Yemek mi yiyoruz yoksa duygularımızı mı?

İnsanın yaşamayı istemediği duygulardan kaçmak için birçok yol kullandığını belirten Psikolog Fatma Nur İbaoğlu Zahnd, yemek, alkol, internet gibi yolların ne kadar sıklıkta kullanıldığına bağlı olarak bağımlılığa dönüşebileceğini söyledi


  • Oluşturulma Tarihi : 30.01.2017 09:10
  • Güncelleme Tarihi : 30.01.2017 09:10
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Yemek mi yiyoruz yoksa duygularımızı mı? haberinin görseli

NİLGÜN TAZE - ÖZEL HABER

Alkol, sigara, uyuşturucu, internet, alışveriş, cinsellik, ilişkiler, iş, spor ve tabi yemek.  Eğer bunlardan herhangi birini istemediğimiz duygulardan ‘kaçış’ için kullanıyorsak alarm çanları çalıyor ve bir yerlerde frene basmamız gerekiyor demektir. Psikolog Nur İbaoğlu Zahnd ‘kaçış için yeme’nin insana verdiği zararları gözler önüne sererek insanı olumsuz hissettiren duygulardan kaçmanın yolunun yemekten geçmediğini söylüyor.

Yemek yemenin insanın en temel içgüdüsü olan hayatta kalmanın birincil yolu olduğunu söyleyen Psikolog Nur İbaoğlu Zahnd, “Anne karnında beslenmeye başlayan insan doğduktan sonra aidiyet duygusu, sevilme, önemsenme, şefkat, değerlilik duyguları gibi manevi anlamlar ile yüklenir. Bir bebek için beslenme yaşamda kalma savaşında en önemli unsurdur. Dolayısı ile yetişkin olduğumuzda da stresten, sıkıntıdan, üzüntüden, kızgınlıktan, hayal kırıklığından dolayı yemek yemeye başlarız. Çünkü yiyerek o içimizde eksik olan ‘sevgi’ duygusuna kavuşmaya çalışırız. Halbuki tam tersi olarak ihtiyaç dışı fazla yemek bizi sevgi hissinden daha da fazla uzaklaştırır” dedi.

İÇİMİZDEKİ BOŞLUK

İnsanın içindeki boşluğu doldurabilmek için kendisine aşırı yeme alışkanlığı kazandırmasının kendini yıkıcı bir eylem olduğunu ifade eden Zahnd, şunları söyledi: “İstediğimiz kadar yiyelim o boşluk hiçbir zaman dolmaz. Hayattan, yaşamdan, kızgınlık duyduğumuz kişilerden, sevgilimizden, kocamızdan hatta bazen çocuklarımızdan intikam alırcasına yeriz. İçimizdeki boşluğu doldurmak istercesine yeriz. Ancak istediğimiz kadar yiyelim o boşluk hiçbir zaman dolmaz. Ve biz yemeye devam ederiz. Diyetisyenlere gideriz, rejimler yaparız, dengede kalmaya çalışırız. Kilo veririz ve bir süre kendimizi iyi hissederiz. Ancak duygusal dünyamızda yeterince tamir yapmamışsak o kiloları hatta belki de daha fazlasını geri alırız.”

KEYİFLE YE KEYİFLE YAŞA

İnsana asıl kilo aldıranın yemekler değil olaylara bakışı açısı olduğu bilgisini veren Zahnd, “Yaşamımızdaki olaylara karşı sağlıksız tutumlar besliyorsak ve o olayları hazmedemiyorsak kilo alırız. Aslında ne yediğimiz değil olaylar ve bizde yarattığı duygularla başa çıkış tarzımız belirler kilolarımızı. Yani ne yediğimizden çok nasıl yediğimiz. Peki ne yapalım? Ne yersek yiyelim keyifle yiyelim. Suçluluk duygusu ve kaygı ile yediğimiz şey kalorisi az da olsa, kalorisi çok olup rahatlık ve keyiflikle yediğimiz şeyden daha az kilo aldırır. Hissettiğimiz duygu ne kadar olumsuz ise, yemek için seçtiğimiz şey de sağlığımıza o kadar zararlı olan şeydir böyle anlarda. Yani aslında ‘iyileşmek’ yerine ‘kötüleşmek’ için yemiş oluruz” açıklamasını yaptı.

YEMEK ÇÖZÜM DEĞİLDİR

Yemek yemeden önce insanın kendisine ‘Bu dünyada en iyi şekilde korumam gereken kendime, bedenime zarar veren istemediğim duygulardan ne kadar kaçabiliyorum? Ve şu an bunu yemezsem, daha faydalı ne yapabilirim?’ gibi sorular yöneltmesi gerektiğini söyleyen Zahnd, “Bunun için siz siz olun, ağzınıza bir şey atarken, önce o şeyin gerçekte ne olduğuna iyice bir bakın. Yediğiniz gerçek bir besin mi? Yoksa sizi beslemek yerine ruhunuzu kurutacak duygularınız mı? Kendinize şu soruları sorun: Hangi duygudan kaçıyorum şu an? İçinde bulunduğum şu an, yemek yerine ne yaparsam o duygunun bendeki etkisi azalır? Bu yediğim kendimi daha ‘iyi’ hissetmemi mi sağlayacak daha ‘kötü’ mü? Şu an birine zarar vermek istiyorum, öfkeliyim, peki bu öfkeyi kendime yöneltmek istiyor muyum? Birinin bana haksızlık yaptığını düşünüyorum, peki ben yiyerek ‘kendime haksızlık yapmak’ istiyor muyum? İhanete uğradım diyelim. Yiyerek ben de ‘kendime ihanet’ mi etmek istiyorum? Bu soruları kendinize sorar ve bunu bir alışkanlık haline getirirseniz inanın iştahınız kaçacaktır. Çünkü hiçbir canlı bu dünyada kendisine bilinçli olarak zarar vermek istemez. Duygusal karmaşa anlarında elinizin yemeğe gitmesini sağlayan iştahınız veya mideniz değil ruhunuzdur ve ruhtan kaçış yoktur. Aksine ruh bizim en değerli sığınağımızdır. Büyük bir güvenle ona sığının. Ona sığınırsanız inanın bu hayatta hiç aç kalmazsınız” şeklinde konuştu.