- Gündem
- 15.05.2025 00:56
6 yıldır İzmir LÖSEV’de Halkla İlişkiler Yönetmeni olarak görev yapan Burak Korkmaz, ilik bağışında bulunmak isteyip ardından vazgeçen kişilerin çok fazla sayıda olduğunu vurguladı
SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
İzmir’de lösemi teşhisiyle ilik bekleyen 3,5 yaşındaki Öykü Arin Yazıcı’ya donör olmaya giden ardından kendilerine lösemi teşhisi konulan bir çok insanın haberini duyduk. Bunlardan biri 21 yaşındaki Nazlı Çiçek Gezginer, diğeri ise 50 yaşındaki Mehti Güneş. ‘Hayat kurtarmaya’ giderken aslında ‘hayatlarının tehlikede’ olduğunu öğrenen lösemi hastalarını ve yakınlarını en çok yıpratan ise ‘ilik bağışına karar verip ardından vazgeçenler’ oldu. Konuya ilişkin düşüncelerine yer verdiğimiz LÖSEV Halkla İlişkiler Sorumlusu Burak Korkmaz, buradaki temel sıkıntının korku ve bilgisizlik olduğunu kaydetti. İnsanların bilgiden uzak durmayı tercih ettiğini söyleyen Korkmaz, bağıştan sonra çekinecek ciddi bir sağlık durumunun yaşanmayacağını aktardı.
“ÇOK CİDDİ BİR SIKINTI”
Özellikle ülkemizde ilik bağışıyla alakalı şöyle bir sıkıntının olduğunu belirten Burak Korkmaz, “İnsanlar ilik bağışında bulunurken vücutlarından bir parça alınacağını, ilik naklinde bulundukları bölgeyle ilgili asla eski sağlıklı günlerine kavuşamayacaklarını, verilen iliğin asla yerine gelmeyeceğini düşünüyorlar. Ve böyle düşüncelerden hareketle çekingenlik gösterebiliyorlar. Tam verecekken kendi kararlarıyla vazgeçebiliyorlar. Bu çok ciddi bir sıkıntı. Yaşanmış örnekleri mutlaka vardır. Tam ilik bağışında bulunup hayat kurtaracakken son anda vazgeçenlerden dolayı birçok çocuk ve yetişkin kaybedilebiliyor” diye konuştu. Burada temel sıkıntının bilinçsizlik ve korku olduğunu söyleyen Korkmaz, şunları ekledi: “İlik bağışı abartıldığı derece karışık bir iş değil. Kan merkezine gidip üç tüp kan bağışlıyorsunuz. Bağışlanan kanların ardından incelemeler yapılıyor. İliğiniz başka bir ilikle tutuluyorsa lokal anestezi altında belirli bir işlem yapılıyor. Yaklaşık 1-2 saat içerisinde yapılan bir şey. İlik bağışında bulunduktan sonra vücut çok kısa zaman içerisinde tekrar eski haline dönüyor. Hiçbir kayıp yaşamıyorsunuz. Özel ameliyatlarla gerçekleştirilen bir durum değil. Vücudun belli bölgelerinde oluyor. Kimi zaman göğüsten, kimi zaman kalçadan. Bir iğne yardımıyla ilik dokusu teslim alınır, sonrasında ise gerekli işlemler yapılmak üzere işleme alınır. Uzun vadede kişiyi zarar uğratacak bir şey değil.”
METRODA, SOKAKTA, HER YERDE
“Maske problemimiz de var” diyen Korkmaz, “İnsanlar maskeyi gördüğünde hasta çocuklardan veyahut yetişkinlerden korkuyor. Maskenin temel bir amacı var. Kemoterapiden dolayı bağışıklık sistemi çöken hastayı korumak. Tek amacı bu. Bunun dışında löseminin ya da kanserin bulaşıcı bir tarafı olmadığı için maskeden insana bulaşan bir durum söz konusu değil. İnsanlar bu korku nedeniyle maskeli kişilerden uzak durarak, yaklaşmayarak hatta tavır alarak davranabiliyorlar. Bunu birçok yerde görebilirsiniz. Metroda, sokakta, okullarda, her yerde… Lösemi hastası bir insan maske taktığında size bir hastalık bulaştırmamak için değil kendisini korumak için takar. Hasta bireyi korumak amacıyla takılan maske insanların ön yargılı davranmasına neden oluyor. Lösemi ve kanser bulaşıcı değil. Bunun bilinmemesi büyük bir sıkıntıya yol açıyor. Okullarda maske kavramı çocuklara anlatılmadığı için okullardaki maskeli çocuklar dışlanabiliyor” yorumunda bulundu.
“ÇAĞIMIZIN HASTALIĞI”
İnsanların ne yazık ki başına gelinceye dek kanserle yüzleşmeyi reddettiğinin altını çizen Korkmaz, kanser tarama testlerinin öneminden bahsederek şu ifadeleri kullandı: “Artık kanser kaçabileceğimiz, uzaklaşabileceğimiz bir şey değil. Ya bunun hasta tarafındayız, ya da gönüllü bağışçı tarafındayız. Her an tarafımız da değişebileceği için hazırlıklı olmamız lazım. Bu sebeple sürekli taramalardan, testlerden geçmemiz lazım. Bu konuyla alakalı bir belirti hissediyorsak, kuşku duyduğumuz bir durum var ise herhangi bir şey başımıza gelmeden, bir sürprizle karşılaşmadan erken tanı için tedavi olmalıyız. Gözümüzü kapatmamamız lazım. ‘Belirtileri var ama doktor bana kansersin diyeceği için hastaneye gitmiyorum’ diyen insanlar var. ‘Kanser oldum’ korkusuyla kaçış mekanizması bulan kişiler var. Böyle bir gerçekle yüzleşmek gerek. Çünkü çağımızın hastalığı. Buna karşı tedbir almak en doğrusu. Sağlıklı yaşam, sağlıklı beslenme, stressiz yaşam, hobilerle zenginleşen yaşam, zararlı alışkanlıklardan uzak durulan bir yaşam tercih edilmeli. Özellikle aile de bu tarz genetik yatkınlıklar var ise mutlaka testler yapılmalı.”