- İzmir
- 18.04.2025 13:24
İzmir Barosu tarafından geçekleştirilen basın açıklamasında konuşan İzmir Baro Başkanı Av. Sefa Yılmaz, “Cezaevindeki tutuklu çocuklara, cezaevi sorumluları ‘siz teröristsiniz’ diyorlar” dedi
AYSELİN UZUN / İzmir Barosu tarafından düzenlenen “Kırıklar Cezaevinde İnsanlık Suçu İşleniyor” adlı basın açıklamasıyla birlikte Kırıklar Cezaevi başta olmak üzere Menemen T Tipi cezaevlerindeki mabpusların yaşadığı çeşitli sorunlara değinildi. Mahbusların cezaevlerinde insanlık dışı şartlarda yaşam sürdürdüğünü ve bunun sona ermesi için baro olarak ellerinden geleni yapacaklarını belirten Yılmaz, “ Normalde 10 kişinin kalması için planlanan koğuşlarda 16 kişilik yatak var ve kapasite yine aşılarak bu koğuşlarda 35 kişi kalıyorlar o sebeple 3 vardiya şeklinde sırayla uyuyorlar. Bu insanlık dışı bir muameledir. Öte yandan Menemen Cezaevindeki tutuklu çocuklara, cezaevi sorumluları ‘siz teröristsiniz’ diyorlar ve ‘Devletin gücünü sizlere göstereceğiz’ şeklinde konuştuklarını biliyoruz. Yani burada tutuklu olmak sizin o işkenceye maruz kalmanıza yetiyor” açıklamasında bulundu.
Yılmaz, Kırıklar’da tutuklu bulunan Buğra Zincir’in 151 gün Sercan Ahmet Arslan’ın ise 172 gün açlık grevinde olduğunu belirterek başladığı sözlerine, “Gençlerin bu açlık greviyle ilgili bayramdan önce cezaevlerinden sorumlu başsavcı vekiliyle bir görüşme yaptık ve ağır tecritle ilgili sorunu güvenme getirdik ve bu konunun sonlandırılmasıyla ilgili taleplerimizi sözlü olarak Av. Ceren Ertosun ile birlikte ifade ettik. Ancak sadece bu da değil, cezaevlerindeki hak ihlalleriyle ilgili konuyu da başsavcı vekiliyle cezaevi savcısı Cihan Yılmaz ile Menemen T tipide görüştük ve hak ihlallerini burada ortaya koyduk. Bu kapsamda hak ihlallerine ilişkin işkence soruşturmasını başlattıklarını gördük ve bize bu konuya ilişkin cezai soruşturma başlatılacağını söylendi. Gençlerin yaşadığı problemleri, fiziki şiddeti işkence olarak görülmemesi ve bulundukları alanlarda ihtiyaçlarının karşılanması üzerinde durduk. Bu konuda taleplerde bulunduk. Bunların bir kısmı ise yerine getirildi. Ancak bu konuda yerine getirilmeyen talepler de var” dedi.
Yaptığı konuşmada İzmir’deki cezaevlerinin doluluk oranına ve İmamoğlu’nun tutuklanmasının ardından çıkan son olaylar nedeniyle, Menemen Cezaevinde yatan öğrencilerin durumuna da değinen Yılmaz, “İzmir’deki cezaevlerinde doluluk oranı çok fazla. Öyle ki normalde 10 kişinin kalması için planlanan koğuşlarda 16 kişilik yatak var ve kapasite yine aşılarak bu koğuşlarda 35 kişi kalıyorlar o sebeple 3 vardiya şeklinde sırayla uyuyorlar. Bu insanlık dışı bir muameledir. Öte yandan Menemen Cezaevindeki tutuklu çocuklara, cezaevi sorumluları ‘siz teröristsiniz’ diyorlar ve ‘Devletin gücünü sizlere göstereceğiz’ şeklinde konuştuklarını biliyoruz. Yani burada tutuklu olmak sizin o işkenceye maruz kalmanıza yetiyor. Bu konuda dünyaya bakışınızın ne olduğu önem taşımıyor” ifadelerini kullandı.
Cezaevlerinde suçları ne olursa olsun her mahpusun çeşitli sıkıntılara maruz bırakıldığını vurgulayan İzmir Barosu Cezaevi Komisyonu’ndan Sorumlu Yönetim Kurulu Üyesi Av. Ceren Şen Tosun, Buca Kırıklar Cezaevinde gelen hak ihlalleri bilgilerini toplamayıp basınla paylaştı. Kırıkların erişebileceği yayınlarının kısıtlanmasına dikkati çeken Şentosun, “Bir insanın tutuklanma şartlarının ağırlaştırılması kabul edilebilir değil. Raporlama çalışmasıyla hak ihalelini toplamaya çalıştık. Kitaplara el konulması, süreli ya da süresiz basının cezaevi keyfi uygulaması ile içeri alındığının farkındayız. 10 saatlik sohbet hakkı 2 saate düşürüldüğü, sohbet hakkında çıkarılmayan ya da tek başına çıkarılan mahkumlar söz konusu. Kültürel ve sportif faaliyetlerden faydalanamıyorlar. İzmir gibi sıcak bir yerde atölye çalışmaları vantilatörsüz ya da havasız ortamlarda gerçekleştiriliyor. Bunun dışında atölye malzemeleri, yasak olduğu gerekçe ile verilmiyor. Hasta bir mahbus cezaevine revirine çıkarılması 2-3 ay sürdüğünü, hastaneye sevkler 7-8 ayı buluyor. Mahbuslar, hastaneye götürülmüyorlar çift kelepçe uygulanıyor, çift kelepçe kabul edilmediğinde hastaneye götürülmüyor. Oda değişimi ve temizlikte ciddi sorun var. İdari birimin olduğu koridorlar her gün temizlerken koğuşlar temizlenemiyor, temizlik malzemesi yeterince verilemiyor. Beslenmeye erişimde zorluk var. Lezzetsiz ve besin değerinden yoksun yemekler veriliyor ve dış kantine zorunlu bırakılıyor. Burada da fahiş ücretlendirme olduğu için beslenmeye erişimde sorun var. Görüş hakkı kısıtlanıyor. Yüksek güvenlikli ceza evine görüşçü olarak kabul edilen bir kişi, başka bir yere kabul edilmiyor. Bu idarenin inisiyatifinde. Keyfi uygulamalar yapılıyor. Burada mahbusların izolasyonu gerçekleştirilmiş oluyor. Ağır tecrit altında olurlarken görüş hakları engelleniyor, görüş hakkı verilse de görüşçüsü keyfi olarak içeriye alınmıyor. İletişim hakkı kısıtlanıyor, hakimliğin kararı uygulanmıyor. Cezaevi ‘yeterli koşullarımız yok’ diyerek kararları uygulamıyor. Litre bazlı sıcak ve soğuk su verildiği için kişisel temizlik ortadan kalkıyor. Özellikle siyasi mahbuslar adli hükümlüler ile bir arada tutularak psikolojik baskı içindeler.
10 hükümlü, bu şartlar ve hak ihlalleri süresiz açlık grevinde. Sürgün sevkler, ailelerden uzak yerlere yapılıyor ve iletişim kopuyor. Adil yargılanma hakkı için cezaevinde vefat eden meslektaşlarımız gibi ölmelerini beklemeden harekete geçilmeli. Biz tüm bu sürecin takipçisi olacağız, hak ihlallerinin ortadan kaldırılması için mücadele edeceğiz” diye konuştu.
Ulusal ve uluslararası mevzuatımız başta olmak üzere tüm mahpusların infaz süreçleri, insanca davranma ve insan olmaktan kaynaklanan onurlarına saygı gösterme zorunluluğunu kabul eden etik koşullar içerisinde yönetilmelidir. Ulusal mevzuatımız hapsedilme konusunu, insan hakları konusu olarak ele almakta ve ek bir cezalandırmaya dönüştürülemeyeceğini ifade etmektedir. Aynı zamanda Avrupa Hapishane Kurallarının ilk maddesi de “Özgürlüğünden yoksun bırakılan herkese, insan haklarının gerektirdiği gibi saygılı davranılmalıdır” hükmü bu anlamıyla açık ve nettir. Mahpusa verilen ceza kişi için elem ve ızdırap yaratacak uygulama muameleye neden olmamalıdır.
17.03.2025 tarihinde İzmir Barosu Cezaevi Komisyonu olarak Kırıklar Cezaevi’ne gidilmiş ve gerçekleştirilen görüşmeler ve Baro’ya gönderilen mektuplar neticesinde cezaevinde var olan sorunlar tespit edilerek bu rapor hazırlanmıştır. Bu rapor ile hak ihlallerine uğrayan mahpusların sesini duyurmak, bu ihlallerde yetki ve sorumluluğu olan mercilerin ve kurumların bu ihlallerin sonlandırılmasına yönelik harekete geçmelerinin sağlanması, ihlallere ilişkin inceleme ve araştırma yapılarak ihlallere neden olanlar hakkında etkin soruşturma yürütülmesi, insan hakları ihlallerinin önlenmesi, kamuoyunun dikkatini hapishanelerde yaşanan insan hakları ihlallerine çekmek ve bilgilendirmek, yerel ve uluslararası mekanizmalara gerekli hukuki başvuru ve suç duyurularının yapılması amaçlanmıştır.
1. Süreli ve süresiz yayınlardan yaralanamama
Talep edilen basın yayın dokümanına erişim sağlanamaması (yalnızca yayınların verilmesi). Getirilen kitaplar olması halinde bunların işaretli veya altı çizili olduğu gerekçesi ile teslimi yapılmıyor. Posta yoluyla gelen veya elden teslim edilen kitaplar idare tarafından bekletiliyor ve çoğu zaman el koyulup verilmiyor, tahliyesi gerçekleşen kişilerin kitaplarına el konularak çıkarılıyor. Odalarda 20 kitap, atölyede 5 kitap bulundurma sınırının var olması nedeniyle cezaevi koşulları arasında cezalandırma amaçlarından biri olan ıslah etme amacına tamamen aykırı bir uygulamanın varlığı gözlenmiştir
2. Sohbet hakkının tam uygulanmaması
2007 yılında Adalet Bakanlığı'nın 45/1 No’lu genelgesi ile yasal hale gelen haftada 10 saat sohbet hakkı bugüne kadar tam olarak uygulanmadığı, pandemi boyunca hep yasaklandığı, pandemi sonrası ise haftada 4 saat uygulandığı bildirilmiştir.
3. Kültürel ve sportif faaliyetlerden gerektiği gibi faydalanamama
Yasal olarak atölyeye katılma hakkı var olmasına rağmen keyfi engellemeyle birlikte atölyelerde havalandırma vantilatörleri bulunmaması ve atölyelerde durulmasının fiziken mümkün olmamasının önüne geçilmediği anlaşılmıştır. Atölyelerde gerekli malzemelerin çoğunlukla yasak olduğunun söylenmesi ile temininin yapılmaması. Havalandırma ve atölye çalışmasına götürülürken üst araması yapılması ve ayakkabıların çıkartılması dolayısıyla işkence yasağına aykırı muameleye maruz bırakıldığı gözlemlenmiştir.
4. Sağlık hakkına erişimin engellenmesi
Cezaevi revir doktorunun mahpusları muayene etmediği, ilgisiz davranarak yalnızca hastane sevklerini yaptığı, hastaneye sevklerin ise 8-9 ay sonra yapılmasından ötürü tedavi olma hakkının geciktirilmek suretiyle engellendiği, A.Y isimli mahpusa yaklaşık 7-8 defa anestezi verilmesine rağmen ameliyatı yapılmadığı bildirilmiştir. Bilhassa hastaneye sevklerde çift kelepçe uygulamasının zorunlu tutulduğu, hastanede muayene ve röntgen dahil kelepçenin çıkarılmadığı, bu şekilde muayene yapıldığı anlaşılmıştır.
5. Hastane sevklerinde çift kelepçe uygulaması
Çift kelepçeye itiraz eden mahpuslara şiddet uygulandığı tespit edilmiştir. Örneğin: G.T isimli mahpusa çift kelepçe uygulaması dayatılmış ve G.T bunun üzerine itirazda bulunmuş ve “Çift Kelepçeye hayır” diye slogan atınca jandarma tarafından yerde sürüklenip ve ağzı kapatılmıştır. Bu hak ihlalinin her defasında yaşanması üzerine G.T çift kelepçeyi artık kabul etmemiş ve sağlık hakkından mahrum kalmıştır. Mahpusları darp edip, işkence uygulayan cezaevi personelinin hiçbir yaptırıma maruz bırakılmaması, işkenceye ilişkin bildirimde bulunulmaması yaşanan bir diğer sorundur.
6. Oda değişimi yapılmaması
Yaklaşık 8 metrelik bir oda içinde kişilerin günün yaklaşık 21 saatinin geçirdiği anlaşılmıştır. Oda temizliklerinin ayda bir defa yapıldığı, çamaşırlarının yakınmasının ücret karşılığında yapıldığı ve talep edilen temizlik malzemelerinin verilmemesi ile kişileri yaşanmaz hale getirdiği anlaşılmıştır. İdarenin bulunduğu kat ve koridorlar her gün yıkanıp temizlenirken mahpusların bulunduğu yerlerin 2 ayda bir yıkanıp temizlendiği, temizlik esnasında da üst kat pencere yıkandığında suyun alt odaya girmesine neden olduğu ve akan sulardan vb. durumlardan giderlerin sürekli tıkandığı yaşanan sorunlardandır.
7. Beslenme sorunu
Yemeklerin sağlığa zarar veren şekilde yapıldığı ve sunulduğu ve ayrıca lezzetli de olmadığı için yemenin zor olduğu, hep aynı yemeklerin verildiği, içme suyunun temiz olmadığı, arıtma talebinin karşılanmadığı, mahpusların dış kantin ihtiyaçlarının sınırlandırıldığı, fiyatlarının yüksek olduğu ve malzemelerin yüksek fiyata rağmen çürük olduğu bildirilmiştir.
8. Ağırlaştırılmış müebbet cezası alan mahpusların koşulları
Ağırlaştırılmış müebbet cezası alanların; atölye, spor vb. etkinliklere çıkarılmadığı, havalandırma haklarını kullanamadığı, 3 saat olan havalandırma haklarının 2 saate indirildiği, havalandırmaya çıkarılanlar bakımından da havalandırmalarda pencerelerde kullanılan Fens tellerinin sıklığının içinden ancak bir kalemin geçebileceği şekilde dar olmasından kaynaklı güneşi fazla çekmesi nedeniyle sıcaklığı artırırken buna dayalı olarak da havalandırmayı imkânsız hale getirdiği anlaşılmıştır.
9. Görüş hakkının kısıtlanması
Ziyaretçi ile görüşler olsun avukatlarla görüşler olsun hepsinin İdari Gözlem Kurulu’nun keyfi kararları ile engellenmesi ve bu konuda yapılan yazılı başvurulara ve bu başvurularda yer verilen taleplere dönüş yapılmaması, idarenin belirlediği saatler dışında kimseyle iletişim ve temas kurulmasına izin verilmediği buna diğer mahpus ve arkadaşları ile görüşmelerin de dahil edilerek bu görüşmelere de izin verilmediği, görüş saatlerinin 1 saat, telefon görüşmelerinin 10 dakika olarak verildiği, görüntülü görüşme talebinin İnfaz Hakimliği tarafınca kabul edilmesine rağmen cezaevi idaresi tarafından imkân olmadığı gerekçesi ile reddedildiği, ankesörlerin bozuk veya arızalı olması nedenleriyle telefon görüşmelerinin sağlıklı şekilde yapılamadığı anlaşılmıştır. Görüş için kabul edilen kişilerin Cezaevi içinde ayrı uygulamayla karşılaştıkları, Yüksek Güvenlikli Cezaevine kabul edilen kişilerin F Tipi Cezaevinde görüşçü olarak kabul edilmediği bildirilmiştir.
10. İletişim hakkının kısıtlanması
Posta yoluyla gelen her türlü fotokopinin engellendiği, başka hapishanelerden veya dışarıdan gönderilen fotokopiler içerik incelemesine dahi tabi tutulmadan verilmediği, H.D’ye gelen 20 sayfa fotokopiye Eğitim Kurulunca el konduğu, karara yapılan itiraz İzmir 1. İnfaz Hakimliğince kabul edildiği (24,06, 2024 tarih, 2024/9604 Esas, 2024/10667 Karar sayılı karar), ancak Cumhuriyet Savcısının İzmir 1. ACM'ye itirazı sonucu bu karar iptal edilerek Eğitim Kurulu Kararı onandığı ve fotokopilerin verilmediği (16,07,2024 tarih, 2024/2593 D. İş sayılı karar).
Posta yoluyla gelen her türlü fotoğrafa “aile ferdi olup olmadığının anlaşılamadığı” gerekçesiyle el konulduğu, bu konuyla ilgili Anayasa Mahkemesi’nin kararları da uygulanmadığı tespit edilmiştir.
11. Hasta mahpusların infaz sürecinde yaşadıkları
Z.O için ortopedik yatak hastane tarafından yazılmış olmasına rağmen temin edilmedi bilgisi verilmiştir. F.Y Hepatit B ileri derecede, yüksek tansiyon, astım, prostat, varikosel, boyun bel fıtığı, kaslarda zayıflık, miyop, gözde sulanma, mide rahatsızlıkları, ileri derecede hemoroidi, kalp anjiyosu, kasık fıtığı ameliyatı olmuş. Anal fistül ameliyatı olması gerektiği; 10 Mart 2025 tarihinde Yeşilyurt Hastanesine götürüldüğü; Hastane nezarethanesinin bulunduğu yerde muayene olursa kelepçe takılmadığı ancak başka bir kata çıkarılırsa jandarmanın bir kelepçeyi kendisine bir kelepçeyi mahpusa takmak istediği hatta bazen ters kelepçeye ısrar edildiği; Hastanede genel olarak kelepçeli şekilde muayene edildiği bilgisi verilmiştir. E.P Kronik hastalıklar ve dermatolojik ilaçlar ücreti ödendiği halde güvenlik gerekçesi ile verilmiyor, anılan konuda revir doktorunun da oluru ve reçetesi var. S.Y Kronik hastalıklar ve dermatolojik ilaçlar ücreti ödendiği halde güvenlik gerekçesi ile verilmiyor, anılan konuda revir doktorunun da oluru ve reçetesinin olduğu bildirilmiştir.
12. Diğer Hak İhlalleri
Cezaevi idaresi arkadaş ziyaretçisi olarak yazılan isimleri kabul etmemektedir. Cezaevi idaresi kapüşonlu hırkadan akord cihazına, el işi malzemesinden daksile kadar mahpusların ihtiyacı olan birçok malzemeyi vermediği, sıcak ve soğuk suyun limitli şekilde verilmesi ve bu limitli halin yetersizliği, sıcak su günde 4 saat ve 150 litre kotalı şekilde verildiği anlaşılmıştır, İdari Gözlem Kurulu’nun keyfi kararları ile mahkumların infaz süresini uzatması, infaz koruma memurlarının beyanları esas alınarak disiplin cezaları verilmesi, koridorlarda 6 oda bulunması ve havalandırmanın yalnızca koridor sonunda var olması, havalandırma kapısının sürekli olarak kapalı tutulup, yalnızca havalandırma saatlerinde 2 saat süreli olarak açılması, İdare’nin sert tutumu ve keyfi hareket etmesi üzerine de özellikle bu gibi olaylar akabinde mahkumların üzerinde tehdit ile baskı kurarak sıklıkla hücre cezası verilmesi ile sonuçlanması, adliler ile bir arada tutma, siyasi mahpusların DAEŞ veya adli hükümlülerin yanına yerleştirilerek ayrı uygulamaya maruz bırakıldığı anlaşılmıştır.
Kırıklar Kampüsünde Bulunan Yüksek Güvenlikli Cezaevleri’nde Kalan Mahpusların Açlık Grevi Yapma Sebepleri:
• Kuyu tipi hapishanelerin kapatılması,
• Mahpusların aynı kampüsteki diğer kurumlara sevki,
• Sohbet hakkının hukuka uygun bir şekilde kullandırılması,
• Kitap yasaklarının kaldırılması,
• Hasta mahpusların serbest bırakılması,
• Sürgün sevklerin durdurulması,
• Hasta mahpus Ufuk Keskin'in diyetine uygun yemeğe erişimi ve arkadaşlarının bulunduğu bir hapishaneye sevki taleplerinin olduğu öğrenilmiştir.
Türk Tabipler Birliği, İnsan Hakları Derneği, Türkiye İnsan Hakları Vakfı raporları dahil olmak üzere kendi tespitlerimiz dahil olmak üzere yüksek güvenlikli cezaevleri ile ilgili belirlemeler şu şekildedir;
Yüksek güvenlikli hapishanelerde her blokta beş koridor (kısım) ayrı bir blok olarak inşa edilirken, hücrelere “modül” adı verilmektedir. Hücrelerin kapıları, kulübeden basılan otomatik düğmeyle açılıp kapanmaktadır. Bu kulübeye Lokal Kapı Paneli (LKP) denilirken, ayrıca LKP’leri izleyen Merkezi Kapı Paneli (MKP) bulunmaktadır. Böylece tutukluların her hareketi izlenirken, tüm iletişim ise megafon ve butonla sağlanmaktadır.
“Modül” hücreleri banyo-tuvalet ve mutfak tezgahıyla birlikte 12-13 metrekare büyüklüğünde olurken, “güneşlik” denilen ve apartman boşluğuna benzeyen boş bir alana açılan birer pencere yer almaktadır. Birinci ve ikinci katlarda bulunan pencereler, demir korkuluk dışında eleğe benzeyen çelik bir ağla kapatıldığından gökyüzünü dahi görmek mümkün olmamaktadır. Kafesi andıran bu pencerelere (güneşlik) hücrelerin içini görecek şekilde kameralar takılmıştır. Ayrıca üç kişilik hücrelerin içerisinde de kamera bulunmaktadır. Havalandırma 63 metrekare büyüklüğünde olurken, birbirini gören iki koridorun havalandırması çapraz hizalarda olacak şekilde tasarlanmış, dört tarafı duvarla örülü hapishane; elektrikli tellerle çevrilmiş, tek açık yer olan tavan dahi tellerle kapatılarak, adeta bir kafes görünümü vermektedir.
Bu tür cezaevlerinin sosyal izolasyon, insansızlaştırma ve yalnızlaştırmayı kolaylaştıracak tarzda projelendirildiği görülmektedir. Bunun yanı sıra her hücrenin tek penceresinin olması ve tüm pencerelerin apartman boşluğu gibi tanımlanabilecek tek alana açılıyor olması nedeniyle herhangi bir hücredeki en hafif gürültünün bile tüm hücrelerde duyulması veya yankılanması şeklinde kurgulanmış mimari yapılanma, günün 24 saati gürültüye maruz kalma gibi ciddi bir soruna neden olmaktadır.
Diğer cezaevlerinde havalandırma hakkı, ağırlaştırılmış müebbet hükümlüsü olanların dışındaki mahpuslar için, sabah sayımında havalandırma kapısının açılması ve akşam sayımında kapatılması şeklinde uygulanırken; yüksek güvenlikli ve Y tipi hapishanelerde havalandırmanın 1,5 saat olması ile yasalara aykırı biçimde mahpusların havalandırma hakkı kısıtlanmakta, havalandırma alanının mahpusun hücresi ile direk ilişkili olmaması nedeniyle bu 1,5 saatlik sürede yağmurdan ve güneşten korunma, tuvalet gibi acil ve kişisel gereksinimlerinin karşılanması olanaksız kılınmakta, insanca havalandırma hakları ellerinden alınmaktadır.
Kırıklar kampüsündeki yüksek güvenlikli cezaevinin binasının güneşe ters yapıldığı, koğuşların çok nemli, tozlu olduğu ve hava almadığı; iki pencereyi açarak mahpusların cereyan yaptırdıklarını ancak teklilerde tek pencere olduğu için tuvalet kapısının açılarak cereyan yaptırılmaya çalışıldığı tespiti yapılmıştır.
Koğuşlarda iki adet ışık vardır. Işıklar tek anahtarla birlikte açılıp kapanmaktadır; ışıklardan birinin yatakların üzerinde olması sebebiyle mahpusların biri uyurken ışıkları tamamen söndürmeleri gerekmektedir. Ayrıca, koridordaki bütün odaların pencerelerinin aydınlatma boşluğuna bakmaktadır. Gece boyunca odaya doğrudan suni ışık vurmaktadır ve bazı mahpusların gece uyumak için cama çöp poşeti çekmektedir.
Mahpus ve yakınlarının aynı mekânı paylaştıkları açık görüşmeler yerine ziyaret günlerinin her mahpus için ayrı ve tek olması, diğer mahpuslarla da görüşmeyi ve sosyalleşmeyi engelleyerek sosyal izolasyona neden olmaktadır.
Yüksek güvenlikli hapishanelerin pencerelerinde demir parmaklıkların yanı sıra güneş ışığına izin vermeyen sık örülmüş tel örgü bulunması da hem hava almayı hem de güneşten yararlanmayı engellemektedir. S tipi hapishanelerin en önemli özelliklerinden biri ise hücrelerde kamera bulunmasıdır. Gün içerisinde 22,5 saatini bir hücrede geçiren mahpusların en mahrem halleri bile izlenmektedir.
Fiziksel ve ruhsal sağlığın korunabilmesi için “yeterli, uygun ve değişken dış uyaranlara” ihtiyaç mutlak gerekliliktir. Uzun süren izolasyonun insan sağlığı üzerinde geri dönüşümsüz pek çok zarara yol açtığı bilimsel olarak tanımlanmıştır.
İzolasyon duysal ve algısal uyaranların azlığı, algı ve duyu bozukluklarının gelişmesine neden olabilmektedir. Bu durum bazı psikiyatrik hastalıklara yol açabileceği gibi, görme ve işitme duyusunda azalma, yer, zaman, mekân oryantasyon bozuklukları, dikkat ve duygu durum bozuklukları gibi problemlere yol açmaktadır. Dış ortamdan tümüyle yalıtılma, bağışıklık sisteminin zayıflaması ile sonuçlanmaktadır.
Psikiyatrik rahatsızlıklar yaratmasının yanı sıra hücre tipi infaz sistemi; kısa-orta ve uzun vadede fiziksel olarak da birçok hastalığa yol açmaktadır. Dar, küçük ve güneş ışığı almayan bir alanda, yeterince hareket edemeden yaşamanın getirdiği bir yaşam; kas-iskelet sistemi hastalıkları, diyabet, hipertansiyon, kanser başta olmak üzere birçok hastalığa neden olmaktadır.
Tek kişilik hücrelerin mahpusun hiçbir canlı ile ilişki kurmasına olanak tanımayacak bir biçimde inşa edildiği düşünüldüğünde; havalandırma alanlarının 25 m2, etrafının 8 m yüksekliğindeki duvarlarla çevrili olması, bir mahpusun uzun yıllar sadece gökyüzü görerek tüm sosyal ve kültürel çevresinden izole bir biçimde yaşamaya mâhkum edilmesi ve ayrıca dışarıdan sürekli gözetim ve denetim altında tutulması durumu insan haklarına ve insan sağlığına aykırıdır.
Sercan Ahmet Arslan Süresiz açlık grevine devam etmektedir: ağız içi yaralarının bulunduğunu, gargara ve B1 vitamini kullandığını, cildinin hassas olduğu yerlerde yaralarının bulunduğu, yorgunluk ve denge sorunlarının olduğunu, unutkanlığının başladığını, yatarken kaburgalarının battığı; En son 130. Günde tartıldığı ve 61 kilo çıktığı, açlık grevine 86,8 kilo ile başladığı bilgisi verilmiştir. Kendisinin başlangıca nazaran daha halsiz ancak moralinin yüksek olduğu iletilmiştir. Görüşme sırasında mahpusun konuşurken dikkatinin sıkça dağıldığı ve bazen konuşma sürerken başta ne anlattığını unuttuğu gözlemlenmiştir.
Sercan Ahmet Arslan’ın Tehlikeli Mahpus statüsünde olmamasına rağmen Yüksek Güvenlikli Cezaevine sevk edildiği bilgisi verilmiştir. Başka bir cezaevine sevkinin yapılması, Baskı ve tecritin sona ermesi, arkadaşları ile bir araya gelme kitap, yayın haklarında sınırlamanın kalkması, sohbet hakkının sağlanması talepleri ile süresiz açlık grevine başlamıştır.
MULLA ZİNCİR Süresiz açlık grevi devam etmektedir : Mulla Zincir'in fiziksel olarak daha yorgun ve dengesiz olduğu gözlemlenmiş, unutkanlığının daha çok olduğu ve önceden de sorunlu olan sağ kulağının duyamaz hale geldiği öğrenilmiştir. 13 Kasım 2024 tarihinde 1 hafta hiç sıvı almadan açlık grevi yapmış. Berber kaldığı 3 kişi dağıtılmış.14 kasım 2024 tarihinde Adalet Bakanlığı'na yazdığı dilekçe ile başka bir cezaevine sevkinin yapılması, Baskı ve tecritin sona ermesi, arkadaşları ile bir araya gelme kitap, yayın haklarında sınırlamanın kalkması, sohbet hakkının sağlanması talepleri ile süresiz açlık grevine başlamıştır.
Kaldığı 3’lü hücrelerde tek elektrik anahtarı olduğunu ya komple ışığın yandığını ya da söndüğünü, bu durumun kendisi ve diğerleri açısından rahatsızlık yarattığını belirtmiştir. Zira biri dinlenmek istediğinde diğerinin çalışamadığını, dergi, kitap okuyamadığını belirtmiştir. Duyma sorunu yaşadığını, sağ kulakta bu oranın daha fazla olduğunu, Okuma gözlüğü kullandığını, dışkısının siyah renkte olduğunu, 3-4 gün hiç büyük tuvaletini yapmadığını bunun bazen 10 güne çıktığını bazen de ishal olduğunu belirtmiştir. Nefes almakta ara ara zorlandığını, midede boşluk olduğunu, maske verilmediğini, haftada bir maske verildiğini, kapşonlu hırka vs. vermediklerini, üşüdüklerini ifade etmiştir.
Açlık grevine başladıklarında kendisinin 72-73 kilo olduğunu boyunun 1.72 cm olduğunu, Sercan'ın 86 kiloda olduğunu 6 Şubat 2025 te tartıldıklarında 58,5 kilo olduğunu Sercan'ın 61 kilo olduğunu belirtmiştir. Kilo ölçümü için her gün gelindiğini kabul etmediklerini, 50 günde bir tartılma konusunda karar aldıklarını belirtmiştir. İl Sağlık Müdürlüğünden heyet geldiğini kabul etmediklerini, bağımsız ve tarafsız hekimlerle görüşmek istediklerini ifade etmiştir. Görüşme tarihinde açlık grevinin 125. Gününde olduğunu, Sercan’ın 149. Gününde olduğunu belirtmiştir.
Mehmet Sait Yıldırım
30 yıl infazının bittiğini ancak 10 aydır İdari Gözlem Kurulu kararları ile infazının uzatıldığını, Hapishanede tek başına kalamayacağına dair 2 farklı raporu olmasına rağmen 5 yıldır tecritte olduğunu, Havalandırmaya tek başına çıkarıldığını, Hastaneye sevk edildiğinde tek başına götürülüp getirildiğini, avukat görüşüne getirilirken tüm koridorun boşaltıldığını, Spor ve atölye çalışmalarına çıkarılmadığını son 5 yılın tamamında tek başına kaldığını iletmiştir.
Mahpusun İleri derecede Kalp rahatsızlığı bulunması sebebiyle tek başına kalamayacağına ilişkin raporu bulunmaktadır.
SONUÇ
Baromuza gelen başvurular ve yapılan görüşmeler neticesinde tespit edilen başta kötü muamele ve işkence yasağı olmak üzere sağlık ve tedaviye erişim hakkı, kişi özgürlüğü ve güvenliği hakkı, haberleşme özgürlüğü, ifade özgürlüğü, özel hayata saygı hakkı ihlallerine sebebiyet veren uygulamalarının ve eylemlerinin sonlandırılması ve idarenin pozitif yükümlülüklerini yerine getirmesi, mahpusların infazlarının insan hak ve onuruna uygun halde sürdürülmesi gerekmektedir.