- Gündem
- 07.05.2025 22:10
Doç.Dr. Ulviyye Sanılı Aydın ve Dr. Öğr. Üyesi Ahmet Nazmi Üste, Ermenistan’ın savaş sırasında Karabağ’daki sivilleri hedef almasını, tarihin er ya da geç yargılayacağını söyledi
YUSUF ÇAĞIRTEKİN/ÖZEL HABER
Türkiye’nin uluslararası arenada “kardeş devlet” olarak nitelediği Azerbaycan’ın en büyük problemlerinden bir tanesi Dağlık Karabağ sorununda, Ermenistan’ın yaklaşık 30 yıldır bölgede uyguladığı insanlık dışı uygulamalar, iki devleti geçtiğimiz aylarda bir kez daha karşı karşıya getirmiş, Azerbaycan cephede sağladığı üstünlük ile Ermenistan’ı ateşkes yapmaya zorlamıştı. Celal Bayar Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü Öğretim Üyesi Doç.Dr. Ulviyye Sanılı Aydın ve Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Dr. Ahmet Nazmi Üste, Karabağ sorununun çıkış noktasını, imzalanan ateşkes anlaşmasını değerlendirdi. İkili ortak yaptıkları açıklamada savaş sırasında Ermenistan’ın sivillere uyguladığı orantısız şiddetin unutulmaması gerektiğini, Karabağ’da yaşananları tarihin er ya da geç yargılayacağını ifade etti.
ÇIKARLAR KALICI BARIŞI ETKİLEDİ
Dağlık Karabağ sorununun temelinin irdelendiğinde, Çarlık Rusya’nın göç ve asimilasyon politikalarına kadar uzandığını belirten Doç.Dr. Ulviyye Sanılı Aydın ve Dr. Ahmet Nazmi Üste, sorunun 200 yıllık bir geçmişi olduğunu ve SSCB’nin dağılması ile sorunun tekrar hortladığını ifade etti. 1988 yılında Sumgayıt ve 1992’de Hocalı’da insanlık dışı katliamlar olduğunu belirten Aydın ve Üste, “Dağlık Karabağ bölgesi, en şeyden önce, Birleşmiş Milletler tarafından resmi olarak tanınan Azerbaycan Cumhuriyeti sınırları içerinde bir toprak alanıdır. Tarihi, siyasi, kültürel, sosyal boyutları bir tarafa bırakırsak bile, sadece bu boyut Dağlık Karabağ sorununun, ülkenin egemenliği ve toprak bütünlüğü açısından uluslararası hukukun ve uluslararası çağdaş meşru siyasetin ve onların kurumlarının nezdinde Azerbaycan’ın haklı mücadelesi ile anılmasına yetecektir” dedi. Sorunun çözümü için oluşturulan AGİT Minsk Grubu’nun bir türlü istenilen çözümü sunamadıklarını ifade eden ikili, grupta yer alan ülkelerin bölgede ekonomik ve siyasi çıkarlar elde etme öncelikleri olduğunu, Ermenistan ve Rusya’nın bu durumu iyi kullanarak işgallerini devam ettirdiğini ve ifade ederek, grubun işlevsellik gösteremediğini kaydetti.
İNSAN HAKLARI AYAKLAR ALTINDA!
Ermenistan’ın savaş sırasında sivilleri hedef alması, birçok sivil yerleşim bölgesine füze ve bombalı saldırılar düzenlemesinin, uluslararası arenada pek fazla yankı uyandırmaması, etnik ve dini sebeplere dayandırıldığı yönündeki eleştirileri değerlendiren Aydın ve Üste, bazen suçu işleyen kadar, seyirci kalanların da suçlu olduğunu söyledi. Bu konuda medyanın da özgürce hareket etmediğini ve yaşananları dünyaya tam olarak aktarmadığına dikkat çeken Aydın ve Üste, şiddet gören insanların dinine göre yargılanmadığını, asıl meselenin şiddete uğrayan insanları dünya kamuoyuna gösterecek kanalların tıkalı olması olarak niteledi. Aydın ve Üste, demokrasileri ile meşhur ülkelerin demokrasi yolunda yürümesi gereken çok yol olduğuna dikkat çekerek, dünya kamuoyunun “reel değerlendirme” eksikliğine sahip olduğunu ve Ermenistan’ın bölgede insanlık suçu işlediğini ve insan haklarını ayaklar altına aldığını söyledi.
İHA VE SİHA’LARA İNDİRGENEMEZ
Savaş sırasında Türkiye’nin kardeş devlete olan askeri yardımları uluslararası alanda büyük yankı uyandırmış, Ermeni tarafının bu durumdan oldukça şikayetçi olduğu görülmüştü. Türkiye’nin kardeş devlet Azerbaycan’a verdiği desteği sadece İHA ve SİHA’lara indirgenemeyeceğini belirten Aydın ve Üste, bu teknolojik aletlerin savaşta üstünlük sağlamaya yardım ettiğinin şüphesiz olduğunu dile getirdi. Aydın ve Üste, “Türkiye ve Azerbaycan arasında 3 Kasım 1992 tarihli Askeri Eğitim İşbirliği Anlaşması mevcuttur. Azerbaycan Silahlı Kuvvetleri’nin oluşturulmasında bu anlaşmanın önemi çok büyüktür. Söz konusu anlaşma Türk Silahlı Kuvvetleri’nce Azerbaycan ordusunun kurulması ve eğitilmesinin önünü açmıştır” dedi. Ermenistan’ın uluslararası alanda yalnız kaldığı algısını da değerlendiren ikili, buna inanmadıklarını ve devletlerin siyasi tarihlerinde Azerbaycan’ın haklılığının karşısında olmak gibi büyük bir açık vermek istemediklerini belirtti.
ÇÖZÜM EKONOMİK İŞBİRLİĞİNDE
Ateşkes anlaşmasını da değerlendiren ikili, Rusya’nın Kovid-19 salgını nedeniyle ekonomisinde en büyük kazanç kapılarından fosil yakıtlarda ciddi zarar uğradığını dile getiren Aydın ve Üste, bu nedenle Rusya’nın müttefiki Ermenistan’ı kaybetmek istemeyeceğini buradan hareketle sorumluluklarını yerine getireceğini beklediklerini söyledi. Savaş sırasında Azerbaycan’ın etkili kamu diplomasisi sergilediğini ve bunu devam ettirmesinin de gerekli olduğuna vurgu yapan ikili, kalıcı barışın yolunun da ekonomik işbirliğinden geçtiğine, geçmişin unutulmadan fazla da takılı kalmadan yola devam edilmesi gerektiğini vurguladı. İkili son olarak, son dönemde sorunun çözümü için adı geçen “Pazarlık Masası” tabirini de yanlış bulduklarını dile getirerek, Türkiye’nin çözüm için oluşturulacak masada kardeş devletinin yanında yer alması gerektiğini dile getirdi.