Tanrıpınar’ın eserleri TYB’de konuşuldu

Doç.Dr. Şerife Çağın, Türkiye Yazarlar Birliği İzmir Şubesinde düzenlenen sohbet toplantısına katılarak ‘Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Eserlerinde Mimari’ üzerine bir konuşma yaptı


  • Oluşturulma Tarihi : 02.12.2019 13:26
  • Güncelleme Tarihi : 02.12.2019 13:26
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Tanrıpınar’ın eserleri  TYB’de konuşuldu haberinin görseli

SEVAL ASLAN
Türkiye Yazarlar Birliği İzmir Şubesi’nin her cumartesi düzenlediği Kültür Sohbetleri programının bu haftaki konuğu Ege Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Şerife Çağın... ‘Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Eserlerinde Mimari’ üzerine bir sunum yapan Çağın, üniversiteli gençler ve yazarların ilgi gösterdiği bir sohbet gerçekleştirdi.
Akademisyen Çağın , mimarinin önemine vurgu yaparak, konuşmasına şöyle başladı: “Mimari zamanın hafızasıdır. Türklerde mimari Türkistan’da başlar. Oradan Anadolu’ya yayılır. Mimari yapıların işlevi yoksa müzeliktir. Hiç kimse mimari eserlerin müzelik olmasını istemez. Mimari Türk Edebiyatında çok yer almamaktadır. Sanat (name, güfte, beste…) yeterince anlatılmadığı görülmektedir. Halbuki sanat top yekûn gelişir ve birbirini destekler.”
TANPINAR, KÜLTÜREL KODLARA YER VERİYOR
Çağın, sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Ahmet Hamdi Tanpınar, yaşanmış hayatın unutulmayacağını ve büsbütün kaybolmayacağını iddia ederek antik şehirlerin katmanları arasında oyalanmaktan hoşlanır ve onların kültürel kodlarına eserlerinde geniş ölçüde yer verir. Mimariyle varlığını ve devamlılığını ispat eden şehirleri anlatırken en çok üzerinde durduğu, cemiyet hayatındaki süreklilik fikridir. Onun ele aldığı dönemler genellikle Türklerin bir millet olarak kök saldığı Anadolu Selçuklularından başlar ve Osmanlının ihtişamlı devirlerinden geçerek kültürel kodlarımızı kaybetmeye başladığımız on dokuzuncu asra ve içinde bulunduğumuz zamana kadar gelir. Beş Şehir ve Huzur’da bir nevi tarihimiz lirik ve imajist bir üslupla tebcil edilirken Saatleri Ayarlama Enstitüsü’nde ironik bir üslupla terkibin çözülüşü anlatılır. Yahya Kemal’de olduğu gibi Malazgirt Savaşı ve Türk beyliklerinin Anadolu’ya yerleşmesi Tanpınar için de önemli bir dönüm noktasıdır. Beş Şehir’de Konya, Ankara ve Erzurum bölümlerinde şehirleşmeye geçtiğimizin kanıtları olan imar faaliyetleri üzerinde ayrıntılı durulur.”



MİMARİ NESİLLERLE BERABER YAŞIYOR
“Tanpınar, İstanbul’da ta fetih günlerinden beri başlayan bir mimarînin nesillerle beraber yaşadığını söyleyerek bu yüzden asıl Türk İstanbul’unu bu mimaride aramamız gerektiği üzerinde özellikle durur” ifadelerini kullanan Çağın, şunları ekledi: “Tanpınar’dan önce Yahya Kemal’in, Türk tarihinde Malazgirt’i çıkış noktası olarak görmesinin temelinde de mimari eserler yatar. Yahya Kemal’in dünyasında mimari, toprağın vatan halinde tecessüm etmiş şeklidir. ‘Bir Tepeden’ şiirinde ‘Irkın seni iklîmine benzer yaratırken/Kaç fethe koşan tuğlar ufuklarla yarışmış/Tarihini aksettirebilsin diye çehren/Kaç fatihin altın kanı mermerle karışmış’ mısralarında şair toprağın fethi kadar imar faaliyetlerinin de önemine dikkat çekmiştir. Tanpınar asırlarca sürecek olan bu işçiliği inci benzetmesiyle şöyle anlatır: ‘Şüphesiz bu bir günde olmadı. Bu incinin böyle sade kendi ışık külçesi olarak teşekkül edebilmesi için ilkin Selçuk sedefinin yüzyıllarca bir yığın mazi mirası ve yerli anane üzerine kapanması, sonra İznik’le Bursa’nın imbiklerinden geçmesi, kabuklarını yavaş yavaş atması; Nilüfer imaretinde, Yıldırım’da, Yeşil’de Edirne’deki Üç Şerefeli’de sağlamlığını denemesi lazım geldi.’ “
Şerife Çağın, konuşması bittikten sonra salonda bulunan üniversiteli gençler ve yazarlar ile uzun süre soru-cevap olarak sohbet devam etti.