Süt ve et krizi olursa hayvancılık belini doğrultamaz

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Harun Raşit Uysal, süt ve et krizi yaşanması durumunda hayvancılığın uzun yıllar belini doğrultamayacağını öne sürdü


  • Oluşturulma Tarihi : 05.06.2021 07:01
  • Güncelleme Tarihi : 05.06.2021 07:01
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Süt ve et krizi olursa hayvancılık belini doğrultamaz

BURCU YANAR/ÖZEL HABER

Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Süt Teknolojisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Harun Raşit Uysal, süt ürünleri ve karkas et maliyetlerindeki yükselişe dikkat çekerek önemli uyarılarda bulundu. Prof.Dr. Uysal, “2008-2009 süt ve et krizinin benzerinin gerçekleşmesi durumunda Türkiye hayvancılığının belini doğrultması uzun yıllar alacak. Çünkü inek demek anaç demektir ve uzun yıllar yeni yavrular yapacak demektir. Kesilince ülke bu yavrulardan mahrum olacak demektir” açıklamasında bulundu.

YEM FİYATLARI ETKİLİYOR

Çiğ süt maliyetlerinin yüksek olması konusuna dikkat çeken Uysal, sorunun bütün tarım ürünlerinde olduğu gibi maliyetlerin yüksekliğinde olduğunu belirterek, “Maliyetler içerisine giren yem katkı maddeleri, veteriner ilaçları, mazot, sağım ekipmanları, hijyen malzemeleri ithal ediliyor ve fiyatları döviz kuruna bağlı. Yani döviz artınca yükseliyor düşünce azalmıyor. Süt üretiminde sürdürülebilirliğin sağlanması için yem ve çiğ süt fiyatları arasında bir dengenin olması gerekiyor. Bu nedenle kalıcı çözüm için maliyet fiyatı ne olursa olsun üreticinin 1 litre süt sattığında en az 1 kilo 300 gram yem alacağı şekilde piyasanın düzenlenmesi gerekiyor. Son yem fiyat artışlarıyla bir kilo sütle bir kilo yem dahi satın alınamıyor” şeklinde konuştu.

Çiğ süt maliyeti arttığı için ürün maliyetlerin de artacağını ve süt ürünleri fiyatlarının da yükseleceğinin altını çizen Uysal, “Bu durumda şu anda zaten dolu olan depolar taşmaya başlayacak ve sanayicinin çiğ süte olan talebi azalacak. Bu mevsim süt miktarı da arttığından üreticinin elinde sütünü satacak yer bulamayacak” ifadelerine yer verdi.

“Son bir yılda süt maliyetinin yüzde yetmişini oluşturan yeme ardı ardına yapılan zamlar üreticiyi zora soktu” diyen Uysal, “Bunun üzerine üretici örgütleri haklı olarak çiğ süte yeniden zam yapılmasını istediler. Aslında çiğ süt fiyatı birçok AB ülkesinden daha yüksek. Ancak Türkiye’de yüksek maliyetler öne çıkıyor. AB’de bir kilo sütle en az 1,5 kilo yem alınırken, Türkiye çiğ süt alım fiyatı bunu yakalayamıyor. Üstüne bir de yüksek et fiyatı ineklerin yaşamlarını tehdit eder durumda. Sütten kazanamayan üretici kasabın yolunu tutabilir. Böyle olursa, gelecek aylarda çiğ süt arzında sorunlar yaşanabilir” uyarısında bulundu.

GİRDİ MALİYETLERİ DÜŞÜRÜLMELİ

Prof. Dr. Uysal, bu tehlikeli gidişin 2008-2009 süt ve et krizinin benzerinin yaşanmasına neden olabileceğini de vurgulayarak, “Hatta daha ağırı da yaşanabilir. Çünkü bu yılı Kovid-19 salgını nedeniyle farklı değerlendirmek gerekiyor. Bu süreçte talepte bazı oynamalar bazı yer değiştirmeler oldu. Ürününü marketlerde satan şirketler herhangi bir sıkıntı yaşamazlarken, büfe, restoran, okul kantinleri, oteller ile yemek şirketlerine ürün yapanlar bunu yaşadılar. Bu yerler yaklaşık iki aydır kapalıydı ve yeni kısıtlamalar altında açıldılar, ancak hem insanların alım güçlerindeki düşmeler hem de evde yeme alışkanlıkları nedeniyle eski alışverişlerin olmayacağı söyleniyor. Bu durumda zaten kapanmış olan birçok işletmeye yenileri eklenebilir” açıklamasında bulundu.

Çiğ süt maliyetlerinin düşürülmesine yönelik nasıl politikalar uygulanması gerektiğine de değinen Prof. Dr. Uysal, “Tarımda asıl amaç üreticiye para kazandırmak ise çiğ süt fiyatını tüketimi olumsuz etkilemeyecek bir seviyeye kadar mutlaka yükseltmek gerekiyor. Ama asıl önemli olan girdi maliyetlerinin düşürülmesi. Bu sübvansiyonla mı, vergilerin sıfırlanmasıyla mı ya da her ikisiyle mi olur buna karar verilmeli. Asıl olan da tarımsal girdileri Türkiye’nin üretmesi. Yerli üretim hem maliyetleri azaltacak hem de istihdam sağlayacak. Bir de buzağı ölümleri azaltılmalı, buzağı ölümleri hayvancılıkta maliyetleri arttıran unsurlardan birisi” diye konuştu.

OKUL SÜTÜ PROJESİ ARTAN SÜTÜ ERİTMEK İÇİN Mİ UYGULANDI?

Türkiye’de yaklaşık 8 yıl boyunca ilkokul öğrencilerine okul sütü projeleri uygulandığına da dikkat çeken Prof.Dr. Uysal, “Ancak sadece bahar döneminde uygulandı. Halbuki bunu yapan ülkeler projeyi hem güz hem de bahar yarı yıllarında uyguladılar. Aslında okul sütü okullar açıldığında başlar ve kapandığında biter. Bu Türkiye’de böyle olmadı. Bu da çocukların yararından çok bahar yarı yılına denk gelen aylarda artan sütü eritmek için mi uygulandı duygusunun hakim olmasına neden oldu. Son iki yıldır pandemi nedeniyle zaten uygulanamadı” dedi.

Haber Merkezi