Yas sürecini nasıl geçirmeliyiz?
Psikolog Caner Özdemir, hem insan hem de evcil hayvan kayıpları ile nasıl başa çıkmamız gerektiğini anlatarak yas sürecinin yaşanması gereken doğal bir durum olduğunu aktardı
BURCU YANAR/ÖZEL HABER
Son zamanlarda özellikle tüm dünyayı etkileyen Kovid-19 salgını ve diğer doğal afetler başta olmak üzere dünyanın kötü bir gidişat içinde olması hepimizi birtakım olumsuz ruh hallerine ve ölümü yakın çevremizde hissetmemize neden oluyor. Psikolog Caner Özdemir, çevremizde gördüğümüz veya bizzat yaşadığımız kayıplarla nasıl başa çıkmamız gerektiğini anlatarak ağlamak, uykusuzluk ve iştahsızlık gibi durumların vücudun normal tepkileri olduğunu kaydetti.

ÖLÜMÜ KABULLENMEK GEREKİR
Yas terapisi içerisinde ölüm nedir, ölüm duygusu ile başa çıkma, ölümü anlamlandırma, yas gibi kavramların olduğunu vurgulayan Caner Özdemir, farkında olmasak bile hayatımızın büyük bir bölümünün ölümle başa çıkmakla geçtiğini söyleyerek “Koronavirüs ve deprem gibi olayların yaşanması ani bir farkındalığa neden oluyor. Ölüm duygusu ile başa çıkmanın en temel yolu inkar etmek yerine ölümü kabul etmektir. Bu gibi durumlarda hayatta aldığımız tüm zevklerin kısıtlı olduğunu anlarız. Bu durum keyif aldığımız şeylerin tadını da arttırır” dedi. Birçok kanser hastasının kansere yakalanıp iyileştikten sonra ‘İyi ki kanser olmuşum’ dediğini de hatırlatan Özdemir, “Çünkü kanserle ve diğer ölüme yakın hastalıklarla birlikte yaşamak hayatın ne kadar güzel olduğunun farkına varmalarını sağlar. Daha önceden erteledikleri şeyleri yeniden yapmaya başlarlar. Denemedikleri şeyleri denemek isterler. Bu yüzden de ölümle başa çıkmak hayatın içerisinde anı iyi yaşamakla mümkün olabilir” ifadelerine yer verdi.

DEPREM SONRASI BİR VATANDAŞ…
“Kayıp yaşamış olan insanların öncelikle yaslarını tutmaları lazım” diyen Özdemir, “Tek başlarına ağlamaları, o acıyı yaşamaları lazım. Örneğin ben üç gün boyunca deprem alanında depremzedelerle görüşmeler gerçekleştirdim. Orada bir vatandaş yeğenini kaybetmiş. Enkaz aramaları sırasında yeğenini kurtarmak için AFAD ekiplerine yardım ederken o alana aniden milletvekilleri ve gazeteciler gelmiş o kargaşada onlara yardım edemediği için yeğenini kaybetmiş. Bu vatandaş şimdi diyor ki; ‘Kargaşa içerisinde benim yeğenim öldü ama daha sonra canlı olarak çıkartılanlar oldu. Eğer bende orada olsaydım yeğenimi sağ olarak çıkartabilirdim çünkü apartmana hakimdim’. Vatandaşımız burada bir suçluluk duygusu içerisine girmiş bulunuyor. Halbuki tüm bunlar onun dışında gelişen olaylar” şeklinde konuştu. Aniden yaşanan ölümler söz konusu olduğunda sağlıklı bir yas süreci yaşamanın mümkün olmayabildiğini de söyleyen Özdemir, “Uykusuzluk, kabus görme, sürekli bir ağlama hali gibi bedenin verdiği doğal tepkiler söz konusu oluyor. Aslında tüm bunlar çok normal. Çünkü yaşanan anormal duruma karşı vücut bir savunma mekanizması geliştiriyor. Bir bakıma yaşadığımız korku hali de bizi bir bakıma depremden veya diğer şeylerden koruyor. Ona göre önlem alıyoruz. Ona göre kendimizi sınırlıyoruz. Bu da bizi tetikte tutuyor” diye belirtti.
‘ÜZÜLME YENİSİNİ ALIRSIN’ DENİLMEZ!
Özellikle evcil hayvan kaybı sonrası yaşanan yas sürecine de değinen Caner Özdemir, “Evcil hayvanlar kaybedildiğinde de bir sosyal destek oluşuyor. Ancak bu sosyal destek sürecinde bazı hatalar yapılıyor. ‘Üzülme yenisini alırsın’ gibi birtakım laflar ediliyor. O hayvan bir meta değil. Bu durum aslında bizim toplumsal olarak hayvanı nasıl algıladığımızı da gösteriyor. Hayvanı daha çok petshoptan satın alınan bir metaya indirgediğimizde böyle cevaplar verilebiliyor. Nasıl ki çocuğunu kaybetmiş bir insana ‘üzülme yenisini alırsın’ demememiz gerekiyorsa hayvanlar için de bunu söylememeliyiz” diye konuştu.