- Gündem
- 26.06.2025 21:08
Gönüllülerden oluşan 360 Derece Araştırma Grubu, denizcilik tarihine meydan okuyor. Grup, Urla’da çadırdan kurdukları tersanede binlerce yıllık gemi ve teknelere tekrar hayat veriyor, denizcilik tarihine ışık tutuyor
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
360 Derece Araştırma Grubu tarafından İzmir’in Urla İlçesi’nde kurulan çadırda denizcilik tarihinde birçok medeniyeti taşıyan, denizlerde birçok olaya tanıklık etmiş gemi ve tekneler tekrar vücut buluyor. 360 Derece Araştırma Grubu, binlerce yıl önce var olan ve günümüzde sadece tarih kitaplarında yer alan bu gemi ve tekneleri tekrar üretip denizle buluşturuyor. 360 Derece Araştırma Grubu gönüllülerinin elleriyle hayat bulan gemi ve tekneler, yine grubun gönüllü üyeleri tarafından yelkenlerini açarak denizciliğin tarihi yolculuğuna çıkıyor. Grup üyeleri, yolculuk sırasında binlerce yıl önce denizcilerin yaşadığı zorlukları, denizle mücadelelerini de deneyimliyor. Urla’daki gemi üretim çadırında bir araya geldiğimiz, grubun kurucuları Mualla-Osman Erkurt çifti, 360 Derece Araştırma Grubu’nun kuruluş amacını, çalışmalarını, toplamda yıllarca süren denizlerdeki gemi yolculukları sırasında yaşadıkları deneyimlerini anlattı. Öte yandan 360 Derece Araştırma Grubu’nun ismi, İzmir Körfezi’nde 17’nci yüzyıldan 1900’lü yıllara kadar kullanılan ve kentin simgesi haline gelen ‘İzmir Kayıkları’ projesiyle çok sık gündeme geldi. Yaptıkları gemilerle çıktıkları deniz yolculuklarında gelecek kuşaklara ışık tuttuklarını belirten Erkurt çifti, ürettikleri gemilerde tarihsel sıralamaya dikkat ettiklerini vurguladı. Binlerce yıllık denizcileri anlamak ve denizciliğin tarihine ışık tutmak için İzmir’in kayıkları başta olmak üzere birçok projeyi hayata geçirdiklerini belirten Erkurt çifti, Foça’dan Marsilya’ya, İstanbul’dan Kıbrıs’a birçok deniz yolculuğu deneyimi yaşadıklarını dile getirdi. Erkurt çifti, hayata geçirdikleri projeleri ise şu şekilde sıraladı: “Uluburun reanimasyon projesi, Uluburun Almanya sergisi, Kaş, sualtı arkeopark projesi, Kordelyo’dan Pasaport’a İzmir kayıkları projesi, Soğuk sularda Osmanlı izleri projesi, denizciliğin geliştirilmesi ve yapay resif projesi, Kiklad Kayıkları projeleri.”
BELGESELLER ÇEKİLİYOR
360 Derece Araştırma Grubu’nu anlatan Mualla Erkurt, derneğin birçok çalışmasının ulusal ve uluslar arası arenalarda makale olarak okutulup, belgesel olarak da filmlerinin çekildiğini söyledi. Erkurt, “Çeşitli mesleklere mensup tarih ve deniz gönüllülerinden oluşan dernek, 2004 yılında İzmir-Urla’da kurulmuştur. Derneğimiz, özellikle deniz tarihi araştırmaları konusunda çalışmaktadır. Ülkemizin tarih zenginliğini yurt içinde ve yurt dışında interaktif projelerle tanıtmak ve bu yönde, sergi, belgesel, yeniden canlandırma, yayın ve sempozyum gibi etkinlikleri düzenlemek ve yürütmek ana amacımızdır. Derneğimiz, bu etkinliklerini ‘Deniz Arkeolojisi ve Deneysel Arkeoloji’ başlığı altında sunmaktadır. Bu güne kadar gerçekleştirilen ulusal ve uluslararası projeler birçok sempozyum, panel ve konferanslarda sunulmuştur ve sunulmaya devam etmektedir. Araştırmalarımızla ilgili makaleler yayınlamış, yerli ve yabancı televizyon kanallarıyla belgesel filmler çekilmiştir” diye konuştu.
GELECEK KUŞAKLARA IŞIK TUTUYORUZ
360 Derece Araştırma Grubu’nun amacını da paylaşan Erkurt, kendileri için denizciliğin bir tutku olduğunu dile getirdi. Erkurt çifti, “Tarih ve arkeoloji bizler için çok önemli. Deniz deseniz tam bir tutku. Bu iki merak bir araya gelince, bir de Anadolu ve onu çevreleyen denizlerin sahibi iseniz, yapacak o kadar çok iş var ki. Hayatımızı idame ettirmek için yaptığımız işlerin dışında, gelecek kuşaklara ışık tutacak, bilime ve insanlığa belki de yeni bir bilgi kazandıracak işler yapmalıyız, diye düşündük. Bir araya geldik ve bu amaçla adımızı 360 Derece Tarih Araştırmaları Derneği koyduk. Çalıştığımız konulara tüm yönleriyle bakabilmek ana prensibimiz. İzmir-Urla’da, konuşmaktan öteye üretmeye, konuştuklarımızı elle tutulur hale getirmeye başladık. Her geçen gün artan sayıda gönüllü ile çalışıyoruz. Birçok meslekten arkadaşımız var” dedi.
TARİHSEL SIRALAMAYI TAKİP EDİYORUZ
Ürettikleri gemi ve kayıkları ilk olarak Urla’da kurdukları çalışma alanında sergilediklerini söyleyen Erkurt, bugüne kadar yıllar süren yolculuklar gerçekleştirdiklerini vurguladı. Erkurt çifti, “Urla İskele’de bir çalışma alanımız var projeleri orada üretiyor ve sergiliyoruz. Projelerimizde tarihsel bir sıralama takip ediyoruz. En eskiden başladık. Dünyanın en eski açık deniz teknesi olarak bilinen Uluburun batığından yola çıkarak bir Uluburun II isimli reanimasyon yaptık. Bunu MÖ 600’lerde İon Koloni hareketini anlatan Kybele adını verdiğimiz tipolojide, Bireme adıyla bilinen bir tekne izledi. Yine MÖ 600’lerde kullanılan bir kargo teknesi yaptık. Orta Ege’de yer alan Kiklad Adalarına ait bir tekne olan ve tipolojide ‘Dikişli’ olarak adlandırılan teknelerden 3 adet yaptık. Bu projeyi Ankara Üniversitesiyle beraber yaptık. İzmir Kayıkları, Roma Liman Kayıkları, Saz Tekne, Pamukkale Üniversitesiyle ‘Kütük Tekne’ ve en son projemiz Fenike Teknesi. Son teknemiz Fenike (2018 Kasım ayında bitti) hariç diğer teknelerle birçok yolculuk yaptık. Karadeniz hariç tüm denizlerimizde uzun süren yolculuklar yaptık. Uluburun II teknemizle İzmir’den yola çıkarak Çanakkale-İstanbul- Marmaris-Kıbrıs-Anamur-Alanya-Kaş-Bodrum-Alaçatı-İstanbul-İzmir rotalarında 5 sene süren 3000 deniz mili yol yaptık. Kybele teknemizle ‘Foça-Marsilya Tarihe Yolculuk’ projesi kapsamında Marsilya’ya gittik” ifadelerini kullandı.
YILLARCA SÜREN DENİZ TARİHİ YOLCULUĞU
Ürettikleri tarihi kayıklarla çıktıkları tarihi yolculukların toplamda yıllarca sürdüğünü belirten Erkurt çiftçi, yolculuklar sırasında yaşadıkları duygularını paylaştı. Erkurt çifti, “Uluburun II ile 3 bin deniz mili ve 5 seneye yakın süren yolculuklarımız oldu. Bu yolculukta birçok konu ile ilgili araştırma ve deneyler yaptık. MÖ 1300’lerde kullanılan bu tekneler (harita ve pusulanın olmadığı dönemler) antik navigasyonla yani, yıldızlar, güneş ve rüzgar referanslarıyla yönlerini bulunuyor. Çift dümenli, çift serenli ve çok ağır yelkenleri var. Makara yok. Akıntılar, limanlar, demirleme çok önemli. Bizde bu konularda araştırma başlıkları oluşturduk ve uyguladık. Birçok sonuç elde ettik. Foça’dan Marsilya’ya ilk yolculuğumuz 54 gün sürdü. Toplamda 3 sene süren yolculuklarda araştırmalara devam ettik. İzmir kayıkları ile İzmir Körfezi’nde birçok yarış ve önemli günlerde gösteri seyirleri yapıldı. Bir İzmir kayığını 2005 yılında Marmaris’te yapılan ‘Uluslararası Denizcilik Festivali’ne götürdük. Açılışta ‘Çakabeyin Ateşini’ taşıdı. Yine bir İzmir kayığını İstanbul’a Rahmi Koç Müzesi’ne götürdük. Marsilya’ya giderken yine bir İzmir kayığını götürdük ve Fransa’nın denizcilik merkezine hediye ettik. Bu yolculuklar bizler için çok heyecanlı, çok güzel ve unutulmaz yolculuklar. Düşünsenize, 3 bin 300 yıl önce kullanılan bir tekneyi yeniden yapıp mümkün olduğunca aynı rotalarda yolcuklar yapıyorsunuz. Bu o kadar özel bir durum ki. Eski denizcileri anlamaya çalışıyoruz. Harita, pusula, makina ve hiçbir modern malzemenin bulunmadığı zamanları düşünüp ve yaşayıp ne yapıyorlardı diyoruz” şeklinde konuştu.
FOÇA’DAN MARSİLYA’YA
İzmir-Foça-Marsilya’ya 2 aylık süren bir tarihe yolculuk projesi ile neyi amaçladıklarını da açıklayan Erkurt, “MÖ. 600 yıllarında Batı Anadolu’da yer alan 12 İon Kentinin en önemlileri Symrna ve Phokaia’dır. Phokaialılar, Akdeniz’de birçok koloni kurmuştur. Sadece koloni kurmakla kalmamış, her türlü bilgisini ve kültürünü de Akdeniz’e, yani bugünkü Avrupa’ya taşımıştır. Bu kolonilerde en önemlisi Marsilya’dır. Akdeniz’in tarihsel ve günümüze kadar gelmiş olan bilgilerle Ege’nin ve Anadolu’nun Akdeniz ve bugünkü Avrupa’nın oluşmasındaki etkisini tekrar anlatmak projenin temel amacıdır. Bu amaçla döneme ait bir gemi inşa ederek ve antik rota takip edilerek bu tarihi olayı gerçekleştirmek istedik. Yunanistan, İtalya ve Fransa da uğradığımız 22 limanda hem projenin hem de ülkemizin zengin tarih ve arkeolojisini anlatmış olduk” değerlendirmesinde bulundu.
DÜNYADA BAŞKA YOK!
Bu tür araştırmaları dünyada başka kimsenin yapmadığını da belirten Erkurt, “Bizler gibi 15 senedir (bu sene derneğimizin 15. senesi) hemen hemen aynı ekiple ve sürekli deniz projeleri yapan bir gurup maalesef yok. Keşke olsa. Teknelerimiz alıp anlarda yolculuklara çıksalar ne güzel olur. Daha çok bilgi ediniriz. Deniz projeleri yapılıyor ama bir proje üzerinden başlıyor ve bitiyor. Süreklilik yok” dedi.
ÇALIŞMALARIMIZI DEĞERLİ BULUYORLAR
Saz tekneleri ile ilgili projelerinden bahseden Erkurt, “Eski Mısır’da gördüğümüz saz tekneler aslında dünyanın çeşitli yerlerinde yapılıyordu. Norveçli antropolog Thor Heyerdahl 1947 yılında Kon-Tiki adını verdiği saz tekneyle sadece yelken ve dümen kullanarak Pasifik Okyanusunu geçti. Bu geçiş aslında kıtalar arası ilişkinin çok eskilere dayandığını kanıtlayan bir geçişti. Bizler de saz demetlerini bir araya getirerek yapılan, aslında bir sal olan bu tekne ile çok uzaklara gidemedik ama bu konuda da değerli bir deneyim elde ettik. Magrib’den İzmir’e Seferad hikayesi ise bu sırada olan projemiz. Osmanlı İmparatorluğunun 1493 de İspanya’dan kovulan Musevi ve Müslümanları deniz yoluyla taşınmasını anlatan bir proje. Önümüzdeki yıllarda gerçekleştireceğiz umarım. Gerçekleştirdiğiniz bu projelerinize yurtdışında birçok sempozyuma panele katıldık. Konferanslar verdik. Çalışmalarımızı önemli ve değerli buluyorlar” açıklamasında bulundu.
Afyonkarahisar'ın haşhaş tarlaları çiçeklendi
İzmir'de tünel inşaatı evin duvarı yıktı