Başkan Şen: Bu bir tasfiye operasyonudur

Hükümet tarafından hayata geçirilen “Proje Okulları” uygulamasına ve tartışmalı atamalara tepki gösteren Eğitim- İş 1 Nolu Şube Başkanı Özgür Şen, “Bu bir proje değil, bir tasfiye operasyonudur” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 14.04.2025 18:38
  • Güncelleme Tarihi : 14.04.2025 18:38
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Başkan Şen: Bu bir tasfiye operasyonudur haberinin görseli

AYSELİN UZUN / “Proje Okulları” uygulamasının atamalarının gerçekleşmesinin ardından ülke genelinde 20 binden fazla öğretmen kadro dışı bırakılırken, birçok öğretmenin de görev yaptıkları liselerden alınarak farklı liselere tayin edildiği aktarıldı. Üstelik bu atamaların özellikle Türkiye’de ileri gelen liselerden olan;  Sakıp Sabancı Anadolu Lisesi, Küçükçekmece Gazi Anadolu Lisesi, Florya Tevfik Ercan Anadolu Lisesi, Eyüp Anadolu Lisesi, Beşiktaş Atatürk Anadolu Lisesi, Süleyman Nazif Anadolu Lisesi ve İzmir Atatürk Lisesi gibi eğitim kurumlarında görev yapan öğretmenlere uygulandığı öğrenildi. Yaşanan bu durumun hükümet tarafından bir ‘biat ettirme’ politikası olduğunu iddia eden birçok dernek, öğretmen ve öğrenci ise bu liselerin içerisinde yer alan İzmir Atatürk Lisesi önünde toplanarak bir basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya Eğitim Sen, Eğitim İş, Veli Der'in yanı sıra CHP milletvekilleri Gökçe Gökçen, Ümit Özlale, Yüksel Taşkın katılım gösterdi. Açıklamadan sonra Cumhuriyet Meydanı'na doğru "Susmuyoruz, korkmuyoruz, itaat etmiyoruz", "Direne direne kazanacağız" sloganları eşliğinde yürüyüş yapıldı

ÖĞRETMENLER SÜRGÜN EDİLDİ

Eğitim- İş 1 Nolu Şube Başkanı Özgür Şen şöyle konuştu;

Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu felsefesi, eğitimin kamusal bir hak olduğu ve tüm çocuklara eşit, bilimsel, laik, parasız ve nitelikli biçimde sunulması gerektiği anlayışı üzerine inşa edilmiştir. Ne yazık ki bu anlayış, özellikle son 20 yıldır sistemli bir biçimde tasfiye edilmektedir. Bugün geldiğimiz noktada, kamusal eğitim ideali yerle bir edilmiş, Millî Eğitim Bakanlığı anayasal sorumluluğu olan eğitimde fırsat eşitliğini sağlama görevini açıkça reddeder hâle gelmiştir. Bu ret, sadece sözde değil; uygulamada da kendisini göstermektedir. Bunun en somut örneği ise "proje okulları" adı altında sürdürülen politikadır. 2014 yılında, dönemin Bakanı Nabi Avcı tarafından 44 okulda başlatılan ve başlangıçta “ulusal ve uluslararası projelerin yürütüleceği özel okullar” şeklinde sunulan bu model, bugün itibariyle 2318 okula ulaşmış, kapsamı büyütülmüş ancak içeriği boşaltılmıştır. Proje okulları adı altında yapılan şey, açıkça eşitsizliğin kurumsallaştırılması, öğretmenin hukuki güvencelerinin yok edilmesi, eğitimde liyakatin ve yerleşik kültürlerin tahrip edilmesidir. Bu sürecin mimarı, bugünün 
Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin. Daha 2014 yılında, dönemin müsteşarıyken söylediği şu sözler bugün yaşadıklarımızın habercisiydi: “Mevzuatlar bize engel oluyor. Ama biz siyasi iradeyle hareket ediyoruz. Mevzuatlara rağmen bildiğimizi yapacağız.” de ve yaptılar. Bugün öğretmenler kıyıma uğruyor, sürgün ediliyor. Okulların yıllardır oluşan iklimi darmadağın ediliyor. Öğrencilerin sınava aylar kala alıştığı öğretmenlerinden koparılması, eğitimde istikrarı yok ediyor. Bu bir proje değil, bir tasfiye operasyonudur. Bu itiraf, aslında bütün bu sürecin siyasi ve ideolojik bir projenin ürünü olduğunu göstermektedir. Proje okulları uygulaması ile bakan, 80 bine yakın öğretmeni doğrudan kendisi seçme ve atama yetkisini elinde toplamaktadır. Yani artık öğretmenlerin bilgi birikimi, başarı belgesi, akademik unvanı ya da hizmet puanı değil; bakanın onayı belirleyicidir. Bu da açıkça, mülakat düzeninin öğretmen atamalarındaki yeni biçimidir. Bugün yüzlerce öğretmenimiz, yıllardır görev yaptığı, okulun kültürüne katkı sunduğu, öğrencileriyle aile gibi olduğu okullardan gerekçesiz ve ani bir şekilde sürülmektedir” dedi. 

PROJE EĞİTİM DEĞİL SİYASET MESELESİ

İzmir Atatürk Lisesi gibi Cumhuriyet değerleriyle özdeşleşmiş köklü kurumlarda, bir gecede 60 öğretmen görevden alınmıştır” diyerek sözlerine devam eden Şen, “Norm kadro fazlası bahanesiyle, on yıllardır emek veren öğretmenler başka ilçelere, bazen 100 kilometre öteye gönderilmek istenmektedir. Bu sadece hukuka aykırı değil, aynı zamanda eğitimin ruhuna, okul kültürüne, öğrenci-öğretmen ilişkisine ihanettir. Şimdi soruyoruz: Öğretmenin oradan alınmasının objektif gerekçesi nedir? Yıllarca görev yapan, başarı belgesiyle ödüllendirilmiş, yüksek lisans ve doktora sahibi öğretmenler hangi kriterle yetersiz görülmüştür? Yerlerine atanacak kişilerin liyakatini kim ve neye göre belirlemiştir? Aynı okulda yıllarca çalışan öğretmenleri bir gecede sürgün etmek hangi pedagojiye, hangi hukuk devletine, hangi kamu vicdanına sığar? Devlet memurluğu güvencedir. 
Devlet memurluğu, siyasi iktidara göre değil; anayasa ve yasalara göre görev yapma sorumluluğudur. Bugün proje okulları aracılığıyla yapılan şey, bu güvenceyi ortadan kaldırmak, öğretmenleri itaate zorlamaktır. Eğitim-İş olarak bir kez daha altını çiziyoruz: “Proje okulu” adı altında yürütülen bu uygulama, bir okul geliştirme projesi değil; siyasi iktidarın kendi memurunu, kendi neslini ve kendi toplumunu yaratma projesidir.

Köklü okulların emekle, alın teriyle, yılların birikimiyle yetiştirdiği öğretmenler bir bir tasfiye ediliyor. Bu sadece bir personel değişimi değil; bir hafızanın, bir kültürün, birikimin ve Cumhuriyet’in eğitim anlayışının sistemli biçimde tasfiyesidir. Neden mi? Çünkü onların hedefi açık: Liyakatsizliği teşvik ederek biat eden kadrolar yaratmak, düşünmeyen nesiller yetiştirerek sorgulama kültürünü ortadan kaldırmak, Cumhuriyet'in temelini oluşturan laik, bilimsel ve kamusal eğitimi çökertmek.
Kırk yıllık bir öğretmeni, yıllarını eğitime ve öğrencilerine adamış bir insanı, tek bir yazıyla, tek bir imzayla görevden almak kolay. Ama onun öğrencilerinin yüreğinde bıraktığı izi, düşünce dünyasında açtığı kapıları, hayata dokunuşunu silmek imkânsız. Gerçek öğretmen, sınıflarda sadece ders anlatmaz; geleceği şekillendirir, insan inşa eder” şeklinde konuştu. 

PROJE DEĞİL, ADALET İSTİYORUZ

Görev yaptıkları okullardan alınarak farklı okullara atanan öğretmenlere yönelik ‘Onlar devrimci eğitim mirasını temsil ediyor” diyen Şen, “Sistemli bir şekilde görevden uzaklaştırılan o öğretmenler, aslında Cumhuriyet’in devrimci eğitim mirasını temsil ediyor. Ve artık çok açıktır ki, yavaş yavaş aşındırdıkları Cumhuriyet’in en derin, en hayati damarına ulaştılar: Eğitime. Çünkü biliyorlar ki Cumhuriyet’i yıkmanın en kestirme yolu, onu var eden eğitim devrimini yok etmektir. Köy Enstitülerinden bugüne taşınan ilerici eğitim anlayışını tasfiye etmek; özgür, eşit, laik bir toplum idealinden vazgeçirmek demektir. Ama unuttukları bir şey var: O öğretmenler yalnızca bir meslek grubunun değil, bir halkın vicdanıdır. Buradan hem Millî Eğitim Bakanlığı’na hem siyasi iktidara sesleniyoruz: Tüm öğretmenler için eşit ve adil atama sistemi istiyoruz! Tüm öğrenciler için eşit ve nitelikli eğitim hakkı istiyoruz! Öğretmenlerin sürgünle terbiye edilmediği, eğitimde liyakat ve hukuk ilkesinin esas alındığı bir sistem istiyoruz! Eğitim-İş olarak biz, hiçbir öğretmenimizin yalnız olmadığını bir kez daha hatırlatıyor, bu hukuksuz atamalara karşı her türlü yasal mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi kamuoyuna ilan ediyoruz. Proje değil, adalet istiyoruz! Bu adaletsizliğe karşı yalnız biz değil, halk da sessiz kalmıyor. Ülkenin dört bir yanındaki birçok köklü okulda, öğrenciler ve mezunlar, yıllarını eğitime vermiş öğretmenlerine sahip çıkmak için eylemler başlatmıştır. Gençlerimiz, kendilerine ışık tutan öğretmenlerinin yanında durarak yalnızca bir hak ihlaline değil; Cumhuriyet’in eğitim anlayışına da sahip çıktıklarını haykırmaktadır. Bu dayanışma, karanlığa karşı yanan umut ateşidir. Ve biz o ateşi birlikte büyüteceğiz” açıklamasında bulundu. 

 

İZMİR ATATÜRK LİSESİ'NDE 50 ÖĞRETMEN NORM FAZLASI

Şen'in ardından konuşan öğrenci velisi Halis Çalık ise şu ifadeleri kullandı;

 

“Milli eğitim bakanlığı 8 nisan Salı günü proje okullarına öğretmen atama sonuçlarını açıklamıştır. Görünen odur ki, İzmir Atatürk Lisesine ve daha birçok proje okuluna yapılan atamalar şeffaflıktan uzak ve liyakat ilkesini hiçe sayan bir anlayışla gerçekleştirilmiştir. Yapılan atamalarda süreç; somut, ölçülebilir ve nesnel hiçbir kritere dayanmamakta; tamamen siyasi ve idari takdirle şekillendiği anlaşılmaktadır. Bakanlığın; herhangi bir kriter ilanı yapmadan; kıdem, hizmet puanı ya da mesleki yeterlilik gibi objektif göstergelere bakmadan, istediği öğretmeni proje okullarına atadığı anlaşılıyor. Bu uygulama, eğitimde adalet ve hakkaniyet duygusunu ciddi anlamda zedelemekte; emek, birikim ve mesleki yetkinliği yok saymaktadır.
Yapılan bu atamalar sonucunda; bizlerin de çocuklarımızın okumakta olduğu İzmir Atatürk Lisesinde; yıllardır bu okulun kültürünün oluşmasında ve gelişmesinde emeği olan elli (50) öğretmenimize tekrar görev verilmemiş ve norm kadrosu fazlası duruma düşürülmüştür. Görev verilmeyen elli öğretmen İzmir Atatürk Lisesi öğretmen toplamının üçte ikisini oluşturmaktadır.
Biz İzmir Atatürk Lisesi velileri olarak bir okuldaki öğretmenlerin üçte ikisinin bir anda okuldaki görevinden alınmasını teknik, sıradan bir öğretmen ataması olarak görmüyoruz. Bu atama biçimi bu okulun onlarca hatta okulumuz adına 150 yıllık laik, bilimsel, çağdaş ve sorgulayan birey yetiştirme kültürünü sıfırlama amacı güttüğü ve çocuklarımızın eğitim alma hakkından çok siyasi saiklerle yapılan bir uygulama olduğunu görüyoruz ve bu adaletsiz uygulamanın bir an önce durdurulması için ses veriyoruz. Bu uygulama öyle bir uyulama ki, Çocuklarımız eylül ayında okula başladıklarında bu okulun öğrencisine yabancı, bu okulun kültürüne yabancı bir öğretmen topluluğu ile karşı karşıya kalacaklardır. Bu eğitim öğretim sürecinin bütünselliğine tamamen ters, bilimin ve pedagojinin hiçbir ilkesi ile açıklanabilir bir durum değildir.
Okul, sadece bina demek değildir. Öğretmeniyle, öğrencisiyle, tarihiyle, kültürü ile gelenekleriyle bir kurumdur okul. Bizim çocuklarımız okulumuzun sadece binasını değil, kurumsal kimliğini tercih etti. O kimliğin parçası olmak için gecesini  gündüzüne katarak çalıştılar. Emek harcadılar. Hiçbir kriter olmaksızın, tamamen keyfi, kayırmacı bir anlayışla İzmir Atatürk Lisesi'nden 50 öğretmenin, diğer okullardan da onlarca öğretmenin uzaklaştırılmasını kabul etmiyoruz. Bu haksız uygulama sonucunda bizim çocuklarımızın tercih ettiği okul ortadan kalkmış olacaktır. Bu durumu kabul etmeyeceğiz!
BİZ VELİLER,
HAKSIZ HUKUKSUZ PROJENİZİ KABUL ETMİYORUZ! BURADAN YETKİLİLERE SESLENİYORUZ:
ÖĞRETMENİME DOKUNMA!
Çocuklarımızın aydınlık geleceği için, aklın bilimin yolunda kendilerini geliştirmeleri ve ülkemizin aydınlık geleceğinde yer almaları için her şeyimizi ortaya koyduk. Okulumuzdan bir anda onlarca öğretmenin uzaklaştırılması çocuklarımızın adeta farklı bir okulla yüzleşmelerine neden olacaktır. Okul kültürünün taşıyıcı unsuru öğretmenlerimizin hiçbir kriter olmadan okuldan uzaklaştırılmasını kabul etmeyeceğiz.
Biz İzmir Atatürk Lisesi velileri olarak yalnızca İzmir Atatürk Lisesinde değil proje okullarının tamamında yaşanan haksız, adaletsiz ve şeffaflıktan yoksun atamaların karşısındayız. Proje okullarının önemi yalnızca verdikleri eğitimle, binalarıyla, puanlarla, sıralamalarla ölçülemez; bu okulların yıllardan gelen ve çocukların bir parçası olmaktan gurur duydukları okul kültürleri vardır. Bizim çocuklarımızın birçoğu İzmir’de ve başka illerde daha yüksek sıralamalarla öğrenci alan başka okullara da yerleşebilecekken öğretmenlerimiz, öğrencilerimiz ve mezunlar  sayesinde oluşan İzmir Atatürk Liseli olmak bu kültürle anılmak istedikleri için bu okulu seçmişlerdir. Şimdi yapılan bu hukuksuz atamayla bu kültürün öğretmen ayağı ortadan kaldırılmak istenmektedir.  Bugün bu okulların kıymetli öğretmenleri; yıllardır çatısı altında eğitim öğretim yaptıkları yalnızca öğrencilere ders vermekle değil memlekete faydalı, hayatı bilen, cumhuriyet değerlerine bağlı iyi insanlar yetiştirmekle de mükellef oldukları hissi ve bilinciyle yol aldıkları okullarından, hakkının gözetilmediği, kriterleri belirsiz olan, liyakat ve şeffaflık ilkelerinden uzak, adalete ters düşen yöntemlerle bırakın başka okullara atanmayı norm fazlası durumunda bırakılıp İzmir’in bir ucundan bir başka ucundaki okullara tayin istemesi dayatması ile karşı karşıya bırakılmıştır. Talebimiz, yapılan bu hukuksuz atamaların durdurulması ve yeni yapılacak atamaların şeffaf, kriterleri belirlenmiş ve açıkça beyan edilmiş olarak, adaletli ve liyakatli bir anlayışla yapılmasıdır. Biz, okulları, eğitimi, çocukların geleceğini değil; siyasi emelleri gözeten anlayışın karşısında; laik ve bilimsel eğitimin, liyakat ilkesinin, hak ve adaletin yanındayız. Eğitimde laik, bilimsel, demokratik ve adil anlayıştan vazgeçmediğimizin altını çizerek eğitimin ve çocuklarımızın gelecekleri için “öğretmenime dokunma” diyoruz. Yapılan bu hukuksuz atamaların derhal iptal edilmesini talep ediyoruz”


ÖZLALE: OKULLARI KENDİ YANDAŞLARIYLA DOLDURMAYA ÇALIŞIYORLAR


Basın açıklamasının ardından gazetecilerin sorularını yanıtlayan Ümit Özlale şöyle konuştu;
Sene olmuş 2025, 21. yüzyılda yepyeni becerileri gençlerimize vermemiz gerekirken, değil bu yüzyılı geçen yüzyılı bile taşıyamayan bir milli eğitim Bakanı’yla uğraşmak zorundayız. İzmir Atatürk Lisesi ile uğraşarak bir tek okulla uğraşmış olmuyorlar. Bugün Türkiye’nin dört bir yerinde binlerce mezunu olan okulları tamimiyle kendi yandaşlarıylalardıysa doldurmaya çalışıyorlar. Bizim de pırıl pırıl liseli gençlerin burada itiraz ettiği Tam da bu. 21. yüzyılda bizim çocuklarımıza çağın gereklerini öğretmemiz gerekirken, bu çocukları ve bu çocuklara yetiştiren öğretmenlere hiçbir şekilde hayal kırıklığına uğratmazsınız. Hayal kırıklığına uğrattığınız karşınızda bizleri bulursunuz

TAŞKIN: İYİ BİR KURUM YAPAMIYORLAR 

CHP İzmir Milletvekili Yüksel Taşkın basına şu açıklamada bulundu:
"Bu zihniyetin kendisi zaten problemli. Bu zihniyetin kendisi asla bu bakanlığı taşıyamaz. Bu zihniyetin kendisi anayasaya aykırıdır. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının eşitliğine hiçbir şey engel olamaz.
Birkaç saattir vpr oluşturmaya çalışıyorlar. Bu normal gibi gösteriliyor ama değil. Cumhuriyetçi Atatürkçü öğretmenlerin uzaklaştırıldığı ve kendi sendikalarına üye olanların buraya atandığını görüyoruz. Bu yasalara ve temel ilkelere aykırı. Hiçbir kriter yok. Bir yeri ele geçirmekten başka becerdikleri bir şey yok. İyi bir kurum kuramıyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nde hiçbir okulu bunlara teslim etmeyeceğiz. Bundan sonra izlemek yok, herkes sahaya inecek.
İzmir'deki bu enerji Şişli mitinginde ki enerji ile beraber biz hayır dedikçe vazgeçemiyoruz. 
Ben geçen gün Silivri'de pırıl pırıl gençleri Ziyaret ettim. Ne yaparlarsa yapsınlar onları dönüştüremiyorlar. Onlar ellerindeki çekiçle çivi çakmaya çalışıyorlar.
Onların pedagojileri de bakış açıları da yanlış. Ekrem İmamoğlu'na yapılana karşı yapılan bütün Türkiye nasıl tepki veriyorsa, İzmir hiç sessiz kalmıyorsa mücadele etmeye devam edeceğiz."

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ