Sayfa Yükleniyor...
ABD ve Çin ekseninde iki kutuplu yeni bir dünya düzeninin kurulmasına yönelik gelişmelerin yaşandığına dikkat çeken Adnan Yıldırım, Çin’in Bir Kuşak Bir Yol’ girişimine vurgu yaptı
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
20’nci yüzyılın ikinci yarısında (1947- 1991 arası) ideolojik ve jeopolitik nedenlerle ABD-Sovyetler Birliği ekseninde yaşanan ve bütün dünyayı etkileyen soğuk savaş döneminin Doğu-Batı kutuplaşması, başka bir versiyonuyla yeniden mi gelişiyor? sorusunu soran Ekonomi Bakan Yardımcısı ve Türk EximBank eski genel müdürü Adnan Yıldırım, yeni dünya düzeniyle ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu. Yıldırım, “Bugün dünya ticaretinde ve teknolojide yeni gelişmelerin yol açtığı Doğu-Batı ayrışması, kutup liderleri ABD-Çin ekseninde diğer ülkelerin iki taraftan birine daha yakın durmaları sonucunu doğuracak ilişkilerin kurulmasına ve anlaşmalar yapılmasına neden olmaktadır. Her ne kadar Çin ve Rusya liderleri zaman zaman Doğu-Batı kutuplaşması trendi karşıtı uyarılarda bulunsalar da içinde bulunduğumuz süreçte yaşananlara bakılınca, iki ya da iki buçuk kutuplu yeni bir dünya düzeni kuruluyor diyebileceğimiz gelişmeler olmaktadır” dedi.
‘BİR KUŞAK BİR YOL’ ETKİSİ!
‘Çin’in Bir Kuşak Bir Yol’ girişimiyle projelerini ilerlettiğine vurgu yapan Yıldırım, “Kutuplaşmanın Doğu ayağının lideri Çin, küresel ticaretin yönünü ve coğrafi ağırlığını değiştirme iddiası ile ‘Bir Kuşak Bir Yol’ girişimi kapsamındaki projelerini ilerletmektedir. Bu girişim güzergahında yer alan yatırımlarda doğrudan ya da dolaylı yer alan ülkelerin çoğunluğunun Çin’e yakınlaştığını, bu ülkelerin ticari ilişkilerinde giderek Çin’in daha fazla yer aldığını görmekteyiz. Aynı zamanda ekonomik ortaklık & iş birliği anlaşmalarının sayısını da artıran Çin, kapitalist batı blokunun uzaklaştığı yöntemlerle yol almakta, kendi arz güvenliğini sağlamaya çalışmaktadır. Yapılan anlaşmalarla “bütün yolların Çin’e (batının söylemiyle Cathay’a) çıkması” hedeflenmekte, serbest ticaret anlaşmaları, gümrük vergisi oranlarının düşürülmesi, vergi teşvikleri gibi enstrümanların tamamı kullanılmaktadır. Kutuplaşmanın emareleri, başta Afrika coğrafyası ile bir kuşak bir yol güzergahındaki ülkelerde yapılan altyapı yatırımları, limanlar, özel ekonomi bölgeleri ve ikili finansman anlaşmalarında belirgin bir şekilde görülmektedir” ifadelerine yer verdi.
TEKNOLOJİYİ KONTROL EDEN GÜÇLÜ OLUR!
Teknolojik gelişmelerin hangi ülke veya ülkelerin kontrolünde olacağının ciddi anlamda önem kazandığını da belirten Yıldırım, “Hayatımızın her alanına giren teknoloji, pandemi döneminde daha yoğun kullanılan dijital enstrümanlar, dijital iletişim, dijital paralarla dünya hızla değişmekte; özetle dijital bir çağa girmiş bulunmaktayız. Akıllı telefonlardaki bankacılık uygulamaları; klima, kamera gibi ev içi uygulamalar; şoförsüz araç, havacılık, uzay araçları, uzayda yaşam, savunma sanayii, hızlı ve güçlü data transferi gibi alanlardaki hızlı gelişmelerin ülkelere neler kazandıracağı ve hangi ülkenin (ülkelerin) kontrolünde olacağı konuları önem kazanmıştır. Teknolojik gelişmelerde önde giden ve doğal olarak kontrol eden taraf, kutuplaşmanın da güçlü tarafı olacaktır” değerlendirmesinde bulundu.
GÜVENLİK KAVRAMI DEĞİŞTİ!
Günümüzde artık güvenlik kavramının sadece ulusal güvenlik olarak ele alınmaması gerektiğine de vurgu yapan Yıldırım, “Güvenlik kavramı günümüzde, sadece ulusal güvenlik olarak değil, ticaretin, lojistiğin, malların ve hizmetlerin güvenliği, bulaşıcı hastalıklara karşı korunma ile jeopolitik konuların da içinde bulunduğu daha geniş çerçevede değerlendirilmektedir. Jeopolitik konulardaki gelişmelerle ilgili olarak, bizim coğrafyamızda; Afganistan, Güney Çin Denizi, Tayvan, Hong Kong ve bazı Latin Amerika ülkelerinde yaşananların hepsinde Doğu-Batı kutuplaşmasının yansımalarını görebiliriz” diye konuştu.
Haber Merkezi