- Gündem
- 12.05.2025 11:11
EGSD Başkanı Hayati Ertuğrul, Avrupa’dan gelen siparişlerin azalmasıyla sektörde 100 binden fazla kişinin işini kaybedebileceğini öngördüklerini belirterek, “Türkiye yavaş yavaş ihracat pazarını kaptırıyor” dedi.
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN-ÖZEL RÖPORTAJ
Ege Giyim Sanayicileri Derneği (EGSD) Yönetim Kurulu Başkanı Hayati Ertuğrul, gündeme dair gazetemize önemli açıklamalarda bulundu. Asgari ücret artışı, döviz kurları, resesyon, EYT’lilerin durumu, fiyat sabitleme ve tekstil sektöründe azalan siparişler ve pazar daralmasıyla ilgili konuşan Hayati Ertuğrul, “2022’nin ikinci altı ayında sektörde 30 bine yakın kişi işini kaybetti. Gerek işveren çıkarmak zorunda kaldı, gerekse de tatmin olmadı kendi isteği ile ayrıldı. Bu yıl sektörümüzden başka temsilcilerin de belirttiği gibi aşağı yukarı 100-110 bin civarında iş kaybı olacak. Bu rakam bir öngörü. Kısa zamanda gerçekleşecek bir durum söz konusu değil ama Türkiye yavaş yavaş ihracat pazarını kaptırıyor. İhracat endeksi düşüşte, sanayi üretimi Kasım ayında tahmin edilenin altında düşüşteEYT olayı başlı başına bir olay. Sadece benim müessesemde EYT kapsamına giren 27 kişi var. 200’e yakın çalışanım var. Yüzde 10’dan fazlası EYT kapsamına girdi. Bizim adımıza çalışana KGF destekli kredi verilecek ama hangi koşullarda ne kadar faizle kaç yılda geri ödenecek. Bu da bir muamma” dedi
DURUM İÇ AÇICI DEĞİL
Sektörün zaten şu anda işçiye ihtiyacı olduğuna dikkat çeken Ertuğrul, Dernek olarak sektöre yeni çalışan kazandırmak için meslek okulları ile işbirliği yaptıklarını söyledi. Bunun yanında kurslar düzenlediklerini anlatan Ertuğrul, “Hatta daha makineye oturmamış, eli makineye değmemiş insanlarla Meslek Fabrikası’nda biz eğitim yaptık. Ama gene de olmuyor. Ben 1986 yılında sektörde başladım. İnsanları kapıdan gönderdiğinizde yanında annesini-babasını alıp pencereden girmeye çalışıyordu. Sektörümüz emek yoğun bir sektör. Perakendeyi koymadan bizim sektörümüz 1 milyon 400 bin bünyesinde çalışan vardır. Diğerleri ile birlikte 1,8-2 milyon kişi bu sektörde çalışıyor. Buna rağmen biz istihdam edecek işçi arıyoruz ve bulamıyoruz. Makine almak kolay bugün sipariş aldığımızda acaba bunu nerede yaptırırız diye düşünüyoruz. İçeride kapasite yetmiyor. Dışarıda fasonlarda belli. Hatta onlar da asgari ücret artışı sonrasında dikim fiyatlarını da artırdılar. Bugün 50-60 TL’ye dikilen işler 80-100 TL’ye dikiliyor. Ne oldu diyoruz herkes asgari ücret arttı diyor. Olan yine ihracatçıya oluyor biz fiyatları artıramıyoruz. Bu ekonomiye ister istemez yansıyacak. Bunu kabullenmek zorundayız. Şu anda böyle bir durumla karşı karşıyayız. Durum çok da iç açıcı değil” ifadelerini kullandı.
2021’DE YÜZDE 21 ARTIŞ OLDU
Başkanım öncelikle kendi sektörünüz açısından 2021 ve 2022 yıllarını değerlendirebilir misiniz ve 2023’de sektörün durumunu nasıl görüyorsunuz?
2021 yılı gerçekten fena değildi iyiydi. 2021’in sonu ve 2022’de tedarikle ilgili çok büyük sıkıntılar yaşadık. Emtia ve navlun fiyatları çok arttı. Üstüne üstlük bir de enerji fiyatlarında artışlar da başlamıştı. Dibimizde Rusya-Ukrayna savaşı negatif bir olgu oluşturdu. Hal böyle olunca şu anda 2022 yılının ekim-kasım aylarında almış olduğumuz siparişleri yapıyoruz. 2022’nin ilk 6 ayı bütün bunlara rağmen gerçekten iyiydi ve güzel geçti. Topladığınız zaman yüzde 21’e yakın sektörde artış oldu. Ama ikinci altı ay hoş değildi. Globale baktığımız zaman yüzde 4’e yakın düşüş oldu buna rağmen ihracatımız arttı. 20 milyar dolarlardan 21 milyar doları yakaladık. Çok az da olsa bu artışı yakaladık. Ama 2023’e şu anda tereddütlü bir şekilde başladık ki benim öngörüm maalesef ilk 3 ay biraz sıkıntılı geçecek. Belki ikinci 3 ayda sıkıntılı geçebilir. Bunun nedeni şu; bizim ihracat yaptığımız AB ülkelerinde belirli bir daralma var. Aşağı yukarı ihracatımızın yüzde 10’luk kısmı bu bölgeye. ABD’den korkuyorduk ama ABD siparişleri yavaş yavaş AB’ye göre artmaya başladı. Herhalde bu resesyonla ilgili çok fazla kaygılı değiller. Avrupa’ya döndüğümüzde yine bir resesyon beklentisi var ama ben onun tam anlamıyla oluşacağını tahmin etmiyorum. Taleplerde belki daralma olabilir. Taleplerle ilgili şu anda bunu yaşıyoruz. Genelde 2023 yılında belki taleplerde yüzde 20-30 arası bir daralma olabilir. Bunu sektör adına konuşuyorum. 254 milyar doları yakaladık ama ben 2023’de çok fazla artış olacağını tahmin etmiyorum. Bugün otomotiv ihracatta lokomotif bir ihracat kalemi, kimyasal maddeler, hazır-giyim ve konfeksiyon tekstil sektörü ile konuştuğumda da maalesef iç açıcı bilgiler gelmiyor. Ege İhracatçı Birlikleri’nin hazır-giyim ve konfeksiyon sektöründe ihracatı 2021-2022 arasında çok fazla bir artış olmadı. Yüzde 1 değişkenlik gördük. İhracatımız 1 milyar 400 milyon dolar civarındaydı 2021’de. 2022’de ihracatımız 1 milyar 475 milyon dolar oldu. Aşağı yukarı aynı durumu korudu. İster istemez insan diyor ki 2023’de bunu koruyabilir miyiz? İyimserlik dağıtmak istemiyorum ama kötümser de değilim. Her konuştuğum insanlar bırakın artık kar marjlarını şu anda bizim işimiz devam etsin, 2023’ü böyle geçirelim diyor. Herkes bu kanaat içinde. Bunların yanı sıra yakın zamanda seçim var. Seçimlerin öne alınması gündemde. Asgari ücretle başladık. Devamı geliyor. Bütçeye getirdiği yüklere bakıyorsunuz. 260 milyar bütçeye maliyet geldiği söylendi. Bu aslında Türkiye için bence çok büyük bir rakam.
Asgari ücretteki artışın sektörünüzü nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz?
Asgari ücret 8 bin 500 TL tamam belki Türkiye’deki enflasyon koşullarında çok büyük bir para olmayabilir ama şimdi siz enflasyonu düşüremiyorsunuz, devamlı ücretlere artış yapıyorsunuz ama bu nereye kadar? Biz ihracatçı olarak ücret artışları ile gerçekten büyük sıkıntı içerisindeyiz. Sadece asgari ücrete yapılan yüzde 54’lük artışla kalsa tamam, bizde çok sayıda beyaz yakalı çalışan da var. Kişi kendini asgari ücretli ile kıyaslıyor. Asgari ücret yüzde 54 arttı yaklaşık olarak bende o kadar alabilirim diyor. 20 bin TL maaş alan 30 bin TL maaş beklentisi içine girdi. Verelim sorun yok ama bizim en büyük güvencemiz kur artışı. Kura bakıyorsunuz 3-4 aydır sabit. Bu baskı karşısında ücretleri vermekte zorlanacağız. Bunun yanında enerji fiyatları almış başını gidiyor. Bir yanda pamuk fiyatları yükselişe geçmeye başladı. Her şeyi toplayıp baktığınızda bizim şu anda aşağı yukarı kurun 24-25 TL civarında olması lazım ki biz başa baş kafa kafaya az da olsa kar marjı ile bu işi devam ettirelim.
Kur yükselmiyor, giderler almış başını gidiyor. Dönüp Avrupa’ya bakıyorsunuz iş alacaksınız, sipariş alacaksınız bu koşullarda fiyat tutturmak mümkün mü? Kesinlikle fiyat tutturamazsınız. Fiyat tutturamadığımız için siparişler maalesef başka ülkelere kaçıyor.
Sektör pandemi sürecini ve sonrasını rakamlara baktığımız zaman iyi geçirmişti ancak şu anda rüzgar tersine döndü gibi siz bu durumu neye bağlıyorsunuz?
Pandemi sürecinde ve sonrasında Türkiye gerçekten ucuzdu. Navlun fiyatları aşırı pahalıydı insanlar deniz aşırı ülkelere gitmiyordu. Türkiye’ye bakınca mesafe kısa olduğu için “navluna da çok fazla para vermem, fiyat da uygun” diyordu. 80’li yıllardan bu yana bizim sektörün altyapısı çok çok güçlü. Teknolojiye ayak uydurma olsun, yetişmiş iş gücü ile ilgili hiçbir problem yoktu. Böyle bir avantajı hem coğrafi yönden yakınlık hem de fiyatla ilgili avantajdan dolayı müşteri gerçekten 2020’de bu avantajı kullandı hatta 2022’de de kullandı ama 2022’nin ikinci altı ayından sonra bu tam tersine döndü. Böyle olduğu için fiyat tutmuyor. Fiyat tutmadığı için sipariş azalıyor. Sipariş azaldığı için bu doğrudan ihracata yansıyor. Aynı zamanda bu iş böyle kalmayacak. Türkiye Giyim Sanayicileri Derneği (TGSD) Başkanı Ramazan Kaya ile sürekli konuşuyoruz. 2022’nin ikinci altı ayında 30 bine yakın kişinin sektörde işini kaybettiğini söyledi. Gerek işveren çıkarmak zorunda kaldı gerekse tatmin olmadı kendi isteği ile ayrıldı. Sektörde yapılan öngörüye göre 100-110 bin kişilik iş kaybı olacak. Bu rakam bir öngörü. Kısa zamanda gerçekleşecek bir durum söz konusu değil ama Türkiye yavaş yavaş ihracat pazarını kaptırıyor. İhracat endeksi bile düşüşte. Sanayi üretimi kasım ayında tahmin edilenin altında düşüşte. Bu ekonomiye ister istemez yansıyacak. Bunu kabullenmek zorundayız. Şu anda böyle bir durumla karşı karşıyayız. Durum çok da iç açıcı değil.
Döviz kuru ile ilgili EİB Koordinatör Başkanı JakEskinazi’nin açıklamaları olmuştu sizin de onunla aynı yönde açıklamalarınız var bu durumu biraz daha açar mısınız?
Bu ülke sabit kurdan çok çekti. 2002’den sonra dalgalı kura geçildi. Biz döviz kurları sistemli bir şekilde yükseliş göstersin istiyoruz. Enflasyon oranında bir yükseliş göstersin bizim bütün isteğimiz o. Jak Başkanın dediği de doğru. Bize eğer 23-25 TL arasında kur tayin edilse piyasada hem rekabet gücümüzün üzerinde artısı olur hem de firmalar çok fazla sıkılmaz. Avrupa’da siparişler ile ilgili daralma var. Ben bunu sektörüm için konuşuyorum. İnsanlar şu anda Avrupa’da barınma ve enerji derdi ile iç içe. Giyimi artık ikinci plana atıyor. Bu ister istemez bize de sirayet ediyor. Kurdanbaşka bizim bir beklentimiz yok. Bana 100 dolar geliyor ben onun 40 dolarını hiç görmüyorum. Bu parayı bize Merkez Bankasının tayin ettiği rakamdan bozacaksın diyorlar. Piyasada ne olursa olsun bize fark etmiyor. Her saat başı kur yayınlanıyor. Saat 11.00’de kur yüksek bunu yüzde 40’ını bozalım diyorsunuz. Bir sonraki saatte yükseliyor ya da düşüyor o artık sizin şansınıza oluyor. Şu anda bankalar kredi veriyor ama günün koşullarına göre faiz oranı tespit ediyor. Sana 3 milyon TL veriyor ama kullanamıyorsun. Bankanın izleme hesabı diye bir hesabı var. Para orada duruyor. Sizin çekleriniz, faturalarınız, ödemeleriniz oradan yapılıyor. İhracatçı olarak döviz kredisi alıyorsun elinde dövizin yok. Kendi parandan döviz almak durumunda kalıyorsun bu da bir dezavantaj.
Hazır giyim ve konfeksiyonda gıda fiyatlarında olduğu gibi fiyat sabitlemeden bahsediliyor. Sizin bu konudaki düşünceleriniz nedir, bu durum sektöre nasıl yansır?
Bizim sektörde fiyatlarda yatay bir geçiş seyredilirse elimizde biriken stokları eritebiliriz. Stok her zaman için işletmenin aktifinde yer alsa da hep eksi yazar. Bunları iç piyasada eritelim gibi konuşmalar var bizim sektörde. Şu anda 5 milyar doların üzerinde iç piyasada ürün var. Bu 5 milyar dolar da oldukça büyük bir rakam. Bunu sabitlerseniz en azından bir süre insanlar da ucuz mal alırlar. Doğu ve Güneydoğu’da Boyahaneler pazar günü bile çalışırken şu anda 4 gün çalışıyor. Boyahane çalışacak ipliği boyayacak, dokuma olacak bize gelecek. Bir siparişin en doğal süreci budur. Bizden onlara talep gitmediği sürece arz yapılamıyor. Türkiye’de fiyatlar arttığı için gelen mallar ucuz. Bizim sektörde inanın birtakım tedarikleri Türkiye’de olmasına rağmen dışarıdan getiriyor. Çünkü dışarıda daha ucuz. Bunun örneğini verirsek bugün Türkiye 255 milyar dolar ihracat yaptı. İthalatı 360-365 milyar dolar. Yani arada 110 milyar dolar açık var. Eğer böyle devam ederse bu aradaki fark 2023’te belki 150-160 milyar dolar olabilir. Böyle olunca biz ülke bazında ihracatı çeşitlendirelim dedik. Kendimize bir hedef seçtik. ABD şu anda siparişini yavaş yavaş artırma gayreti içinde. ABD’yi hedef aldık. Çin, Rusya iyi bir pazar savaş olmasına rağmen. Ortadoğu’da Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Katar’a bir yöneliş var. Hem bizim sektörün hem de diğer sektörlerin. Bunun mutlaka az da olsa olumlu yansıyacağına eminim.
Emeklilikte Yaşa Takılanlar (EYT) konusunda neler düşünüyorsunuz sektöre yansımaları sizce nasıl olacak?
Sadece benim müessesemde EYT kapsamına giren 27 kişi var. Toplamda 200’e yakın çalışanım var. Yüzde 10’dan fazlası EYT kapsamına girdi. Şirketimiz 1993 yılında kuruldu. Geriye döndüğünüz zaman 30 yılda emekli olan elemanlarımız tabi ki oldu ama 1999’dan bu yana bizim yanımızda olan kişilerin kıdem tazminatını brüt 12 bin TL’den hesaplarsak ciddim rakamlar çıkıyor. Kredi Garanti Fonu (KGF) destekli kredi verilecek ama hangi koşullarda ne kadar faizle kaç yılda geri ödenecek. Bu da bir muamma. Mevcut durumda 3-4 kişi işi bırakıp emekli olacak ama diğerleri çalışmaya devam edecek. Çalışacak olanlar da bir görelim diyorlar. Yüksek beklenti diğer çalışanları da olumsuz etkiliyor. Zaten sektörün şu anda işçiye ihtiyacı var. Biz dernek olarak eğitimle ilgili okullarla ilişkilerimiz var. Öğrenciler meslek okullarında yetişip sektöre gelsin diye uğraşıyoruz. Bunun yanında kurslarda açıyoruz. Hatta daha makineye oturmamış, eli makineye değmemiş insanlarla Büyükşehir Belediyesinin Meslek Fabrikası’nda eğitim de yaptık. Ama gene de olmuyor. Ben 1986 yılında sektörde başladım. İnsanları kapıdan gönderdiğinizde yanına annesini-babasını alıp pencereden girmeye çalışıyordu. Sektörümüz emek yoğun bir sektör. Perakendeyi koymadan bizim sektörümüz 1 milyon 400 bin bünyesinde işçi vardır. Perakende ile birlikte 1,8-2 milyon kişi bu sektörde çalışıyor. Buna rağmen biz istihdam edecek işçi arıyoruz ve bulamıyoruz. Makine almak kolay bugün sipariş aldığımızda acaba bunu nerede yaptırırız diye düşünüyoruz. İçeride kapasite yetmiyor. Dışarıda fasonlarda belli. Hatta onlar da asgari ücret artışı sonrasında dikim fiyatlarını da artırdılar. Bugün 50-60 TL’ye dikilen işler 80-100 TL’ye dikiliyor. Ne oldu diyoruz herkes asgari ücret arttı diyor. Olan yine ihracatçıya oluyor biz fiyatları artıramıyoruz.