Umuda yolculuğa sanatsal bakış

KODA Fotoğraf Kolektifi sanatçılarından Mert Çakır ve Tuncay Dersinlioğlu ile Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki yaşam koşullarıyla ilgili derledikleri fotoğraf kitabı projesini konuştuk


  • Oluşturulma Tarihi : 03.03.2016 09:35
  • Güncelleme Tarihi : 03.03.2016 09:35
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Umuda yolculuğa sanatsal bakış

E. ÇAĞLA GENİŞ ÖZEL HABER -Temel olarak amacı belgesel fotoğraf dilini kullanarak görsel projeler üretmek olan KODA Fotoğraf Kolektifi, 2011 yılının Eylül ayında kuruldu. 2012 yılında Volkan Doğar ve Mert Çakır’ın katılımıyla genişleyen kolektif, çalışmalarını yerli yabancı yayınların yanı sıra sergi, gösterim, kitap, kartpostal ve interaktif mecralarında izleyicisiyle buluşturmaya devam ediyor.

KODA Fotoğraf Kolektifi, 2008-2012 yılları arasında kolektif üyeleri tarafından üretilen birbirinden bağımsız fotoğraf serileri sergilendiği “Moment” adlı ilk fotoğraf kitabını 2014 yılında sanatseverlerin beğenisine sundu. Uzun süredir birlikte belgesel fotoğraf projeleri üreten Mert Çakır ve Tuncay Dersinlioğlu şimdilerde ise Türkiye’deki Suriyeli mültecilerle ilgili olarak “Gurbet” adlı fotoğraf projesini hayata geçirmeye hazırlanıyor. Fotoğraf kitabı olarak sunulacak projede, Suriyeli mültecilerin Türkiye’deki yaşam koşulları belli başlıklar altında sunulacak. Çekimleri tamamlanan proje bir yıl içerisinde hazır hale gelecek.

“MECRA EKSİKLİĞİ VAR”

Türkiye’de yaşayan belgesel fotoğrafçıların, ürettikleri fotoğrafları yayınlayabilecek çok fazla mecra bulamadığına dikkat çeken Tuncay Dersinlioğlu, KODA Fotoğraf Kolektifi’nin amacının fotoğraf alanında kolektif bir çalışma yöntemine ev sahipliği yapmak olduğunu vurgulayarak, “Foto muhabiri değiliz aslında. Bir konu çalışmaya gittiğimiz zaman orada sıcak bir gündem varsa onu fotoğraflıyoruz. Ama asıl oraya gitme amacımız biraz daha uzun soluklu projeler oluyor. Kafamızda belirlediğimiz bir konu oluyor. Bizim de takip ettiğimiz yöntem dergi fotoğrafçılığıyla başlayan ve yükselen foto-röportaj geleneği. Fakat yıllar geçtikçe basılı medyanın handikapları, reklam alma zorunluluğu, konuların giderek kısalması, dergilerin hayatta kalamaması veya hayattaysa bile belli konuların paylaşıldığı bir hale dönüştü. Zaman zaman biz de yer buluyoruz ama çok ekstra konularda ya da onların görmezden gelemeyeceği kadar iyi bir konuysa bu dergilere giriyoruz. Ama onun dışında her anlattığımız hikayeyi bir dergiye verme ve istediğimiz gibi yayınlatma şansımız yok. 20-25 fotoğrafla anlatmak istediğin hikayenin belki de özünden ve anlatmak istediği diğer yönlerinden yoksun bir hale getiriyor. KODA Kolektif olarak bir araya gelmemizin altında yatan en önemli nedeni bu. Bir mecra eksikliği var ve bunu yaratmak gerekiyor. Amacımı sosyal medya üzerinden paylaşarak, fotoğrafları dolaşıma sokabilmek” dedi.

“ETKİ ALANINI ARTIRMAK İSTEDİK”

2014 yılının başlarında da bir fotoğraf kitabı projesi hayata geçirdiklerini kaydeden Dersinlioğlu, “2008-2013 yılları arasında kolektif üyelerinin ayrı ayrı yaptığı işleri toparladığımız arşiv niteliğinde bir kitaptı. 13 tane foto-röportajdan oluşuyordu. Birçok gazete, internet sitesi ve dergilerde fotoğraflarımız ve konularımız yayınlandı ama özgür olduğumuz bir alan değildi; editörün size verdiği yer kadarsın orada. Bu açıdan bizim için önemli bir pratikti. İlk defa kendimize ait özgür bir mecrada yer bulduk. 2002 yılında fotoğraf çekmeye başladım ama o tarihe kadar konu ve derli toplu proje çalışma mantığından biraz uzaktım. 2013’ten sonraki süreçte biraz daha bilinçlendik. Şimdi daha farklı konular çalışıyoruz, festivallerde sergilediğimiz ya da yayınlarda kullandığımız fotoğraflar da var. İki yıldır Suriyeli mültecilere dair gözlemlerimizi belgesel fotoğrafçı refleksiyle fotoğrafladık. Benim de, Mert’in de fotoğrafları ulusal ve uluslar arası yayınlarda yer aldı. Belli yerlere ulaşarak etkiler yarattı. Tüm süreci ortaya koyma adına elimizde biriken fotoğrafları birleştirerek etki alanını artırmak istedik. Böylelikle KODA Kolektif’in ikinci kitabını yapmaya karar verdik" ifadelerini kullandı.

“TANIKLIKLARIMIZI İNSANLARA ULAŞTIRMAK İSTİYORUZ”

Fotoğrafın görsel gücünü kullanarak tanıklıklarını daha fazla insana ulaştırmak istediklerini aktaran Mert Çakır, "Türkiye’nin mülteci göçündeki stratejik olarak önemi ve görevi bir köprü olmasıdır. Mülteci kamplarına da geçseniz, sokaktaki mültecilere de sorsanız herkes Türkiye’ye bir geçiş yeri mantığıyla bakıyor. Türkiye’ye yerleşmek istediğinden bahsetmiyor. Sıkıntılı bir sorun, Suriye’nin bir kısmını da görme şansım oldu. 21. yüzyılın en sıkıntılı savaşını yaşıyoruz. Bunun etkileri de çok korkunç. Mülteci çocuklar üzerine çalışmalar yapıyorum. Krize giren, boğulan, çalışan, okuyamayan, hep bir travma halinde, artık düştüğünde ağlamayan, hayatı şu an çok büyük algılayan ve büyük sorunlar yaşayan çocuklardı çoğu. Aileler artık şoku atlatmış ne yapacağız şimdi durumundaydı.  Çocukların geleceğe dair hiçbir planı yoktu. 12 yaşındaki bir çocuk koşullar bana neyi gösterirse onu yaparım dememeli. Aşağı yukarı hepsi aynı şeyi söylüyor. Bir kız çocuğu Türkiye’de yaşacağıma Ege Denizi’ni geçerken boğulurum daha iyi dememeli. Bu insanlara ne yaşatıyoruz bu kadar. Urfa, Akçakale, Gaziantep, Kilis, Diyarbakır, Hatay Muğla, İzmir, İstanbul, Ankara, Midilli, Yunanistan gibi hatlarda mülteci yaşamlarını fotoğrafladık. Fotoğraf yeter mi bunları anlatmaya bilmiyorum ama biz elimizden geldiği kadar tanıklıklarımızı daha fazla insana ulaştırmak istiyoruz" dedi.

“ÖNEMLİ BİR KESİM BURADA KALMAYA NİYETLİ”

Urfa, Antep, Kilis, İzmir, Kos Adası gibi noktalarda proje kapsamında mülteci yaşamları fotoğraflayan Tuncay Dersinlioğlu, gözlemlerini aktararak şunları söyledi: “Genellikle güney koridorunda mülteciler daha yaygın bir coğrafyada. Karadeniz’e kadar uzanan bir yayılım var. Ben önemli bir kesimin burada kalmaya niyetli olduğunu düşünüyorum. Suriye’deki eğitimli ve belli bir sosyoekonomik kültürden gelen insanlardan bahsetmiyorum. Doktor, öğretmen ya da iş adamı olanlar için Avrupa’ya gitmek bir seçenek. Bu onlar için belki de bir fırsat yarattı çünkü yaşadıkları ülkede belli bir konumları vardı ama sonuçta Suriye bir Ortadoğu ülkesi ve Avrupa ile kıyaslandığında yaşam şartları iyi değil. O kesim Avrupa’ya kesin geçme niyetinde bunu anlayabiliyoruz ama biraz daha sosyoekonomik olarak aşağıda yer alan Suriye’de de çok parlak bir hayatı olmayan insanlar Türkiye’de bir yaşam kurmaya çalışıyorlar."

“FOTOĞRAFÇI BAKIŞ AÇISIYLA BİR ÇALIŞMA YAPTIK”

Belgesel fotoğrafçı bakış açısıyla ve ellerindeki olanaklarla bir proje çalışması yaptıklarını ifade eden Mert Çakır, “Kilis, savaş öncesi 80 bin nüfusu olan bir yer. 80 bin nüfus şu an 400 bin oldu. Sokaklarda kiminle konuşsan aynı şeyden bahsediyor. Akçakale’de kız çocuklarını satın alma gibi şeyler yaşanıyor. Hatta para almadan sırf evi olsun, yemek yesin, sersefil olmasın diye aileleri tarafından gönül rızasıyla verildiğini birinci ağızdan da başka insanlardan da duydum. Çok geniş bir konu… Kişisel olarak sosyolojik bir araştırma yaptık bununla ilgili böyle bir kaynak oluşturuyoruz gibi bir iddiamız yok. Bunun için çok boyutlu çalışmak gerekir. Farklı açılardan konuyu ele almak gerekirdi. Biz fotoğrafçı bakış açısıyla ve elimizdeki olanaklarla böyle bir çalışma yaptık. Kitapta bir olay örgüsü yaratmaya çalışıyoruz. Süreci tanımlayan 4 veya 5 bölüm olmasını planlıyoruz. O bölümlerin başında süreci anlatan, fotoğrafların gösterdiğinin ötesindeki hikayeyi tanımlayan yazılar olacak. Her süreci ayrı bir başlık altında değerlendiriyoruz. 80 civarında fotoğraf kullanmayı düşünüyoruz” diye konuştu.

Tuncay Dersinlioğlu

İzmir'de çalışmalarını sürdüren bir belgesel fotoğrafçıdır. 2004 yılından bu yana belgesel ve ticari fotoğraf çalışmalarını devam ettirmektedir. Karanlık Oda'da kişisel deneyimlerini paylaştığı Proje Geliştirme ve Belgesel Fotoğraf Atölyelerinin yanı sıra Uygulamalı Temel Fotoğraf Atölyesi eğitmenliğini sürdürmektedir. Kişisel çalışmaları Yeşil İz (TEMA), Fotoğraf Notları, Green Peace Türkiye, GEO Türkiye, Sabah, Atlas, Zaman, National Geographic, Magma ve birçok uluslararası yayında yer almıştır. Fotoğrafçı, KODA Fotoğraf kolektifinin kurucularındandır ve Redux Pictures için çalışmaya devam etmektedir.

Mert Çakır

Fotoğrafa lise yıllarında başladı. 2008 yılında Muğla Üniversitesi'nden mezun oldu. Aynı dönem amatör olarak, fotoğraf ve sinema projelerinde yer aldı. 2007-2012 yılları arasında çeşitli belgesel film ve fotoğraf çalışmaları gerçekleştirerek yerli ve uluslararası festivallere katıldı. 2012 yılında KODA Fotoğraf Kolektifi’ne katıldı. KOFM'de Dijital Fotoğraf İşleme Atölyesi ve Belgesel Fotoğraf Atölyesi'nin eğitmenliğini yapıyor.

 

Haber Merkezi