Yabancı dil ve Osmanlıca bilmeyen SAHAFLIK YAPMAMALI

Pia Kitabevi’nin işletmeciliğini yapan Medeni Yılmaz ile pandemiye dair konuştuk. Yılmaz, “Sahaflık da tıpkı eğitmenlik gibi sertifika gerektiren bir iş olmalı. Yabancı dil ve Osmanlıca bilmeyen sahaflık yapmamalı” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 02.03.2021 07:16
  • Güncelleme Tarihi : 02.03.2021 07:16
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Yabancı dil ve Osmanlıca bilmeyen  SAHAFLIK YAPMAMALI

Vedat ARAZ/ SÖYLEŞİ

Gezmekten ve görmekten en keyif aldığın şey nedir diye sorsalar, şüphesiz sahafların adresini tarih ederim. Çünkü geçmişe ve çocukluğa gitmenin en kısa yolu, eski kitapların içinde saklı. Bu kitaplarla yolculuk yapabilmek için ise kentinizin bir yerinde muhakkak bulunan bir sahafa gidip, o sahafın raflarını didik didik aramak olur. Dürüst olmak gerekirse ben öyle yapıyorum. Bugün, raflarında eskiyi aradığım, eskiyi buldukça, yeniyi keşfettiğim Pia Kitabevi’nden söz edeceğim. Dergi, plak ve eski/yeni kitapların temininin yapıldığı Pia Kitapevi, İzmir’in Alsancak semtinde yer alıyor. Pandemiyle beraber durgunluk yaşasa da normal zamanlarında, kitapseverlerin ve şair/yazarların eksik olmadığı bir yer. İzmir ve İzmir dışından yazarları okurlarla buluşturma görevini de üstlenen Pia Kitabevi, pandemiyle beraber hem imza günlerine hem de diğer etkinliklerine ara vermek zorunda kaldı. Siz değerli okuyucularımız için Pia Kitabevi’nin işletmeciliğini yapan Medeni Yılmaz ile hem pandemi hem de sahaflığa dair söyleşi gerçekleştirdik. İşte o söyleşinin detayları.

Pia Kitabevi’nin hikayesinden bahseder misiniz? Neden Pia? Atilla İlhan şiir ile ilgisi var mıdır?

Aslında aklımda bir kitapçı açma fikri hiç yoktu. O sıralar Alsancak’ta bir sahafta çalışıyordum. Dükkana sık sık gelen Mustafa isimli biriyle iyi arkadaş olmuştuk. Onunla boş günümde İzmir’deki sahafları gezerdik. Yine böylesi bir günde Üçyol civarındaki sahafları gezerken ikimizde de aynı anda kitapçı açma fikri belirdi. Çünkü ziyaret ettiğimiz iki sahafın da sahafla, kitap kültürüyle, nezaketle alakaları yoktu. Bu sektör bunların elinde olmamalıydı (nitekim şimdilerde ikisi de kapattı). Böylece o kızgın anımızda kitapçı açmaya karar verdik ve şakayla başlayan süreç, birkaç ay sonra gerçeğe dönüştü. İsim bulma süreci zor olmadı aslında. İkimiz de Attila İlhan’ı pek severdik, Pia adı da hem telaffuzu kolay hem de kulağa hoş geliyordu, hemen benimsedik.

GELİRLERİMİZ YÜZDE 65 AZALDI

Sosyal medyanın gelişmesiyle birlikte, sanal kitapçılık, e-kitapçılık gibi okuyucuya online olarak ulaşan, satış yapan farklı yollar ortaya çıktı. Sosyal medya hakkında ne düşünüyorsunuz? Ayrıca bu durum maddi manevi olarak sizi nasıl etkiliyor?

Tabii artık alışverişlerin büyük kısmının internet üzerinden gerçekleştirildiği bir döneme girmiş bulunuyoruz. Biz kitapçılar da bu çağa ayak uydurmak durumundayız, aksi halde kepenkleri indirmemiz çok sürmez. Biz de Pia Kitabevi olarak ülkemizdeki sahafların büyük çoğunluğunun olduğu platform olan “nadirkitap.com” üzerinden yıllardır satışlarımızı gerçekleştiriyoruz. Bunun öneminin büyüklüğünü işte bu pandemi koşullarında iyice anlamış bulunuyoruz. Zira internet satışlarımız vesilesiyle giderlerimizi karşılayabiliyoruz. Bunun haricinde etkinlik duyurularımızı da yine sosyal medya kanalları aracılığıyla yapıyoruz. Bu hem ekonomik hem de istatistiksel açıdan bize çok daha fazla avantaj sağlıyor. Daha fazla kişiye daha az çabayla ulaşabiliyoruz.

Yaşanan pandemi sürecinden bütün sektörler her anlamda etkilendi. Siz Pia Kitabevi olarak bu süreçten nasıl etkilendiniz?

Evet maalesef pek çok sektörde olduğu gibi, kitapçı olarak bizler de bu süreçten oldukça olumsuz etkilendik. Yukarıda da belirttiğim üzere internet satışlarımız vesilesiyle bu zararın bir kısmını karşılayabiliyoruz. Ancak Pia Kitabevi aynı zamanda bir kafe. İşte asıl bizi ve dostlarımızı yaralayan durum burada başlıyor. Kafe kısmımızın kapalı olması gelirlerimizin yaklaşık yüzde 65-70 oranında azalması anlamına geliyor. Takdir edersiniz ki, bu gelir kaybına direnmek çok zor. Ancak direniş ruhu biz okurların genine işlediğinden bir şekilde idare etmesini biliyoruz.

Bu dönemde eski kitap, dergi ve plaklara olan ilgi nasıldı? Sizin temin etmeniz ya da kitapseverlerin size ulaşmasında sıkıntılar yaşandı mı?

Aslında pandeminin belki de tek olumlu yanı olarak bunu gösterebiliriz. İnsanlar mutsuz olduğunda geçmiş güzel günlere/olaylara/nesnelere sarılır. Nostalji tutkunluğu aslında şimdinin mutsuzluğundan kaynaklanır. İnsanlar carpe diem misali bugünü yaşayamadığı için eski eşyalara ekstra bir özlem duyar. Biz de Pia Kitabevi olarak dükkanımızda eski plak, kaset, CD, DVD ve pek tabi eski kitap barındırıyoruz. Dolayısıyla bu süreçte bizim gibi nostaljik şeyler içeren mekanlara ilgi arttı. Ayrıca insanlar eve kapandığından olsa gerek kitap okuma oranı da belirgin bir biçimde arttı. Bunu internet satışlarımızın artmasından da teyit edebiliriz.

Pandemiden önce çok fazla yazar ve okuyucuyu buluşturan bir kitap eviydiniz. Pandemiyle beraber nasıl bir yol izlediniz? Sosyal medyada online imza günleri düzenleniyor buna nasıl bakıyorsunuz?

Evet maalesef bizi en çok yaralayan durumların başında bu gelmekte. Çünkü biz Pia Kitabevi ve yan komşumuz Palto Sahaf olarak sosyal etkinliklerin yoğun yaşandığı bir ortam tasavvur ettik. Bunu pandemi başlayana kadar da büyük oranda gerçekleştirdiğimizi düşünüyoruz. Gerek dükkanımızda film gösterimleri ve şiir okuma günleri gerekse imza günleri olsun çok çeşitli etkinlikler gerçekleştirdik. Ancak bu süreçte maalesef hiçbirini yapmaya imkanımız veya iznimiz yok. Sosyal medya üzerinden imza olayına saygı duymakla birlikte biz okur ile yazarı buluşturan, onları yüz yüze getiren mekanlar olarak buna pek sıcak bakmıyoruz.

DAYANIŞMA RUHU ÜLKEYE YAYILMALI

Yaşanan bu zorlu süreçte diğer kitap evleriyle ya da sahaflarla dayanışma içinde oldunuz mu? Ayrıca bu süreçte destek aldınız mı?

Evet neyse ki biz kitapçılar kendimizi bu dayanışma hususunda diğer mesleklere nazaran şanslı hissediyoruz. Özellikle Sahaflar Derneği bu konuda sorumluluk bilinciyle hareket etmiş ve zor durumda olan kitapçılara desteklerini maddi ve manevi göstermiştir. Örneğin geçtiğimiz ay olan büyük sel felaketinde dükkanındaki kitapların neredeyse tamamını kaybeden sahaf dostumuz Emre (Exlibris Sahaf) bunu şüphesiz ki daha iyi ifade edecektir. Başta dernek üyesi sahaflar olmak üzere tüm kitapçılar az çok desteğini göstermiş, hatta “nadirkitap.com” da bir güzel jestte bulunmuştur. Biz de ayrıca bunu sosyal medya hesaplarımızda paylaşarak okurlarımızın haberdar olmasını sağladık ve okurlarımızdan gelen kitapları toplayıp önümüzdeki hafta kendisine ulaştıracağız. Bu kitapçılar arasındaki dayanışma ruhunun tüm ülkeye yayılması bizi ziyadesiyle mutlu edecektir.

pia kitabevi’nin maskotu bergen

Beslediğiniz bir kediniz var, ona dair neler söylemek istersiniz?

Evet minnoş bir kedimiz var, adı da Bergen. Bir gözü kör olduğu için ona bu adı şimdilerde ortağım olan Tuncay Yiğit koydu. Bakmayın Bergen’in öyle şişman göründüğüne, kendisi henüz bir buçuk yaşında. Bize iki aylık iken bir okurumuz bırakmıştı. O gün bugündür bizimle ve adeta maskotumuz oldu. Kitaplarla ve okurlarımızla da arası şahane. Birisi masaya oturdu mu dayanamaz hemen atlar kucağına, öylesi sevgi arsızıdır.

ÜLKEMİZ OKUMA ORANININ AKSİNE sahaf cenneti sayılabilir

Son olarak Türkiye’de sahaflık/kitapçılık hakkında ne düşünüyorsunuz? Örnek aldığınız sahaf büyükleriniz var mı?

Ülkemiz kitap okuma oranının aksine tam anlamıyla bir sahaf cenneti sayılabilir. Bunun çelişkili bir durum gibi görünmesi gayet doğal. Zira kitap okuma oranı, batı veya uzakdoğu ülkeleriyle karşılaştırıldığında oldukça düşük seviyede. Peki neden bu kadar çok kitapçı var diye bir soru aklınızda canlanabilir pek tabi. Bunun nedenini ticari kaygılarda buluyorum. Bizde kitapçılık herhangi bir ustalık gerektirmeyen, internet satışları sebebiyle kolay para kazanılabilen bir alan gibi görülmeye başlandı. Kanımca sahaflık da, tıpkı berberlik/kuaförlük ya da eğitmenlik gibi sertifika gerektiren bir iş olmalı. Bir yabancı dil ve Osmanlıca bilmeyen sahaflık yapmamalı. Mesela sahaf ustalarıma bakıyorum, Emin Nedret Hoca (Turkuaz sahaf), Burak Abi (Anka Sahaf ), Kamil Abi (Zeugma Kitabevi) ve İzmir’e taşınan Ümit Abi (Hermes Sahaf) olsun hep belli bir kültür düzeyine ve dile hakim insanlar. Ben de bu işe girişirken bu büyüklerimi örnek almaya çalışıyorum. Hem alfabe bilgimi (Kiril, Yunan ve Arap) hem yabancı dilimi (İngilizce) hem de Osmanlıcamı geliştirmeye gayret ediyorum. Dilerim ileride onlar gibi ben de saygıyla anılan bir sahaf olabilirim.

Haber Merkezi