Sayfa Yükleniyor...
Dile yerleştirilmiş olan cinsiyetçi kelimelerin eşitlik ilkesinden çok uzak olduğunu açıklayan Dr. Gülsüm Songül Ercan, kullanılan bu sözcüklerin insanlığa büyük zararlar verdiğini söyleyerek açıklamalarda bulundu
NİLGÜN TAZE / ÖZEL HABER
Bir toplumda kadın ve erkeğin rolleri ne kadar katı olarak belirlenmişse dilsel farklar da o kadar büyük ve katıdır. Cinsiyetle bağıntılı dil kullanımları bu toplumsal farkın bir sonucu ve göstergesidir. Kadınlar toplumdaki cinsiyetçi ayrımı kendilerine öğretilen dil kullanımında ve dilin onlara davranış biçiminde deneyimlemektedir. Dokuz Eylül Üniversitesi Öğretim Görevlisi Dr. Gülsüm Songül Ercan, cinsiyet rollerinin toplumun ideolojisini yansıttığını ve ideolojinin bir doğallaştırma mekanizması olduğunu belirterek, Cinsiyet dili toplumsal yaşamda kadın ve erkek arasındaki eşitsizliğin doğal ve biyolojik cinsiyetin kaçınılmazlığı olarak kabul edilmesini sağlar. Örneğin fiziksel özelliklerle ilgili erkekler güçlü, kadınlar narindir, ilgi alanlarında, kadınlar alışveriş yapmayı erkekler de spor yapmayı ve izlemeyi sever gibi bir cinsiyetçi dil kullanılır. Toplumsal rollerde ise kadın bakım verici erkek ise koruyucu ve geçim sağlayıcıdır dedi.
DİL VE CİNSİYET
Dil ve kadına karşı ayrımcılığa yönelik davranış biçimlerinde ve kadınlara öğretilen dil kullanımında dildeki cinsiyetçi yapılanmanın kadınlara eşitlik ilkesinden oldukça uzak bir anlayış yüklediğini ifade eden Ercan, Müzmin bekar-evde kalmış, yakışıklı-güzel, boylu boslu-sülün gibi tanımlamalar belli bir cinsiyete özgü sözcük yaratımıdır. Benzer şekilde adaleli-yapılı, dominant, güzel, narin gibi kelimeler ise aynı sözcüğün kadınlar ya da erkekler için kullanılmasına göre farklı anlamları ifade ediyor. Kadınların ve erkeklerin farklı özelliklerini öne çıkarma, belirginleştirme, nasıl davranmaları ve hangi özelliklere sahip olmaları il ilgili ata erkil inançlar ise hala günümüzde inanç olarak empoze ediliyor açıklamasını yaptı.
AŞAĞILAYICI DİL KULLANIMI
Ercan, her iki cinsiyete ilişkin normların belirli tanımlamalarla ayırımcılık oluşturduğunu ifade ederek şu açıklamaları yaptı: Anne- çalışan anne, kadın doktor, hemşire, işçi, erkek hemşire gibi ayırımcılığa yönelik mesleki kelimeler üretiliyor. Halbuki bir doktor cinsiyetine bakılmaksızın sadece doktordur. Kadın- erkek tanımlamalarını ortadan kaldırdığımızda ise ortaya sadece insan çıkıyor. Türk kültüründe kadının yeri ise maalesef karikatürlerde, atasözlerinde, deyimlerde ve türkülerde bir aşağılanma olarak dile getirilir. Kadının kucağından sıpayı, sırtından sopayı eksik etmeyeceksin, yemeğin salçalısı, kadının kalçalısı makbuldür, kızını dövmezsen ya zurnacıya ya da davulcuya varır, yuvayı dişi kuş yapar, tarlayı düz, kadını kız al, oğlan babadan öğrenir sofra açmayı, kız anadan öğrenir biçki biçmeyi gibi sözler buna en güzel örnektir.
EŞİTLİK İLKESİ
Kadınlara ve eşitlik yanlısı erkekleredüşen görevin dil aracılığıyla aktarılan toplumsal cinsiyet eşitsizliğini gözler önüne sermek olduğunu belirten Ercan, Toplum olarak bu inançların olumsuz sonuçları hakkında bilinç kazanmamız gerekiyor ki insanlığa büyük zararlar veren bu eşitlikten uzak bakış açısını ortadan kaldırabilelim. Eşitlik bakış açısının insanlığın bildiği en yüksek değerlerden bir tanesi olup uygulayan herkese fayda ve iç huzuru getirdiği bilinmektedir. Dilimizdeki eşitsizlik ifadelerini kullanmaktan kaçınarak onları eşitlikçi ifadelerle değiştirmek her insanın görevidir şeklinde konuştu.
Haber Merkezi