Sayfa Yükleniyor...
Büyükşehir’in 2024 odaklı stratejik planına ‘bilim’den eleştiri geldi. ‘Kent envanteri’ vurgusu yapan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Melih Yalçın, planın katılımcı demokrasiden uzak hazırlandığını ve vizyon tanımının oldukça zayıf olduğunu söyleyerek, “Bir hedef ve hayal yok” dedi
ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER
İzmir Büyükşehir Belediyesinin 2020-2024 yıllarını kapsayan stratejik planı, son halinin verilmesini ardından belediyenin internet sitesinde yayımlandı. Yedi ana başlıktan oluşan planda, vizyon tanımının oldukça zayıf kaldığını savunan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Sekreteri Melih Yalçın, stratejik planların ihtiyaçlara uygun hazırlanabilmesi için öncesinde ‘kent envanteri’ çıkarılması gerektiğini savundu. Kentin ‘gerçek’ ihtiyaçlarının bulunup, bunlara uygun planlar hazırlanması gerektiğini dile getiren Yalçın, planın katılımcı demokrasiden uzak kaldığını ve meslek odaları tarafından sunulan öneriler dikkate alınmadan hazırlandığını söyleyerek, “Vizyon tanımı oldukça zayıf olduğunu ve İzmir’in potansiyelini yansıtmıyor. Bir hedef ve hayal yok” dedi. Öte yandan İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer‘in her ay meslek odalarından temsilcilerle ile bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunduğunu kaydeden Yalçın, ‘Yol alabiliyor musunuz?’ sorusuna ise, “Yol almakta zorlanıyoruz. Önerilerimizi iletiyoruz, nasıl yol alınabileceğini de anlatıyoruz. Çünkü çalışmanın yöntemini biliyoruz. Nasıl bir çalışma yöntemi ile sorunları çözebiliriz, nasıl yollar izlenmesi gerektiğini anlatıyoruz ama henüz rayına oturdu demek zor” yanıtını verdi.
POTANSİYELİ YANSITMIYOR
Stratejik planlarda hedef tanımının altını net olarak doldurmak gerektiğini belirten Yalçın, “Strateji, bir hedef anlamına gelir. Bu yüzden stratejik planlarda hedeflerin altının net olarak doldurmak gerekir. Fakat ne yazık ki bu stratejik planda, vizyon tanımı oldukça zayıf olduğunu düşünüyorum ve İzmir’in potansiyelini yansıtmıyor. İzmir’in birbirinden farklı özellikleri var. Türkiye’deki siyasi iklim içerisinde bu özellikler daha da önemli bir hal alıyor. Böyle bir dönemde yerel yönetimlerin, sosyal adalet ve demokrasinin yeniden inşası için önemli bir işlev edinmesi gerekiyor. Bu hedefin de stratejik plan içerisine yansıtılması gerekiyor. Planın teknik kısmına girmeden önce biraz teorik yanına bakmamız gerek. Nasıl bir İzmir hayal ettiğimizi kendi içimizde tartışmamız gerekiyor. Tunç Soyer göreve geldikten bu yana 9 ay geçti. Bu süreç içerisinde bu sağlanabilirdi. Artık bunu tartışmaya açmamız gerektiğini düşünüyorum” dedi.
KENT HEDEFLERİNDEN BİRİ OLMALI!
Planda eksik hedeflerin bulunduğunu kaydeden Yalçın, “Stratejik planın vizyon kısmında kent için birbirini takip etmeyen tanımlamalar var. ‘Farklılıkların bir arada yaşadığı…’ gibi bir tanım kullanılmış. Bu yetersiz ve kavramsal yaklaşımdan uzak bir tanım. ‘Farklı kültürlerin ve inançların barış içinde bir arada yaşadığı bir kent…’ tanımlamasının daha doğru olacağını düşünüyorum. Ayrıca katılımcı demokrasi ve yönetim biçiminin de bu vizyon tanımında yer alması gerektiğini düşünüyorum. Bir diğer yer alması gereken konu ise kadın meselesi. İzmir, kadın kentidir. Kadınlar bunu kendileri elde etti, kimse görmezden gelemez. İzmir kadınların kendini en rahat ifade edebildiği bir kent. Ama bunun geliştirilmesi gerekiyor. Bu kentin hedeflerinden biri de bu özgürlüklerin önünü açmak ve onların kendilerini güvende hissedeceği bir İzmir yaratmaktır. Bunun kent hedeflerinden biri olması gerekir” ifadelerini kullandı.
Toplumsal cinsiyet eşitliğinin de bir hedef olarak görülmesi gerektiğini savunan Yalçın, şunları söyledi: “Her kesim ve yönetim biçiminde bunu bir hedef haline getirmemiz gerekiyor. Ayrıca demokrasi ve sosyal adaletin yeniden inşası için de kentin olanaklarının belediyelerin organizasyonuyla kullanılması gerektiğine dair bir plan yapmamız gerekiyor. Bunların hepsinin vizyon kelimesi içerisinde yer alması gerekiyor çünkü oraya yazmazsanız bu hedefler görülmez. Belki şu denilebilir; ‘Biz toplumsal cinsiyet eşitliği için çeşitli çalışmalar yapıyoruz...’ Doğrudur, bir önceki başkan döneminde de vardı. Bu dönem de var. Ama mesele toplumsal cinsiyet eşitliği ile ilgili eğitimler veya farkındalık çalışmaları değil! Esas olan bunu bir hedef haline getirerek hayata geçirmek. İzmir’deki tüm belediyeler, meslek odaları, sivil toplum örgütleri ve çeşitli yönetim kademelerinin toplumsal cinsiyet eşitliğini sağlaması gerekiyor. Bunu bir hedef olarak önümüze koymamız gerekiyor. Madem İzmir’de bir yönetim modeli yaratılmaya çalışılıyor ve AKP iktidarı kadını sokaktan içeri sokmaya, şiddeti meşrulaştırmaya çalışıyorsa bizim de bu kanaldan çok net bir cevap vermemiz gerekiyor. Bu kanalın da cevap verebileceği en doğru yerin İzmir olduğunu düşünüyoruz.”
'KENT ENVANTERİ' VURGUSU
Stratejik planların ihtiyaçlara uygun hazırlanabilmesi için ‘kent envanteri’ kavramını öne süren Yalçın, “Kentin çeşitli düzeyde çalışıp geçim sağlayan, farklı bölgelerden göç etmiş, farklı kültür ve geçim standartlarına sahip pek çok kesimi var... Biz kıyıda oturuyoruz ama yukarılarla da bağlarımız var. Varoşlar ya da kenar mahalleler, adını ne koyarsanız… Sosyal adalete ulaşamayan kesim olarak da tanımlayabiliriz. Biz, kentin tamamına ulaşmak ve ihtiyaçlarını belirlemek için kent envanteri çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Bunu defalarca belediye başkanına da önerdik. Bu kentte kimler yaşıyor, hangi kesimden gelmişler, etnik kökeni ve inançları ne, sosyal yaşamdaki yerleri nedir; örneğin sinemaya gidebiliyorlar mı? Bu durumun bir fotoğrafını çekmek lazım. Bu alanı geniş tutarak bir anket çalışmasıyla yapılabilir. Biz kimiz, kimlerden oluşuyoruz bir görelim. Sonra ihtiyaçları da bunlarla tespit ederek bir plan yapmak lazım. Genelde herkes kendi gördüğü şekilde bir ihtiyaç planı üzerinden hareket ediyor ama bunun bir verisi yok. Ölçmemiz gerekiyor ve buna göre bir plan yapmamız gerekiyor. Mesela AKP bunu çok kullanıyor. Bir şeyi ortaya atıyor ve vatandaş ne düşünüyor diye anket yapıyor. Ama biz vatandaşın tepkisini ölçemiyoruz. Sadece gördüğümüz ya da gördüğümüzü düşündüğümüz şeyler üzerinden hareket ediyoruz. Bu nedenle çok önemli olduğunu düşünüyoruz bir kent envanteri çıkarmanın. Kentin çeperlerine altyapı götürmek elbette önemli bir hizmettir ama o insanların ne istediklerini de sormak lazım. Bu demokrasinin de ön şartı. ‘Biz veriyoruz, onlar da kabul edecek’ gibi eski bir anlayış var ve bu artık sürdürülemez. İnsanların beklentilerini ve ihtiyaçlarını tespit etmemiz lazım. Bunları tespit etmeden kimse bu kentin ihtiyaçları üzerine bir konuşma yapamaz, yaparsa da ezbere konuşur. O fotoğrafı çektikten sonra her şeyi planlamak çok daha kolay” dedi.
KİMSE FAYDASI VAR MI DEMİYOR
Kentin ‘gerçek’ ihtiyaçlarının bulunup bunlara uygun planlar hazırlanması gerektiğini dile getiren Yalçın, “İzmir’in kent kimliğine ilişkin çok öneriler oluyor. Bunun belki de yoğun bir şekilde tartışılıp sonlandırılması gerekiyor. Herkesin kafasında kalkınma planı var. Başkanın da var. Ama bu kalkınma planının kente faydası var mı diye kimse analiz etmiyor. Ancak gerçek ihtiyaçları bulursak kentin gelişimini konuşabiliriz. ‘Fikrim geldi’ mantığıyla yapılacak işlerden çok daha farklı. Biraz daha bilimsel bakmak gerekiyor. Bu kentin turizm potansiyelini çok yüksek olduğunu düşünüyoruz. Bu kentin sadece feribotlarla Avrupa’dan gelen turiste değil, sırt çantasıyla gelen turistlere de ihtiyacı var. Bunu da bir hedef olarak koymak ve üzerine çalışmak gerekiyor. Planda İzmir’in tanıtımı ile ilgili yapılacak olan eylemleri sıralamışlar. Bunlara ayrılan bütçeler var ama daha detayları göremedik. İzmir’in tanıtımı var ama amacının ne olacağı konusunda çok net değiliz. Önce amacı netleştirip ondan sonra harekete geçmekte fayda var. Yurtdışında tanıtım ofisi açmak amaca hizmet edecek mi bilmiyorum. Çünkü sosyal medya çok güçlü, artık kimse ofislere gidip broşür almıyor” şeklinde konuştu.
PLANLARA UYGUN OLMASI LAZIM
Adaylık sürecinde verilen sözlerin, tartışılmadan plana eklenmesine karşı çıkan Yalçın, şu ifadeleri kullandı: “Seçimden önce Tunç Soyer, ‘Projem yok seçildiğimde birlikte yaparız’ demişti. Fakat sonradan cemreler düşmeye başladı. Kentin çeşitli öngörülerle hazırlanmış birçok planı var. Hepsi oturulmuş, çalışılmış... Bunlar bir günde, benim projem geldi diyerek açıklanacak şeyler değil. Ama ne yazık ki böyle bir gelenek var Türkiye’de. Projelerin, kent planları üzerinden hazırlanması gerekir. Adaylarının, ‘Benim yeni proje üretmeme gerek yok, planlar var…’ diyebilmesi gerek. Toplantıda planın içeriğine ilişkin şöyle bir cümle duydum… ‘Başkanımızın seçim sürecinde söz verdiği çalışmalar…’ Bu çalışmaların stratejik plana girerek meşruiyet kazanması biraz garip geldi. Çünkü tartışmaya muhtaç yerler varsa önceden konuşmamız gerek. Aziz Kocaoğlu döneminde Mithatpaşa’daki yeraltı geçidi planda yoktu. Dediler ki, ‘Planda yok ama başkanımızın sözü var.’ Orası yasal değildi ve proje imar planında yoktu. İmar planına işlemeden projeye başladılar. Bunlar çok tehlikeli şeyler.”
HEDEF VE HAYAL YOK!
Planın katılımcı demokrasiden uzak olduğunu ve meslek odaları tarafından sunulan önerilen dikkate alınmadan hazırlandığını söyleyen Yalçın, “Stratejik planda bir hedef ve hayal yok. Sadece var olan tanımlanmış. Hatta eksik olarak… Böyle bir siyasi iklimde belediyelerin demokrasi, kadın ve sosyal adalet konularında daha siyasi hedefleri ve hayalleri olması gerektiğini düşünüyorum. Şöyle bir sorunu da belirtmem gerekiyor. Planın hazırlanma aşamasında bize dediler ki, ‘Stratejik planı önemsiyoruz. Bu konuda bize fikir verin, düşünceleriniz önemli’. ‘Tamam’ dedik. Plan taslak aşamasındayken meslek odaları ve sendika temsilcilerinin katılımıyla bir toplantı düzenlediler. Yaklaşık 1,5 saat sürdü. Plan üzerine uzun uzun konuştuk. Ama hiçbir belediye bürokratının not aldığını görmedim. Zaten görüyoruz ki taslak plandan bu yana hiçbir değişiklik yapılmamış. Bu, stratejik planın ruhuna aykırı. Planda katılımcı demokrasiden söz ediyorsanız göstermelik de olsa not almanız gerekir. Ama buna gerek bile duymadılar. Dinlediler, teşekkür ettiler ve gönderdiler” dedi.
YOL ALMAKTA ZORLANIYORUZ
İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Tunç Soyer ‘in her ay meslek odalarından temsilcilerle ile bir araya gelerek fikir alışverişinde bulunduğunu ifade eden Yalçın, ‘Yol alabiliyor musunuz?’ sorusuna ise şöyle yanıt verdi: “Yol almakta biraz zorlanıyoruz. Biraz zamana ihtiyacımız var. Önerilerimizi iletiyoruz, nasıl yol alınabileceğini de anlatıyoruz. Çünkü çalışmanın yöntemini biliyoruz. Nasıl bir çalışma yöntemi ile sorunları çözebiliriz, nasıl yollar izlenmesi gerektiğini anlatıyoruz ama henüz rayına oturdu demek zor.”
Haber Merkezi