Toplumsal iki yüzlülük cinsiyeti hedef alıyor!

Cinsiyet değiştirme operasyonları hakkında bilgi veren Doç.Dr. Halis Ulaş, cinsiyetin sadece kadın ve erkekten oluşmadığını belirterek “Bu bir spektrumdur” dedi

  • Oluşturulma Tarihi : 20.09.2019 08:14
  • Güncelleme Tarihi : 20.09.2019 08:14
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Toplumsal iki yüzlülük  cinsiyeti hedef alıyor! haberinin görseli

BURCU YANAR - ÖZEL HABER
Uzun saç, kısa saç, etek, pantolon, futbol, barbie bebek, kuaför, berber, pembe ve mavi renk… Tüm bunlar size neler çağrıştırıyor? Eğer cevabınız kadın ve erkek ise sizler de toplumsal ikiyüzlülük içerisinde olabilirsiniz. Baktığımız zaman tüm bunlar yani cinsiyet kalıpları toplum tarafından doğduğumuz andan itibaren bizlere atfedilen, uygun görülen davranış biçimlerini ve kalıpları yansıtır. Kızlar saçlarını uzatır, etek giyer, barbie bebeklerle oynar, büyüyünce yemek yapar, çocuk doğurur ve iyi bir eş olur. Erkekler için ise durum şöyledir; kısa saçlı, futbol, araba veya tabanca düşkünü, büyüdüğünde evine ekmek getiren ve ailesine bakan iyi bir baba olmalıdır. “Adam gibi adam” dedikleri bu cinsiyetçi kalıbı sonuna kadar taşıyandır bir nevi. Oysa Doçent Doktor Halis Ulaş, cinsiyetin sadece kadın ve erkek olmak üzere iki keskin uçtan ibaret olmadığını belirtiyor ve son zamanlarda sıkça duymaya başladığımız cinsiyet değişimi ile ilgili birtakım bilgileri bizlerle paylaşıyor.



“SORUNLU BİR ALGI”
Doç.Dr. Halis Ulaş Dokuz Eylül Üniversitesi Hastanesinde görev yaparken Olağanüstü Hal (OHAL) kapsamında 701 sayılı Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile barış imzacısı olması sebebiyle görevinden ihraç edilerek kendi ofisinde çalışmalarını sürdüren hekimlerden bir tanesi. İlk çalışma alanlarından olan cinsiyetinden hoşnutsuzluk hakkında şimdiye kadar çeşitli insanlarla çalışan ve daha önce ‘cinsiyet bozukluğu’ olarak literatürde geçen bu terimin içersinde ‘bozukluk’ tanımı içermesi sebebiyle damgalayıcı bir tarafının olduğunu söyleyen Ulaş, “Amerikan Psikiyatri Birliği’nin sınıflama sistemleri vardır. Bu sistem belirli aralıklarla güncellenir ve son güncelleme 2013 yılında DSM-5 dediğimiz tanı ölçütleri başvuru el kitabı ile daha önceki sürümde cinsel kimlik bozukluğu olarak tanımlanan şeyin cinsiyet hoşnutsuzluğu olarak değiştirildiğini görüyoruz. Dolayısıyla bozukluk kavramı üzerindeki o damgalayıcı ve bir hastalık vurgusu taşımasının ortadan kalkmış olmasının olumlu bir durum olduğunu söyleyebilirim” dedi.



Eşcinselliğin 1980’li yıllara kadar hastalık kabul edilirken şu anda herhangi bir hastalık olarak değil, bir cinsel yönelim olarak adlandırıldığına da dikkat çeken Doç.Dr. Halis Ulaş, “Fakat cinsiyetinden hoşnutsuzlukla ilgili durumda işin hukuki ve tıbbi olarak bazı zorunlulukları var. Özellikle de cinsiyet düzeltme ile ilgili cerrahi operasyonlarda bununla ilişkili ciddi bir maddi süreç devreye gidiyor. Yurt dışındaki sigorta şirketleri bunun ancak bir tanısal karşılığı olduğu noktada destek veriyorlar. Cinsiyet genellikle hep sadece kadın ve erkek olmak üzere iki kavrammış gibi algılanıyor. Oysa cinsiyet dediğimiz şey bir spektrumdur. Yani bir sınırlama olmadan birbiri ardına süreklilik içinde değişmesi durumudur. Dolayısıyla bir ucunda eğer varsa saf erkekliği ve bir ucunda eğer varsa saf kadınlığı koyacağımız, ara bölümde ise kadındaki erkeksilik ve erkekteki kadınsılık özelliklerini de içeren bir iç içe geçmişliktir” açıklamasında bulundu. “Dolayısıyla iki cinsiyetten de kişiler farklı özellikler gösterebilirler” diyen Ulaş, “Örneğin bir kadın düşünün sürekli erkeksi ve maskülen kıyafetler giyiyor ama kendini kadın olarak hissediyor fakat cinsellik konusunda da daha erkeksi rolleri üstleniyor. Şimdi insanların kafasında bu noktada bir soru işareti oluşuyor bu kişi kadın mıdır, erkek midir? Kişi cinsiyetinden hoşnutsuz değil ve kendini kadın olarak tanımlıyor. Bu sebeple saf kadınlık ve saf erkeklik algısının sorunlu bir algı olduğunu düşünüyorum. Uzak doğudaki bazı ülkelerde üçüncü cinsiyet olarak trans bireyler kabul ediliyor ve nüfus kartlarında da bu görünüyor” şeklinde konuştu.
“3’LÜ YAŞLARDA BELLİ OLUYOR”

“Bir biyolojik cinsiyetimiz var bu, kromozomlarımızda bulunan X veya XY şeklinde tanımlanan durum. Bir de cinsiyet kimliğimiz var. Yani kendimizi tanımladığımız cinsiyetimiz” diye belirten Ulaş, “Ben erkek olmama rağmen kendimi kadın olarak tanımlayabilirim. Siz de kadın olmanıza rağmen kendinizi erkek olarak tanımlayabilirsiniz. Yani bedensel cinsiyetimiz ile cinsiyet kimliğimiz örtüşmeyebilir. Cinsiyetinden hoşnutsuzluk dediğimiz kavram da bu ikisinin örtüşmemesi noktasında ortaya çıkıyor. Bu aslında sonradan ortaya çıkan bir şey değil. Cinsiyet kimliğinin oluşumu 3’lü yaşlardan itibaren ortaya çıkar ve çocuğun oynadığı oyunlardan, seçtiği kıyafetlerden ve edindiği arkadaşlardan ailelere yol gösterir. Örneğin trans bir erkek bireyse etek giymeyi reddedebilir. Fakat aileler bunun geçici bir heves olduğunu, değişebileceğini zannederek bunu görmezden gelir” ifadelerine yer verdi.
18 YAŞINDAN ÖNCE BAŞLANMALI
Bilimsel çalışmalara baktığınızda 18 yaşından önce hormonlarla ilgili ve uyumlulukla ilgili değişikliklerin yapılmasının daha sonraki süreçte bireylerin daha konforlu bir hayat yaşamalarını sağladığını vurgulayan Ulaş, “Aileler veya kişi bunu ilk fark ettikleri anda durumun ne olduğunu anlamak gerekiyor. Bunu profesyonel bir bakışla anlamak gerekir. Bu durumu göz rengi gibi düşünün, değiştirilemez. Bazılarının göz rengi kahverengidir, bazılarınki ise mavidir. Fakat daha nadir görülen göz renkleri de vardır. Fakat bu nadir görülen göz renklerini de bizler siyaha ya da illa ki kahverengine dönüştürmeye çalışmayız. Cinsiyet hoşnutsuzluğu da bunun gibi bir şey. Bizim ülkemiz bu konuda tırnak içinde söylüyorum ‘travesti’ olarak adlandırılıp ve ciddi damgalamalara maruz kalan bireyler varken; Zeki Müren ya da Bülent Ersoy gibi göz önünde olan ünlü isimler söz konusu olduğunda daha rahat kabulleniyor. Bu da bir toplumsal iki yüzlülük demektir. Bu sebeple trans bireylere olan yaklaşımlarımız toplumsal olarak halen daha devam ediyor” diye konuştu.