Sayfa Yükleniyor...
İzmir’de gökdelenlerin kontrolsüz bir şekilde yükseldiğini belirten uzmanlar, uyarılarda bulundu: “Yaşanamayan kentler sürecine doğru ilerliyoruz. İzmir’in tarihi kimliği gökdelenlerle kayboluyor!”
NURETTİN BAKİ - ÖZEL HABER
Türkiye bir deprem ülkesi. Ülkede yılda on binlerce küçük artçı depremler meydana gelirken, belli aralıklarla büyüklüğü 6 ve üzeri olan depremler de kentlerimizi, beldelerimizi ve köylerimizi acı bir şekilde vuruyor. İşte bu depremlerle ‘deprem’ gerçeği ile kısa bir zaman diliminde de olsa tanışıyor, dertleniyoruz. Yaşanan tüm acı ve kayıplara rağmen deprem bölgesi alanlarda çok katlı yapılar kontrolsüz bir şekilde inşa ediliyor. Yapıların oluşturduğu görüntü kirliliği ve altyapı sorunları göz ardı ediliyor. İzmir’in Bayraklı, Bornova, Konak ve Karşıyaka ilçelerinde toplamda 28 gökdelen bulunuyor. Kentte önümüzdeki yıllarda ise yeni 10 tane daha gökdelen yapılması planlanıyor. Yeni yapılacak binalarda en yükseği Bayraklı’ya yapılması planlanan ÖzkardeşlerTower. Kulenin uzunluğunun 250 metre olması planlanıyor. Konuyla ilgili Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay ve Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman gazetemize değerlendirmelerde bulundu.
DETAYLARA BAKILMIYOR
İzmir’de yüksek katlı binaların kent estetiğinde nasıl bir etkisi olacağı üzerine bir çalışma yapılmadığını belirten Mimarlar Odası İzmir Şubesi Başkanı İlker Kahraman, “Kararlar değiştirilip serbest yüksekliklerden sınırlı yüksekliklere geçilse de önceki durumun ve bu durumun ne şekilde bir görüntü oluşturacağı ortaya konamamıştır. Oysa Hong Kong’ta yüksek yapılar yapılarken bu yapıların kentin rüzgâr almasına etkisi araştırılıp daha sonra karar verilmektedir. Japonya’da yüksek yapılar gölge düşürdükleri alanlar için gölge vergisi vermektedirler. Oysa bizde bu detayların hiçbirisi henüz aranmamaktır. Deprem gerçeği unutulmaktadır. Bu yeni yüksek yapılar ortaya çıktığında, zeminden kaynaklı sorunlarını çözmek için oldukça çok çaba sarf edeceklerdir. Miami’deki sert granit zemin yapısı sebepli yapılan yapılara benzer bir durum ortaya çıkmayacaktır. Yumuşak zeminde uzun kazıklar ile sürtünmeden yararlanıp yapılarımızı inşa edilmesine çalışılacaktır. Her ne kadar yoğunluklara göre oluşturulan yeşil alan miktarları ve oluşturulan yollar planda belli olsa da inşaat firmalarının 1+0 ve 1+1 daireler inşa etmeleri aslında hesaplarda çeşitli sapmalara neden olmaktadır” diye konuştu.
ÜSTEKİ YAPILAŞMA HIZINA YETİŞEMİYORUZ
Çevre Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Helil İnay Kınay da sağlıklı ve sürdürülebilir yaşam için kentleşme süreçlerinde de planlama aşamasından itibaren çevresel faktörlerin bir bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini söyledi. Yüksek katlı binalar ile ilgili yürütülen çevresel etki değerlendirme süreçlerinde, günlük 5 bin-6 bin kişilik nüfus üzerinden değerlendirmeler yapıldığını vurgulayan Kınay, “Kentlerimizde üstteki yapılaşma hızı ve biçimine çevresel altyapı iyileştirilmesi ve gelişimi yetişmiyor. Yaşanamayan kentler sürecine ilerliyoruz. İzmir Kenti su ve atık su şebekesi; kente sağlıklı ve temiz içme suyu sağlayan iletim ve arıtım altyapısı, oluşan atık ve atık suyun toplama ve arıtma sistemi ve bertaraf tesislerine baktığımızda kentin bu kapasiteyi taşıyamadığını yaşadığımız koku problemi, çöp problemi, her yağışta oluşan sel görüntüleri ile yaşıyoruz” ifadelerinde kullandı.
YAŞAM KALİTESİ DÜŞÜK KENTLER
Hava kalitesi düşük kentlerde yaşamaya çalıştığını belirten Kınay, “Hatalı imar ve planlama kararı ve sonucunda gerçekleşen yapılaşma faaliyeti ile sağlıklı su temini, altyapı eksiklikleri, atık, hava kalitesi, afetler gibi sorunlar ile boğuşan yaşam kalitesi düşük kentlerde yaşamaya çalışıyoruz. Ülkemizdeki çevresel değerlendirmeler kentlerimizdeki altyapı eksikliklerini ortaya koyuyor. Su, Atık su, Yağmur Suyu, Atık Yönetimi gibi temel çevresel altyapı tesislerinin eksiklikleri, susuzluk, kuraklık, ya da yaşanan yağışlarda sel ve afetler ile karşımıza çıkıyor” şeklinde konuştu.
GÖKDELENLERLE KAYBOLUYOR
Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu tarafından yapılan açıklamada, ise şu ifadelere yer verildi: “Parsel bazında onaylanan plan değişiklikleri aracılığıyla kentimizde yoğunluğun arttırıldığı, ancak artan nüfusun ihtiyacına yönelik mevzuat ile öngörülen donatı miktarının ayrılmadığı, planların bütünlüğünü bozucu nitelikte olduğu, mevcut ulaşım sisteminde yaşanan sorunları derinleştirdiği bilinen bir gerçektir. İzmir’in geçmişten gelen liman kenti ve tarihi kent kimliği de gökdelenlerle birlikte kaybolmaya başlamıştır. Kuşkusuz plan bütününde belirli alanlarda plana altlık oluşturacak analiz ve sentezler sonucunda şehircilik ilkeleri, planlama esasları ve kamu yararı dikkate alınarak yüksek yapıların planlanması mümkündür. Bir bütünün parçasından kopuk belirli kesimlere rant sağlayan, ulaşım ve altyapıya yük bindirerek kamu kaynaklarının yok olmasına neden olan, kentin tarihi ve kültürel mirasının olumsuz etkilenmesine neden olacak iş ve işlemlerin merkezi ve yerel yönetimler inatla devam ettiğini görüyoruz.”
Haber Merkezi