Taklit ve tağşiş ifşası durdu! “Gıdada ifşa 10 aydır yapılmıyor”

Gıda fiyatlarında yaşanan artışla birlikte insanların daha ucuz ve merdiven altı üretim yapan işletmelere yöneldiğini belirten Başkan Toprak, “Denetimler yetersiz. Taklit ve tağşiş ifşası uzun zamandır yapılmıyor” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 01.07.2021 07:49
  • Güncelleme Tarihi : 01.07.2021 07:49
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Taklit ve tağşiş ifşası durdu! “Gıdada ifşa 10 aydır yapılmıyor”

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER

TÜRK-İŞ araştırmasının Haziran 2021 ayı sonucuna göre; dört kişilik bir ailenin sağlıklı, dengeli ve yeterli beslenebilmesi için yapması gereken aylık gıda harcaması tutarı (açlık sınırı) 2 bin 864,82 TL. Bekâr bir çalışanın ’yaşama maliyeti’ ise aylık 3 bin 473,37 TL oldu. 2021 yılı için ülkemizde belirlenen asgari ücret ise 2 bin 825 lira 90 kuruş. Tabloyu gazetemize değerlendiren TMMOB Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Uğur Toprak, insanların artan gıda fiyatlarıyla birlikte gıda alışverişlerini ucuz ve merdiven altı satış yapan yerlerden yapmak zorunda kaldığını bildirdi. Bu noktada denetimlerin artırılması gerektiğini belirten Toprak, taklit ve tağşiş ifşasının10 aydır yapılmadığının da altını çizdi.

ADİL ÜRETİM VE TÜKETİM SAĞLANMALIDIR!

Dünyada üretim ve tüketimin adil şekilde dağıtılmadığını anımsatan Toprak, “1966 yılında kabul edilen Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel Haklar Sözleşmesinde, ‘Cinsiyeti ve yaşı ne olursa olsun, her insanın her zaman sürekli, yeterli, güvenli ve kültürel tercihine uygun gıdaya veya gıda üretmek için gerekli araçlara ulaşma hakkı vardır. İnsanlar gıda ihtiyaçlarını kendi kontrollerinin dışında, engelli, yaşlılık, ekonomik yetersizlikler, hastalık, felaket ya da ayrımcılık gibi durumlarda karşılayamadıkları zaman gıda ihtiyaçları devlet tarafından karşılanmalıdır’ denmektedir. FAO’nun verilerine göre dünyada her dokuz kişiden biri yatağına aç girerken, yaklaşık 1,4 milyar kişi ise obezdir ve bu nedenle sağlık sorunları yaşamaktadır. Aslında, yaşanan açlık ve yetersiz beslenmenin nedeni üretim yetersizliği değil, üretim ve tüketimin adaletli bir şekilde sağlanamamasıdır. Türkiye’nin de içinde bulunduğu ülkelerin büyük bir kısmında, gelir dağılımındaki adaletsizlikler nedeniyle, açlık sınırında yaşayan insanların sayısı küçümsenmeyecek düzeydedir. Son dönemde hemen her ülkede yaşanan gıdaya ilişkin sorunlar, önümüzdeki dönemde daha dikkatli olmamız gerektiğini ortaya koymaktadır” diye konuştu.

ÜLKEMİZİN KANAYAN YARASI!

Gıda enflasyonunun ülkemizin kanayan yarası olduğunu belirten Toprak, “Gıda enflasyonu durdurulamaz artışı ile ülkemiz için adeta bir kanayan yara haline gelmiş durumdadır ve her ay artmasının ekonomik, sosyal, coğrafi, politik gibi birçok nedeni vardır. Gıda enflasyonunun yüksek olması gıda harcamalarının toplam harcamasının büyük bir bölümünü oluşturan dar gelirli kesimleri çok daha fazla etkilemektedir. Bu da özellikle gıda ithalatçısı az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin en temel sorunlarından biridir. Asgari ücretin açlık sınırının altında kaldığı ülkemizde gıda harcamaları, çok büyük bir kesim için en fazla harcama kalemidir ve hane bütçesinde önemli bir paya sahiptir. Yükselen döviz fiyatları ve artan işsizlikle birlikte gıda enflasyonundaki artış vatandaşın alım gücünü büyük ölçüde azaltıyor. Bu durum vatandaşın gıda alışverişinde öncelikli olarak fiyat kriterini baz almasına ve hangi ürün, nerede ucuzsa oraya yönelmesine neden olmaktadır” ifadelerine yer verdi.

TAKLİT VE TAĞŞİŞ VURGUSU!

Toprak, “Burada da karşımıza iki büyük sorun çıkmaktadır; birincisi neredeyse hammadde fiyatına satılan ve merdiven altı veya kayıt dışı şekilde uygun olmayan koşullarda üretilen gıda maddeleri, ikincisi ise taklit ve tağşiş. Her iki durum da halk sağlığı açısından risk teşkil etmektedir. Gıda güvenliğine yönelik yoğun tartışmaların olduğu, her gün başka bir gıda zehirlenmesi ve gıda ürünlerinde taklit/tağşiş haberi ile karşılaştığımız günleri yaşıyoruz. Bu tür ürünler sokakta, kontrolsüz ortamlarda dökme veya ambalajsız şekilde satılabilmekte ve tüketicilere ulaşabilmektedir. Ancak tüketiciler bu tür ürünlere itibar etmemeli, satın almamalı ve tüketmemelidir. Bunların yerine ambalajlı, etiketlerinde Tarım ve Orman Bakanlığınca verilen kayıt veya onay numarasının olduğu ürünler satın alınmalı. Alınan bu ürünlerde kayıt ve onay numarası ile birlikte son tüketim tarihi/tavsiye edilen tüketim tarihi, üretici firmanın adı ve adresi, içerik ve alerjen bilgilerinin kontrol edilmesi de büyük önem taşımaktadır” şeklinde konuştu.

DENETİMLR YETERLİ DEĞİL!

Eylül 2020’den beri taklit ve tağşiş yapan firmaların ifşasının yapılmadığı uyarısında bulunan Toprak, halk sağlığı ve gıda güvenliğinin işletme başı yılda ortalama bir kez yapılan denetimle sağlanamayacağının da altını çizdi. Toprak, “İklim değişikliği, tarımsal verim düşüklüğü, tarım arazilerinin azalması, tarım girdi fiyatlarının artması, artan gıda enflasyonu, alım gücünün düşmesi, uygulanan yanlış tarım politikaları gıda güvencesini; tarımsal ürün ithalatının ihracatı aşması, tohum dâhil dışa bağımlı bir ülke haline gelmemiz ise gıda egemenliğini sıkıntıya sokmaktadır. Hemen her gün rastladığımız gıda zehirlenmesi haberlerini, Tarım ve Orman Bakanlığının taklit ve tağşiş yapan firmaları ifşasını (ne yazık ki Eylül 2020’den bu yana yapılmıyor), kayıt ve kontrol dışı gıda üretiminin hala var olduğunu ve yapılan denetimlerin yetersizliğini göz önünde bulundurursak ülkemizde gıda güvenliğinin sağlandığından da söz edemeyiz. Tarım ve Orman Bakanlığı 2020 Faaliyet Raporu verilerini incelediğimizde Bakanlıkta görevli gıda kontrolörü sayısının 7 bin 137 olduğu, mevcut kadro ile ülke genelinde 1 milyon 356 bin 643 denetim yapıldığı ve sadece 172’si için savcılığa suç duyusunda bulunulduğunu görebiliriz. Ülkemizde 31.12.2020 tarihi itibariyle toplam 709 bin 321 gıda işletmesi bulunmaktadır. Bu işletmelerin 13 bin 249 adedi onay kapsamında, 696 bin 72 adedi ise kayıt kapsamında bulunmaktadır. Kayıtlı işletmelerin 79 bin 232’si üretim yeri, 334 bin 376’sı satış yeri, 282 bin 464’ü toplu tüketim yeridir. Bu tabloya göre her işletmenin ortalama 2 kez bile denetlenmediği görülmektedir. Şüphesiz ki halk sağlığı ve gıda güvenliği, işletme başı yılda ortalama bir kez yapılan denetimle sağlanamaz” ifadelerini kullandı.

Haber Merkezi