Sayfa Yükleniyor...
Yüksek Ziraat Mühendisi Ferdan Çiftçi, İzmir’de son günlerdeki yağışların umut olduğunu ancak alınan yağışların barajlara ancak bir damla kadar etkisi olduğunu belirtti
Yüksek Ziraat Mühendisi Ferdan Çiftçi, ekim ayında sıcaklıkların mevsim normallerinin üzerinde seyretmesi nedeniyle uyarılarda bulunmuştu. Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi, İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğünün (İZSU) verilerine bakarak ekim ayında yaptığı değerlendirmede İzmir’in kullanılabilir su miktarının geçen yıla göre 135 milyon metreküp azaldığını belirtmiş, İZSU 3 Ekim 2020 verilerine göre, kentin içme suyu ihtiyacını karşılayan Tahtalı, Balçova, Gördes, Ürkmez, Güzelhisar ve Çeşme Kutlu Aktaş barajlarında 2019 yılına göre doluluk oranları ve kullanılabilir su miktarında ciddi eksiklik olduğunu ifade etmişti.
BU YAĞIŞLAR BAŞLANGIÇ
Aradan geçen zaman içerisinde kuraklık ve barajlardaki doluluk oranının düşmesi kent gündemine oturmuştu. İzmir’de aralıklarla 5 gündür devam eden yağışları ve etkisini sorduğumuz Yüksek Ziraat Mühendisi Çiftçi, yağan yağış miktarının barajlarda bir damla kadar bile etkisi olmadığını ifade etti. Yüksek Ziraat Mühendisi Çiftçi, artık dibe vurduğumuz için bu yağışların önemli olduğuna vurgu yaparak, “Başta İstanbul, Ankara ve İzmir gibi büyük kentlerde barajdaki su miktarı alarma veriyordu. Göz önünde olduğu için buralardan haberlere gündeme daha çok düştü. Geçtiğimiz hafta içerisinde aldığımız yağışlar ancak umut oldu. Eksiğimizi kapattığımızı söylemek doğrun olmaz. İleriki dönem için ancak umutlun konuşmamıza yararı olabilir. Şu anda her şey bitti beklediğimiz yağışı aldık noktasında değiliz. Daha önceki uyarılarımızda da yağış miktarı kadar aldığımız yağışların nasıl düştüğü ve yağışlı gün sayımızın önemli olduğunu söylemiştik. Hem aldığımız yağışın denizlere akıp gitmesinin önlenmesi ve tarımsal takvime uygun şekilde yağışların alınmasının önemine vurgu yapmıştık. Bu yağışlar bir başlangıçtır. Ekim ve kasım aylarını sıfır yağışla geçirdik. Kasım ayında yağış alamamamız ciddi bir eksiklik yarattı. Barajlardaki doluluk oranları yüzde 20’lere kadar düştü. Bu açığın tek seferde kapatılması mümkün değil. Aralık, ocak ve şubat en çok yağış aldığımız zaman dilimidir. Bu zaman diliminde de ne kadar yağış aldığımız yaşayıp göreceğiz” dedi.
YAĞIŞLARIN DEVAMI ÖNEMLİ
Birden gelen bu yağışların bazı yerlerde fayda yerine zarar getirdiğine de değinen Yüksek Ziraat Mühendisi Çiftçi, “Güney illerimizde Antalya’da ciddi sıkıntı oldu. İzmir Menderes’te de can kaybı yaşandığının maalesef öğrendik. Menderes’te 100 mm’ye yakın yağış düştüğünü öğrendik bu ciddi bir rakamdır. Ama asıl zararın Akdeniz Bölgesinde olduğunu biliyoruz. Bununla birlikte lokal taşkınlar da oldu. Bu yağışların devamı önemlidir. Devamında yağışlı gün sayımızın fazla olması önemlidir. Yağışlarla oluşan tatlı sularımız, tuzlu su olan denizlerle buluşmasın ve yer altı su kaynaklarını beslesin ve barajlara dolsun. Bir de bu yağışın kent merkezine mi yoksa su toplama havzalarına mı düştüğü son derece önemlidir. Kent merkezine düşen yağışın su toplama havzalarına bir faydası yok. Yeraltı suları ve barajların beslenmesinde kıymetli yağışlardan bir tanesi de kar yağışlarıdır. Kar yağışları yavaş, doygun ve zaman salınımlı bir şekilde eriyerek su kaynaklarını beslemeye devam eder. Yoksa yağmurun yağıp gitmesi yeterli olmuyor. İçme suyu ve kullanma suyu açısından son derece önemlidir. Tarımsal üretimin devamlılığı, gıda güvenliği ve beslenmemiz açısından bir yıla yakın zamandır devam eden pandemi koşulları bize bunu gösterdi” ifadelerini kullandı.
SUYU VERİMLİ KULLANMALIYIZ
“Ne kadar su aldığımızın yanında su kaynaklarımızı ne kadar verimli kullandığımızı son derece önemlidir” diyen Çiftçi, sözlerini şöyle sonlandırdı: “Tatlı su kaynaklarımızı temiz tutmamız son derece önemlidir. Tarım, maden, sanayi ve evsel kirlilikten tatlı su kaynaklarımızı korumalıyız. Baktığımızda kendi çevremizde ve diğer bölgelerde de su havzalarının kirlendiğine şahit oluyoruz. Büyük ve Küçük Menderes, Gediz ve Bakırçay havzalarının kirliliğinden bahsediyoruz. Bu nedenle de bunlardan yararlanma oranımız düşüyor. İzmir olarak denize dökülen noktada olduğumuz için bütün kirlilik yükünü biz çekiyoruz. Kirlilik yükünü almış suların bize gelmesi çok daha zararlıdır. Bu havza içerisinde yer alan bütün iller tarafından denetimlerin yapılması ve sağlıklı bir şekilde yönetilmesi gerekiyor. Tarımda kullandığımız kimyasallardan ve düzensiz kullanımlarından vazgeçmeliyiz. Tüm kentlerde arıtmalar olmalıdır. Tarımda da tarımsal sulama sistemlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Sulama kısıtımız olacağı da bir gerçektir. Küresel iklim değişikliği senaryoları bir gerçek olarak önümüzde duruyor. 1600 mm’lerde olan kişi başı su tüketiminin 1400 mm’lere gerilediği ve bunun 20 yıl içerisinde 1000 mm’ye kadar düşeceği öngörüleri var. Bu öngörülere hazırlıklı olmalıyız. Bunun için de hem tarımda sulama sistemlerimizi basınçlı sulama sistemlerine dönüştürmeliyiz. Özellikle damlama sulama sistemlerini kullanmalıyız. Aşırı su tüketen bitkilerin dönüşümü üzerinde çalışmalar yapmalıyız. Bunun yanında evde de su kullanımımızı hoyratça yapmamalıyız. Maden sahalarını su havzalarında açılmasına izin verilmemesi gerekiyor. Halkın, uzmanların ve bilim insanlarının görüşlerine dikkat edilmelidir. Şu anda yağışlar daha yeni başladı ve bir damla aldık. 10 gün yağış almadığımızda bunun kıymeti kalmayacak. Ne kadar suyumuz olursa olsun artık önümüzde bir gün gelecek suyu bulamayacağımız düşüncesini aklımızdan çıkarmamamız gerekiyor.”
Haber Merkezi