Yazmak, benim son durağım

Seramik sanatçısı ve aynı zamanda Yazar olan Bahar Yaka, günümüzde yayınlanan edebiyat dergilerini değerlendirerek, içeriklerin zayıf olduğundan ve dönüp dolaşıp tekrarlandığından dert yandı


  • Oluşturulma Tarihi : 28.05.2021 09:17
  • Güncelleme Tarihi : 28.05.2021 09:17
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Yazmak, benim  son durağım

BURCU YANAR - RÖPORTAJ

Glutensiz Tatlar, Diablo’nun Günlüğü, Montaigne Mutfakta Denemeler Tabakta gibi kitapların yazarı ve geçtiğimiz yıllarda yayınlanan Gamlı Baykuş Edebiyat Dergisi’nin yayıncısı Bahar Yaka, yazmaya başlama serüvenini anlattı. Son dönemde Türkiye’de yayınlanan edebiyat dergilerini de değerlendiren Bahar Yaka, içerikleri zayıf bulduğunu söyledi.

Öncelikle sizi tanıyabilir miyiz?

1974 İzmir doğumluyum. İkiz annesiyim. Seramikçiyim. Oldum olası farklı disiplinlerde yer almayı sevmişimdir. Kolay kolay tatmin olmaz bir öğrenme isteğim ve okuma hevesim var. Bu da beni sürekli yeni kapılar açmak için teşvik ediyor. Bilmediğim bir konuyla karşılaştığımda müthiş heyecan duyuyorum ve bu heyecan onu öğreninceye kadar dinmiyor.

Yazmaya ne zaman ve nasıl başladınız?

Edebiyat da böylesi heyecanların peşinde koşarken karşıma çıkan kapılardan biri aslında. Ama en güzeli, edebiyat kapısından içeri girdikten sonra, başka kapıları açmayı heves etmeyişim. Yazmak, benim hayattaki son durağımmış meğer.

Özellikle beslenme, diyet ve deneme üzerine kitaplarınız mevcut. Bu konularsa yazıyor olmanızın özel bir sebebi var mı?

On sekiz yıl önce Çölyak Hastası (buğday, arpa, çavdar gibi tahıllarda bulunan gluten isimli bir maddeye vücut bağışıklık sistemi tarafından verilen anormal yanıt) olduğumu öğrendim ve o günden beri de glutensiz besleniyorum. Önceleri kendim için geliştirdiğim glutensiz tarifleri, diğer Çölyaklılarla paylaşmak istedim ve Türkiye’deki ilk glutensiz unlu mamuller dükkanını açtım. Ancak o dönemdeki toplumsal bilinç şimdiki gibi olmadığı için, ticari varlığımı iki yıl sürdürebildim. Sonra da elimdeki reçeteleri bir sosyal sorumluluk projesi gibi kitaplaştırdım. ‘Glutensiz Tatlar’ benim ilk kitabım. Bu kitap sayesinde tanındım ve çeşitli dergilerde yemek kültürü üzerine köşe yazıları yazmaya başladım ve ‘Gastronot’ adında bir blog oluşturdum. Ancak içten içe kurgu yazmak istiyordum. Bir sonraki projem ise, içinde hem yemek ve mutfak olan, hem de anı-deneme türünde yazılar bulunan bir eser ortaya koymaktı. En sevdiğim denemeci Montaigne’i de yanıma katarak, ‘Montaigne Mutfakta Denemeler Tabakta’ adlı kitabı yayınladım. Oldukça ilginç bir kitap oldu ve çok da sevildi. Bu çalışma benim edebiyata, kurguya geçişim oldu da denebilir. 2018 yılında ise ilk öykü kitabım Diablo’nun Günlüğü yayınlandı ve 2019 Fakir Baykurt Öykü Kitabı Ödülünü aldı. Bu ödül, doğru yolda olduğumu kulağıma fısıldadı ve 2020 yılında ikinci öykü kitabım ‘Tanrıgöz’ yayınlandı.

GAMLI BAYKUŞ’UN KIYMETİ BİLİNMEDİ

2017 yılında yayınlanan ‘Gamlı Baykuş’ Edebiyat ve Sanat Dergisi’nin de kurucususunuz. Fakat en son 2018 yılında basılmış görünüyor. Dergiyi bırakmanızın sebebi nedir?

Ülkemizde yapılan birçok nitelikli iş gibi, Gamlı Baykuş Dergisi’nin de kıymeti bilinmedi maalesef ve bu sebeple sadece bir yıl yayınlanabildi. Benim için çok öğretici ve keyifli bir süreçti, devam etmesini çok isterdim. Şimdi de yine alanının önde gelen edebiyat dergilerinden olan Edebiyatist’in yazı işlerinden sorumluyum. Kopamadım dergicilikten.

Pandemi döneminden sonra ne gibi çalışmalar yürütmeyi düşünüyorsunuz?

Aslında biz dergi ve yayınevi olarak salgın sürecini çok verimli geçirdik. Dergi açısından daha nitelikli içerik üretmeye çalıştık ve sanırım başardık. Birkaç yıldır devam eden yaratıcı yazarlık atölyemizi, bu süreçte de çevirim içi olarak devam ettirdik ve tüm Türkiye’den katılımcılarımızla ailemizi daha da genişlettik. Böylesi verimli geçen salgın sürecinden sonra, yepyeni kitap ve atölye projelerimizle sevenlerimizi mutlu etmeye devam edeceğiz.

Bu dönem yaratıcılığınıza ne gibi etkilerde bulundu?

Normalde de evde vakit geçirmeyi seven ve evden çalışmayı tercih eden biri olarak, süreçten olumsuz etkilenmediğim gibi, okumaya daha çok vakit ayırabildiğim için mutluyum. Yaratıcılığımı besleyen unsurlar; filmler, kitaplar, insanlar, kısaca gerçek hayata dair her şey olduğu için herhangi bir sorun yaşamıyorum. Ellerim tutup, gözlerim gördüğü sürece yazmaya devam...

Günümüzde yayınlanan edebiyat dergilerini nasıl buluyorsunuz?

Zayıf içerikler, dönüp dolaşıp aynı sözleri tekrarlayan dosya yazıları, eş dost mutlu etmek için yer verilmiş öyküler, şiirler... İşte biz bunların hiçbirini yapmıyoruz dergimizde ve sanırım en büyük farkımız da bu.

Okuyucularınıza neler iletmek istersiniz?

Okuyucular bizim en kıymetlimiz. Öykülerimle ilgili onlardan gelen en ufak bir yorum benim için ömre bedel. Özellikle kitaplarımı okuyup bana sosyal medyadan ulaşmaları ayaklarımı yerden kesiyor.

Eklemek ve dikkat çekmek istediğiniz başka bir nokta var mıdır?

Zaman zaman kitap ve dergi fiyatlarının yüksekliğinden şikayet edenlere rast geliyorum. Bir kitabın ya da derginin, okuyucunun eline ulaşana kadar geçirdiği evreler, verilen emekler ve içinde sunulan dünyalar düşünüldüğünde, zararlı pek çok alışkanlık için ödenen bedellerin yanında hiç de yüksek olmadığını göreceklerdir.

Haber Merkezi