“Yoğunluktan ağlayacak duruma geldik… Salgın tsunami gibi!”

Salgın dolayısıyla sağlık sektöründe riskin en yüksek olduğu tanı merkezinde çalışan bir laborant, “Hafta sonları da nöbet tutuyoruz. Yoğunluktan ağlayacak duruma geldik. Vaka sayıları açıklanandan daha fazla. Salgın tsunami gibi” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 29.08.2020 06:03
  • Güncelleme Tarihi : 29.08.2020 06:03
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
“Yoğunluktan ağlayacak duruma geldik… Salgın tsunami gibi!” haberinin görseli

ÇAĞLA GENİŞ-ÖZEL HABER

Türkiye, 1 Haziran’daki normalleşme adımlarının ardından yeniden yüksek vaka sayılarıyla karşılaşmaya başladı. Sağlık Bakanlığının resmi verilerine göre günlük vaka sayısı bin 500 bandına dayanmış durumda. Bu sayılar dahi vahameti gözler önüne sererken uzmanlar, sahadan edinilen bilgilerin daha da yüksek olduğunu söylüyor. İzmir özelinde gerçek verilere ulaşamadıklarından şikayetçi olan Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı, 27 Ağustos tarihinde kentte yapılan 5 bin 929 testin 531’i pozitif sonuç verdiğini paylaştı. Peki salgın dolayısıyla sağlık sektöründe riskin en yüksek olduğu alan yani tanının konulduğu birimden bakınca durum nasıl gözüküyor? İzmir’de büyük bir hastane bünyesindeki tanı merkezinde çalışan laborant, “Korkulan oldu mu? Nasıl bir tabloyla karşı karşıyayız?” sorularını yanıtladı: “Hafta sonları da nöbet tutuyoruz. Yoğunluktan ağlayacak duruma geldik. Düzensiz beslenmeden ötürü kilo ve değerlerimiz şaştı. Sürekli maske takmaktan yüzümüz yara oldu. Kendi karbondioksitimizi solumaktan baş ağrıları çekiyoruz. Vaka sayıları açıklanandan daha fazla. Tedbirlerin gevşetilmesi ve insanlardaki rehavetle korkulan olmaya başladı. Salgın tsunami gibi.”



SALGIN TSUNAMİ GİBİ!
Normalleşme süreciyle birlikte iş yüklerinin giderek arttığını anlatan laborant, “Tempomuz bu ara çok yoğun. Vaka sayısı artınca iş yoğunluğumuz da arttı. Normalleşme öncesi ile sonrası arasında yüzde 60’dan fazla artış var. Hafta sonları yeniden nöbet tutmaya başladık. Yorgunluktan ağlayacak duruma geldik. Düzensiz beslenmeden ötürü kilomuz ve değerlerimiz şaştı. Sürekli maske takmaktan yüzümüz yara oldu. Kendi karbondioksitimizi solumaktan baş ağrısı çekiyoruz. Açıklanandan öte daha ciddi bir artış var vaka sayılarında. Tedbirlerin gevşetilmesine insanlardaki rehavetle korkulan olmaya başladı. Salgın tsunami gibi. Kış mevsiminin yaklaşması da işin tuzu biberi oldu. Testlerin güvenilirliği hala tartışılmakta. Testlere ilk başladığımızda yabancı menşeili bir kit ile pozitif bulduğumuz birkaç vaka bakanlık testi ile negatif gelmişti. Daha sonra bakanlık zaten kendi verdiği testler dışındaki verileri kabul etmeyip hesaplamaya dahil etmeyeceğini bildirdi. Halbuki ilk tanı eğer pozitif ise kesin tanıdır” ifadelerini kullandı.

VERİLERİN BİZİMLE PAYLAŞILMASINI İSTİYORUZ
İzmir Tabip Odası Başkanı Lütfi Çamlı ise, bakanlığın paylaştığı verilerdeki çelişkiye dikkat çekti. Resmi verilerin tabip odalarıyla paylaşılmadığına vurgu yapan Çamlı, bir kez daha şu çağrıda bulundu: “Ne yazık ki resmi veriler bizimle paylaşılmıyor. COVID-19 salgını ile mücadelede başarının temel şartlarından biri sürecin şeffaf yönetilmesidir. Epidemiyolojik verilerin kamuoyu ile en azından bilim insanları ile paylaşılması sürecin daha sağlıklı yönetilmesinde en önemli adımdır. Biz hekimlerin meslek odası ve bir sağlık örgütü olarak, sürecin en başından beri verilerin bizimle paylaşılmasını istiyoruz. Bu bilgi paylaşımı yapılmadığı için bazı soru işaretlerini açıklayamıyoruz. Oysa biz işbirliği içinde etkin bir görev yapmak ve katkı sunmak istiyoruz.”