Kanser riski Avrupa’ya göre daha az

Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Reha Keskinoğlu, “Kırmızı et ve işlenmiş kırmızı et tüketiminin sağlığa etkileri” konusundaki haberlere ilişkin açıklamalarda bulundu


  • Oluşturulma Tarihi : 04.11.2015 07:35
  • Güncelleme Tarihi : 04.11.2015 07:35
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Kanser riski Avrupa’ya göre daha az

E. ÇAĞLA GENİŞ

Dünya Sağlık Örgütü (WHO), kırmızı et ve işlenmiş et ürünlerinin tüketiminin kansere yol açtığı açıkladı. Örgüt tarafından yayımlanan raporda günde 50 gram işlenmiş et yenilmesinin kalın bağırsak kanserine yakalanma olasılığını yüzde 18 oranında artırdığı kaydedildi. Gıda Mühendisleri Odası İzmir Şube Başkanı Reha Keskinoğlu, konuyla ilgili açıklama yaparak, ülkemizde hazır gıdaya dayalı beslenme kültürünün ve özellikle et tüketiminin çok düşük olduğunu vurguladı. Keskinoğlu, raporun ülkemizde et tüketimi üzerine etkisiyle ilgili,  “Bu raporunun Türkiye’de et tüketimini etkileyeceğini zannetmiyorum. Dünya Sağlık Örgütü, günde 50 gramın üstünde et tüketilirse kanserojen riskinin 18 kat arttığını söylüyor. Zaten Türkiye’de kırmızı et tüketimi çok düşük. Dolayısıyla kanser riskinin çok yüksek olmadığını söyleyebiliriz” dedi.

“AVRUPA’YA NAZARAN RİSKİMİZ DAHA AZ”

Ülkemizde işlenmiş gıdalara dayalı beslenme alışkanlığının Avrupa ülkesi kadar yaygın olmadığını belirten Keskinoğlu, “Bunun nedeni kültürel yapı… İşlenmiş ürünlerin tüketimi anlamında Avrupa’ya nazaran riskimiz daha az. Ama gıda olarak bir meşrubatı, çorbayı veya ona benzer dondurulmuş gıdalara pratikliği anlamında artık Türk milleti de yavaş yavaş dönüyor. Çünkü artık ev kadınları da iş hayatına girdi ve pratik yiyecekleri evlerine sokuyorlar. Bu anlamda evimize aldığımız etler de artık daha pratik hale geldi. Sucuk ve pastırma Türkiye’de zaten oldum olası kültürel bir et gıdamızdır. Etin saklanması yöntemi ile ilgili olarak pastırma ya da etin tütsülenmesi, kurutulması Anadolu’da çok eskilere dayanan bir kültürdür. Ancak günümüzde etlerin işlenmesiyle ilgili koruyucu maddeler mutlaka konulmaktadır. Hem raf ömrünü uzatmak hem de gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla. Tabi kullanılan koruyucu maddeler potasyum, nitrat grupları olabilir. Dünya Sağlık Örgütü’nün üzerinde durduğu konu da nitratlı koruyuculardır. Nitrit işlenmiş et ürünlerinde vazgeçilmez katkı maddelerindendir. Nitrit, belirli gıdalardaki Clostridium botulinum bakterilerinin gelişimini durdurmak için kullanılır. Clostridium botulinum 'un toksini botulism hastalığına neden olur ve bu hastalık felç veya ölümle sonuçlanabilir” diyerek Türk Gıda Kodeksi’nde de bu maddeyle ilgili bir sınır getirilmiş olduğunun bilgisini verdi.

“RAPORUN ET TÜKETİMİNİ ETKİLEYECEĞİNİ SANMIYORUM”

Keskinoğlu, raporun Türkiye’de et tüketimini etkileyeceğini zannetmediğini söyleyerek, “Türkiye’de kırmızı et tüketimi çok düşük. Dünya Sağlık Örgütü, günde 50 gramın üstünde et tüketilirse kanserojen riskinin 18 kat arttığını söylüyor. Dünya Kanser Araştırmaları Fonu (WCRF) kırmızı et tüketiminin kişi başına haftada 500 gramı ( günlük 71 gram) aşmaması gerektiğini tavsiye ediyor. TÜİK verilerine göre; ülkemizde kişi başı günlük kırmızı et tüketim miktarı 35 gr olarak saptanmıştır. Bu miktarda tavsiye edilen günlük tüketim miktarının çok altındadır. Diğer ülkelerde ise Avustralya 147,5 gram/gün, ABD 126,4 gram/gün ve AB 121,4 gram/gün kırmızı et tüketilmektedir. Sigarayı bırakmak, ideal kiloya ulaşmak ve aşırı alkol kullanımından kaçınmak kanserle savaşmak için çok daha etkilidir. Bu rakamlara bakınca Türkiye’de kanser riski bu ülkelere nazaran yok denecek kadar az. Bilimsel veriler göstermektedir ki kanser kompleks bir hastalıktır ve tek bir gıda kanser nedeni olarak gösterilemez. Eğer bilimsel kanıtlar et ve et ürünlerinin tek başına bağırsak kanserine neden olduğunu gösterseydi, çözüm çok basit olurdu, tüketimi yasaklanır ve insanlar kalın bağırsak kanserine yakalanmazlardı” dedi.

ETİN ÖNEMİNE VURGU

Keskinoğlu, işlenmiş etin, aralarında tütün, aflatoksin, arsenik, plütonyum ve alkol gibi maddelerin de bulunduğu listede yer bulmuş olmasından dolayı listede bulunan her şeyin eşit derecede zararlı ve kanserojen olduğu sonucunu söylemenin yanlış olduğunun altını çizdi. Keskinoğlu, etin önemine de vurgu yaparak şunları söyledi: “Güneş ışığı gibi her kanserojenden mutlak korunmak mümkün değildir. Burada önemli olan kanser yapıcı maddelere karşı maruz kalınan temas süresi ve dozudur. Kırmızı et insan vücudunun ihtiyacı olan ve besinlerden alınması zorunlu olan tüm amino asitleri içerir. Yani tam proteindir. Et çinko açısından en zengin kaynak olup ihtiyacın neredeyse yüzde 50’si sadece etten karşılanabilmektedir. Çinko elliden fazla enzimin yapısına girer. Et çocuklarda, hayatları boyunca, beyin gelişimi ve beyin fonksiyonları için gerekli olan B12 vitaminin doğal kaynağıdır. Demir eksikliğine bağlı gelişen Anemi et tüketimi düşük olan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde gelişmiş ülkelere kıyasla 3-4 kat daha fazla görülmektedir. Türkiye'de demir eksikliği anemisi 2 yaş altı bebeklerde ve özellikle kadınlarda çok yaygındır. Bilinen yararları göz önüne alındığında kırmızı etin günlük diyetten tamamen çıkarılmasını beklemek ve vejeteryan/vegan tarzı beslenmeyi öne çıkarmaya çalışmak bilimsellikten uzak olacaktır.”

Haber Merkezi