Tekstil sektöründe ‘tersine göç’: “Moda Batı’da, üretim Doğu’da”

Mavi yakanının olmaması üretimi sekteye uğrattığını söyleyen Sertbaş, “Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidiyoruz. Sorunu oralarda çözmeye çalışıyoruz.İşletmelerimizi büyütemiyoruz. Biz büyüyemiyorsak İzmir’in de büyüyemeyeceğini biliyoruz” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 03.06.2022 05:18
  • Güncelleme Tarihi : 03.06.2022 05:18
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Tekstil sektöründe ‘tersine göç’: “Moda Batı’da, üretim Doğu’da”

İLKSES GAZETESİ

İLKSES Gazetesi’nin kent gündemi ve ekonomisinin önemli aktörlerini ağırladığı ‘Perşembe Sohbetleri’nin bu haftaki konuğu,nisan ayında yapılan seçimli olağan genel kurulda bir kez daha Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği (EHGKİB)Yönetim Kurulu Başkanı seçilen Burak Sertbaş oldu. İkinci döneminde mesaisinin büyük bir bölümünü sürdürülebilirlik çalışmalarına ayıracaklarını söyleyen Sertbaş, pandemiyle birlikte insanların rahat giyime alıştığını belirtti. “TİM ve TOBB seçimlerinin Türkiye genel seçimlerinden sonra yapılmalıydı” diyen Sertbaş, sektörün yaşadığı kalifiye ve ara eleman sıkıntısı için de projeler üretmeye devam ettiklerini söyledi. “Mavi yakanın olmaması üretimi sekteye uğratıyor” diyen Sertbaş, “Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidiyoruz. Sorunu oralarda çözmeye çalışıyoruz. 2 kere 2 dört. İşletmelerimizi büyütemiyoruz” diye serzenişte bulundu.

FİRMALARIMIZ İÇİN CİDDİYETİNDE DEĞİL…

Geçtiğimiz Nisan ayında yapılan seçimli olağan genel kurulda bir kez daha Ege Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları BirliğiBaşkanı seçilen Burak Sertbaş, birlik olarak bu dönemde mesailerinin büyük bir bölümünü sürdürülebilirlik çalışmalarına ayıracaklarını söyledi. Birçok firmanın bu noktada işin ciddiyetinde olmadığını da sözlerine ekleyen Burak Sertbaş, “Bizim başımızda sürdürülebilirlik diye bir bela var. Artık bela gibi görmeye başladık, çünkü her yerde karşımıza çıkıyor. İlk dönemimizde bu konuda çalışmalarımıza başlamıştık. İkinci dönemimizi tamamen sanki bu işe yoğunlaştıracağız gibi yürüyeceğiz. Pazarlama ve tasarım işlerimiz devam edecek ama sürdürülebilirlik çok önemli. Özellikle gözlemlediğimiz hazır giyimde büyük firmalarımız bu işin bilincinde ancak hazır giyim genelde KOBİ’lerden oluşuyor. Birçok firmamız da işin ciddiyetinde değil” dedi.

MÜŞTERİYE SEVİMLİ GÖRÜNMEK ADINA…

Burak Sertbaş, “Yeşil Mutabakat uygulamaya girdiğinde nelerle karşılaşacağız bilmiyoruz ama en azından firmalarımızı hazırlamaya çalışıyoruz. Her şeyi bırakalım müşteriye sevimli görünmek adına zaten bu konuda çalışmalar yapmak zorundayız. Fiziksel olarak firmaların çoğu tekstilde, hazır giyimde iyi durumda. Zamanında Avrupalı müşterilerimiz bizi bu konuda eğittiler. Sürdürülebilirlik konusunda da ufak ufak dokunuşlarla firmaları toparlamamız lazım. Pazarlama faaliyetlerimiz her zaman olduğu gibi bu dönemde de devam edecek. Ama dediğim gibi bu dönemde sürdürülebilirlik üzerine oluşan projelerle boğuşacağız” diye konuştu.

PANDEMİNİN BİZE KATKISI DA OLDU

Pandemiyle birlikte insanların rahat giyime alıştığını söyleyen Burak Sertbaş, pandeminin Ege Bölgesi tekstil üreticilerine sağladığı katkıyı da anlattı. Burak Sertbaş, “Aslında pandeminin ilk üç ayında ne yapacağımızı bilemediğimiz için bir panik yaşadık. Müşteri de aynı paniği yaşadı. Birçoğumuzda devam eden siparişler vardı, devam ettik. Çok global büyük firmalarda durma oldu. Doğal olarak bu firmalara yoğun bir üretim yapan firmalarımız kapanmak zorunda kaldı. Bu da 1-2 aylık bir süreçti. Ege Bölgesi, örme kumaştan mamul ürünler üreten bir bölge, pandemi döneminde bu ürünlere ciddi bir talep patlaması oldu. Kapasitelerimiz bir anda doldu, taşmaya başladı. Bu hemen pandeminin ilk aylarında oldu. Rahat giyime herkes alıştı, bu rahatlık devam ediyor hala. Bankacılar da artık rahat rahat dolaşıyorlar. Bu şekilde de işlerin görüldüğünü görmüş olduk. Dolayısıyla pandeminin bize böyle bir katkısı oldu” şeklinde konuştu.

MİMAR KEMALETTİN’E GİRMEYE ÇEKİNDİM

Pandemi döneminde düğünlerin durmasıyla Mimar Kemalletin Moda Merkezi’nin tamamen kapandığını belirten Burak Sertbaş, “Gelinlik-abiye sektörü hiçbir zaman bitmeyecek bir sektör. Bu sektörlerimiz düğünlerin olmamasından dolayı pandemi sürecinde sıkıntılar yaşadı. Ben o dönemde Mimar Kemalettin’e girmeye çekindim. Ne diyeceğimi bilmiyordum, çünkü bizde işler çok iyi Mimar Kemalettin’de dükkanlar kapalıydı. Ama şimdi; düğünlerin açılması, gecelerin hareketlenmesiyle daha bir hızlı tempoyla sanki geçmişin hıncını alır vaziyete çalışıyorlar. Tek sıkıntı enflasyon, fiyatlar acayip pahalandı. Biz ihracatta bunu hissetmiyoruz ama iç piyasadaki arkadaşlarımızın en büyük sıkıntısı enflasyon, bu yüzden satışları ne kadar artsa da maalesef eski karlılıkları olmayacak” ifadelerine yer verdi.

ODA SEÇİMLERİ ERTELENMELİYDİ

“TİM ve TOBB seçimlerinin Türkiye genel seçimlerinden sonra yapılmalıydı” diyen Burak Sertbaş, Çok kritik ortamlar, Türkiye genel seçimleri zaten sıkıntılı, ortam gerilecek belli, bu hem iktidarın hem de muhalefetin beyanlarından da görülüyor. Bunların yanında Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM), Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği (TOBB) ve Ege Bölgesi SanayiOdası (EBSO) gibi meslek odalarında gerilim olursa biz dağılırız. O yüzden seçimler hep yumuşak geçişlerle yapılmalı, bence TİM seçimleri de TOBB seçimleri de ertelenmeliydi. İşin içine siyaset girmesin diye siyasi seçimlerden sonra yapılmalıydı. Bu kurumlara siyasetin girmesini istemiyorum. Tam seçim öncesi de siyasetin girmemesi gibi bir lüks yok. EBSO Yönetim Kurulu Başkanı Ender Yorgancılar’ın bir dönem daha devam etmesinde yarar var” dedi.

KALİFİYE ELEMAN SIKINTIMIZ DEVAM EDİYOR

Sektörün yaşadığı kalifiyeli ve ara eleman sıkıntısını da anlatan Burak Sertbaş, şu ifadelere yer verdi: “İki dönem önce başladı bizim kalifiye eleman sıkıntımız. Mavi yakayla hep sıkıntımız var zaten. Bundan sonra da olacak, çünkü ben bu işe 1992 yılında girdim hala bizim kapılarımızda mavi yakalı işleri yapan eleman aranıyor levhalarımız duruyor. Biz her daim bir makinacı arkadaş ararız. Gördük ki tekstil mühendisliğinde bir sıkıntı var. Maalesef sektöre işi bilen mühendis çocuklar gelmiyor. Araştırdık, tekstil mühendisliğine giren arkadaş tekstil mühendisliğini bilmeden kazanıyor, okul sürecinde de ‘Zaten ben bu işi yapmayacağım’ diyerek geçiriyor. Dolayısıyla üniversitelerden çıkan tekstil mühendislerinden biz fayda sağlayamıyorduk. İzmir’de bunun kıvılcımını yaktık, daha sonra İstanbul’a taşıdık, İstanbul güzel sahiplendi projeyi. Ve biz bir burs projesi yarattık. Bence Burs projemiz iyi durumda. Sadece burs vermiş olmak için değil, işin de reklamı yapıldı. Artık kontenjanlar doluyor, puanlar yükseldi, daha kaliteli arkadaşlar tekstil mühendisliğine bölümüne giriyor.”

MESLEK LİSELERİ FECAAT HALDE

Meslek liselerinin kötü durumda olduğunu belirten Burak Sertbaş, “Döndük geriye meslek liseleri fecaat halde. Bu okullarımız fiziksel anlamda da kötü durumda. Bizim bölüme olan ilgi anlamında da işler iyi değil. İzmir İl Milli Eğitim Müdürü Dr. Murat Mücahit Yentür Bey’e de dün, ‘Biz artık merdiven altı bir sektör değiliz. Çok güzel fabrikalarda, çok güzel ortamlarda çalışıyoruz. Bunu velilere aktarmamız lazım. Bizi velilerle buluşturun’ dedik. Biz de inşallah Eylül döneminde öğrencilerin alan seçtikleri zamanda sektörümüzü hem velilerimize hem de öğrencilerimize anlatacağız” değerlendirmesinde bulundu.

SEKTÖRDE ‘MAVİ YAKA’ SIKINTISI VAR

Hazır giyimde ve konfeksiyonda eleman bulamadıklarını daha önce de dile getiren Başkan Sertbaş, bunun nedenini ve çözümün ne olacağını şu sözlerle aktardı: “1992’de bu işe başladığımda bana dediler ki, ‘Burak ne işin var tekstilde. Tekstilin 5 senelik ömrü kaldı.’ Hala daha ‘5 sene ömrü var’ deniliyor. Bu böyle gidecek. Türkiye’de tekstil ile alakalı muhteşem bir alt yapı var. Bu konuda kafamızda çalışıyor, tasarım olarak da iyiyiz. Buraya yönlenen çocuk her daim iş bulacak. Ücretlerin az olması ile alakalı bir dedikodu dolanıyor. Evet, girişte herkes asgari ücret ile başlıyor ama bu başka sektörlerde de böyle. Kendini gösteren birçok arkadaşımız çok iyi ücretler alabiliyor. Bu algıyı da kırmamız lazım… Bir ‘mavi yaka’ sıkıntısı da var. Emekli olan adamın yerine yeni bir mavi yaka işçi arkadaş bulamıyoruz. Hiç kimse bizim sektörde çalışmak istemiyor. Belki haklılar ama hakikaten parayla yaptığın meşakkat kıyaslaması yaparsan, çok meşakkatli bir iş… Biz mültecilere hiç bulaşmadık. Müşteriler zaten bizim her şeyimizin dört dörtlük olmasını istiyor. Mültecilere gerçek anlamda bir çalışma izni verildikten sonra yapılabilir ama bizim işletmelerimizde yer almaları şu an için zor, düzeni bozar diye düşünüyorum. Belki daha ileride. Onların da durumunu görmek lazım. Akıbetleri hakkında ne olacağını bilmiyoruz.”

İŞLETMELERİMİZİ BÜYÜTEMİYORUZ!

“Mavi yakanının olmaması üretimi sekteye uğratıyor” diyen Sertbaş, “Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidiyoruz. Sorunu oralarda çözmeye çalışıyoruz. 2 kere 2 dört. İşletmelerimizi büyütemiyoruz. Biz büyüyemiyorsak İzmir’in de büyüyemeyeceğini biliyoruz. İstanbul’daki arkadaşta aynı şeyleri söylüyor. İşin zorluğundan dolayı Batı bölgelerinde artık hazır giyime, tekstile ilgi bitik durumda. Hakikaten 9 saat bir makinenin başında dikiş yapmak çok kolay iş değil. Ve alacağı ücrette belli, ‘en iyisi çalışmayayım’ diyor. İstedikleri paraları kazanacakları başka işlere yöneliyorlar… Pandemi döneminde birçok yer kapalıydı, ama biz çalışıyorduk, açıktık. ‘Kapalı olan yerlerden eleman alır mıyız?’ diye düşünmeye başlamıştık. Sektörün o konuda kötü bir yansıması var… Biz Van ile çok fazla diyaloga girdik. 3-4 firmamız şu an orada yatırım yapıyor. Ben bile düşündüm fakat sonradan ‘Daha erken, biraz bekleyelim’ dedim. Doğu’da tanımadığımız, bilmediğimiz birçok güzellikler var. Uzak geliyor, ‘yapılamaz’ deniliyor ancak gidip görünce yapılabilir olduğunu gözlemliyorsunuz” dedi.

AMA TAŞRAYA GİDECEĞİZ…

Sertbaş, sözlerine şöyle devam etti: “Ben kendimi geliştirmeye kalktığımda burada şartları zorlayacağım ama ikinci alternatif olarak hemen Van’a, Diyarbakır’a, Şanlıurfa’ya yöneleceğiz. Van’da 2-3 tane fabrika gezdim. 92 yılında bulaştım tekstile. Herkese de söylüyorum, 92’deki atölyemde gözü pırıldayan o gençleri biz İzmir’de görmüyoruz, ancak Van’da gördüm. Genç işi bu iş. İzmir’de gençler bize gelmiyor ama Van’daki gençler için bu iş kolu oldukça önemli. Dolayısıyla Doğu’da çok fazla üretimin olacağını düşünüyorum… İstanbul ile birlikte kurguladığımız şöyle bir motto var: ‘Moda Batı’da oluşacak, üretim Doğu’da gerçekleşecek’ diye. Evet, eninde sonunda hepimiz gideceğiz. Belki Doğu olmayacak ama taşraya gideceğiz. İşsiz elemanın yoğun olduğu yere gitmek zorundayız. ‘Tersine göçü’ gözlemliyoruz. İstanbul’da aldığı paranın aynısını Van’da da alacak olan Vanlı adam, ailesinin yanında aynı paraya çalışmak istiyor. Yani bu işte ters göçte olacak… Koptu durum. Nerede durulacak, ne olacak bilmiyoruz. Biraz da suni olarak görüyorum. Birden bire ev krizimiz çıktı, kiralık ya da satılık ev bulunamıyor. Halk gözüyle baktığımızda böyle bir durumun realite olması mümkün değil.”

ESAS SIKINTI TEKSTİL SEKTÖRÜNDE

Yeşil mutabakat kapsamında tekstilde su kullanımını da değerlendiren Başkan Sertbaş, “Biz hazır giyimciyiz. Yeşil mutabakata rahat uyum sağlayacağız… Fakat esas sıkıntı tekstil sektöründe. Çok güzel çalışmalar var ve az su kullanımında başarılı firmalarımız var. Özellikle Didim’de. Büyük firmalarımız da bu konuda ciddi yatırımlar yapmış durumda. Su kullanımı azalıyor, azalacak da ama nereye kadar azalacak? Bunu azaltacak makineler gündeme getiriliyor. Belki zaman içerisinde sektör boyayı da azaltabilir hale gelecek. Rengarenk giyinmeyeceğiz belki. Hatta az su kullanarak, daha sürdürülebilir boyalar kullanarak yapılabilen ürünleri giyeceğiz. Fakat dünya her şeye rağmen devam edecek… Tekstil sektöründe bu anlamda çok güzel çalışmalar var. Türkiye ileride olan ülkelerden biri! Oradan da biz avantaj sağlayacağız. Zaten tekstilde avantaj sağlayınca hazır giyime de otomatik olarak avantaj dönecek” yorumunda bulundu.

DEHŞET BİR FATURA GELİYOR

Önemli bir kaynak olan Rusya-Ukrayna arasındaki gerilimi de ele alan Sertbaş, “Savaş ürküttü ama beklediğimiz olumsuz etkiyi oluşturmadı. Özellikle Ege olarak baktığımızda Ukrayna ve Rusya’ya çok büyük satışlarımız yoktu. Ama biz neden korktuk? Yurtdışında, Avrupa’da ürün sattığımız her müşteri azalacak mı? Onu da yaşamadık, bir şekilde onlar tolere ettiler. Savaşın bu kadar uzun süreceğini tahmin etmedikleri için alıma devam ettiler sanırım. Ambargoları saymazsak insanlar normal hayatına dönmek üzere. Dolayısıyla savaşın etkisini bundan sonra göreceğimizi düşünmüyorum. Ham madde fiyatlarımız devasa artıyor. Orada bir sıkıntımız var. Euro’ya Euro artıyor, dolara dolar artıyor. Dolayısıyla biz müşteriden her daim zam istemek durumundayız. Müşteri de gerçeği, enflasyonu bilmesine rağmen eski fiyattan alım yapabilmek adına sonuna kadar bize baskı yapacaktır. ‘Hangi fiyatlarımız devasa artıyor?’ bunu planlamamız lazım… Keza enerji fiyatları da sıkıntılı. Ben hazır giyimde elektrik parasını hesapladığımı hatırlamıyorum. Bizim için devede kulak gibi bir şeydi. Maliyetin içinde hikayeydi. Dikkate dahi almazdım. Ancak artık benim işletmeme bile dehşet bir fatura geliyor. Elektrik zamları döviz artışından daha fazla” şeklinde konuştu.

MARKA OLMAMIZA GEREK YOK

“Senelerdir savunuyorum, marka olmamız gerekmiyor” diyen Sertbaş, “Zaten milyonlarca marka olamaz. Gerçek anlamda marka sayılı düzeyde. Bizim bu markalara hizmet veriyor olmamız bence yeterli ki eskiden sadece hizmet veriyorduk, sadece kapasite satıyorduk ama artık tasarımı da satıyoruz. O da aslında bir marka yaratıp ürün satmak ile eşdeğer. Biraz daha katma değerli satabiliyorsunuz. Bugün birçok firmamızda tasarım ofisleri kuruldu, Ticaret Bakanlığı’nın çok güzel teşviki oldu. Hepimiz tasarım yapıyoruz tasarımlarımızı satıyoruz ille de marka olmamıza gerek yok. Marka satın almak şu devirde mantıklı. Devletin o yönde destekleri var. Yine markası olan arkadaşlarımız marka almaya yöneliyorlar. Olabilir normaldir ama benim sıfırdan marka kurupta Avrupa’da markamı satmam gibi bir şansım yok. Benim gibi milyonlarca firma Türkiye’de. Hiçbirini böyle birşeyi yok. Biz markalara çalışmaktan mutluyuz yeter ki kendimizi gebertmeyelim. Uzakdoğu moduna düşmeyelim. Tasarımımızı verelim, düzgün hizmetimizi verip, diyalogumuzu düzgün tutalım. Marka olmamıza gerke yok diye düşünüyorum. Kızıyorlar bana böyle deyince ama benim hakikaten düşüncem bu. Marka olacak olan varsa da olsun, yolu açık olsun. Arkasında olalım ona da iş yaparız. Bir markamız Uzakdoğu’da mal yaptırıyordu rekabet için. Ondan sonra vergiler konunca Türkiye’da mal üretmeye başladı o da tamamen Doğu ve Güneydoğu’da üretim yapıyor. Zaten marka olduğunuz zaman neyi nereden ucuza alabilirim diye bakıyorsunuz. Bu sefer Türkiye’deki üretimi baltalıyorsunuz” dedi.

BÖLGESEL TARIM POLİTİKALARI OLMALI

Pamuk üretiminde devletin destek verdiğini ancak yeterli olmadığına vurgu yapan Sertbaş, “Pamuğun bu fiyatları ile birçok çiftçi pamuğa dönecek ama bir sene sonra pamuk tekrar yerlere düştüğünde herkes başka bir şey dikecektir. Her yerde söylediğim gibi bölgesel tarım politikaları olması lazım. Bu ülkenin ihtiyacı olan pamuğu üretmemiz evet mümkün değil ama ihtiyacı olan pamuğa yakını üretme şansımız var. Ama o da devletin yönlendirmesi ile kardeşim sen burada pamuk dikeceksin bu kadar teşviğini alacaksın, mısır dikersen ben sana hiç teşvik vermem, pamuk dikersen hep karlı olacaksın diyebilmesi lazım. Çiftçiye desteğin çok önemli olduğunu bu dönemde hepimiz gördük. Devletimiz de gördü herhalde. Bundan sonra her alandaki çiftçi inşallah daha rahat edecektir. Sebze-meyvecisine, de pamukçusuna, buğdaycısına de devlet desteği şart. Biz her yerde lanse ediyoruz ama kendi pamuğumuzu satmamız çok önemli. EİB olarak Ulusal Pamuk Konseyi ve İyi Pamuk Uygulamaları Derneği’ne (İPUD) üyeyiz. Organik pamuk önemli hale geldi. Türkiye bu durumda zaten iyi durumdaydı. Organik üretimi artırmamız gerekecek. Bizler hep bunu istiyoruz ama bunların devlet politilası haline gelmeli herşeyi devletten mi beklemeli hayır ama bu işleri devler organize etmeli. Çünkü adam para kazanmak zorunda. Pamuk üreticisi kazanmıyorsa başka birşeyi dikmek zorunda. Bunu koordine edecek tek merci de devlet ve bu bütün dünyada da böyle” ifadelerini kullandı.

BİZE MUTLU İŞÇİ LAZIM

Asgari ücretin artışı konusunda da açıklamalarda bulunan Sertbaş, “Asgari ücret artışı en çok bizi etkiliyor. Biz hemen asgari ücret artışı ile kur artışına bakıyoruz. Bende yaptım birçok firma da yaptı. 2021 yılının eylül-ekim aylarında çalışanlarımıza zam yaptık. Ondan sonra da asgari ücret zammı geldi. Asgari ücret zammı olsa da olmasa da birçok firmamız ufak tefek dokunuşlar yapacak. İşçiyi mutlu edecek dokunuşlar yapma şansımız yok şu an ki kur seviyesinde ama artarsa işçiyle paylaşmayı tabiki istiyoruz. Bize mutlu işçi lazım. Zaten zoraki geliyor insanlar evinde de mutsuz olursa sıkıntı büyük. Bu artışın en düzgünü enflasyon kadar artması ama enflasyon devasa arttı. Enflasyonu ne olduğunu bilmiyoruz. Senelerce enflasyonist ülkede yaşadık. Kurda arttı, enflasyonda oldu ama işçi de o oranda zam aldı. İşçi 3-4 ay çok mutlu yaşadı ondan sonraki aylar gittikçe erimeye başladı ama bu seferki gibi hiçbir zaman olmadı. Asgari ücrete zam yapıldığı gün zaten asgari ücret gitmişti. Asgari ücret servisleri, yemeği herşeyi etkiliyor” dedi.

YÜZDE 40 ZORUNLULUĞU BİZİ ETKİLEDİ

Yapılan yeni düzenleme ile Merkez Bankasının İhracat Genelgesi’nin ‘İhracat Bedellerinin Merkez Bankasına Satışı’ başlıklı Ek Madde 1’de yer alan yüzde 25’lik oranın, Hazine ve Maliye Bakanlığının talimatıyla yüzde 40 olarak değiştirilmesine de değinen Sertbaş, “Hazır giyim işletmelerinde yüzde 25’de sıkıntı yoktu ama yüzde 40’da sıkıntı oldu. Bizim zaten yüzde 35-40 oranında TL ödememiz var. Ben zaten o parayı bozduruyorum. Ama diğer bütün ödemelerim Türkiye’den de almış olsam Euro üzerindendi. Piyasada dolaşan çok fazla Euro çekim var şu anda. Onlar geldiğinde de kavga çıkacak. Dolayısıyla Euro çekler için alış kurundan Euro’yu bozduracağım. Ondan sonra adam diyecek ki bana senden Euro istiyorum veremiyorsan da satış kurundan almak zorundayım diyecek. Öyle bir makastan gol yiyeceğiz. O makas şu anda çok açık. Eskiden daha kapalı makas giderdi ama şu anda yüzde 3-4’lerde giden bir makas var. O olumsuz etkiliyor bizi. Yüzde 25’de ve dövizle ödeme döneminde hazırgiyimci de sıkıntı yoktu. Çekimi veriyordum ve kalan kısmını adam gidiyordu bankadan çekiyordu. Bozdurduğum yüzde 25 benim işçiliğime, elektrik parama, servis parama yetiyordu, idare ediyordu. Yüzde 40’a da razıyız ama benim dövizle ödeyemiyor olmam bozdurup kur farkını yiyor olmamız demek” diye konuştu.

Haber Merkezi