“Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşı”

Kahramanmaraş merkezli depremlerin Türkiye’nin Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana en büyük yıkımı olduğunu söyleyen Prof.Dr. Küçüközmen, “Savaştan sonra insanlar Türkiye’yi terk etmedi. Bir sürü devrim yaptılar. Bu kurtuluşu burada da yapmalıyız” dedi

  • Oluşturulma Tarihi : 14.02.2023 08:22
  • Güncelleme Tarihi : 14.02.2023 08:22
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşı” haberinin görseli

NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER

1999 Gölcük Depremi’nden sonra Türkiye, 24 yıl arayla Kahramanmaraş merkezli depremlerde on binlerce insanını daha kaybetti. Büyük can kayıplarıyla birlikte 10 ili kapsayan deprem bölgesinde binlerce konut ya hasar aldı ya da tamamen yıkıldı. Bölgenin yeniden ayağa kaldırılması noktasındabölge insanına büyük iş düştüğünü, insanların kentlerinden tamamen ayrılmamaları gerektiğini söyleyen İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Coşkun Küçüközmen, Türkiye’nin kurtuluş savaşından bu yana böyle bir yıkım yaşamadığının altını çizerek, “Depremzedelerin orada yetiştirdikleri, alıştıkları bir yaşam tarzı, alışveriş, iş kültürleri var. Bunu yeniden canlandırsınlar” dedi.

KILAVUZUMUZ AKIL VE BİLİM OLMALI

Arama kurtarmaya ayrı bir parantez açan Küçüközmen, akıl ve bilimin kılavuz edilmesi gerektiğine vurgu yaparak “Bugün Türkiye’de yuvarlak bir hesapla 200 tane üniversite var. Bunların kaç tanesinde meslek yüksek okulunda itfaiyecilik bölümü var bilmiyorum. Kaç tanesinde AKUT türü hizmetler, eğitimler veren yerler var? Arama Kurtarma konusu ciddi bir iştir, kriz yönetimi ciddi bir iştir, koordinasyon daha ciddi bir iştir. Biz niçin bu alanlarda insan eğitmiyoruz? Başımız hiçbir şekilde beladan kurtulmuyor. Amerika Birleşik Devletleri’nin bilmem hangi eyaletinde yaşamı alt üst eden kasırgalar var. Biz ‘Nasıl olsa bizde yaşanmıyor’ diyoruz. Ancak iklim değişikliğiyle birlikte daha önce ülkemizde gerçekleşmeyen bu türden doğa olayları yaşanabilecek. Yani iklim değişikliği birçok şeyi vuracak. Okullarımızda böyle bir bölüm yok. Mesela itfaiyecilik çok daha cazip hale getirilebilir. Yangın söndürme de bir mühendislik işi, enkaz kaldırma da bir mühendislik işi. Biz bu konuda bölgemizde yaşadığımız şeylerle dünya lideri olabiliriz. Bu bölümleri açalım, bu eğitimleri verelim. Bizim bunlara ihtiyacımız var. Akıl ve bilimi esas almalıyız. Faturayı doğaya kesemeyiz. Kaynak kullanımı akıl ve bilim gerektiriyor” ifadelerine yer verdi.

YENİ BİR KAMU YÖNETİMİ MODELİ VURGUSU

Yeni bir kamu yönetimi modelinin oluşturması gerektiğini söyleyen Küçüközmen, deprem bölgesinin 13-14 milyonun olduğu bir yoksul bölgeye dönüşeceğini de sözlerine ekledi. Küçüközmen, “Üzerinde durmamız gereken bir diğer konu yeni bir kamu yönetimi modeli… Bu modelin finansmanını ortaya koyduktan sonra modelin taşıyıcı kolonları da olmalı.  Yani liyakat, şeffaflık ve yetkinlik esaslarına dayalı hesap verebilen yeni bir kamu yönetimi modeli oluşturulmalı. Bunlar, yeni modelin taşıyıcı kolonları olacak. Zaten bu bizim dinimizde de olan bir şey, ‘İşi ehline ver’ diye bir söz var. Cumhuriyet’in ilk yıllarında 14 milyonluk yoksul köylü ülkesiydik. Oradan nerelere geldik. Şimdi 10 vilayetin olduğu yerde yaşayan 13-15 milyon var. Burası da yoksul insanların yaşadığı bir bölgeye dönüşecek ve insanlar oradan kaçmak isteyecek orada bulunmak istemeyecek. Ne o acıyı görmek isteyecekler ne de başka bir şey” dedi.

TÜRKİYE’NİN DIŞ BORÇLARI ERTELENEBİLİR

Deprem ekonomisi ile ilgili önemli yorumlarda bulunan Küçüközmen, “Deprem ekonomisi süreci aslında korkunç bir süreç. Türkiye bunu 1999 depreminde yaşadı. Ama dönemde küreselleşmenin etkileri o kadar çok net görülmüyordu. Şimdi ise küreselleşmenin etkileriyle beraber ekonominin zayıflaması durumu birazcık söz konusu olacak. Niye birazcık diyorum? Şu anda birtakım yardımlar var. Türkiye borçlu bir ülke ve yabancı ülkeler Türkiye’yi kaderine terk edecek değillerdir diye düşünüyorum. Başta IMF, Dünya Bankası ve diğer kreditörler olmak üzere… Hatta Türkiye’nin dış borçlarına erteleme de gelebilir. Bunu bekliyorum. Ama kendi kendimize yetebilmenin yollarını ve çözümlerini de ortaya koyabilmemiz gerekiyor. Ancak bunu bugüne kadar yapamadık” dedi.

İKİNCİ KURTULUŞ SAVAŞIMIZ OLACAK

İnsanların deprem bölgesinden geri dönmemek üzere ayrılmamaları noktasında da uyarılarını yapan Küçüközmen, “İnsanlar şu an deprem bölgesinden ayrılıyorlar. Evet, ayrılmakta haklılar, kim olsa ayrılır ama orada kalıp oranın hayatına katkıda bulunan kurumsal hafızaya, şehir hayatına ve kültürünün tarihinin hafızasına sahip insanların güçleri, kuvvetleri yerindeyse orada kalmaları taraftarıyım. Yani orayı boşaltıp, Türkiye’nin bir tarafına gelindiği zaman kırmızı halı serilmiyor. Türkiye’nin birçok yerinde insanlar geçim sıkıntısı yaşıyor bu şekilde. Depremzedelerin orada yetiştirdikleri, alıştıkları bir yaşam tarzı, alışveriş, iş kültürleri var. Bunu yeniden canlandırsınlar. Kurtuluş savaşından sonra Türkiye’yi terk etmedi insanlar. Bir sürü devrim yaptılar. Bu belki de Türkiye’nin ikinci kurtuluş savaşı olacak. Çünkü biz Kurtuluş Savaşı’ndan bu yana böyle bir yıkım yaşamadık” dedi.