- Gündem
- 30.04.2025 23:15
AK Parti'nin Meclis'e sunacağı sokak hayvanlarıyla ilgili yasa tasarısının, Türkiye tarihine kara leke olarak geçeceğini belirten EgeFed Başkanı Funda Ersoy, hayvanları uyutmakla refaha gidilemeyeceğini vurguladı
Muhabir- Merve Ağrıç / Önümüzdeki günlerde AK Parti tarafından hazırlanan sokak hayvanlarıyla ilgili yasa tasarısının Meclis'e sunulması bekleniyor. Yasa tasarısı, sahipsiz sokak hayvanlarının toplanarak sahiplendirilmemesi durumunda uyutulmasını öngörüyor. Önümüzdeki günlerde Meclis gündemine gelmesi planlanan bu tasarı, muhalefet partileri ve hayvan hakları savunucuları tarafından yoğun eleştirilere maruz kalıyor. Eleştiriler, tasarının hayvan haklarını ihlal ettiği ve daha insancıl çözümler bulunması gerektiği yönünde yoğunlaşıyor. Konuyla ilgili açıklamalarda bulunan Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu (HAYKONFED) Başkan Yardımcısı ve Ege Hayvan Hakları Federasyonu (EgeFed) Yönetim Kurulu Başkanı Funda Bayrı Ersoy, “Yok etmek veya uyutmakla bir refaha gidilmez veya olumlu bir sonuç alınamaz. Türkiye, inanılmaz boyutta bir katliam yaşayacak. Bu affedilebilecek bir şey değil ve tarihe kara leke olarak geçecek” dedi.
Meclise sunulacak olan yasa tasarısı ile zamanında görevini yapamayan belediyelerin, faturasını hayvanlara ödeteceğini vurgulayan Ersoy, “Kolaya kaçıyorlar, ağzı ve dili olmayan konuşamayan hayvanları uyutmaya yoluyla kurtulmaya çalışıyorlar. Geçmiş yıllarda ıssız adaya 7 milyon köpek bırakılmıştı. Bu yöntem doğru olsaydı eğer şu anda bu kadar çok köpek olmazdı. Yok etmek veya uyutmakla bir refaha gidilmez veya olumlu bir sonuç alınamaz. Hükümet para harcamak ve bütçe ayırmak istemiyor. Hayvanlar için kısırlaştırma işlemlerinde ücret olarak 500 TL isteniyor. Emekli maaşları ve gelirler bu haldeyken kısırlaştırma işlemlerini vatandaşın tek başına yapması güç. Uyutma olayında Güneydoğu ve doğudaki vahşeti ise düşünemiyorum. Hükümet hayvanları uyutma konusunda start verdi ancak orada yaşayan halkın inançları konusunda mezhep ayrılıkları var. Bu nedenle Türkiye, inanılmaz boyutta bir katliam yaşayacak. Bu affedilebilecek bir şey değil ve tarihe kara leke olarak geçecek. Eskiden 7 milyon hayvanın adaya terk edilmesi nasıl tarihe kötü bir olay olarak kaydedildiyse tekrar aynısı yaşanacak” ifadelerini kullandı.
Birçok kişinin hayvan sahiplenemeyeceğinin altını çizen Ersoy, “İnsanları yumuşatmak ve olayı hafifletmek için hayvanların sahiplendirilebileceğini söylüyorlar. Ancak dışarda özgürce yaşayan bir hayvanı evin içinde tutamazsınız. Bir hayvanın özgürlüğünü alıp eve hapsettiğiniz zaman o kapıları yıkar. Bazı arkadaşlarım barınaktan hayvan sahiplendi ama evde olmadı. Bu hayvanlar ev ortamında yaşamaya alışkın değil. Güneydoğu ve doğu bölgelerinden başlayarak seferberlik ilan edilmeli. El birliğiyle oturtulmuş bir sistemde hayvanlar kısırlaştırılmalı. Ayrıca dışardan ithal edilen hayvanların Türkiye’ye gelişi durdurulmalı. Zaten yeteri kadar hayvanımız var. Aynı zamanda kaçak bir şekilde merdiven altında üretim yapılıyor. Bu konuda da bazı müdahaleler yapılmalı. Bu konular için ayrı bir ekip kurulmalı. Evden atılan hayvanlar için ceza uygulanıyor. Bu güzel bir uygulama. Evden atılma durumu bir hayli artmıştı. Şu an sokağa atılan hayvanlar için ortalama 50 bin TL ceza ödeniyor. Bu tür uygulamalarla önlenebilir” diye aktardı.
Kırsal alanda hayvan popülasyonunu engellemek adına muhtarlarla iş birliği yapılması gerektiğini aktaran Ersoy, “Köpeğin sürüsünü korumak adına köpek doğum yaptığında erkek olanlar alınıyor. Dişi olanla ise pazarlarda tezgâh altına getiriliyor. Buna İzmir Foça’da şahit oldum. Bu şekilde 50-60 tane yavru köpek satılıyor. Kısırlaştırma işlemlerini istediğimiz kadar şehir merkezlerinde ve ilçelerde yapalım, köylerden gelen bu akımla baş edemeyiz. Onun için önce köylerden başlamak gerekiyor. Çobanlar baktıkları hayvanlara sadece kuru ekmek veriyor. Kuru ekmeğin hiçbir besin değeri yok. Bu nedenle hükümet bir bütçe ayırarak mama yardımı yapabilir. Para değil mama gönderilebilir. Hayvan bu durumdan faydalanır ve daha sağlıklı olur. Ülkemizde hayvanın etinden sütünden faydalanılamıyorsa çöp gibi bakılıyor. Hükümetin eğitici dersler vermesi gerekiyor” dedi.
Artan veteriner ücretlerinin, Tarım Bakanlığı tarafından denetlenmesi gerektiğini vurgulayan Ersoy, “Tarım Bakanlığı, veteriner odası başkanlarıyla bir araya gelmeli ve fiyat listelerini kontrol etmeli. Bir tedavi için 30 bin TL ödeyen arkadaşlarım var. Kredi çekerek hayvanlarını tedavi etmeye çalışıyorlar. 30 bin TL’ye özel hastanede insanlar ameliyat ediliyor. İnsanların hayvan sevgileri sömürülüyor. Zaafları ve hayvanlara olan sevgilerinden faydalanılıyor. Ahtapot gibi bir kitle var karşımızda. Bir kan tahlili için 7 bin TL isteniyor. Artan veteriner ücretleriyle insanlar baş edemeyince hayvanlarını sokağa bırakmak zorunda kalıyor. Hükümetin veterinerler odası başkanlarıyla aşılar ve ameliyat ücretleri ile ilgili bir görüşme sağlaması gerekiyor. İnsanların hayvan sahiplendikleri zaman bakabileceklerine inandırılması gerekiyor. Ancak hükümet sadece uyutma taraftarı olduğu için bu tür yöntemleri göremiyor. Belediyeler bu konu da uygun bütçeli yerler açabilir. Sahiplendirilen veya evcil hayvanların uygun fiyatlarla tedavi edilebileceği alanlar oluşturulmalı. Hem belediyenin bütçesine de katkı sağlanmış olur hem de insanlar uygun fiyatlarla hayvanlarını tedavi ettirebilir. Diğer bir yöntem ise fabrikalar bahçelerinde 2-3 köpek alıp besleyebilir. İzmir’de birçok fabrika bu konuya sıcak bakıyor. Bazıları ise istemiyor. Bazı dernekler de çiftlik kurmak için hazır. Onlara maddi ve manevi destek sağlanırsa küçük bakım yerleri kurulur. Hükümet Sivil Toplum Kuruluşlarını yeter ki desteklesin” diye belirtti.
Çocukların hayvanlar konusunda bilinçlendirilmesi gerektiğini dile getiren Ersoy, “Hayvanların uyutulmasının toplumda yaratacağı infial ve çocuklar üzerinde oluşturabileceği etkiler göz önünde bulundurulmalı. Zaten şiddete eğilimli bir toplumda yaşıyoruz. Sokakta hayvan besleyen bir çocuğun, sevdiği hayvanın birdenbire yok olacak ya da ekipler almaya geldiği zaman çocuk bunu görecek ve olumsuz etkilenecek. Bu çocuklarda travmayı neden olabilir. Bazı çocuklarda şiddete eğilim yaratabilir. Bazı çocuklarda travma yaşadıkları için içine kapanık olabilir. Çocuklar bizim geleceğimiz. Geleceğimize güzel şeyler yaşatarak onları eğitmemiz gerekir. Belirli noktaları geldikleri vakit toplumda hizmet verecek bireyler bunlar” dedi.