes su havzalarındaki kirlenme baskısının artması, kirlilik seviyesi zaten yüksek olan Gediz, K. Menderes, B. Menderes Nehirleri ve Kuzey Ege havzaları daha da korumasız hale gelmesi yaşamsal risklerimizin başında yer alıyor. Kentimizde Gediz, K. Menderes, Kuzey Ege, Gördes Havzalarını değerlendirdiğimizde kalite ve miktar olarak bulunduğu durum; su kaynaklarımızın karşı karşıya bulunduğu çevresel risklerin yönetilemediği ve acil planlama ve yönetim süreçleri gerçekleştirilemezse geri dönüşü mümkün olmayan noktalara ilerlediğinin de bir göstergesidir. Kentimizin içme suyu kaynağı olan Tahtalı Baraj Havzası, İZSU Yönetmelikleri ile de koruma altında tutulmaya çalışan havzada kentleşme ve sanayi baskısı mevzuat değişiklikleri ile koruma kapsamının yumuşatılması yaşam kaynaklarımızın da bu baskılara feda edilmesinin önünü açacaktır” ifadelerinde bulundu.