- Gündem
- 14.05.2025 14:19
Farmolog kurucu ortağı Çağdaş Türk, geliştirdikleri uygulama ile tarımsal üretim verilerini dijitalleştirdiklerini belirterek, “Farmolog ile Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesindeki verileri bir araya toplayıp makine öğrenmesi ve yapay zeka ile en iyi ziraat mühendisini yaratmak istiyoruz” dedi
ÖZKAN PEKÇALIŞKAN-RÖPORTAJ
Gıda krizi ve tedarikinin günümüzde daha fazla önem kazanmasıyla birlikte genç girişimcilerde bu konuda daha fazla kafa yormaya başladı. Bu bağlamda İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) İzmir Teknopark’ta kurulan Farmolog firması da tarımsal tedarik zincirinde izlenebilirlik için sunduğu dijital çözümlerle üreticiler, alıcılar ve tarımsal değer zincirindeki diğer paydaşları içine alan, geleneksel anlayışın ötesinde bir yaklaşım ile sözleşmeli tarımın uygulanmasına aracılık etmek için uygulama geliştirdi. Farmolog kurucu ortakları Çağdaş Türk ve Gökberk Tekin uygulamanın hazırlık aşamasında, sözleşmeli tarımı öğrenmek adına bir üretim sezonu boyunca sahada oldular ve çiftçilik yaptılar. Bu bağlamda Türk tarımına ve çiftçisine yeni bir vizyon getirmek isteyen Farmolog Kurucu Ortağı Çağdaş Türk ile Farmolog’un çıkış noktasını, amaçlarını ve hedeflerini konuştuk.
ÇİFTÇİYE BİR ŞEY SATMAYACAĞIZ
Öncelikle fikir nasıl ortaya çıktı Farmolog’un anlamı nedir ve sizler neler yapmayı planlıyorsunuz?
Fikir 2019 yılında ortaya çıktı. İsmi Farm, Log ve Logos kelimelerinden gelmektedir. Farmolog, çiftlik kaydı tutmanın uzmanı olarak çalışan kişilerdir. Bulunduğumuz noktada yani Ege Bölgesi’ndeki ekosistemde Gediz, Bakırçay, Küçük ve Büyük Menderes gibi birçok tarım havzası var. O yüzden buraya geldik. İstanbul’da plazada kurulan bir start-up olmak istemedik. Sahada olmak istedik. Biz müşteriyle iletişime geçtiğimiz anda kalkıyoruz Söke’ye gidiyoruz. Söke’de doğrudan çiftçilerle buluşuyoruz. Teknoloji firması olmamızın yanında çiftçiyiz de aynı zamanda. O çiftçilerle iletişim kurmak ilgimizi çekiyor. Biz işin birinci adımında süreçleri dijitalleştirmemiz gerektiğini düşündük.
Bu düşüncemizin nedeni geleneksel olarak çiftçi ajandaları dağıtılıyor veya ziraat mühendisleri gidip Mehmet amcam ne yapmış, ‘Mehmet amca ne yaptın’ diye soruluyor olmasıydı. Bu durum koordinasyon eksikliği, veri eksikliği ve birçok problem yaratıyordu. İyi tarım uygulamaları GLOBALGAP’e göre üretim yapıyorum diyen bilinçli çiftçi bizim hedef noktamız ve bu bilinçli çiftçilerle çalışan endüstri bizim hedef noktamız. Biz çiftçiden herhangi bir para kazanma veya çiftçiye uygulama satma peşinde değiliz. Bizim hedef noktamız; sürdürülebilir üretim, sözleşmeli üretim yapan firmalar ve bu firmalara bağlı olan çiftçiler.
YENİ NESİL ÇİFTÇİLERİ HEDEFLİYORUZ
Tarımda dijitalleşme sürecini nasıl yapmayı planlıyorsunuz sonuçta bu bugünden yarına olacak bir şey değil siz bu konuda neler düşünüyorsunuz?
Bizim bütün çiftçileri bir anda dijitalleştirelim diye bir düşüncemiz yok. Bugünden başlayıp yarına ‘Bütün Türkiye’deki çiftçileri dijitalleştirelim. Doğu’ya, Güneydoğu’ya gidelim. Herkes bunu yapacak’ diye bir iddiamız yok. Bizim amacımız yeni nesil çiftçiler. Şimdi değişen bir dünya var. Sürekli karbon ayak izi ve yeşil dönüşüm konuşuluyor. Yeşil dönüşümü konuşulurken bunu tek başına konuşmamak gerekiyor. Dijital dönüşüm de yeşil dönüşüm de konuşulmalı. Çünkü ölçemediğiniz bir şeyi kontrol edemezsiniz. Kontrol edemezseniz de yönetemezsiniz. Bizim bugünden verileri toplamamız gerekir ki yarın geçmiş sezonlarla bu verileri karşılaştırıyor olabilelim. Zaten bunu şu anda halihazırda mevcut yapıların içine girerek yapıyoruz. Mevcut yapı ne demek? Şimdi Türkiye’de sürdürülebilir üretim tarafında talepler başladı artık. Özellikle tekstil sektöründe sürdürülebilir yapı için Avrupa Yeşil Mutabakatı ile beraber çok önemli hedefler var. Gidip de biz bugün bireysel üretim yapan, konvansiyonel üretim yapan insanlara gidip de bu uygulamayı kullanacaksın senin eğitim düzeyin benim umurumda değil öğreneceksin demiyoruz. Mevcut manuel olan bir sürecin içine dahil olup burada kendilerini dijitalleştiriyoruz. Dijitalleşince ne olacak? Öncelikle gerçek zamanlı sahadan veriler sürekli geliyor olacak. Bu verilerle Türkiye’nin ilk defa tarımsal datası ortaya çıkacak. Bu sene tarlamda pamuk ekiyorum deyip çiftçi kayıt sistemine bunu kayıt ediyorsunuz. Bu ada parselde pamuk ekimi yapacağım diyorsunuz. Ne hangi tohumu kullandığınızı beyan etmiyorsunuz, ne hangi zirai ilacı kullandığınızı beyan etmiyorsunuz. Biz de diyoruz ki kurumsal üretim datasını toplayacağız. Bunu da sözleşmeli üretim yapan fabrikaların altındaki çiftçilerle yapacağız. Sadece üretim süreçlerini dijitalleştirmek değil yapılan saha analistlerinin ziyaretlerini eğitimlerin kayıtlarını da tutuyoruz. Sözleşme esnasında nakit avans verildiyse onun takibini de yapacağız. Onun dışında bir gübre, zirai ilaç ve tohumun da takibini yapıyoruz. Aslında hepsi bir arada bir veri veriyoruz fabrikaya.
RİSK VE VERİM TAHMİNİ
Tarım arazilerindeki verileri toplamanızın tarıma ve çiftçilere nasıl bir faydası olacak?
Örnek vermek gerekirse İzmir’in Torbalı ilçesinde biz domates üretiminin en verimli kim üretmiş onu ortaya çıkaracağız. Bu üretimi hangi koşullarda yapmış ne zaman hangi sıcaklıklar altında uygulamalarını yapmış vs gibi milyonlarca data setini toplayacağız. Tüm bölgelerden tarımsal veri toplamaya başlayacağız ve en iyi üretim yapan ile en kötü üretim yapanı ortaya çıkaracağız. Biz en iyi üretim yapanla en kötü yapana öneriler sunmaya başlayacağız. Yüzde 5’lik bir verim artışı normal şartlarda pamuktan örnek verirsek 1 dekarda 500 kilo değil de 525 kilo pamuk aldırsak 25 kilo pamuğun değeri bugün bin TL. Bunun gibi faydalı model yaratmaya çalışıyoruz. Çiftçiyi merkeze aldığımız için çiftçiye fayda sağlamak istiyoruz ama aynı zamanda endüstrinin de risk ve verim tahminlemesini yapmak istiyoruz. Yurtdışında bir firmayla anlaştınız Türkiye’den 10 bin ton domates getireceğim dediniz. Sertifika ve standartlar çerçevesinde üretim başlıyor ama siz sahada riskleri görmüyorsunuz ki adam yanlış ilaç mı attı yanlış uygulama mı yaptı bilmiyorsunuz. Verimi 100 kilo olarak hesaplıyorsunuz ama yanlış uygulamalardan dolayı verim 80 kiloya düştü diyelim bunu herkes yaparsa fabrikanın yurtdışına verdiği söz tehlikeye girer. Burada risk tahminlemesini yaparak onların gelecek projeksiyonunu çizmesine yardımcı oluyoruz. Endüstriye yararımız var ama merkezinde çiftçi var. Bölgesel olarak ziraat mühendisleri öneriler verebilir. Bizim farmolog olarak amacımız tüm süreçleri dijitalleştirirken Türkiye’nin en iyi ziraat mühendisini yaratmak yani yapay zekayı işin içine almak istiyoruz. Yani bu kadar veriyi kimse aklında tutamaz. Şanlıurfa’da bir ürüne yapılan müdahaleyi İzmir’deki ziraat mühendisinin bilme imkanı var mı? İzmir’de yapılanın Şanlıurfa’dakinin bilme imkanı var mı? O da yok. Biz Türkiye’nin yedi coğrafi bölgesindeki verileri bir araya toplayıp buradan en iyi ziraat mühendisini yaratmak istiyoruz.
UÇTAN UCA ÇÖZÜM ÜRETİYORUZ
Pandemi döneminde tarımın geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pandemi döneminde güvenli gıdaya olan talep artmaya başladı. İnsanlar daha bilinçli tüketim yapmaya başladı. Belki de pandemi bunu tetikledi ama insanlar izlenebilir ürünün ne demek olduğunu öğrendi. İzlenebilir ürün tarladan sofraya bütün bilgilerin size şeffaf bir şekilde sunulduğu bir tüketici alışkanlığı. Qr kodu tarattığınızda ürünün hangi fabrikadan hangi markete gittiğinin bilgisini alıyorsunuz. Biz aslında var olan bir eksikliği biraz daha gidermek için ortaya çıktık. Ürün fabrikadan ortaya çıkmıyor ki. Fabrikanın öncesi de var. Ürün toprakta nasıl yetişiyor deyip bunu en temele taşımamız gerektiğini düşündük. Hangi coğrafi yapıdan, hangi ada parselden çıktı, hangi tohum kullanıldı, ne kadar gübre verildi, ne zaman hasat edildi gibi yaşam evrelerini de ortaya çıkararak uçtan uca bir çözüm üretmek istiyoruz. Her zirai ilaç kullanıldıktan sonra ne kadar süre sonra hasat edileceği fikri vardır. Siz bunu uygularken bunun ne zaman hasat edileceğini bilmeniz gerekiyor. Kalıntı analizi ihracatçıların en çok yakındığı sorun. Bizim datalarımızda databaseimizde 4 bin ilaç var. Biz ilaçlama yapıldıktan ne kadar zaman sonra hasat edilmesi gerektiğini gösteren uygulamayız. Gübre içinde aynı şey geçerli ve bir yıl boyunca biz bunu kurgulamak için uğraştık. Zirai ilaç kullanımında 14 gün boyunca hasat etmeyin diye uygulama size uyarı verecek. Böylece mahsul üzerinde kalıntı kalmayacak ve yurtdışına ihracatınız engellenmeyecek. Pandemi bittikten sonra bütün dünya metaverse konuşurken Rusya-Ukrayna savaşı ortaya çıktı. Sonrasında tahıl krizi dünyanın gündemine bomba gibi düştü. İnsanlar burada en temel sorun olan gıda krizi ve açlık ile karşı karşıya kaldılar. Bu sefer tarımda planlama ön plana çıktı. Ülke olarak yurtdışında görüşmelere başladık ancak elimize geçmiş yıllara ait veri setleri olsaydı hangi bölgede hangi ürünün en iyi şekilde nasıl yetiştirildiğini bilseydik ve bu kararları çiftçilere sunabilseydik; her şey daha iyi olacaktı. Bir anda gıda krizi ve tahıl koridorları ile karşı karşıya kaldık. Plansızlık, bu durumu yaşamamızın nedeni oldu. Yerelden başlayıp genele yayarak bu uygulamayı devletin bir projesi haline getirirsek planlamada çok daha iyi olacağız. Sabaha kadar konuşsak veriler olmadan bir yere varamayız.
HESAP YAPACAK VERİYİ SUNUYORUZ
Peki, yine son dönemde çok fazla gündemde olan karbon ayak izi konusunda verilerle ilgili bilgi alabilecek miyiz?
İhracat yapan firmaların hedef gösterdiği ve uyması gereken noktalar var. Karbon ayak izi nasıl ölçümlenir dediğimiz şey öyle bir anda ölçümlenebilecek bir şey değil. Bunun için AB ve ABD ayrı ayrı toplantılar yaptı. Ancak bir yerde kesişmek için greenhouse gas emissions protokol diye bir şey çıkardılar. Burada kapsamları üçe böldüler. Gizli olan kısım ve nasıl ölçümleneceği konusunda herhangi bir şey yayınlanmamış olan Kapsam-3. Biz de buraya odaklanıyoruz. Kapsam-3 demek tedarik zincirindeki dikey ve düşeydeki bütün izlenebilirlik ve buradaki karbon ayak izidir. Bunun içinde tedarik zincirleri içinde yapılan bir markanın konfeksiyondan iplik, iplikten çırçıra çırçırdan tarlaya kadar karbon emisyonuna bakıyor. Bunların kendi içinde de ayrı ayrı emisyon ölçümleri var. Dünya çapında markalar artık sürdürülebilir tedarik zincirine doğru gidiyorlar. Tedarik zinciri için sürdürülebilir firmalar istiyorlar. Tedarik zincirini bu yapıda istiyor. Çünkü firmaların kendilerine koydukları hedefler var. Dünya da bunu bekliyor zaten. Değişen ve dinamik bir süreç. Çok ucu açık bir konu. Firmalarda ayrı departmanlar oluştu ve biz onlarla görüşüyoruz. Hem dijitalleşme hem de karbon ayak izinin ölçümlenmesi için bir veri sağlayıcısı olarak kendimizi konumlandırıyoruz. Ben karbon ayak izini hesaplıyorum demiyorum. Ama ben tarlada olup biten tedarik zinciri içerisindeki karbon emisyonlarını hesaplayacak veriyi size sunuyoruz diyoruz.
YURTDIŞINDA HEDEFİMİZ ROMANYA
Son olarak kurguladığınız uygulamayı çiftçi kullanabilir mi? Uygulamanın kullanımını ve yaygınlaşmasını nasıl sağlamayı düşünüyorsunuz?
Biz iki genç girişimci olarak birimiz arabasını sattı diğeri de bütün birikimini ortaya koydu. Web uygulamasını çıkarmak için kendi öz sermayemizi ortaya koyduk. Çiftçinin bunu kullanmayacağını öngörseydik bu riske girer miydik? Biz mevcut yapıların içine girmeden sürekli fabrika ziyaretleri yaptık. Sözleşmeli üretim modeli ve ihracatçı firmalara odaklandık. Rakamlarda 2 bin 500 yazsa da biz bunun yarısının gerçek anlamda ihracat ve sözleşmeli üretim yaptığını biliyoruz. 30-40 bin çiftçi ve bin tane firma ile bu uygulamayı Türkiye’de yaygınlaştırmak istiyoruz. Dijitalleşmenin öncülüğünü yapan Avrupa sonuçta. Avrupa Yeşil Mutabakatı çerçevesi bunları zorunlu kılıyor. İlk olarak mevcut müşterilerimiz ile Romanya’ya ayak basmak istiyoruz. Romanya Avrupa’nın tahıl ambarı olarak geçiyor. Güney Amerika, Türki Cumhuriyetler gibi yapılar üzerinden büyümeyi ve genişlemeyi düşünüyoruz. Biz ilk yaptık demiyoruz. ABD’de benzer uygulamalar var ve çiftlik yönetimi yapan yerler var. Ama orada tek parçada 20-30 bin dönümlük araziler var. Oraya tek bir kişi yetiyor. Çok daha fazla ürünü veriye dayalı bir şekilde bilinçli olarak üretmeye devam ediyor. Türkiye’deki çiftçiler küçük orta ölçekli arazilerde üretim yapıyorlar. Bu insanları bir araya getirmezsek bir sözleşmeye bağlamazsak, ürünlerini satmasına yardımcı olmazsak zaten tek başına bir gücü yok bu insanların.