- Gündem
- 05.07.2025 00:21
Araştırmacı Yazar Mustafa Üzel, yok olmuş İzmir Liman Kalesi’nin kayıp kitabesine şans eseri ulaşarak kalenin tarihi ve yapımı ile alakalı ilgi çekici bilgilere ulaştığını söyledi
BURCU YANAR/RÖPORTAJ
Yaşadığımız kenti ne kadar iyi tanıyoruz? Ya da daha da önemli bir soru, yaşadığımız kentin tarihiyle ilgileniyor muyuz? İzmir, tarihi süreç içiersinde pek çok olaya sahne olmuş, devlet büyüklerinin göz bebeği haline gelmiş ve diğer devletler tarafından da elde edilmek istenen bir kent olmuştur. İçinde bulunduğumuz ve her gün farkına varmadan geçip gittiğimiz bu sokaklarda kim bilir başka ne hikayeler gizli. Bu gizli kalmış hikayeleri sandığından çıkartarak gün yüzüne ulaştıran, bizler için araştırıp ortaya koyan insanlar ne güzel ki hala mevcut. Kent tarihçilerinin İzmir ile ilgili araştırmaları uzunca bir süre daha da biteceğe benzemiyor. Belki bizler kentimizin içerisinde izlerini çok fazla göremiyoruz ancak İzmir, zamanında pek çok kaleye de ev sahipliği yapmış. Bunlardan en çok bildiğimiz tabiki son dönemlerde adını sıkça duyduğumuz ve canlandırma çalışmalarının İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından devam ettirildiği Kadifekale. Şimdi ise yok olup giden İzmir Liman Kalesi’nin geç kalınmış öyküsü sizlerle buluşuyor.
Araştırmacı Yazar Mustafa Üzel, İzmir’in kent tarihi hakkında pek çok belgeye ulaşarak kentin gizemli tarihine ışık tutmaya devam ediyor. Kendi fotoğraf arşivlerini karıştırırken bir kitabe fotoğrafında “Mehmed ibni Murad” yazısının dikkatini çektiğini ifade eden Mustafa Üzel, adı geçen kişinin ancak Fatih Sultan Mehmet olabileceğini düşünerek gerekli araştırmalara başladı ve bakın ortaya nasıl bir hikaye çıktı.
Mustafa bey öncelikle İzmir’de kaç tane kale var ve bunların önemi nedir?
İzmir, konumu ve ticari önemi ile çağlar boyunca bir cazibe merkezi olmuş bu nedenle de çeşitli defalar bu güzel şehire sahip olmak için çeşitli milletler tarafından saldırıya uğramıştır. Elbette saldırılardan korunmak için de kaleler inşa edilerek savunulmaya çalışılmıştır. Tam olarak ilk yapım tarihi bilinmeyen kadifekale ve liman kalenin yanında bir başka kale de İnciraltı’ndaki sancak kaledir. Liman Kale kabaca bugünkü Kemeraltı bölgesindeydi. Bugüne kadar yapım tarihi bilinen sadece sancak kalesi ise de uzun yıllar sırrını korumuş bir kitabe ile artık İzmir Liman Kalesi’nin ilk yapım tarihini bilemesek de son yapım tarihini tesbit edebildik.
Bu belgeye ve bilgilere nasıl ulaştınız?
Fotoğraf arşivlerimi karıştırırken, çok net olmayan bir kitabe fotoğrafında zorda olsa okunan ‘Mehmed ibni Murad’ yazısı dikkatimi çekti. Burada adı geçen kişi ancak Fatih Sultan Mehmet olabilirdi. Böylesine önemli bir ismin geçtiği kitabeyi nasıl daha önce farketmemiştim? Ve işin garip tarafı bu benim çektiğim bir fotoğraftı, herhalde çok net olmadığı için zamanında üzerinde durmamışım.
GİTTİK AMA YERİNDE YOKTU!
Sonrasında nasıl bir yol izlediniz?
Fotoğrafı İzmir’de çektiğimden emin olmama rağmen bu güzel şehrin neresinde çektiğimi hatırlayamayınca, İzmir kent tarihçisi dostum sayın Abdülkadir Hazman’a gönderdim ve bu kitabeyi daha önce görüp görmediğini sordum, derhal cevap verdi ve bunun İzmir Hamidiye Camii içerisinde bulunan bir çeşmenin üstünde olduğundan emin olduğunu çünkü bir sene önce orada ‘150 yılın Öyküsü’ belgeselini çektiklerini söyledi. Bu çok güzel bir haberdi ve oraya yakın olduğunu söyleyince hemen yanına gittim. Beraber heyecanla adı geçen camiiye gittik fakat ne çeşme ne kitabe yerinde yoktu sadece çeşmenin altında sonradan yapıldığı belli olan lale motifleri duruyordu. Büyük bir hayal kırıklığı içinde, camii görevlisine çeşmeye ve kitabeye ne olduğunu sorduk, filmin çekiminden sonra müzeye kaldırıldığını söylediler. Bütün neşemiz kaçmış üstüne üstlük kapalı bir mahzene atılmış olduğundan emin olduğumuz için İzmir için çok önemli olabilecek bir belgeyi artık kimsenin bir daha görüp yazma şansı bulamayacağını bilmek de içimi burkmuştu.
Pes etmediniz ve?
Abdülkadir, kendisinde çeşmenin fotoğrafı olduğunu söyleyince, en azından onun üstünden çalışırız diye düşünüp sevindim. Hemen o akşam fotoğrafı bana gönderdi. İnceleyince hevesim kursağımda kaldı çünkü hat Arapça idi. Bu Arapça metin içinde okuyabildiğim sadece yazıyla yazılmış olan tarih ve daha önce bahsettiğim gibi ‘Mehmed ibni Murad’ ismiydi. Tarihin hicri olarak 885 yılı şaban ayına ait olması içimi rahatlattı çünkü bu dönem, Fatih Sultan Mehmet’in tahtta olduğu döneme denk geliyordu. Kitabenin orta kısmında yazan arapça ‘kal’a’ kelimesini görünce bunun bir kale kitabesi olması ihtimalini düşünerek yazının metnini kağıda döktüm ve İstanbul Atatürk Kitaplığı Nadir Eserler uzmanı sevgili dostum sayın Telat Bey’e gönderdim ve okumasını rica ettim. Bir kaç saat içerisinde bana dönerek, bunun hicri 885 yılı şaban ayında, miladi olarak ise 1480 Ekim/Kasım ayları olduğunu söyledi. Fatih Sultan Mehmet’in emriyle yapılmış bir kalenin kitabesi olduğunu ayrıca alt tarafında da “Mehmet bin Mehmet el-Haseni” adında biri tarafından da tamir edildiği malumatının yazdığını söyledi.
TİMUR YIKMIŞ, RODOS ŞÖVALYELERİ TAMİR ETMİŞ
Peki kale hangi sebeple tamir edilmiş?
Bu çok güzel bir haberdi, çünkü İzmir’de Liman Kale olarak bilinen bu kale daha önce 1402 yılında Timur tarafından yıkılmış, Timur’un gitmesinden sonra Rodos şövalyeleri tarafından tekrar inşa edilmiş, daha sonra 1415 yılında Çelebi Mehmet tarafından tekrar yıktırılmış olan bu kalenin en son yeniden inşasını Fatih Sultan Mehmet’in emrettiği biliniyordu. Tarih konusunda tek kaynak olarak gözüken Evliya Çelebi ünlü eseri Seyahatname’de kalenin yapım tarihini hicri 801 olarak yani miladi 1398/9 yılı olarak vermişti fakat bu tarihte henüz Fatih Sultan Mehmet doğmamıştı. Bu nedenle kalenin yapım tarihi bir sır olarak kalmaya devam etti.
Peki tüm bu belgeler bize neyi gösteriyor?
Şimdi ise müzede bulunan bu kitabe ile kalenin yapım tarihi artık bir sır olmaktan çıktı. Kalenin tamamlanma tarihinin artık miladi takvimle Ekim/Kasım 1480 yılı olduğunu biliyoruz. Bu konuda başka bir çalışma yapılıp yapılmadığını kontrol ettiğimde benden önce de bu bilgiye ulaşan ve bu konuyu 2017 yılında yazmış olan araştırmacı Dr. Mehmet Tütüncü’nün makalesine ulaştım fakat sayın Tütüncü haklı olarak bu kitabenin bulunduğu yeri yazmaktan kesinlikle imtina etmişti tabii ki bunda da haklı nedenleri vardı. Her ne kadar habersiz olarak bu araştırmayı yapmış olsam da, tabii ki bu önemli keşfin ilk mimarı sayın Dr. Mehmet Tütüncü’dür. Bize düşen İzmirlileri bu konuda bilgilendirmektir.
Mustafa bey, o metinde neler yazıyordu?
Kitabenin arapça metni şöyledir; “Elhamdülillahi veliyyülinayeti velavn vessalatü alaseyyidina muhammedilmaksudi minelkevni Emma bad fehezihilkalatilislamiyyetilbeyzai büniyet biavni halikılarzi vessemai biemri Sultan Muhammed ibni Murat Han min Ali Osman eyyede hullahülmülküddeyyan ve temmet biinayetillahilmennani fi şehrişaban seneti hamse vesemanin ve semani mieti hezihi Husni necati lilmüminin üdhuluhe bisururin veselaminve ammerehe Elfakir ile Essamedilganiyyi Muhammed bin Muhammed el haseni …”
Türkçe’ye çevirirsek..?
Özetle, “Bu kale Ali Osmandan Murat oğlu Sultan Mehmet’in emri ile hicri 885 yılının şaban ayında yapılmıştır.” Yeni kullandığımız takvime çevirdiğimizde kalenin 1480 yılının ekim kasım aylarında tamamlandığını anlıyoruz.