- Gündem
- 18.05.2025 12:35
Türkiye’nin ‘sakin şehir başkenti’ Seferihisar’ın Ulamış Köyü’nde hayat var. Bu köyde kadını, erkeği ve çocuğuyla herkes üretime can veriyor. Yakın zamanda gerçekleştirilen Ata Ekmeği ve Armola Şenliği de köye renk kattı
SULTAN GÜMÜŞ - ÖZEL HABER
Karakılçık buğday ekmeği, Ata Ekmeği ve Armola Şenliği, cumartesi günleri köy pazarı, düğünlerde muhtarlığın tahsis ettiği koca kazanlarda kadınlar tarafından yapılan keşkek, zamanında köyün yaşlıları tarafından oynanan şimdi ise geleneği sürdürmek amacıyla dere içerisinde tekrar kurulan şıngırdak oyunu, ‘Dikkat sanatçı çıkabilir’ dedirten rengarenk sokak duvarları, 70 yaşlarında bir teyzenin açmış olduğu ‘Çiçekli Avlu Kafe’, köylüler tarafından kurulan 5 bin kitaplı köy kütüphanesi, sokaklarda enstrüman çalarak şarkılar söyleyen çocuklar, kadın ağırlıklı köy tiyatrosu ve binlerce kilometre uzaktan, Brezilya’dan Ulamış’a gelerek köyde kafe açan Vandre Lois De Souza… Hızla gelişen Ulamış Köyü’nün adını şimdi herkes biliyor. İnsanların geleneksel tarımla uğraştığı, mandalina, zeytin yetiştirdiği, arıcılık yaptığı Ulamış Köyü, son dönemlerde Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in de dediği gibi “Türkiye’de değişimin öncüsü” bir köy olma yolunda hızla ilerliyor. Renklerin konuştuğu bu köyü ve Ulamış halkının yaşantısı ile değerlerini gelin birlikte görelim.
BİR TOHUMLA DEĞİŞEN YAŞAM
‘Ulamış’ta değişim sandıktan çıkan bir tohumla başlıyor’ dersek yanlış olmaz sanırım. Belediyenin ‘Başka Bir Tarım Mümkün’ projesiyle yaşama geçen Can Yücel Tohum Merkezi, bugün altın değerindeki karakılçık buğdayının sandıktan sofralara gelen sürecine de öncülük ediyor. Proje kapsamında, ekolojik tarımı desteklemek üzere üretici pazarları açılıyor, birlikler, kooperatifler kuruluyor, tarım ürünü sanayi ürününe dönüp, yerel tohum korumaya alınıyor. Bu tohumlardan biri de karakılçık buğdayı. Unutulmuş, sandıklarda kalmış yerli tohumlar, tohum merkezinde verilen yoğun emekle yeniden yetiştiriliyor. İşte Ulamış ve Turgut köylerinde yeşeren ve bin bir şifasıyla bugün ata ekmeği olarak sofralarımıza gelen Topan Karakılçık Buğdayı, sandıktan çıktıktan sonra köylünün alın teriyle birleşip ekmeği, aşı oluyor. Buğday, geleneksel yöntemlerle una dönüştürülüyor, köy fırınlarında atalarımızın yöntemiyle pişiriliyor, ekmek oluyor. Ulamış’ta her Cumartesi düzenlenen geleneksel pazarda da satılan ata ekmeğine, Seferihisar’ın ünlü armola peyniri de eşlik ediyor. Şenlikte bu iki ürün öne çıkıyor görünse de, kadınların ürettiği keşkekler, Seferihisar’ın nohutlu mantıları, sarmaları, dolmaları, börekleri, mandalinayla yapılan tatlıları da görücüye çıkıyor.
ULAMIŞ KÖYÜ’NDE ŞENLİK VAR
21 Temmuz 2018’de 2.’si düzenlenen Ata Ekmeği ve Armola Şenliği Ulamış Köyü kadınları öncülüğünde gerçekleşti. Yakın zamanda gerçekleştirilen festivale ilişkin konuşan köy muhtarı Kadir Girginer, “Bu festivalle birlikte Ata ekmeğimiz bir ulamış markası haline geldi. Şenlik bir sürü aktiviteye de ev sahipliği yapmıştır. Sabun ve ekmek atölyeleri, resim atölyeleri kurulmuştur. Tavla turnuvaları yapıldı. Özellikle çocuklarımız için Ulamış Köyü’nde bir sürü aktivite gerçekleştirildi. Resim atölyeleri, dans, boyama, satranç etkinlikleri yapılmıştır. Çocuklar için arkeoloji adı verilen bir atölyede kurularak burada çocuklarımıza arkeoloji hakkında bilgiler verildi. Dans ve tiyatro gösterileri yapıldı. Halk tarafından büyük ilgi gördü” cümlelerini kullandı.
13 KİŞİYLE BAŞLAYAN MÜCADELE
Seferihisar Ulamış Köyü’nde her cumartesi köyün sıcak ve samimi insanları tarafından üretici pazarı da kuruluyor. Pazarın kuruluşuna yönelik konuşan Girginer, şöyle ekledi: “Zar zor 13 kişiyi topladık ve ilk köy pazarı böylelikle kuruldu. Hepsi küçük aile çiftçiliği ile uğraşan, kendi ektiği biçtiği ile gelirini sağlayan 13 aile. Bu ilk üretici pazarımız ile aracısız satış yapma imkânı buldukları için, mallarını hale ya da ikinci üçüncü şahıslara düşük fiyatlarla vermekten kurtuldukları için iyi kazanmaya başladılar. Mutluydular. Onları gören diğer aileler de pazardan yer almak için başvurdular. Hem Seferihisar’ın yerlisinden hem de dışarıdan gelip yerleşenlerden o kadar talep oldu ki ilk günlerde pazara ürün çıkaracak üretici bulamazken sonralarda pazarda yer bulma sıkıntıları yaşamaya başladık. Pazar, Seferihisar halkından, Seferihisar’daki yazlıkçılardan ve günübirlik gelen turistlerden çok ilgi gördü. Öyle ki daha öğlen olmadan tezgahlarda ürünün bittiğine, kadın tezgaha bakmak için kalırken erkeğin arabayı atlayıp tekrar tarlaya ürün hasat etmeye gittiği oluyordu. Hal böyle olunca, işler iyi gidince sayı gittikçe arttı. Bu bizim için gurur verici bir şey. Çünkü pazardaki kadınların sayısı arttı, Seferihisar’da kadın kimliğinin görünür olması o zamanlardan itibaren sağlanmaya başlandı.”
FATURALARINI KENDİLERİ ÖDEDİ
“Kadınların yaşamlarına nasıl etkileri oldu?” sorusunu yanıtlayan Girginer, “Bu pazarlarda kendi ürettiklerini satabilme imkanı bulan kadınlar kendi harçlıklarını kazandılar, çocuklarını okutmaya başladılar, faturalarını kendileri ödediler. Kadın kimliği açısından iyi bir ivme yakalandı diyebilirim. Aile içinde ve sosyal hayata katılım bakımından olduğu kadar ekonomik bakımdan da kendi alın terleri ile hak ettikleri yerlere geldiler. Tabii pazar yerleri hanenin gelirini arttırırken aynı zamanda kentin ürün çeşitliliğini artırma yönünde bir gelişimi de tetikledi. Ekilmeyen ürünler ekilmeye başlandı. Önceleri Halk Eğitim Merkezi’nin açtığı bazı kurslarla beceriler edinen kadınlar belediyemizin açtığı Kadın Emek Evleri’ndeki kurslara da gittiler. Buralarda kazandıkları becerilerin de pazarlardaki canlanmaya ve beraberinde getirdiği dönüşüme katkısı oldu. Tabii ki bununla birlikte ailenin dönüşümü de geldi. Ailede, erkeğin ‘sadece ben yaparım’ dediği işleri de kadınlar gayet tabii çok iyi şekilde yürütmeye başladılar” dedi.
EL ELE ÜRETİCİ BİRLİKLERİNE…
Birliklerin ve kooperatiflerin kurulma sürecine de yer veren Girginer, “Burada ikinci adımını gerçekleştirdi Seferihisar. Köy pazarından sonra, yine küçük üreticiyi başka bir alanda destekleyen bir adım atıldı. Birliklerin ve kooperatiflerin kurulması süreci başladı. Tamam, siz kişileri destekliyorsunuz ama bunların yan yana gelip örgütlü bir güç olmaları zor ve ortada iyi çalışan kooperatif örnekleri yok. Başkanımız Mandalina Birliği’nin kurulması talimatını verdiğinde, mandalina üreticileri doğru düzgün ürün satma şansına sahip değildi. Maalesef ürünlerini hem yetiştirmede hem pazarlamada çok kötü sonuçlarla karşı karşıya kalıyorlardı. Mandalina Birliği ile birlikte biraz daha farklı bir pazar oluşmaya başladı. Umuyorum ki, zamanla şimdikinden çok daha iyi işler ortaya koyabilecekler” diye aktardı.
KÖYDEN KENTE GÖÇ YOK!
Bazı kooperatiflerin belediye aracılığıyla desteklendiğini, bazı köylerde de yeni kooperatiflerin kurulmasına teşvikte bulunulduğunu kaydeden Girginer, insanların köyden kopmadığını da vurgulayarak şunları dile getirdi: “Tüm bunların önemli toplumsal etkileri olduğunu düşünüyorum. Biliyorsunuz, köyden kente göç şehirlerin aslında en bildik sorunlarından biri. Tarımsal üretimin yerel ve belki daha fazla genel etkenlerden dolayı hak ettiği maddi karşılığı bulamaması, insanların ürettikleriyle geçinememesi… Bu Türkiye’nin en büyük sorunlarından biri. Seferihisar’da üreticiye verilen bu tür destekler sayesinde insanlar köylerinde kazandıklarıyla geçimlerini sağlayabiliyorlar. Dolayısıyla, eğitimli genç nüfusun büyük şehirlerde eğitim aldıkları dallarda çalışmayı seçmesi dışında köyden kente göç yok Seferihisar’da. Şehirle bağı olan insanlar da köyden kopmadılar, buradaki üretimlerini sürdürdüler. Aksine, nüfus dışarıdan gelen insanlarla artıyor ve işin iyi tarafı, gelenler de tarıma değer veren kişiler.”
GÖÇ TARIMI ZAYIFLATMIYOR
Seferihisar’ın aldığı göçün tarımı zayıflatmadığını aktaran muhtar Kadir Girginer, “Dışarıdan gelenlerle kent dönüşüyor elbette ama bu dönüşüm ‘Orhanlı’da, Ulamış’ta araziler alalım, bina dikelim’ şeklinde değil; aldığımız arazinin mevcut yapısını koruyalım, oradaki o mevcut yapıyla birlikte tarımsal üretime katılalım şeklinde yaşanıyor. Hatta araziyi daha verimli kılmak, doğal yöntemlerle üretim yapmak, ürün çeşitliliğini geliştirmek bakımından yenilikler de getiriyorlar. Gelip bir zeytinlik, bağ bahçe alan hiç az değil. Pazarlarda biz bunun da etkilerini görüyoruz. Üretime doğrudan katılanlar dışında, genel olarak Pazar tezgâhında yerel, doğal ve nitelikli ürün görmek isteyen bir nüfus oluşturuyor dışarıdan gelenler. Dolayısıyla bu yönde Seferihisar’da tarımsal üretimin geliştiğini söylemek mümkün” dedi. Ulamış Köyü’nde herkese hitap eden sosyal bir aktivite muhakkak ki var. Çocuklar köyde çello ve keman gibi daha birçok enstrümanı çalarak konser veriyor, ardından kütüphaneye gelip kitap okuyor, ellerine boyalarını alıp sokakların duvarlarını boyuyor, köyün teyzeleri ise köy köy dolaşıp tiyatro oynuyor. Bu köyde olmaktan mutluluk duyduklarını belirten köy halkı ve yöneticileri ise Ulamış’ı Ulamış yaparak diğer köylerden farklı kılan Tunç Soyer’ e teşekkürlerini iletiyor.
SİYASETİ DEĞİŞTİRECEK
Seferihisar Belediye Başkanı Tunç Soyer’in Ulamış Köyü’ne ilişkin söylediği o sözler: “Bir köy ülkeyi değiştirebilir. Ulamış’ta bugün yaşananlar gün gelecek bu ülkede siyaseti değiştirecek, Ulamış’ta bugünlerde yaşadığımız hikaye, geleceğin Türkiye’sinde, değişimin öncülerinden olacak. Bu köyde viyolonsel çalan çocuklar, tiyatro yapan kadınlarımız, yüzyıl önceki tekniklerle ekmek üreten köylülerimiz inanılmaz bir hikaye yazıyorlar. Göreceksiniz, Türkiye’de bunu bir gün anlamaya başlayacak ve siyaset böyle değişecek.”
ULAMIŞ’A KLİP
Seferihisar Belediyesi’yle ortak çalışmalar yürüten ve Ulamış Köyü’nde keman ve çello dersleri veren kardeş sanatçılar Hakan Gürkan ve Handan Gürkan çok sevdikleri Ulamış Köyü için ‘İçimdeki Ulamış’ isimli bir şarkı yapmaya karar verdi. Şarkının sözü ve bestesi Hakan Gürkan tarafından yapıldı. Şarkının ortaya çıkmasının ardından, Seferihisar Belediyesi ekipleri, Ulamış Köyü Pazarı’nda sanatçılar ve köylüleri bir araya getirerek, şarkının klibini çekti.
ATA EKMEĞİ VE ARMOLA PEYNİRİ
Ata ekmeği; 2011 yılında Seferihisar’ın Gödence Köyünde keşfedilen Topan Karakılçık Buğdayı’ndan, köy değirmeninde aynı atalarımızın yaptığı şekilde öğütülerek un haline getirildi. Yüzde yüz doğal olarak elde edilen unla Turgut ve Ulamış Köyü’ndeki kadınlar ekmek yapmaya başladı. Diğer peynir çeşitlerinden farklı olarak keçi peyniri suyunun ve peynir kırıklarının lor ve yoğurt ile iyice yoğrulmasından meydana gelen armola peyniri ise tulum içerisinde yapılan yumuşak bir peynirdir. Armola, Yunanca’da ‘peynir suyu’ anlamına gelmektedir. Zeytinyağı ile karıştırılarak yenmesi tavsiye edilir.