Tepekule’de ‘Misafir’ şöleni

Mülteci Destek Derneği'nin (MUDEM) projesi kapsamında fotoğraf kursu alan Suriyeli kadınlar, İzmir'i ve Türkiye'ye gelirken yanlarında getirdikleri objeleri konu alan fotoğraf sergisi açtı. Serginin ardından yönetmen Andaç Haznedaroğlu’nın ‘Misafir’ filmi gösterildi, söyleşi düzenlendi


  • Oluşturulma Tarihi : 20.12.2018 12:51
  • Güncelleme Tarihi : 20.12.2018 12:51
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Tepekule’de ‘Misafir’ şöleni

SULTAN GÜMÜŞ
Avrupa Sivil Koruma ve İnsani Yardım Genel Müdürlüğü (ECHO) finansal desteği ve Sağlık Bakanlığı ile BM Nüfus Fonu (UNFPA) ortaklığında hayata geçirilen ‘Kadın ve Kız Çocukları için Güvenli Alan’ projesi kapsamında 13 Suriyeli kadın fotoğraf kursuna katıldı. 1 ay süren eğitimler sonunda kursiyerler tarafından İzmir'in çeşitli yerlerinden ve Suriye'den getirdikleri objeleri içeren 100 fotoğraf Tepekule Kongre Merkezi'nde sergilendi. Yoğun ilgi gösterilen serginin ardından Andaç Haznedaroğlu’nun yönetmenliğini yaptığı ‘Misafir’ filmi seyredildi. Film sonrasında ise Andaç Haznedaroğlu, Genel Koordinatör Safa Karataş ve Doç. Dr. Dilek Tunalı ile film ve Türkiye’de bulunan mülteciler ile ilgili geniş bir söyleşi yapıldı.
Mülteci Destek Derneği’nin faaliyetlerinden ve amaçlarından bahseden MUDEM Proje Koordinatörü Onur Soysal, “Sosyal alanda sığınmacıların, mültecilerin, göçmenlerin, insan ticareti mağdurlarının, uluslararası koruma talep edenlerin ve vatansız kişilerin sorunlarına yönelik yurt içinde ve yurt dışında faaliyetler yürütmek için 2014 yılında Ankara’da kuruldu. Tarafsız ve kar amacı gütmeyen bir dernek olan MUDEM’in amaçları arasında, başta mültecilerin temel sorunları olmak üzere temel yaşamsal ihtiyaçlarının giderilmesine destek olmak, sosyal haklara erişimlerinde yasal danışmanlık vererek yardımcı olmak, mülteci ve sığınmacıların acil ihtiyaçlarına yönelik yardım dağıtımları gerçekleştirmek ve alanda çalışan diğer sivil toplum kuruluşları ve kamu kurumları arasında iletişimi güçlendirmek yer almaktadır” dedi.
KADINLARIN GÜÇLENMESİ İÇİN
Projenin, Avrupa Sivil Koruma ve İnsani Yardım Genel Müdürlüğü ve İsveç Hükümeti finansal desteği ile İstanbul, Bursa ve İzmir’de, Sağlık Bakanlığı ortaklığında Göçmen Sağlığı Merkezleri ve Kadın Sağlığı Danışma merkezlerinin bir arada olduğu modeller kurguladığını ve uzunca bir süredir de faal olduğunu kaydeden Soysal, şöyle ekledi: “Merkezlerimizde kadınların güçlenmesi esasında birçok etkinlik, Cinsel Sağlık, Üreme Sağlığı ve Toplumsal Cinsiyete Dayalı Şiddet temalarında çeşitli çalışmalar yapılmakta ve birçok konuda sağlık ve psikososyal destek hizmetleri projemiz bünyesinde bulunan sosyal çalışmacılar, psikologlar ve hemşirelerimiz aracılığıyla sunulmaktadır.”
KADIN MÜLTECİLERDEN SERGİ
Onur Soysal, yaptığı açıklamada, 13 Suriyeli kadına, Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi Fotoğraf Bölümü Öğretim Üyesi Dr. Nezaket Tekin tarafından bir ay süreyle fotoğrafçılık kursu verildiğini belirtti. Kursiyerler tarafından çekilen fotoğrafların bir sergi ile beğeniye sunduklarını aktaran Soysal, "Amacımız mültecilerin kitlesel olarak ele alınmadığını, ön yargıların kırılacağı ve empati duygusunun işleneceği bir farkındalık yaratmaya destek olabilmek. Fotoğraf eğitimi alan kadınlardan, kendi gözlerinden objelerini anlatmalarını ve onların gözünden İzmir'in nasıl bir yer olduğunu fotoğraflamalarını istedik. 100 fotoğraftan oluşan sergimiz gezilebilecek. 300 Türk katılımcıya, mülteci kadınların objektiflerinden çıkan fotoğrafların da yer aldığı bir sergi eşliğinde Misafir filmi gösterimi gerçekleşecek. Bu fotoğraf sergisi ve film gösteriminden oluşan gecemizde ana amaç, mültecilerin kitlesel olarak ele alınmadığı, ön yargıların kırılacağı ve empati duygusunun işleneceği bir farkındalık yaratmaya destek olabilmek" ifadesini kullandı.
VE ‘MİSAFİR’
Söyleşi de konuşma yapan başarılı yönetmen Andaç Haznedaroğlu 3 yıl boyunca sınır kamplarında göçmenlerle zaman geçirerek filmi hazırladığını belirtti. Haznedaroğlu, Suriye'deki iç savaştan kaçarak İstanbul'a gelen 8 yaşındaki Lena'nın çarpıcı hikayesini anlatan filmle ilgili, "Ben bu üç yıl aralarında çok bulundum. Düğünlerine gittim. Yemeklere gittim. Hiçbiri benim yönetmen olduğumu bilmiyordu. Çok sonra onlara rol teklif ettim. En büyük sorun Arapça bilmememdi. Hala nasıl böyle bir işe cesaret ettiğime inanamıyorum. Filmde anlattığım hikaye bu yaşanan göçün gerçekten çok hafifletilmiş hali. Onların da savaş öncesi bizim gibi bir hayatları vardı. Benim hikayemde bir umut hikayesi aslında" yorumunu yaptı. Birçok şeyin eğitimle değişebileceğini vurgulayan Haznedaroğlu, “Ama şu anda dert çok büyük. Çok zor bir dönemden geçiyoruz. Mantık aramak, yargılamak yerine gerçeğe tutunmaktan başka şansımız yok sanki. Günümüzde insanların ihtiyacı çok fazla ve basite odaklanamıyor. Global krizlerin bireysel hareketlerle çözülebileceği gibi bir umudum var. Savaştan gelen çadırlarda yaşayan insanların bir süre sonra televizyonun üzerine dantel serdiğini gördüm. İnsan yaşadığı koşullara uyum gösterip ürettikçe her şey değişiyor” cümlelerini kullandı. ‘Meryem, İstanbul’da yağmur altındayken, ‘Keşke üzerime bombalar yağsa’ diyor. İnsanı bu çaresizliğe getiren durumu değiştirmek için bize düşen görevler nedir?’ sorusunu yanıtlayan Haznedaroğlu, “İstanbul çok zor bir şehir. Mültecilerin yaşadığı depo evlerde kişi başı kira alıyorlardı. Ev kiralarını ödeyemeyen öyle çok aile vardı ki… Fabrikada çalışıyorlar. Tekstil krizde. Patron paralarını ödemiyor. İki, üç ay parasını alamayınca ev sahibi kovuyor. Bağcılarda bir eve gitmiştim. Kiralarını ödeyemedikleri için evden atılmışlardı. Çocuklarıyla sokakta kalan baba, ‘Büyükşehirde yaşamaktansa savaşta ölmeyi yeğlerim’ demişti bana. Düşünsenize zorluğu. O aile hakikaten Suriye’ye dönmüştü” diye aktardı.

Toygar Işıklı'nın müziklerine imzasını attığı film, geçtiğimiz sene dünya prömiyerini gerçekleştirdiği Antalya Film Festivali'nde ‘Avni Tolunay Seyirci Ödülü’, Boğaziçi film festivalinde ‘En iyi film ve kurgu ödülü’ aldı. Yurtdışında festival yolculuğuna devam eden ‘Misafir’, son olarak Dublin İpek Yolu Film Festivali ile Malmö Arab Film Festivalleri'nden de ‘En İyi Film’ ve ‘En İyi Kadın Oyuncu’ ödülleri ile döndü. 3 yıl süren film hazırlığının ardından geçtiğimiz yıl çekimleri tamamlanan filmin başrolünde yer alan 8 yaşındaki Rawan Skef, şu an hala Yunanistan'daki göçmen kamplarında yaşıyor.