Türkiye’nin mozaiği ‘Yörükler’
İzmir Yörükler Derneği Başkanı Mehmet Gülcan, “Türkiye’nin mozaiği Yörüklerdir. Kimseyi kimseden ayırt etmiyoruz. Her Yörük Türk, her Türk Yörük’tür” ifadelerini kullanarak yıllardır süregelen kültürü bizlere tanıttı
SULTAN GÜMÜŞ
Yörük, göçebe yaşam tarzını seçmiş Türkmenlerdir. Çok önemli nüfus çoğunluğuna sahip oldukları Anadolu’da, yaylak-kışlak hayatı yaşayan Türkmen aşiretleri (obaları) için de kullanılır. Her ne kadar obaları düzenli olarak kurulu olmasa da İzmir Buca’da yaşayan Yörükler de halen yılların kültürünü yaşatmaya çalışanlar arasında. 6 Ekim 2019 Pazar günü gerçekleşen 8. Geleneksel Yörük Türkmen Şölen’i de bu geleneğin mücadele örneklerinden biri. Kimseyi kimseden ayırt etmeden Türkiye’nin bir mozaiği olmaya çalıştıklarını vurgulayan İzmir Yörükler Derneği Başkanı Mehmet Gülcan ile Yörük kültürüne dair keyifli bir sohbet gerçekleştirdik. Gülcan, şölen için kurduğu çadırında bizleri ağırladı.
“YAYLA HASRETİYLE YANIP TUTUŞURLAR”
“Yaslandığınız yerden doğrulur, dengilerek etrafa iyice bakarsanız; öbek öbek çadırları, önünde koşanları, çıngırak oynayan çocukları görürsünüz” diyerek sözlerine başlayan Mehmet Gülcan, Yörük yaşamını şöyle betimledi: “Elinde bakraç koyun sağmaya gidenleri görür, göz kapaklarını hafif kaldırır daha uzaklara bakınca; daha yüksek dağları görür ‘kim bilir orası nasıldır’ der ve özlem duyarsınız. Karşı yamaçlara serpilmiş; obalar, oymaklar, yeşillikler içerisine küme küme yerleşmiştir. Doğa cömert, yeşillere bezenmiş yeryüzü, gökyüzündeki mavilikler arasına serpilmiş pamuk yığınları gibi bulutları hep bir arada görünce geçmişi ve geleceği bir arada hayal edersiniz. Hele ilk defa bütün bu güzellikleri görürseniz dünyayı yeniden keşfettiğinizi sanırsınız. Oysa Yörük obasının insanları o güzelliği sanki içlerindeymiş gibi her gün görüyorlar, uzak kalınca da yayla hasretiyle yanıp tutuşuyorlar.”
MEVSİMLERE GÖRE OVA YA DA YAYLA
Türkiye’nin mozaiğinin Yörükler olduğunu söyleyen, kimseyi kimseden ayırt etmediklerini dile getiren ve “Her Yörük Türk, her Türk Yörük’tür” diyen Gülcan, Balkanlar’daki Türkler arasında da yüksek miktarda Yörük bulunduğunu ifade etti, ardından şunları ekledi: “Rumeli Yörükleri; Tanrıdağı Yörükleri, Kocacık Yörükleri, Naldöken Yörükleri, Vize Yörükleri vb. gruplara ayrılmaktadır. Bugün Bulgaristan, Yunanistan ve Makedonya’nın dağ köylerinde yaşamaktadırlar. Osmanlı İmparatorluğu tüm Balkanlar’da elde ettiği topraklara sahip olunması için sadece Türkmen/Yörükleri göndermiş ve görevlendirmiştir. Yörükler Anadolu ve Rumeli’de göçebe olarak yaşayan, geçimlerini hayvancılıkla sağlayan ve mevsimlere göre ova veya yaylalarda kurdukları çadırlarda oturan Oğuz Türklerine verilen ad. Bunlara, Türkmenler adı da verilir.”
BİR KISMI YERLEŞİK HAYATA GEÇTİ
‘Cesur, muharip, iyi yürüyen, eli ayağı sağlam’ gibi manaları ifade eden Yörük kelimesi yerine, ‘yürük’ kelimesinin de kullanılabileceğini belirten Gülcan, “Umumî olarak konar-göçer hayat yaşayan bütün topluluklar için kullanılan bu isim, daha çok göçebe Oğuz boyları için alem (özel isim) olmuştur. 11. yüzyılda Orta Asya’dan göç eden ve göçebe hayat yaşayan Oğuzlar, İran’dan geçerek, Malazgirt Zaferi’nden sonra Anadolu’ya geldiler. Burada da eski hayat tarzlarını aynen devam ettirdiler. İlk zamanlar Türkmen adıyla anılan Oğuzların bir kısmı yerleşik hayata geçti. Anadolu’nun İslamlaştırılıp Türkleştirilmesi sırasında, Oğuz boyları, Anadolu’nun her tarafına yayıldı. Bir kısmı yerleşik hayata geçerek Türkmen adını aldı, bir kısmı da göçebe hayatını sürdürüp Yörük ismiyle anıldı. Osmanlıların Rumeli’ye geçişinden sonra, Yörüklerin önemli bir bölümü de Rumeli’ye göç ettirildi” dedi.
KÜÇÜKBAŞ HAYVANLAR TERCİH EDİLİYOR
Göç sırasında küçükbaş hayvanlarla yer değiştirmek daha kolay olduğu için Yörüklerin başlıca geçim kaynaklarının koyun ve keçi olduğunu kaydeden Gülcan, şöyle devam etti: “Yörük aşiretleri ve obaları isimlerinde genellikle koyun ve keçi kelimelerini barındırırlar. ‘Karakeçili’, ‘Sarıkeçili’ gibi. Aynı zamanda ‘Koyunlu Yörükler’ diye bilinen ‘Akkoyunlu’ ve ‘Karakoyunlu’ aşiretlerinin isimleri, bu obaların nerede yaşadıklarını da belli eder. Türkiye’de, Osmanlı döneminde 19. yüzyıldan sonra asayiş ve devlet otoritesinin temini için mecburi iskan ettirilerek göçebe yaşam tarzından vazgeçirtilen gruplar da kendilerini ‘Yörük Türkmenler’ olarak tanımlarlar. Yörükler de yavaş yavaş yerleşik hayat tarzına geçtikleri için, günümüzde özellikle Toroslar’da göçebe Yörükler kalmıştır. Ancak göçebe Yörüklere (fazla olmasa da) Türkiye’nin pek çok bölgesinde rastlanmaktadır.”
‘FERMAN PADİŞAHINSA DAĞLAR BİZİMDİR’
Günümüzde Yörüklerin büyük bir bölümünün ise tam yerleşik yaşam biçimine geçtiğini aktaran Gülcan, “Ancak panayır, keşkek, kıl çadırı, kilim, hasır ve deve güreşleri gibi bazı göçebe alışkanlıklarını halen devam ettirirler. Antalya’nın Kumluca ve Muğla’nın Fethiye ilçelerinde tarım ve seracılık şenliklerinde temsili Yörük göçü ve gelenekleri sergilenmekte ve deve güreşleri yapılmaktadır. Osmanlı devletinin zorunlu iskan politikaları sebebiyle yerlerinden yurtların edilen Avşar, Yörük, Türkmen tayfası bu duruma sessiz kalmamış, Dadaloğlu ve Karacaoğlan şiirlerinde ve ağıtlarında buna karşı çıkmış ve günümüze ulaşan ‘ferman padişahınsa dağlar bizimdir’ deyimini söylemişlerdir” yorumunda bulundu.
“AŞK İLE TUTKULUDUR ÖZGÜRLÜĞÜNE”
“Biz Yörükler kışlakta, yazlıkta, dağda, ovada her yerde Türk’ün bayrağını dalgalandıracağız” sözlerine dikkati çeken Başkan Mehmet Gülcan, “Gazi Mustafa Kemal Atatürk, ‘Ey ağalar beyler, Toroslar’a çıkın bir bakın. Nerede kara bir Yörük çadırı görürseniz, dumanı da tütüyorsa dünyada hiç bir güç bizi asla yenemez’ diyerek bizi ne de güzel işaret etmiş. Biz Toroslar’da o kara çadırların bekçileriyiz. O dumanı da tüttürüyoruz. Bu çoban ateşini de birlikte yakalım, bu kültür sonsuzluğa kadar sürsün istiyoruz. Hayat devam ederken Yörük obalarında, insanları dosttur, açık sözlüdür, sevda yüklüdür, yiğittir, merttir, cömerttir, olgundur. Türk’ün mayasıdır, saygılıdır büyüğüne, sadakatlidir devletine, zorlukları aşınca mutlu olur, şükreder haline, soğuk günlerde kepenek yeter, bilir yaşamın zorluklarını, ama kopamaz dağlardan bir türlü; şahsiyetli insandır, aşk ile tutkuludur özgürlüğüne” dedi.