Sayfa Yükleniyor...
Bu yaz tatile gittiğim Çandarlıda kendisini su kabağı sanatına adamış olan Hüsnü Şimşekyılmaz ile tanıştım. Kendisi beni evinde konuk ederek sanat eserlerini görme fırsatını verdi. Su kabağı hakkında merak ettiklerimi büyür bir cevaplayan Şimşekyılmaz, "Yaptığım işten haz alıyorum" dedi
ONURHAN ALPAGUT
Kendinizi bize anlatır mısınız?
Adım Hüsnü Şimşekyılmaz. 1948 Adana Cebecide doğdum. Bölgeye Dağlıova adı verilirdi. Çok sıkıntılı bir yerdi. Bu çevrede yetişmenin verdiği zorlama becerilerle birçok işe yöneldim. Sokaklarda simit satmaktan tutunda berber çıraklığı, mobilyacılık işleriyle uğraştım. Çocukluğumda uğraş verdiğim bu meslekleri icra ederken hem de çalışıyordum. Ayrıca kalan boş zamanlarımda bahçe işleriyle uğraşıyordum. Yedi kardeştik içlerinden sadece ben Üniversiteyi bitirdim. Bunu biraz tesadüflere bağlıyorum ancak istemlerimde vardı. Bu konuda babamın teşviklerini de yadırgayamam. O dönemlerde liseyi bitirmemle beraber Türkiye çalkantılı bir dönemin içine girdi. Çalkantılı dönemde okuduğum Üniversite'de yaşanan olaylardan etkilendim. Okuduğum dönemde sağ-sol olayları çok yaygındı. Bu dönemde mutlaka kendinize bir konum belirlemek zorundaydınız. Bende ilk başlarda kendimi sağda buldum ancak düşüncenin bana uygun olmadığını görünce sol görüşe geçtim. Okuduğum yıllarda başımdan pek çok olaylar geçti. Ama bu arada aynı zamanda futbol hayatımda devam ediyordu. Adanaspor'un futbol takımında yer aldım. Bunun dışında birçok spor ile de meşguldüm. Spor'da birçok başarılı sonuçlara imza attım. O zamanlarda futbol bu günkü kadar basın tarafından rağbet görmüyordu. Koşullar bu gün ki gibi olsaydı belki farklı bir şekilde olabilirdi. Ama Üniversite benim için her şeyden öncelikliydi. Bir yıl Akademi'de okudum. Orada sağ eğilimli bir güç hakimdi ve tutunamadım. Daha sonra Üniversite sınavlarına girdim. Sınavlar sonucu Fransız Filolojisi bölümünü kazandım. Altı ay bu bölümde okudum. Yatay geçiş ile Erzurum Atatürk Üniversitesi Türkoloji bölümüne geçtim. 1974 Yılında bu bölümü bitirdim. 1975 yılında evlendim. Evliliğimden eş durumundan tayinimi İzmir Menemen'e taşıdım. Orada 28 yıl öğretmenlik yaptım. Öğretmenlik yaptığım sürede ek iş yapmak durumunda kaldım. Bu şekilde el becerimi geliştirdim.
Bu işle alakanız ne şekilde oldu?
2002 yılında emekli olduktan sonra boş durmamak adına ilk kez bir el işi öğretmeni arkadaşımın evinde gördüğüm makrome ile başladım. Daha sonra kendimi geliştirerek makrome işi avizeler yapmaya başladım. Aşağı yukarı 300 tane tahtadan ve testiden dönüşümlü avize altlığı yaptım. Oyma işlerine girdim. Yaptığım işleri derneklere yolladım. Bunun sonucunda büyük bir ilgi gördüm. Maddi bakımdan kendime hiçbir zaman katkıda bulunmadım. Kabak sanatına yönelmem ise, İstanbuldan baldızımın süslenmiş bir kabak yollaması ile gerçekleşti. Kabağın cazibesiyle kendimi onlara adanmış olarak gördüm. Kendimi geliştirerek acemilik, kalfalık, ustalık aşamalarına geldim. Tabii bu olay 4 yıl sürdü. Bugüne kadar yaptığım kabak sayısı 400'ü buldu. Bu kabakların birçoğu Menemen, İzmir, Almanya, Amerika, İngiltere'ye gitti. Amerika'ya ilk gönderdiğim kabak üzerinde Amerikan bayrağı motifi vardı. Bu motifi görenler benden birtakım isteklerde bulundular. Kırmadım gönderdim. Bu işi hobi olarak yapıyorum. Maddi açıdan beklentim yok. Çoğu zaman kendi cebimden veriyorum.
İşin zorluklarından bahsedecek olursanız neler söylersiniz?
İşin bir zorluğu yok. İşin sırrı sabretmek ve sevmekten geçiyor. Aslına bakarsanız her işte bu vardır. Bir işi sevdikten, sabrettikten sonra insanın yapamayacağı iş yok.
Su kabaklarını yaparken ne tür malzemeler kullanıyorsunuz?
Su kabağı, boncuk, tutkal, matkap kullandığım malzemeler arasında.
Hobi mi yoksa profesyonellik mi?
Hobi olarak ilgileniyorum. Ama profesyonelliğe başlayacak gibiyim. Çünkü yaptığım işten haz alıyorum. Maddi beklenti içinde fazla olmama rağmen giderlerimi karşılanması amacıyla profesyonel bir yaklaşım içerisine girdim.
Herhangi bir hedefiniz ya da amacınız var mı?
Hayır. Sadece kendimi oyalamak ve yaptığım eserden baktığım zaman zevk almak.
Eseri yaparken neler hissediyorsunuz?
Su kabağıyla baş başa kaldığım zamanlarda çiziminden tutun oymasına kadar adeta kendimden geçiyorum, çevreyi unutuyorum. Beni bir başka aleme çekiyor. Mutluluk duyuyorum. Bu nedenlerle bırakmayı düşünmüyorum.
Yaptığınız eserleri bağışladığınızı söylemiştiniz. Bundan bahsedersek.
Derneklere bağışlarımın yanı sıra çevremde öğrencilerimin bazılarına hediye ediyorum. İnsanlara benden hatıra olarak kalsın diye bu kabakları veriyorum. Bu da bana büyük bir haz veriyor.
Ortalama bir eser ne kadar sürüyor?
10-15 gün arası sürüyor. Günde 2-3 saatimi ayırıyorum.
Sizden sonraki kişilere bu sanatı aktarmayı düşünüyor musunuz?
Bu iş zevk işidir. Benden sonra gelecek kişilerde beni görerek zevk alacak olursa bu işe yöneliyor.
Sergi veya atölye açmayı düşünüyor musunuz?
Çevremdeki insanlar beni bu yönde yöneltiyor. Ancak benim böyle bir düşüncem yok. Sergi anlamında karma sergilere gönderiyorum.
Haber Merkezi