Sayfa Yükleniyor...
Kuraklığın tarımı olumsuz yönde etkilemesi ile köylülerin ürünlerini değiştirmek zorunda kalabileceklerini dile getiren Prof.Dr. Harun Uysal, önemli bilgiler verdi
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
İklim değişikliği; başta fosil yakıtların yakılması, ormanların yok edilmesi, yanlış arazi kullanımı uygulamaları, sanayi süreçleri olmak üzere insan etkinlikleri, sanayi devriminden beri insanın iklim üzerindeki olumsuz etkisinin artarak sürmesine yol açtı. Öte yandan, son haftalarda Türkiye’nin farklı bölgelerinden dolu, aşırı yağış ve sel haberleri sıkça gelmeye başladı. Son bir hafta içerisinde Nevşehir, Ardahan, Denizli, Kırklareli, Yozgat, Aydın, Isparta, Çankırı, Kırşehir dahil yaklaşık 10-12 farklı bölgeden tarım arazilerinde hasara yol açan ve farklı ürünlerde rekolte kayıpları yaratan doğa afetleri haberleri geldi. Tarım Sigortaları Havuzu (TARSİM) da bu yılın ilk 6 aylık döneminde 81 ilin tamamından toplam 245 bin civarında hasar ihbarı alındığını açıkladı. Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Harun Uysal, iklim değişikliğinin tarım üzerindeki olumsuz etkilerden korunmak için yenilenebilir enerji ve kooperatifleşmenin ön plana çıkartılarak devlet tarafından desteklenmesi gerektiğini söyledi. Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi de “Üreticiyi iklim değişiklikleri sonucu oluşan zararlardan korumak için tarım sigortasında destekler artmalı, poliçe zamanları esnetilmeli, poliçe ödeme oranları yukarı çekilmeli üreticinin üretimde kalması için finansman yükü azaltılmalıdır” dedi.
TÜRKİYE RİSKLİ GRUPTA
İklim değişikliğinin tarıma etkileri ile ilgili değerlendirmelerde bulunan ve Türkiye’nin küresel ısınma potansiyel etkileri açısından riskli ülkeler grubunda yer aldığını hatırlatan Prof.Dr. Harun Uysal, Türkiye tarımında iklim değişikliğinin sorunların en başında yer almaya başladığını savundu. Uysal, şunları söyledi: “Küresel iklim değişikliğinin etkileri bu denli hissedilmeden önce, Türkiye tarımının sorunları ile ilgili olarak; yetersiz sulama, yüksek maliyetler, kırsal nüfusun azalması, uzun aracı kanalları, fireler ve örgütlenememeyi sayardık. Şimdi bunların en başına küresel iklim değişikliğini koymaya başladık. Çünkü Türkiye küresel ısınmanın potansiyel etkileri açısından riskli ülkeler grubuna giriyor. Su kaynaklarının azalması, orman yangınları, aşırı yağışlar, dolu, kuraklık ve çölleşme ile Türkiye tarımı gelecekte, bundan daha fazla etkilenecek. Bu yıl düzensiz yağışlar, bir serin bir sıcak havalar, sel ve dolunun vurduğu birçok üründe bunun etkileri görüldü bile. Yeterince önlem alınmazsa bu etkiler giderek artacak. Çiftçilerin bireysel olarak iklim değişikliğiyle mücadele etmesi olası değil. Ancak kooperatifler ve birlikler bunun etkisini azaltacak önlemler alabilirler. Yani küresel iklim değişikliği ile mücadele için köylülerin bu yapılar etrafında birleşmeleri gerekiyor. Yoksa ne AB, ne ABD, ne İsrail ne de kooperatifleri güçlü ülkeler ile rekabet şansımız kalır.”
KÖYLÜLER YANLIŞ DEĞERLENDİRİYOR
Yağışların afetler şeklinde yağmaya başladığını dile getiren Uysal, esas olan yağışın miktarının değil şekli olduğuna vurgu yaptı. Uysal, “Küresel iklim değişikliği ile ilgili olarak köylerde hala yanlış değerlendirmeler bulunuyor. Örneğin çiftçilerin çoğu, iklim değişikliğinden, yağmur yağmayacak şeklinde bir çıkarım yapıyor. Hâlbuki esas olan yağışın miktarı değil, şekli. Yağışlar afetler şeklinde olmaya başladı. Şiddetli yağışlar ile toprakta suyun tutulması güç ve yağmur suları sel olup akarken yarar yerine erozyona sebebiyet vererek zarar veriyorlar. Yine aşırı yağışlar, nem artışına bağlı olarak bitkilerde böceklenme ve hastalıkların çoğalmasına da neden oluyorlar. Gelecekte ağaçların yok olması ile insanlar sıkıntı, açlık ve sefalete düşecekler” ifadelerini kullandı.
DOĞA KOMAYA GİRİYOR
Sıcaklık iki derece arttığında doğanın komaya girdiğini söyleyen Uysal, “Sıcaklık artışı sadece bitkisel ürünlerde değil, hayvanlarda da ölüm oranları, yem tüketim miktarları, hastalıkların artması, canlı ağırlık, et-süt verimi ile gebelik oranları üzerinde olumsuz etkiler yaratıyor. Küresel ısınmanın etkisi sadece karalardaki yaşamları değil, denizlerdekileri de etkiliyor. Isınmanın etkisiyle su sıcaklığında yükselmeler görülüyor. Bu durum deniz ve okyanuslarda yaşayan pek çok türün yaşamını tehdit ederken, tarımsal alanlarda sel baskınlarına yol açıyor. ABD’nin iklim anlaşmasından çekilme kararına rağmen, dünya sıcaklık artışını iki derecede tutmaya çalışıyor. Vücut ısısı iki derece arttığında yani 39 derece sıcaklıkta bizler hastalanıp yatağa düşerken, dünyanınki iki derece arttığında da doğa komaya giriyor” dedi.
HASAR VERMEMEK MÜMKÜN
‘İklim değişikliğine karşı neler yapılmalı?’ sorusunu da cevaplayan Uysal, “Dünyaya hasar vermemek mümkün” diyerek kooperatifleşme ve yenilenebilir enerjinin ön plana çıkartılması gerektiğinin altını çizdi. Uysal, “Aslında büyüyen dünya nüfusunu sağlıklı bir biçimde beslerken, dünyaya hasar vermemek mümkün. Bunun için entegre zararlı mücadele, küresel bazda besin yönetimi, organik tarım, toprak ve su koruma, hayvan refahını iyileştirme gibi bazı sürdürülebilir tarım uygulamaları ile kooperatifleşme ve yenilenebilir enerjiyi ön plana çıkarmak gerekiyor. Bu gelişmemiş ya da gelişmekte olan ekonomiler için çok daha büyük önem arz ediyor. Buralarda küçük aile çiftçiliğinin kooperatifler eliyle yaşatılması ve devletin desteklemelerle çiftçiyi koruyan politikalar uygulaması gerekiyor. Yoksa çok uluslu şirketlerin ürettikleri kimyasallarla desteklenen tarım sistemleri, ekosistemdeki daha çok canlının yok olmasına neden olacak” diye konuştu.
HEMEN HAREKETE GEÇMELİ
Kuraklığın tarımı olumsuz yönde etkilemesi ile köylülerin ürünlerini değiştirmek zorunda kalabileceklerini de dile getiren Uysal, “Bu nedenle gelecekte Türkiye, tarımsal destekleme programını değiştirmek zorunda kalabilecek. Desteklemeler iklim değişikliğine göre şekillenecek olan yeni ürünlere verilecek. Hatta bunun çalışmasının bir an önce yapılmasında fayda olduğunu düşünenlerdenim. Ancak hala fosil yakıt temelli elektrik santralleri kuruluyor. Halbuki rüzgarın ve güneşin bol olduğu Anadolu ve Trakya coğrafyasında, elektrik üretiminde söz konusu yenilenebilir kaynak yatırımlarına daha fazla destek ayrılması gerekiyor” ifadelerine yer verdi.
“AR-GE DESTEKLENMELİ”
Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi ise “Son günlerde ülkenin çok farklı noktalarından aşırı yağışlar nedeniyle tarım alanlarında ve ürünlerde zararlar oluşturmaktadır. Yağış konusunda çoğu zaman değerlendirmeler salt yıllık toplam yağış üzerinden yapılmaktadır. Bu tarım sektörü için yetersiz bir değerlendirme. Tarımsal üretimde yağışın ne kadar yağdığını yanında ne zaman hangi şiddette ve nasıl düştüğü (yağmur, kar, dolu, çiy gibi) önemlidir. Ekim ve hasat dönemleri gibi zamansız yağan, kısa sürede şiddetli yağan her tür yağış bitkisel üretimde zararlara neden olmaktadır. Bu ekstrem durumlar zaman zaman yaşanabilir. Ancak son yıllarda bu ekstrem durumların sıklığı küresel iklim değişiklikleri nedeniyle artmaktadır. Bu da tarımsal üretimi olumsuz etkilemekte, üretici zarar ettiği için üretmekte zorlanmakta, tüketiciler de dalgalı ve yükselen gıda fiyatları nedeniyle gıdaya ulaşmakta zorlanmaktadır. Bu nedenle Tarım Sigortasında destekler artmalı, poliçe zamanları esnetilmeli, poliçe ödeme oranları yukarı çekilmeli üreticinin üretimde kalması için finansman yükü azaltılmalıdır. Uzun vade de ise Tarımsal üretim sistemlerimizi küresel iklim değişikliğini tetikleyen değil, bunu durduracak üretim sistemleri için Ar-Ge çalışmaları desteklenmeli ve politika setleri oluşturulmalıdır” değerlendirmesinde bulundu.
Haber Merkezi