Zehirlenme sonucu bir aile yok oldu: Şüphelilerin savcılık ifadeleri ortaya çıktı

Fatih'te 2'si çocuk 4 kişinin hayatını kaybettiği zehirlenme iddialarıyla ilgili şüphelilerinin savcılık ifadeleri ortaya çıktı. 

  • Oluşturulma Tarihi :
  • Güncelleme Tarihi :
  • Kaynak : DHA
Zehirlenme sonucu bir aile yok oldu: Şüphelilerin savcılık ifadeleri ortaya çıktı haberinin görseli

Fatih'te zehirlenme şüphesiyle tedavi gördükleri hastanede hayatını kaybeden anne, baba ve 2 çocuğunun ölümüne ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında tutuklanan ve gözaltında bulunan şüphelilerin ifadelerine ulaşıldı.

İLAÇLAMA ŞİRKETİNİN SAHİBİ İLAÇLARIN ÖLDÜRÜCÜ OLMADIĞINI İDDİA ETTİ

Soruşturma kapsamında gözaltında bulunan şüphelilerin de emniyette verdikleri ifadelere ulaşıldı.

Şüpheli resepsiyonist M.M.U.D, olayın ilaçlamadan dolayı meydana geldiğini düşünmediğini, ilaçlanan odanın bitişiğinde oturduğunu ifade ederek, "İş arkadaşlarımda aynı şekilde uzun süre çalışmaktadır. Herhangi bir olumsuzluk yaşamadık." şeklinde savunma yaptı.

İlaçlama şirketinin sahibi olan şüpheli Z.K, şirketinin 6 yıldır faaliyet gösterdiğini, internet üzerinden sayfalarının olduğunu, haşere ilaçlama üzerine çalıştıklarını belirterek herhangi bir eğitim sertifikasının olmadığını, Sağlık Bakanlığından onaylı ilaçları kullandıklarını öne sürdü.

Z.K, "Bu ilaçların kullanıldığı bölge, oda, salon ve benzeri yerler ilaçlama yapıldıktan sonra kapatılır. Ayrıca hava sızması olmasın, koku çıkmasın diye de kapı aralıkları, pencereler ve havalandırma boşlukları bantlanır. İlaçlanan alanın 1 ya da 2 saat bu şekilde durması, içeri kimsenin girmemesi gerekir. Ancak içeride biri olsa da bu ilaçların öldürücü bir etkisi yoktur. İlacın etkisinin süreceği zaman boyunca ilaçlanan alana girmemelerini söyleriz." şeklinde ifade verdi.

Simit işletmecisi şüpheli M.K, 14 yıldır simit sattığını, 2 ayda bir rutin olarak İlçe Tarım Müdürlüğü tarafından denetlendiğini belirterek, "Ben dükkanımda titizlikle temiz bir şekilde çalışırım. Bu olayın benim satmış olduğum simit, poğaça ürünleriyle alakalı olduğunu düşünmüyorum. Böyle bir şey olsaydı günde 3 bin adet simit, poğaça çıkarmaktayım. Bu çıkardığım ürünlerin hepsi satılmaktadır." iddiasında bulundu.

"İLAÇLARI SUYLA KARIŞTIRARAK 1 LİTRELİK SPREY POMPAYLA İLAÇLAMASINI YAPTIM"

İlaçlama şirketinde çalışan şüpheli D.C, günlük yevmiye ile çalıştığını, ilaçlama eğitimi aldığını ve oteli kendisinin ilaçladığını anlatarak "Resepsiyonda duran kişiyle görüşerek, ilaçlama şirketinden geldiğimi aynı odanın tekrardan ilaçlanacağını söyledim. O da beni resepsiyonun hemen yanında bulun 101 nolu oda olan duble yerin kapısını açarak içeriye aldı. Daha önce ilaçlama yaptığım ilaçları suyla karıştırarak 1 litrelik sprey pompayla ilaçlamasını yaptım. Olay günü sızmaları engellemek amaçlı tuvalet kapısının bantlanmasını özenle yaptım. Hatta çıkarken odanın kapısını da bantladım." iddiasında bulundu.

Otel işletmecisi şüpheli H.O, ayağındaki rahatsızlıktan dolayı yaklaşık 3 aydır otele bir kez gittiğini, kendi yokluğunda otele H.D'nin baktığını, otelin ruhsatının tam olduğunu ve oteli işlettiği süre zarfında benzer bir şikayetin olmadığını ileri sürdü. 

Şüpheli R.B, üniversite öğrencisi olduğunu, geçimini sağlamak için 2 aydır otelde resepsiyonist olarak çalıştığını, 11 Kasım 2025'te otele gittiğinde 101 numaralı odanın kapısında bantlar olduğunu, lobide herhangi bir koku hissetmediğini öne sürerek "12 Kasım’da normal çalışacaktım ancak arkadaşımla görüşmek için hastayım diye lobide çalışan arkadaşımdan çalışmasını istedim. Ben aslında hasta değildim. Sadece arkadaşımla görüşmek için yalan söyledim. Zaten böyle bir rahatsızlığım bulunsaydı hastaneye giderdim. Olayları sonradan öğrendim." şeklinde kendisini savundu.

Diğer şüpheli S.K. de ilaç şirketinin sahibinin babası olduğunu, herhangi bir görevinin olmadığını, sadece SGK girişinin bulunduğunu iddia ederek "Kesinlikle şirkette çalışmıyorum. Bir senedir Ordu'da ikamet ederim. Çalışan D.C. beni arayarak polis memurlarının kendisini arayarak kullanmış olduğu ilaçlardan numune alacaklarını söyledi. Tek gitmek istemediği için beni de çağırdığını söyledi. Ben otel ilaçlandığında Fatsa'daydım." beyanında bulundu.

Soruşturma kapsamında Asayiş Şube Müdürlüğü Cinayet Büro Amirliğinde gözaltındaki 7 şüphelinin işlemleri devam ediyor.

“1 HAFTA ÖNCE DENETİM YAPILDI, HİJYEN KURALLARINA UYGUN DENDİ”

Kokoreç dükkanı sahibi Ercan E. savcılık ifadesinde, "İş yeri bana aittir. Dükkanda bulunduğum sırada siparişle veya bu siparişlerin hazırlanmasıyla herhangi bir şekilde ilgilenmiyorum. İş yerinde kullanmış olduğumuz malzemeleri dükkana satan firmalar kendileri getiriyor. Biz sadece ödemesini yapıyoruz. Marketten alınan tavuk, sucuk ve kaşarı bazen kızım, bazen de ben alıyorum. Olayla ilgili iş yerime ailenin geldiği sırada ben yoktum. Aynı ürünleri günlük 300 - 400 farklı kişiye vermekteyiz. Bu zamana kadar herhangi bir şikayet olmadı. Ürünlerin hijyenine dikkat etmekteyiz. Hatta bu olayın 1 hafta kadar öncesinde bu iş yerinde denetim yapıldı ve ürünlerin hijyen kurallarına uygun olduğuna dair tutanak tuttular. Aynı iş yerinde bu aile gelmeden önce de kızımın aynı kokoreçten yediği görülmektedir’ dedi.

“ÇOCUKLAR HERHANGİ BİR ÜRÜN YEMEDİ”

Kuruyemiş ve lokum satıcısı Fatih T. ifadesinde, "Ben iş yerinde sigortalı olarak çalışıyorum. Dükkan Azad Erdoğdu adınadır. Kendisi 3 aydır hasta olduğu için iş yerine gelmez. Dükkan içerisinde çocuklar herhangi bir ürün yemedi. Ayrıca anne ve babasına ikram ettiğim nar çayından da içmediler. Müşterinin almış olduğu 200 lira karşılığında bin 100 gram gelen lokumdan aynı gün içerisinde yaklaşık 200 farklı müşteriye de sattığımız olmuştur. Satın almayan 200 farklı müşteriye de bu lokumdan tattırmışızdır. Bu olayda da tanımadığım müşteri karışık lokum satın almıştı. Bizim lokumlarımız paketi açılıp bittikçe tezgah önünde yenileriyle değiştirilir. Bu lokumun içerisinde herhangi bir süt ürünü bulunmaz. Kaymaklı değildir. Meydana gelen ölüm olayıyla benim satmış olduğum ürünün herhangi bir bağlantısı veya illiyet bağı olmadığını düşünüyorum" şeklinde konuştu.

“SİRKÜLASYON FAZLA, ÜRÜNLER TAZE”

Kafe sahibi Fahri Mustafa O., "Sebil Kafe adlı iş yeri bana aittir. Çayları anne ve baba, Fantayı ise çocuklar içti. İşletmemde herhangi bir yiyecek veya tatlı tüketmediler. Bu olayı öğrendikten sonra iş yerimde bulunan meşrubat ürünlerini kendim ve çalışanlarım ile birlikte kontrol ettim. Ayrıca ilçe tarımdan gelip numune dahi almışlar. Çay, kahve ve kapalı ürünler sirkülasyon fazla olduğu için her zaman tazedir" ifadelerini kullandı.

“5 SENEDİR MİDYE SATIYORUM,

Seyyar midyeci Yusuf D. ifadesinde, "Ben midye satışı yapmaktayım. O gün halamın oğlu Murat Kılıvan’ın tezgahında çalışıyordum. Daha önce belirttiğim üzere Fatma Akgül adlı kişiden bin 50 adet midye almıştım. 13.30 sıralarında midye satmaya başladım. Aynı günün akşamı 22.00 sıralarında bütün midyeleri bitirdim. Gün içerisinde aynı midyelerden aşağı yukarı 10 adet yemişimdir. Olayla ilgili midye yiyen aileye 1 porsiyon midye verdim. Bunun karşılığında 200 lira para aldım. Midyeyi adamla kadının yediğini gördüm. Ben 5 senedir midye satıyorum. Bu zamana kadar benzer bir olayla kesinlikle karşılaşmadım. Aynı tezgahtan arkadaşlarım dahi yiyorlar" dedi.

Kaynak : DHA

Okumaya Devam Et

Aşağı kaydırmaya devam edebilir veya ilgi alanınıza göre seçim yapabilirsiniz.