Sayfa Yükleniyor...
Urla’nın gizli kalmış sevimli balıkçı köylerinden biri olan Balıklıova’nın bir yapboz gibi dağın eteklerinden ovalara taşınan hikayesi ve tarihi dikkat çekiyor. Muhtar Akın Yılmaz, Balıklıova’nın bilinmeyenlerini anlattı
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
“Issız tepelerde güneşe bakıp saati tahmin etsem;
Haberim olmasa hiç perşembeden, pazartesiden…”
Urla’nın Balıklıova Köyü’ne girdiğiniz andan itibaren kulaklarınızda Turgut Uyar’ın bu dizeleri yankılanmaya başlıyor. Küçük köy kahvehaneleri, balıkçıları, semt evleri ve denize sıfır olan kafeleri ve restoranlarıyla zamanı durdurmak isteyeceğiniz bir yer olarak Urla merkeze 30 km uzaklıkta olan, bin 38 köy nüfusuna ve 2 bin 38 hane sayısına sahip bir köy Balıklıova. Köyün nüfusunun yaz aylarında 7 bine kadar çıktığı söyleniyor. Tarihin derinliklerinden gelen bu şirin balıkçı köyünü görmeden Urla’yı gezdim demeyin.
Balıklıova’yı bize gezdiren ve aynı zamanda muhtar olan Akın Yılmaz, Balıklıova’nın ve eski köyün hikayelerini bakın nasıl anlatıyor. Köyün antik adının balıklı anlamına gelen Polikne olduğunu söyleyen Yılmaz, Balıklıova’nın çok önceden eski köy adı verilen yerde dağların yamacında bulunduğunu fakat zamanla köyün aşağıya taşındığını ifade etti. Yılmaz, “Eski köy bizim Balıklıova’dan önceki yerleşim bölgemizdi. Burada atölye, kulüp binası dediğimiz yerler vardı. Köyün tüm aktiviteleri atölyede gerçekleştiriliyordu. Düğün, bayram, eğitim gibi şeyler hep burada yapılırdı. Eski köyün ortasında bulunan büyük ve yıkılmış olan bu bina ise Kazım Dirik’in İzmir Valisi olduğu dönemlerde burada yaptırmış olduğu okullardan biridir. Kesin olmamakla birlikte tarihi 1930 yılından önceye dayanıyor. Kulüp binası dediğimiz yer ise köy odası olarak geçerdi yani köyün ileri gelenlerinin oturup toplandığı ve köy hakkında kararlar aldığı bir yer. Bu köy hakkında yanlış bir izlenim ve yanlış bilinen bilgiler var. Burayı eski bir Rum köyü olarak nitelendiriyorlar ancak burada tek bir tane bile Rum yaşamamıştır. Hiçbir şekilde bir Rum evi yoktur. Tamamıyla Balıklıova’nın yerlilerine ait bir köydür” diye konuştu.
NEDEN AŞAĞIYA TAŞINDI?
Köyün buradan aşağıya taşınmasının sebebini ise 1968 yıllarında büyük bir İzmir depremi yaşanmasıyla ilgili olduğunu anlatan Yılmaz, “Eski köyün yukarısında sarp kayalar denilen bir yer var. O kayaların birkaç tanesi deprem sırasında düşmüş ve tekrar düşebilir, heyelan olabilir korkuları sebebiyle insanlar aşağıya yani ovalara doğru inmişler” dedi. “Eski köyün şu anda yıkık dökük bir harabe olmasının tek sebebi garibanlık” diyen Yılmaz, “İnsanlar aşağı taraflara evler yapmışlar ama kiremit almaya parası yok, kereste almaya parası yok bu sebeple buradaki evlerinin malzemelerini söküp aşağıya yaptıkları evlere nakletmişler. Evler hiç sökülmeseydi sapasağlam kalacağına eminim. Bu evleri yıkmadan harabe hale getirmeden ovaya inebilseydik eğer şu anda iki tarafa da hakim olabilirdik” sözlerine yer verdi. Eski köyü tekrar restore etmek istediklerini fakat bunun gerçekleştirilebilmesi için bazı izinlerin alınması gerektiğini fakat buna da kimsenin el atmadığını ifade etti.
BÖRKLÜCE MUSTAFA’DA BURADAYDI
Osmanlı döneminde 14. yüzyılda yüksek miktardaki vergiler ve haksızlıklara karşı çıkarak eşitsizlik ve adaletsizliği kabul etmeyeceğini belirten ve Şeyh Bedrettin’in müritlerinden olan Börklüce Mustafa’nın gösterdikleri bir direniş sırasında burada gerçekleşen bir çarpışmada insanlar tabiri caizse kozalaklar gibi bir araya toplanmışlar. Eski Köy’ün biraz uzağındaki Kozağacı isimli köy çeşmesi de adını bu olaylardan dolayı almış. “Kozağacı Çeşmesi’nin hemen karşısında ise Cehennem Deresi denilen deremiz bulunmakta” diyen Yılmaz, “Burası da yine aynı savaştan kalan bir isim. Rivayetlere göre savaş esnasında burası cehenneme dönerek dereden su yerine kan akmış diyorlar adı da böylece Cehennem Deresi olarak kalmış” diye aktararak köy ile ilgili tarihi bilgileri verdi.
POLİKNE KÖŞKÜ
İzmir’de Hocazade olarak anılan ancak sonradan Üzümcü soyadını alan Hocazade ailesine ait
Polikne Köşkü’de Balıklıova’nın girişinde artık küçük, şirin ve tarihi bir otel olarak hizmet veriyor. Yaklaşık 1,5 yıldır Huriye Karan tarafından işletilen Polikne Köşkü, Hocazade Ailesi’nden sonra Yemişçiler Ailesi’ne miras kalmış. Huriye Karan Polikne Köşkü’nün hikayesini ise şu sözlerle anlatıyor: “Burası 1950 yılından önce yapılmış olan bir köşk. Hocazade Ailesi’nden birisi akciğer rahatsızlığına yakalanmış. Kendisine oksijeni bol olan bir yer olarak burayı tavsiye etmişler. O da buraya taşınarak bu köşkü yaptırmış ve burada yaşamış. Kendi çocuğu olmadığı için burası ölümünden sonra karısının yeğenine miras olarak kalmış. Biz burayı 2002 yılında o yeğenden satın aldık. 2017 yılına kadar kendi evimiz olarak kullandık. 2017’de ise restore ederek herkese açık bir yer haline getirdik.” Balıklıova’nın bir balıkçı köyü olduğunu vurgulayan Karan, “Ben buranın hareketlenmesi için Belediye Başkanımız ile de konuştum. O zamanlar belediye Balıklıova’nın tarihçesini bilmiyormuş. Eşim ile Balıklıova’nın tarihçesi ile ilgili bir broşür hazırlayıp belediyeye götürdük. Buranın üzerinde bir ölü toprağı var. Onun atılması gerekiyor. Bunun için de biraz destek gerekiyor. Köy enstitülerinin misyonunu yüklenen gönüllüler olması gerekiyor. Burası deniziyle ve doğasıyla turizme çok yakışan bir yer” şeklinde konuştu.
Balıklıova’da neler yapılır?
Oldukça sessiz bir yer olan Balıklıova’da denize sıfır bir koyda kafa dinlemek için kitap okuyabilirsiniz.
Denize sıfır olan Garip’in Yeri’nde bol bol taze balık ve deniz ürünleri tüketebilirsiniz.
Eski köye gidip tarihin kalıntıları ve zeytin ağaçları arasında dolaşabilirsiniz.
Eğer bahar aylarında gittiyseniz nergis ve orkide bahçelerinin baş döndürücü kokusuyla vakit geçirebilirsiniz.
Köy içerisinde bisiklet turlarına çıkabilirsiniz.
Köyün dağlarında bulunan alimlerin mezarlarını ziyaret edebilirsiniz. (Köy halkı burada dilenen dileklerin kesinlikle gerçekleştiğini söylüyor.)
Haber Merkezi