- İzmir
- 07.04.2025 21:19
‘İzdemir Enerji Santrali-II’ adlı termik santralin kanunuz bir şekilde faaliyet gösterdiğine dikkat çeken Egeçep Sözcüsü Av. Arif Ali Cangı, “Biz bu kanunsuzluğa göz yummayacağız” ifadelerini kullandı
AYSELİN UZUN / Ege Çevre ve Kültür Derneği (Egeçep) ve Foça Tarif ve Doğa Talanına Hayır Platformu tarafından Bayraklı Bölge Adliye Mahkemesi önünde düzenlenen basın açıklamasıyla birlikte Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) tarafından verilen ‘olumlu’ raporlarına ve faaliyet gösteren termik santrallere karşı çıktı. Bu kapsamda basın açıklamasını okuyan Egeçep Sözcüsü Av. Arif Ali Cangı, Aliağa'da bulunan ‘İzdemir Enerji Santralı-II’ adlı termik santraline başından bu yana verilen ÇED kararlarının tamamının mahkemelerce iptal edildiğini ve Anayasa Mahkemesi’nce ihlal kararı verdiğini belirterek santrale yapılan tüm itirazlara rağmen ‘olumlu’ kararı verildiğini söyledi.
Dernekler, baro ve halk tarafından yapılan çalışmalara raporlara rağmen istenilen etkinin yaratılmadığını dile getiren Cangı, “İzdemir Enerji Santrali-II (Endüstriyel ve Tehlikeli Atık Düzenli Depolama Alanı Dahil) projesi için 22.03.2017 tarihli ÇED olumlu kararı verildi. Bu kararın iptali davası sonunda İzmir 5. İdare Mahkemesi'nin 2017/1072 Esas 2018/1382 Karar sayılı kararı ile işlemin iptaline karar verildi. Danıştay bu kararı bozdu ve davanın reddine kesin olarak karar verdi. İlk derece mahkemesinin iptal kararı henüz taraflara tebliğ edilmeden, aynı genelgeye dayanılarak aynı projeyle ilgili 28.12.2018 tarihli ÇED olumlu kararı verildi. Bu kararın iptali davası sonunda ise İzmir 5. İdare Mahkemesi'nin 14.11.2019 tarihli 2019/378 Esas 2019/1236 Karar sayılı kararı ile davanın reddine karar verildi. Karar Danıştayca onanarak kesinleşti. Kesinleşen bu iki karar için yapılan başvuru üzerine Anayasa Mahkemesi 13.12.2023 tarihli 2019/29604 başvuru numaralı kararı ile Anayasa'nın 20. maddesinde güvence altına alınan özel hayata saygı hakkının ihlal edildiğine karar verdi. Anayasa Mahkemesi'nin kararı üzerine yeniden yapılan yargılama sonunda İzmir 5. İdare Mahkemesi 2024/495 ve 2024/496 Esas sayılı dava dosyalarından 31.12.2024 tarihli kararla santralin faaliyetini sağlayan 22.03.2017 ve 28.12.2018 tarihli ÇED olumlu kararlarını iptal etti. Bu Mahkeme kararları Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı'na 5 Şubat 2025 tarihinde tebliğ edildi. Anayasanın 138. maddesine göre gecikmeksizin, 2577 Sayılı İYUK'un 28. maddesine göre en geç 30 gün içinde mahkeme kararlarının uygulanıp termik santralin faaliyetine son verilmesi gerekirdi. Ama öyle olmadı, yine 2009/7 sayılı genelgeye dayanılarak bu kez Anayasa Mahkemesi'nin kararı da yok sayılmak suretiyle bir kez daha iptal kararları çöpe atıldı. Hızla yeni bir ÇED raporu hazırlandı. Ancak halkın katılımı toplantısı yapılmadı. 14 Şubat'ta İnceleme ve Değerlendirme Komisyonu (İDK) toplantısı yapıldı, toplantıya EGEÇEP ve TTB temsilcileri katıldı itirazları dile getirdiler. İtirazlar dinlenmedi, 12.781 sayfalık ÇED raporu incelenmek suretiyle aynı gün mesai saatleri içerisinde uygun bulundu. Nihai yapılan ÇED raporuna EGEÇEP, İzmir Barosu, Ekoloji ve Sosyal Gelişim Derneği, Foça Belediye Başkanlığı ve yüzlerce yurttaş itiraz etti. Bu itirazlar da fayda etmedi. Mahkeme kararının uygulanması gereken son günden önceki gün 6 Mart'ta yeni bir ÇED olumlu kararı verildi ve aynı zamanda İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından termik santralin yıllarca işyeri açma ve çalıştırma ruhsatı olmadan çalıştırıldığı tespit edildi ve 05.03.2025 tarihinde faaliyetten men edildi. Daha sonra bu faaliyetten men kararı hakkında Mahkemece yürütmeyi durdurma kararı verildi. Aliağa Termik Santrali 4 Nisan 2014 tarihinden bu yana Mahkeme kararları, Anayasa Mahkemesi kararı yok sayılarak, üstelik gayrisıhhi müessese açılma ve işletme ruhsatı olmadan faaliyetini sürdürmüştür. Bu Termik Santral kanunsuzdur” açılamasında bulundu.
“Biz bu kanunsuzluğa göz yummayacağız” diyerek sözlerine devam eden Cangı, ÇED olumlu kararının yürütmesinin durdurulması ve iptali için Egeçep, İzmir Barosu ve 60 İzmirli yurttaş olarak dava açacaklarını da belirterek, “Davayı görecek Mahkemeden, hukukla ve aklımızla alay eden yeni ÇED oyununu bozmasını bekliyoruz. Bakım nedeniyle faaliyetine 15 Nisan'a kadar ara veren termik santralin temelli kapatılmasını sağlayacak yürütmeyi durdurma ve iptal kararı vermesini diliyor ve bekliyoruz. Halktan uzak bir şekilde, kapalı kapılar ardında 2021 yılından beri devam eden hazırlık çalışmaları sonrası iktidar tarafından Meclis'e sunulan 'İklim Kanun Teklifi', 26.02.2025 tarihinde Çevre Komisyonu'ndan alelacele geçti ve araya başka gündemler girmesi sonucunda TBMM Genel Kurulu'ndaki görüşülmesi yarına kaldı. Meclis Genel Kurulu'nda 08.04.2025 tarihinde görüşülmeye başlanacak olan İklim Kanunu teklifinin, etkilerini bütün dünya ile birlikte yakıcı bir şekilde, doğal afetler ve birbirini tetikleyen diğer krizlerle birlikte yaşamakta olduğumuz iklim krizini önlemek gibi bir derdi yoktur. Teklif, havamızı, suyumuzu, toprağımızı, yaşamımızı yok ederek bütün bunları bizlere yaşatan, durmak ve doymak bilmeyen şirketlerin ihtiyaçları doğrultusunda hazırlanmıştır.
Kanun teklifi, İklim krizine neden olan politikalardan vazgeçmeyen ve iklim krizinin etkilerini önlemeye yönelik politikalar içermeyen karbon piyasasını düzenleme kanun teklifidir. Tek amaç, şirketlerin ihtiyaçlarını karşılamak, ihracat sırasında karşılaşmaları olası engelleri aşmaktır.
Halkın katılımını içermeyen, bilimden uzak, doğanın ve toplumun yararını gözetmeyen, tamamen şirketlerin çıkarı için hazırlanmış ve iklim adaletini gözetmeyen bu kanun teklifini kabul etmiyoruz.
TBMM'ne ve bütün milletvekillerine sesleniyoruz; bilimi, yaşam savunucuları olarak, yaşamı, doğayı, iklim adaletini ve insan haklarını savunan, katılımcı bir süreçle hazırlanacak gerçek bir İklim Kanunu istiyoruz. Genel Kurula getirilen kanun teklifinin geri çekilmesini sağlayın, bilim insanlarının görüş ve önerileriyle iklim adaletini ve toplumsal ortak faydayı önceleyen iklim Kanunu teklifini gelin birlikte hazırlayalım. Bu günün ve gelecek kuşakların sağlıklı yaşaması, yeryüzündeki yaşamın korunması için ve tarihsel sorumluluğumuz gereği bunu yapmak zorundayız” sözlerini etti.