YEP; ekonomik gerçeklerle yüzleşiyor

Yeni Ekonomi Programı hakkında konuşan İzmir Ekonomi Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof.Dr. Coşkun Küçüközmen, iktidarın ekonomik gerçeklerle yüzleşmeye başlaması şeklinde yorumlanabileceğini ve bunun iyiye işaret olduğunu belirtti


  • Oluşturulma Tarihi : 01.10.2020 08:40
  • Güncelleme Tarihi : 01.10.2020 08:40
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
YEP; ekonomik gerçeklerle yüzleşiyor haberinin görseli

ÖZKAN PEKÇALIŞKAN-ÖZEL HABER
İzmir Ekonomi Üniversitesi (İEÜ) İşletme Fakültesi Uluslararası Ticaret ve Finansman Bölümü Öğretim Üyesi Prof.Dr. Coşkun Küçüközmen Hazine ve Maliye Bakanı Berat Albayrak’ın açıkladığı Yeni Ekonomi Programını (YEP) değerlendirdi. Prof.Dr. Coşkun Küçüközmen,  YEP’e karşı farklı bir bakış açısı olduğunu belirterek, “Bu ekonomik programı yüzde yüz farz kabul ederek uymak ya da bak işte tutturdu ya da tutturamadı gibi şeylerin peşinden koşmak yerine bugün bu programa bir şekilde yapıcı eleştiri yaparak destek vermek gerekiyor. Çünkü şu anda dünya kritik bir sınavdan geçiyor. Koronavirüsün ilk günlerinde kendilerine virüs bulaşmayanlar önce ekonomi sonra sağlık diyordu, sonra önce sağlık sonra ekonomi demeye başladılar, sonra hem sağlık hem ekonomi denmeye başlandı, şimdi de ölüm sayıları artıp ikinci dalga geldikçe sağlık deniyor ve ekonomi ikinci plana atılıyor. Uluslararası Para Fonu (IMF) Başkanı Georgieva, geçtiğimiz günlerde açıklama yaparak koronavirüsten dolayı dünya ekonomileri için 12 trilyon ABD doları maliyet çıkabilir dedi. Herkesin kötüye gittiği bir ortamda işleri çok kötü göstermek ya da daha kötü gösterip felaket çığırtkanlığı yapmak da çok sakıncalıdır. Hiçbir şey yok her şey güllük gülistanlık demek de sakıncalıdır. O zaman bu programı ben iktidar ekonomik gerçeklerle yüzleşmeye başladı şeklinde yorumluyorum. Bu bence iyiye işarettir” dedi.



İSTİHDAMIN SÜREKLİLİĞİ VURGUSU
YEP’te en önemli noktanın istihdamın sürekliliği olduğuna dikkat çeken Prof.Dr. Küçüközmen, “Bakan Berat Albayrak da onu söyledi. İnsanların işsiz kalmasından daha kötü ne olabilir bu dönemde? Şu anda insanların hem paraya hem da yaşamaya ihtiyaçları var. Piyasada işsiz kalınca kimse size iş vermez. Koronavirüsten dolayı insanlar birbirinden vebalıdan kaçar gibi kaçıyorlar. Pandemi sürecinde hükümet bu noktada neler yaptı diye bakacak olursak ne kadar gücü varsa onu yaptı. Kısa çalışma ödeneği, pandemi destek yardımı, vergi ve prim borçlarının ötelenmesi gibi destekleri uyguladı. Ancak ötelemede şöyle bir durum çıktı. Kovid-19’un ne zaman biteceği belli olmadığı için ötelenen borçların vadesi gelince insanlar yine ödeyemeyecekler. O zaman bir daha öteleme yapmanız gerekecek. O zaman öteleye öteleye nereye kadar gideceksiniz” diye konuştu.



RİSKLERİ NASIL ELE ALACAĞIZ?
YEP’te üç tane meydan okumanın yeni dengeleme, yeni normal ve yeni ekonomi olarak belirlendiğini belirten Prof.Dr. Küçüközmen, “YEP’teki meydan okuma bizim maruz kaldığımız riskleri nasıl ele alacağımıza dair yaklaşımdır. Yeni ekonomik dengelemede makro ekonomik dengede finansal istikrar var. Makro ekonomik dengede kasıt bir takım göstergelerin kontrol altında olmasıdır. Bunlar Gayri Safi Yurtiçi Hasıla’da (GSYİH) büyüme, işsizliği azaltma çabaları, döviz kurlarının kontrol altında olması, cari açığın kontrol edilebilir seviyede olması, faiz oranları gibi göstergelerdir. Finansal istikrarda ise bankaların sıkıntıya düşmemesi, finansal sistemde kimsenin ödemeler sistemi içinde sıkıntıya düşmemesi, bankaların ekonominin büyümesi ve canlanması için kredi verme mekanizmasının çalışması, vatandaşların tasarruflarını Türk lirası faizlerde değerlendirmesi, dolarizasyonun olmaması, reel getirinin enflasyonun altında kalmamasını sayabiliriz” şeklinde konuştu.



DİJİTAL DÖNÜŞÜMÜ TAM ANLAYAMADIK
Yeni normalde de e-hizmetlerin yaygınlaştırılmasının önemli olduğuna vurgu yapan Prof.Dr. Küçüközmen, “Oturduğumuz yerden hizmetleri yapabilmek, kuyruğa girmeden işlerimizi halledebilmek korona günlerinde önemli bir gelişmedir. Yeni finansal çözümlerin üretilmesi tamamen borç-alacak ilişkisi, mevduat-kredi ilişkisi ve bankaların tamamen sağlıklı bir şekilde kredi arzı yapması yani sistemin kredi kullananlarında efektif bir şekilde kullanmasıdır. Arkasından da bunların zamanında geriye ödenmesidir. Aksi takdirde herkes sıkıntı yaşar. Programda yeni çalışma modelleri oluşturulmasından da şunu anlıyorum. Paylaşım ekonomisi ile farklı çalışma modelleri var. Evden çalışabilen evden çalışabilir. Bir kişi birden fazla iş kolunda da çalışabilir. Bu tamamen kişinin yeteneklerine göre değişebilir. Bir de dijital dönüşüme hız kazandırılması konusu var. Dijital dönüşüm herkesin çok iyi anladığını zannettiği ama kavram karmaşasına yol açan bir durum. Elindeki her şeyi dijitalleştirdiğin zaman dijital dönüşüm görünüşte oluyor ama bu size nasıl bir fayda sağlıyor? Para kazanıp, kar elde ediyor musunuz? Devlet dairelerinde her şeyin çıktısı dijitalden alınıyor. Bir şeyin çıktısı alınınca kağıt harcıyorsunuz. Dijitalde saklayacaksınız ama siber saldırı olur diye çıktı almaya devam ediyorsunuz. Önleminizi alamamışsanız o zaman dijital dönüşümü tam anlayamamışsınız demektir” ifadelerini kullandı.
İSTİHDAM HERKESİN SORUNU
Yenilikçi ve yüksek katma değerli üretim konusunda da örnekler veren Prof.Dr. Küçüközmen sözlerini şöyle sürdürdü: “Tarlada yazın en bol mevsiminde 15 ton domatesi kilosu bir TL’den 15 bin TL’ye alabilirdik. Bir tane İphone telefonun fiyatı şu anda 15 bin TL’ye geldi. Bir kamyon domates bir tane Iphone’a eşdeğer hale geldi. Peki, bir kamyonun içine kaç tane İphone yükleyebiliriz. On binlerce Iphone yükleyebiliriz. Neredeyse bir ülkenin GSYİH’sı kadar para edebilir. Peki, yurtdışına cebinizde en fazla on bin dolar çıkartabilirsiniz. Cebinizde bitcoin cüzdanı varsa milyar dolar bile çıkartabilirsiniz. Yenilikçi ve yüksek katma değerli üretimde Iphone’un maliyeti iki yüz dolardır.  Geri kalan para ABD’nin cebine net kar olarak alıyor. Çünkü gücü yazılımdan geliyor. Üretim ve ihracata dayalı büyümeyi nasıl yapacağız? Türkiye genç ve çalışmaya hazır nüfusu olabilir ama bu gençlerin niteliği nedir? Bize gereken; nükleer reaktörde çalışabilen, yazılım üretebilen nitelikli genç çalışanlardır. Hizmetler sektörü ve turizmde pek bir toparlanma olmadı. Büyüme rakamlarını da makul sayabiliriz. İstihdam şu anda herkesin en büyük sorunudur. Özellikle istihdam ve fiyat istikrarı konusu ve cari işlemler dengesi çok önemlidir. Bugün birçok ülkede aynı şekilde dış açık verecektir. Fazla veren ülkelere baktığınızda ise onları da görmek lazım.”
TÜRKİYE BAŞKA TARAFLARA BAKMALI
Doğu Akdeniz ve Karadeniz’de petrol ve doğal gaz aranması konusunun teknik bir konu olduğunu belirten Prof.Dr. Küçüközmen, “Bu herkesin konuşabileceği bir konu değil. Doğalgazı bulduk ama ne zaman çıkaracağız, çıkarma maliyeti ne olacak, nerede depolanacak, hangi kanallarla dağıtımı yapılacak, sıvılaştırıp LNG haline dönüştürmek ne kadara mal olacak? Diğer ülkelerle yapılan uzun vadeli doğalgaz anlaşmaları ne olacak? Bu teknik bir konudur. Bu konuda hayatında en ufak bir şey okumamış olanlar bile uzman gibi konuşuyorlar. Bu noktada halkın moral ve motivasyonunun eksikliğini tamamlamak için hamleler yapılıyor. Şu noktada insanların beklediği en önemli şey ümittir. Jepolitik risklerle de senelerdir yaşıyoruz ve bu durumu artık kanıksadık. Kısa vadede bir takım iniş çıkışlar olmasına rağmen kurlar üzerindeki hareketlilik, altına koşma durumları orta vadede çözümlenebilecek şeylerdir. Türkiye’nin bugün jeopolitik risklere bakışı başka taraflara bakması ile de aşılabilir. Asya’da Çin ve Rusya ekseni bizim için önemli bir eksendir. Bugün Türkiye’nin Orta Asya’da tarihsel ve kültürel bir nüfusu var. Çin’in Kuşak ve Yol inisiyatifi de bence asrın projesidir. Türkiye burada orta kuşakta en önemli oyuncusudur. Kuşak ve Yol inisiyatifi Türkiye olmadan olmaz. Bugün Türkiye hem Asya hem de Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği (ASEAN) taraflarına kadar uzanabilecek büyük bir pazardır. Türkiye Asya’nın Avrupa’ya açılan kapısıdır. Türkiye bu gücünü çok iyi kullanmak zorundadır. AB bugün çok farklı bir dönüşümden geçiyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı Türkiye’yi nasıl etkileyecek diye bir webinar vardı. TÜSİAD’ın düzenlediği bu webinarda AB’nin, Avrupa Yeşil Anlaşması strateji belgesinde, yakın çevresindeki ülkelerin desteklenmesine özellikle önem vereceği açıklanıyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ve beraberinde getireceği süreçler; enerji, ulaşım, sanayi, finans, inşaat, gıda, turizm, dijital endüstri ve piyasaları yeniden şekillendirecek ve yıllar alacak bir dönüşümün temellerini teşkil ediyor. Bu durumu da iyi analiz etmemiz gerekiyor” dedi.
BU ÜLKE HEPİMİZİN
Prof.Dr. Küçüközmen, son olarak Türkiye ve dünyanın zor zamanlardan geçtiğini ifade ederek sözlerini şöyle sonlandırdı: “Bu ülke ne iktidarın ne de muhalefetin ülkesidir, bu ülke hepimizindir. Burada iktidar-muhalefet ayrımı yapmaksızın herkesin üzerine düşen görevi yapması gerekiyor. Üzerimize düşen en önemli görev kriz zamanlarında da tasarruf imkanı olan insanların çok fazla tasarruf etmemesidir. Taksiyi sürekli kullanan elli kişi taksiye bineceği parayı tasarruf etse, taksici aç kalacak. Bakıcı tutmayıp, çocuğunuza anneniz bakarsa bakıcı aç kalacak, saçınızı hanımınız keserse berber işsiz kalır. Krizlerin böyle geri tepme durumu vardır ve durumu daha da kötüleştirebilir. Herkes aynı anda tasarrufa yönelince yapmış olduğunuz tasarruf geri tepebilir.”