- Gündem
- 22.05.2025 09:18
OSB’lerdeki yeşil dönüşüm konusunda bilgi ve materyal edinim sürecinin devam ettiğini bildiren DEÜ’lü akademisyenler, Yeşil OSB’lerin hayata geçirilmesi için üniversitelerin akademik destek verebileceğini belirtti
YUSUF ÇAĞIRTEKİN - RÖPORTAJ
Avrupa Yeşil Mutabakatı ile Türkiye’de Organize Sanayi Bölgelerinde (OSB) yeşil dönüşüme geçiliyor. Bu konuda İzmir’de de Yeşil OSB çalışmaları başladı. Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) sanayiciler için Yeşil Sanayi Rehberi hazırladı fakat İzmir’deki OSB’lerde henüz konu hakkında netleşmemiş çok fazla detay var. Gazetemize Yeşil OSB konusunda detaylı bilgilendirmelerde bulunan Dokuz Eylül Üniversitesi Çevre Mühendisliği Bölüm Başkanı Prof.Dr. Deniz Dölgen ve Çevre Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof.Dr. M. Necdet Alpaslan, Yeşil OSB olma hususunun çok dinamik bir yapı arz ettiğini bildirdi. Dölgen ve Alpaslan, OSB’lerde yeşil dönüşüm için akademik destek sağlanabileceğine vurgu yaparak, “Birlikte yol haritası çizilebileceği “ çağrısında bulundu.
Yeşil OSB’ler niçin gerekli? Kısaca gerekçelerden bahsedebilir misiniz?
Yeşil OSB’ler, endüstriyel faaliyetlerin yarattığı çevresel yüklerin çok geniş bir açı ile ele alınıp (teknik, sosyal, ekonomik, yönetimsel, çevresel, vb.) bununla ilgili aksiyonların, yapılacak yatırımların endüstrilere yük olması yerine kazanç yaratmasını ön plana çıkaran, küresel ölçekte “kazan kazan” prensibi üzerine kurgulanmış bir oluşumdur. Günümüzde Yeşil OSB (eko-endüstriyel park) oluşum sürecine giren endüstriyel bölgelerde, atık alışverişinin yapılması, kaynak kullanımının azaltılması, yenilenebilir su ve enerji kaynaklarına yönelinmesi, enerji ve su tasarrufunun ön plana çıkaran uygulamalara geçilmesi o bölgedeki sanayiciler için katma değerler oluşturmuş, sürdürülebilir çevresel ve ekonomik kazanımlar elde edilmeye başlanmıştır. Yeşil OSB’ler üretim süreçleri sonucunda ortaya çıkan mal ve hizmetlerin uluslararası seviyelerde kabullenilmesi, pazar bulup satışının yapılması için gereklidir; ama bunun arka planında endüstrilerin uluslararası menfaatinden öte, ülkemizde çevrenin korunması ve sürdürülebilir bir yaşam sağlanabilmesi için gerekli önlemlerin alınması esası yer almaktadır.
Kentimizde 13 adet OSB bulunmaktadır. Şu anda bu OSB’lerin de bir numaralı gündem maddesi yeşil dönüşümü sağlayarak Yeşil OSB Sertifikası’nı almak. Yeşil OSB olma yolunda kentteki OSB’lerimiz ne durumda?
Bu konuda çalışmalar yapan sanırım TOSBİ (Tire Organize Sanayi Bölgesi), BAYOSB (Bağyurdu Organize Sanayi Bölgesi), İAOSB (İzmir Atatürk Organize Sanayi Bölgesi) diğerlerine göre bir adım öndeler. MOSB (Manisa Organize Sanayi Bölgesi), KOSBİ (Kemalpaşa Organize Sanayi Bölgesi) vb. diğer bölgelerinde çeşitli arayışlar içinde olduklarını duyuyoruz. Ayrıca EBSO da bu konuda yardımcı çalışmalar yapmakta, farkındalık yaratma, yol haritalarının belirlenmesi, vb. hususlarda üyelerine önemli katkılar yapmaktadır. OSB dışında İzmir genelinde İZKA’nın da endüstriyel simbiyoz ve yeşil dönüşüm ile ilgili destekleyici çalışmaları bulunuyor. İzmir ve Ege Bölgesi sanayicileri bu konuda duyarlı ve büyük oranda bilinçli. Muhtemelen önümüzdeki dönemde bölgemizdeki birçok OSB’de yeşil dönüşüme yönelik çalışmalar daha da hız kazanacaktır. Ancak, bu noktada Yeşil OSB sürecinin zaman zaman sadece emisyonların kontrolü (sera gazı emisyonlarının azaltılması) şeklinde mütalaa edildiği de dikkat çekmektedir. Emisyon kontrolü, azaltılması Yeşil OSB kriterlerinden sadece birisidir, bunun yanı sıra gerek çevre gerek ekonomi, sosyal ve yönetim başlıklarında daha farklı göstergeler de değerlendirilmelidir.
İzmir’deki OSB’ler, Yeşil OSB olma yolunda sizce ne gibi avantajlara sahiptir? Açıklayabilir misiniz?
Bize göre Yeşil OSB olma veya dönüşüm sürecinde bölge birincil derecede önemli bir faktör değildir. Ancak, gelişmiş bölgelerde nispeten kolay teknoloji transferi, kolay istihdam, endüstriyel simbiyoz olanaklarının fazlalığı, vb. yan etkiler, yeşil OSB oluşum ve dönüşüm sürecinde bölgeler yönüyle bir avantaj sağlayabilir. İzmir için bu avantajların yanı sıra sanayicilerin, EBSO’nun, İTO’nun ve İZKA’nın farkındalığının olması bir artı değerdir.
Akademisyen olarak sizler İzmir’deki OSB’lere Yeşil OSB olma yolunda nasıl bir yol haritası çizersiniz? Neler yapmaları gerekir?
Şu an için Yeşil OSB olma hususu çok dinamik bir yapı arz ediyor. Bu konuda biraz kafalar karışık, yasal, yönetimsel olarak henüz netleşmemiş birçok bileşen var. Merkezi hükümet yeşil mutabakat kapsamında yeşil OSB’yi de içine alan çeşitli çalışmalar yapıyor, projeler yaptırıyor, ilgili toplantılar düzenliyor ancak henüz taşlar yerine oturmuş değil, net bir yol haritası da yok denilebilir. O nedenle bu aşamada bunu “Yeşil OSB olunmaz, Yeşil OSB olunmaya çalışılır” şeklinde tanımlıyoruz. Bu konuda yeşil bayrak ve sertifikasyon kriterlerinin belirlenmesi ve sürecin netleşerek uygulamaya başlanması önemli. OSB’ler ihtiyaç analizi yaparak mevcut durumu ortaya koyup Yeşil OSB olmak için yeterli ve yetersiz oldukları alanları belirlemekle işe başlayabilirler. Hatta bunu biraz daha genişleterek güçlü ve zayıf yönlerini, fırsat ve tehditleri de göz önüne alarak bir analiz (SWOT) yapabilirler. OSB katılımcılarının farkındalıklarının arttırılmasına yönelik eğitim faaliyetlerinin organize edilmesi bir diğer eylem olabilir. Çevre başlığı başta olmak üzere tüm alanlarda (sosyal, ekonomik ve yönetim) yeşil dönüşüm planları hazırlanabilir. Yeşil dönüşüm planlarında önerilen eylem/faaliyetlerin teknik ve ekonomik analizler ile sağlayacağı kazanımlar ortaya konarak bir sıralama yapılabilir. Öncelik verilen projeler için uygun yatırım modelleri belirlenebilir. Bu noktada Yeşil OSB dönüşüm sürecinde OSB yönetiminin ve OSB paydaşlarının bu konudaki inanmışlığı ve isteğinin en önemli hususlardan biri olduğunu belirtmek isteriz. OSB’ler bu konuda yola çıkarken mutlaka bu sorgulamayı yapmalı, yönetim ve paydaşlar olarak böyle bir dönüşüme istekli olduklarını ve inandıklarını ortaya koymalıdırlar. Aksi takdirde bugüne kadar yapılan çalışmalar göstermiştir ki isteksiz ve inanarak başlanılmayan tüm dönüşüm süreçleri hep başarısızlıkla sona ermiştir.
Yeşil OSB’lerin faaliyete geçmesi için yapılan hazırlık çalışmalarında “ekip yetersizliği” olduğunu düşünüyor musunuz? Yani konuyla ilgili OSB’lerin bünyesinde faaliyet gösteren ekipler yeterli midir?
OSB’de çalışan personel gerek nitelik gerek nicelik gerekse iş tanımları, görev ve sorumlulukları yönüyle yeşil dönüşüm süreci için istihdam edilmemişlerdir. Bu nedenle yeşil dönüşüm süreçlerinde OSB yönetimlerinin güçlendirilmesi ihtiyacı ortaya çıkabilecektir. Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı (STB) ve Dünya Bankası Grubu liderliğinde yürütülen Yeşil Organize Sanayi Bölgeleri (Yeşil OSB) programı kapsamında da “Yeşil Satın Alma”, “Enerji”, “Çevre”, “İSG Yetkilisi”, “Ar-Ge”, “Veri toplama -izleme” gibi başlıklarda personel bulunması önerilmektedir. Bizce buradaki bir diğer husus OSB’lerin yeşil dönüşüm projelerini hazırlayacak kurum veya firmalardaki ekiplerin niteliği ve yeterliliğidir. Bir başka deyişle proje ekiplerinde hangi uzmanların bulunması gerektiğinin sorgulanması ve doğru biçimde ortaya konmasıdır. Bunun cevabını bugün için vermek kolay değildir, çünkü yeşil dönüşüm sürecindeki bilinmezlikler, belirsizlikler proje ekibi oluşturma hususuna da yansıyabilmektedir. Biz bu bugüne kadar yapmış olduğumuz projelerde, ekibin içinde, mutlaka ve mutlaka, olmazsa olmaz şekilde, bir veya birkaç “çevre mühendisi” nin yer alması gerektiğini gördük. Ayrıca, bizim çalışmalarımızdaki ekipte çevre mühendislerinin dışında makine mühendisliği, elektrik-elektronik mühendisliği, ekonomi, iktisat vb. konularda uzmanlar da oldu. Bunun dışında OSB’deki üretimin özelliğine göre gruba kimya mühendisi, endüstri mühendisi, inşaat mühendisi, sosyal bilimcinin de gerektiğinde ekibe dahil edilebileceğini düşünüyoruz. Bu noktada bir kez daha yeşil dönüşüm süreçlerinde OSB’lere hizmet verecek ekiplere mutlaka OSB’nin mevcut yönetim kadrosunun ve paydaşların ilgili teknik ve kişilerinin de destek vermesi gerektiğini vurgulamakta yarar vardır.
Yeşil OSB konusunda yaptığımız her araştırmada Endüstriyel Simbiyoz kavramına da denk geliyoruz. Nedir bu Endüstriyel Simbiyoz?
Endüstriyel Simbiyoz (ES) tercihan yakın mesafede bulunan endüstrilerin, birbirleriyle hammadde, enerji, su, alt/üstyapı, insan kaynakları ve yan ürün alışverişinde veya ortak kullanımında bulunmaları şeklinde açıklanabilir. Özellikle karma statüdeki OSB’ler içinde farklı sektörler faaliyette bulunduğundan endüstriyel simbiyoz uygulamaları yönüyle yüksek bir potansiyele sahiptir. İlk olarak 1970’li yıllarda, Kalundborg-Danimarka’da ortaya çıkmış bir kavramdır. Kalundborg endüstri bölgesinde yer alan bir enerji santralinin atık buharı belediyeye verilmiş ve şehrin ısınmasında kullanılmaya başlanmış. Enerji santralinden atık olarak çıkan uçucu kül çimento üretiminde kullanılan bir malzeme olduğundan çimento fabrikasına girdi olmuş. Bölgede bir petrol rafinerisi yer alıyor, rafineride baca gazı arıtımında kireç kullanılması sonucunda oluşan alçı taşı alçı panel fabrikasına veriliyor; atık sülfür ise bölgedeki gübre fabrikalarına veriliyor. Bu şekilde uzun yıllar içinde gelişip büyüyen bir simbiyotik ağ ortaya çıkmış. Son yirmi yıllık dönemde, ES giderek artan ilgiyle gelişip yaygınlaşmıştır. Özellikle ABD, Çin, Japonya, Kanada, Güney Kore ile AB ülkeleri içinde Danimarka, İngiltere, Norveç, Hollanda, İsveç, İsviçre, Almanya, İtalya EEP’ler konusunda önemli ilerlemeler göstermişlerdir.