- İzmir
- 07.04.2025 17:12
İzmir Barosu’nun 5 Nisan Avukatlar Günü kapsamında gerçekleştirdiği programda konuşan Av. Sefa Yılmaz, Türkiye’de özellikle son olayların ardından hukuk üstünlüğünün göz ardı edildiğine dikkat çekti
AYSELİN UZUN / İzmir Barosu tarafından 5 Nisan Avukatlar Günü dolayısıyla düzenlenen basın acıkmamasında avukatların yaşadığı güncel sorunlara değinildi. Özellikle son yıllarda ekonomik baskılara, fiziksel şiddete ve itibarsızlaştırma politikalarına maruz kalmaktan şikayet eden avukatlar tüm bunlara rağmen yılmadan mesleklerini icra edeceklerini belirtti. Basın açıklamasını okuyan İzmir Barosu Başkanı Av. Sefa Yılmaz, “Hukukun fiilen ortadan kaldırıldığı, demokrasinin lağvedildiği, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi söylemlerin herkesin yüzünde müstehzi bir gülümseme yarattığı günlerden geçiyoruz” şeklinde konuştu.
Türkiye tarihinde ilk kez bir baro yönetiminin hiçbir hukuki dayanağı olmadan sadece bir davaname ile görevden alındığını vurgulayan Yılmaz, “Hukukun fiilen ortadan kaldırıldığı, demokrasinin lağvedildiği, yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı gibi söylemlerin herkesin yüzünde müstehzi bir gülümseme yarattığı günlerden geçiyoruz. Demokratik, anayasal haklarını kullandıkları için pırıl pırıl 301 gencimizin cezaevine atıldığı, en ufak bir muhalif sesin bile şiddetle, yargı sopasıyla cezalandırıldığı, korkudan nefes bile alamayacak bir toplum yaratılmaya çalışıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Milletvekili bir avukat meslektaşımızın, Can Atalay’ın Anayasa Mahkemesi kararına rağmen cezaevinde adeta esir tutulduğu, anayasa mahkemesi kararlarının tanınmadığı, siyasetten âri bir yargılama fikrinin neredeyse ütopyaya dönüştüğü bir ortaçağ karanlığını yaşıyoruz. Türkiye tarihinde ilk kez bir baronun, İstanbul Barosu yönetiminin hukuki hiçbir dayanağı bulunmayan, salt savunmaya gözdağı vermek amaçlı açılmış bir davaname ile görevden alındığı, görevlerini yaptıkları için haklarında jet hızıyla ceza soruşturması açıldığı ve İstanbul Barosu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Fırat Epözdemir’in daha önce kovuşturmaya yer olmadığına dair kararla kapatılmış olan dosyanın tekrar canladırılarak cezaevine konulduğu bir süreci yaşıyoruz. Tahir Elçi’lerin herkesin gözü önünde katledilip tüm sanıkların beraat ettirildiği, Ebru Timtik’lerin adil yargılanma için başlattığı ölüm orucunda yaşamını yitirdiği, Selçuk Kozağaçlı’ların, Selahattin Demirtaş’ların hukuk garabeti davalar ile cezaevlerine atıldığı bir ülkede yaşıyoruz. Açık bir cezaevine döndürülen, hukukun hiçbir kırıntısının kalmadığı, en demokratik taleplerin bile şiddet ve hapishane ile bastırılmaya çalışıldığı, kayyum uygulamalarının vaka-i adiyeden sayıldığı, 35 senelik diplomaların bir gecede iptal edildiği, siyasi rakiplerin şafak operasyonlarıyla hapse atıldığı; tüm bunlara karşı ses çıkaranların ise terörist ilan edilerek soruşturma/tutuklama sopası ile ses çıkaramaz hale getirilmek istendiği bir ülkede, hiç kimsenin can ve mal güvenliğinin dahi kalmadığı bir coğrafyada avukatlık yapıyoruz. Meslektaşlarımıza karşı ekonomik ve fiziksel şiddetin sistematik hale getirildiği, baro tarafından hak ihlallerinin tespiti için görevlendirilen meslektaşlarımızın avukat oldukları bilinmesine rağmen gözaltına alındığı şartlarda; imkan bulsalar tüm savunma makamını külliyen ortadan kaldırarak avukatsız bir yargı hayali ile yaşayanların iktidarında avukatlık yapıyoruz” ifadelerini kullandı.
“Bizler mesleğe adımımızı atarken kanunların bizlere yüklemiş olduğu demokrasi ve insan haklarını yükseltme ve geliştirme görevi ile donanmış bulunmaktayız. En alışılagelmiş mesleki faaliyetten bir kanunun değiştirilmesine, duruşmaya girmekten Menemen Cezaevinde darp edilen gençlerimiz için mücadele etmeye dek geniş bir yelpazede sürdürdüğümüz mesleğimiz yukarıda saydığımız engellere rağmen ve fakat bu engellerle birlikte bu dönemde çok daha önemli ve değerlidir” diyerek sözlerine devam eden Yılmaz, “Bizler Avukatlar Günü’nü bu ahval ve şerait içinde anlıyoruz. Mesleğimizin yaşadığı pratik sorunların büyük bir kısmının egemenlerin sömürü ve baskı politikaları ile birebir ilintili olduğunu hiçbir zaman aklımızdan çıkarmıyor ve buna karşı mücadeleyi büyütüyoruz. Demokratik, laik, sosyal bir hukuk devletinde yaşayamamanın, mesleğimizin de anlamının değiştirilmesi tehlikesine işaret ettiğini biliyoruz, görüyoruz, uyarıyoruz; bu nedenle her demokrasi talebinin arkasında duruyor ne meslektaşlarımızı ne de halkımızı bu kör karanlıkta yalnız bırakmamak için çabalıyoruz. Son yaşanan toplumsal olaylarda İzmir Barosu avukatlarının birlikteliği, özverisi, gücü ve azmi sadece gözaltına alınan, tutuklanan o aydınlık insanlarımız özelinde değil tüm Türkiye’de önemli bir etki ve ivme yaratmıştır. Demokrasiye, insan hak ve özgürlüklerine, hukukun üstünlüğüne tutkuyla bağlılığımız pratikte en yaratıcı eylemlerle, en özverili mücadelelerle bir kez daha kendisini göstermiştir. Bu nedenle meslektaşlarımıza teşekkür ederiz. Tüm meslektaşlarımızın gününü kutluyor ve bir kez daha haykırıyoruz: Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz” dedi.