Ürkütücü veriler ile Türkiye’de çocuk olmak!

Bugün 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Ancak dünyada her gün 15 bin çocuk önlenebilir hastalıklardan ölüyor, 155 milyon çocuk yetersiz besleniyor, her beş çocuktan biri okul yerine işe gidiyor!

  • Oluşturulma Tarihi : 20.11.2019 07:13
  • Güncelleme Tarihi : 20.11.2019 07:13
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Ürkütücü veriler ile  Türkiye’de çocuk olmak! haberinin görseli

SULTAN GÜMÜŞ / ÖZEL HABER
Çocuk hakları, bütün çocukların doğuştan sahip olduğu eğitim, sağlık, yaşama, barınma; fiziksel, psikolojik veya cinsel sömürüye karşı korunma gibi haklarının hepsini birden tanımlamakta kullanılan evrensel bir kavram. Bu haklar Birleşmiş Milletlerin Çocuk Haklarına Dair Sözleşmesi’nde garanti altına alınıyor. Sözleşmede; nerede doğduklarına, kim olduklarına, cinsiyetlerine, dinlerine ya da sosyal kökenlerine bakılmaksızın bütün çocukların hakları gözetiliyor. Fakat buna rağmen Türkiye’de ve dünyada çocuklara yönelik temel hakların ihlali oldukça yaygın. Bu kanaati resmi istatistikler de doğruluyor. Türkiye İstatistik Kurumu’nun raporuna göre Türkiye’de 6-18 yaş arasında ekonomik faaliyette bulunan 893 bin çocuğun yüzde 44’ü mevsimlik tarım işinde çalışıyor. Bu 393 bin çocuğun yarısı okula gitmeyip haftada 40 saatten fazla çalışıyor. Bugün ise 20 Kasım Dünya Çocuk Hakları Günü. Uzman Klinik Psikolog Metin Olataş ile ‘çocuk işçiliği’ sorununun sıfırlanamadığı ‘bugünü’ konuştuk. “Hala daha sokaklarda ya da çeşitli iş yerlerinde ve hatta tarlalarda çalışan çocuklar bizim şehrimizin de bir sorunu” diyen Olataş, ‘modern şehir’ algısına sahip İzmir’i de merkeze aldı.



BÜYÜK VE DERİN BİR ANLAMA SAHİP
Dünya Çocuk Hakları’nın esasında İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi’nin bir devamı niteliğinde olduğunu aktaran Olataş, konuşmasına şöyle başladı: “Önemi ise özellikle sadece çocuk kavramı üzerinde durulmasıdır. Uzun yıllar boyunca çocuklara yönelik çeşitli ihmaller, istismarlara karşı mücadelenin yazılı hale geçtiği bir belgedir. Bu sayede çocukların dünyanın neresinde olurlarsa olsun sahip olmaları gereken temel haklar ve bütün devletlerin uyması gereken kurallar ve ilkeler bu bildirgede yer almaktadır. Bu sayede dünyanın herhangi iki bölgesinde yaşayan iki farklı çocuk bu metin sayesinde temel olan aynı haklara sahiptir. Bu sayede temel düzeyde de olsa çocuklar arasında sahip olunan haklar açısından bir eşitlik sağlanabilmektedir. Bu sebeplerden dolayı Dünya Çocuk Hakları Günü çok büyük ve derin bir anlama sahiptir. Her yıl 20 Kasım’ın içinde yer aldığı hafta ülkemizde ve dünyada Dünya Çocuk Hakları Haftası ve 20 Kasım günü de Dünya Çocuk Hakları Günü olarak kutlanmaktadır. Bütün hafta boyunca devletler toplantılar, seminerler, konferanslar ve toplumda farkındalık uyandıracak çeşitli etkinlikler organize ederler. Bu durum bizim ülkemiz için de geçerlidir. Anlaşmaya taraf bir devlet olarak özellikle bizde de 20 Kasım haftasında gerek resmi kurumları ile gerek çeşitli sivil toplum örgütleri ile çeşitli etkinlikler organize edilmektedir.”



BİZİM ŞEHRİMİZİN DE BİR SORUNU
“Böylesine önemli bir günde çocukların büyük bir kısmı okula değil, işe gidiyor. Çocuk işçiler ülkemizde de git gide artış gösteriyor mu?” sorusunu yanıtlayan Olataş, “Sayısal veriler söz konusu olduğu zaman Türkiye İstatistik Kurumunun (TÜİK) verilerine bakmamız gerekmektedir. TÜİK 2018 yılı çocuk istatistikleri verilerine baktığımız zaman çocuklarda işgücüne katılma oranı 2017’de yüzde 20,3 iken 2018 yılında bu oran yüzde 21,1 olduğu görülmektedir. Bu bilgiden yola çıkarsak sorunuza ne yazık ki cevabım ‘Evet’. Tabi ki henüz 2019 verilerini bilemiyoruz. Şu anda 2019’da bu sayının azalmaya başlayıp ve ileriki yıllarda da hızla azalmasını ve hatta sıfırlanmasını ümit etmekten ve bunun için her koldan çalışma yapmaktan başka çaremiz yok” sözlerine dikkati çekti. Az ya da çok ülkemizin her yerinde çocuk işçi sorununun yaşandığını dile getiren Olataş, “Kimi yerlerde çocukları sokaklarda, kimi yerlerde dükkan /atölye vb. yerlerde, kimi zamanda tarlalarda çalışırken görüyoruz. O bölgenin ekonomik faaliyetleri çocukların da çalışma durumlarını etkilemektedir. İzmir’in diğer büyükşehirlerle kıyaslaması yapıldığında çağdaş kentler arasında yer aldığı doğru bir bilgi diye düşünüyorum. Çocuklara yönelik çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarının –belediyeler, il müdürlükleri– ve sivil toplum kuruluşlarının çocuklara yönelik çeşitli çalışmaları olmaktadır. Çocukla ilgili yapılan her çalışmanın ortak konusu ise çocukların güvenli ve sağlıklı ortamda yaşamalarını sağlamaktır.
Bütün bu çalışmalara rağmen kısmi olarak çözüme ulaşılıyor olsa da çocuk işçiliği sorunu henüz sıfırlanamamıştır. Hala daha sokaklarda ya da çeşitli iş yerlerinde ve hatta tarlalarda çalışan çocuklar bizim şehrimizin de bir sorunu olarak önümüzde durmaktadır” dedi.



OYUN OYNAMA HAKKI ÇİĞNENİYOR!  
“Vatandaşlarımızın yeterince konu hakkında bilgi sahibi olmaması ve toplumca bu konuda bilincimizin zayıf olması sebebiyle çocuklarımızın en temel hakları bile engellenebiliyor” diyen Olataş, “Örneğin günümüzde fazla karşılaşmıyor olsak da çocukların doğar doğmaz bir isim ve nüfus kütüğüne sahip olmadığı durumlar yaşanmaktadır. Bazı durumlarda da daha önceden yaşamış ama ölmüş olan ağabey veya ablanın nüfusu yeni doğana kullandırılmaktadır. Bu örnek dediğim gibi eski zamanlarda kalmış olsa da bir tür çocuk hakkı ihlali olduğu gerçeği değişmemektedir. En çok da çocukların oyun oynama hakkı çiğnenmektedir. Bunda toplumda her kesimin rolü vardır. Aileler çocuklarının oyun oynamasına çeşitli sebeplerle engel olabilmektedir. Başka bir açıdan değerlendirecek olursak da çocukların özgürce oyun oynayabileceği alanlar gün geçtikçe azalmaktadır. Bu hem mikro hem de makro düzeyde bir çocuk hakkı ihlalidir. Özellikle oyun oynamak bütün canlılarda olduğu gibi insanlarda da yaşama dair en iyi öğrenme biçimidir. Çocuklar oynadıkları sağlıklı ve öğretici oyunlar sayesinde psikolojik gelişimlerini sağlamlaştırabilirler. Bundan mahrum bırakılan bir çocuğun gelişimi de eksik kalabilmektedir” yorumunda bulundu.
ÇÖZÜM, TOPLUMSAL EKONOMİK KALKINMA    
Çocuk işçiliğini yok etmenin en temel yönteminin toplumsal ekonomik kalkınmanın sağlanmasıyla oluşacağını kaydeden Olataş, “Eğer bir toplum ekonomik olarak kalkınmışsa, o toplumda her yetişkinin insanca yaşamasına yetecek kadar kazanç sağlayabildiği bir işi varsa; o zaman o toplumdaki çocukların çalışması gibi bir durum söz konusu olmaz. Ekonomik olarak kalkınan toplumların bireysel ve toplumsal düzeylerde refah seviyeleri yüksektir. Bunun için de kamu ve sivil toplum birlikte çalışarak el birliği ile çalışmalar yapmalıdır. Ancak o zaman çocuğun gelişiminin önemine her kesimden insan benzer önemi gösterebilir. Nihayetinde de bedensel, sosyal ve psikolojik olarak büyüyen, gelişen nesillerin görülmesi mümkün olacaktır” dedi.