- İzmir
- 19.12.2025 09:00
Batıçim’e onay, doğaya infaz: Aliağa artık nefes alamıyor
Batıçim’in Aliağa’da planladığı çimento tesisi için verilen ÇED onayına tepki gösteren EGEÇEP Eş Sözcüsü Arif Ali Cangı, bölgenin kapasitesinin çoktan aşıldığını söyledi. Cangı, kararın çevre hakkını ihlal ettiğini belirterek Aliağa’nın kirliliğe mahkûm edildiğini vurguladı
- Oluşturulma Tarihi :
- Güncelleme Tarihi :
- Kaynak : HABER MERKEZİ
KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER - Batıçim Batı Anadolu Çimento A.Ş., İzmir’in Aliağa ilçesinde kurmayı planladığı yıllık 3,5 milyon ton kapasiteli çimento öğütme ve paketleme tesisi için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) onayı aldı. Limana yakın konumuyla ihracat odaklı planlanan yatırımın ilk fazı 1 milyon 750 bin ton kapasiteyle devreye alınacak, tesisin 2027–2028 döneminde tam kapasiteye ulaşması öngörülüyor. Yeni tesisle birlikte Batıçim’in üretim kapasitesinin yaklaşık yüzde 60 artarak 9,3 milyon tona çıkması hedefleniyor. Çimento üretimi; yüksek enerji tüketimi, yoğun toz emisyonu, partikül madde salımı ve baca gazları nedeniyle çevresel riskleri yüksek sanayi kolları arasında yer alırken, Aliağa gibi ağır sanayiyle çevrili bir bölgede kurulacak yeni tesisin kümülatif etkileri çevre örgütlerinin tepkisini çekti. Şirket yatırımın ihracat kapasitesini artıracağını, limana yakınlığı sayesinde lojistik maliyetleri düşürerek karbon ayak izini azaltacağını savunurken, Ege Çevre ve Kültür Platformu (EGEÇEP) Eş Sözcüsü Avukat Arif Ali Cangı, Aliağa’nın artık yeni bir kirletici yükü kaldıramayacağını vurguladı. Bu büyüklükteki bir çimento yatırımına ÇED dahi yapılmadan izin verilmesini “çevre hakkının ve anayasal güvencelerin açık ihlali” olarak değerlendiren Cangı, “Anlaşılan Aliağa bölgesi vazgeçilmiş bir yer, kirliliğe mahkûm edilmiş olsa gerek, çok sayıda kirleticinin yanına yeni bir kirleticiye ÇED dahi yapılmadan izin verilebiliyor” diye konuştu.

ALİAĞA KAPASİTESİNİN ÜZERİNDE KİRLENDİ
Aliağa’nın zaten mevcut tesisler ve fabrikalar ile kapasitesinin çok üzerinde kirlendiğine dikkat çeken Cangı, “Aliağa, gemi söküm tesisleri, petrokimya tesisleri, demir çelik fabrikaları, haddaneler ve termik santralı ile kapasitesinin çok üzerinde kirlenmiş durumda. Bu haliyle Aliağa bölgenin kirlilik kaynağıdır, aynı zamanda iklim değişikliğine en büyük katkısı olan noktalardandır. Bu nedenle yeni bir kirletici tesise katiyen izin verilmemeli, var olanların kapasite artırımına müsaade edilmemelidir. Bunun yanı sıra var olanların çevre izinleri, gayri sıhhi ruhsatlarının koşulları sıkı denetlenmeli, çok enerji harcayan, çok atık üreten tesisler çalışanlarının mağduriyetlerini önleyici tedbirlerle, adil dönüşüm ile kapatılmalı sürecine girilmelidir” diye konuştu.

HAVA KİRLİLİĞİNİ PERDELEYEMEZ
Tesisin limana yakınlığı üzerinden sunulan lojistik avantaj söylemini de eleştiren Cangı, “Çimento fabrikaları hava kirliliğine etkileri, tarım alanlarına etkileri, halk sağlığı ve çevreye etkileri yönünden kirletici endüstri tesislerinin başında gelir. Bu nedenle Aliağa’da düşünülemeyecek kirleticilerin başında gelmektedir. Kesinlikle izin verilmemelidir” dedi. Şirketin karbon ayak izini azaltacağı yönündeki açıklamalarına da tepki gösteren Cangı, “Bunlar boş laflardır. İzin almak için allayıp pullamadır. İzin aldıktan sonra o kirlenmeyi önlemek artık mümkün olamamaktadır. Bu tesisler oluşturdukları fiziksel kirliliğin yanı sıra çevreye salacakları zehirli baca gazları ve partiküllerle, doğrudan insan sağlığı, toprak, tarım, yüzey ve yeraltı suları, kısacası yaşam için tehlikeli tesislerdir” ifadelerini kullandı.

HALK SÜRECİN DIŞINA İTİLDİ
ÇED sürecinin yürütülme biçimine ilişkin değerlendirmelerde bulunan Cangı, kamuoyunun ve bilim çevrelerinin tamamen devre dışı bırakıldığını söyledi. Cangı, “9 Aralık 2025 tarihinde yapılan duyuruya göre ÇED gerekli değildir kararı verilmiş. ÇED gerekli değildir kararı verilmesinden sonra halkın katılımı gibi süreçler olmayacağı için görüş alınmamıştır. Çevre hakkının olmazsa olmaz unsuru olan bilgi edinme ve karar alma süreçlerine katılım engellenmiştir” diye belirtti.

ALİAĞA’DAN VAZGEÇMİŞLER
Batıçim’in Bornova’daki tesisinin yıllarca çevre kirliliği şikayetleriyle gündeme geldiğini hatırlatan Cangı, Aliağa’da çok daha yüksek kapasiteli bir tesisin kurulmasının ağır sonuçlar doğurabileceğini vurguladı. Alınan bu kararların Aliağa’nın vazgeçilmiş bir bölge olarak görüldüğünün açıkça bir göstergesi olduğunu belirten Cangı, “Aslında İzmir’de yaşattığı sorunlar, yarattığı kirlilik bir gözden kaçırılamayacak bir musibettir. Anlaşılan Aliağa bölgesi vazgeçilmiş bir yer, kirliliğe mahkûm edilmiş olsa gerek, çok sayıda kirleticinin yanına yeni bir kirleticiye ÇED dahi yapılmadan izin verilebiliyor. Bu proje ile oluşacak kümülatif kirlilik dikkate alınmadan ÇED gerekli değildir kararı verilmesi, TC Anayasası’nın 56 ve 90. maddelerine aykırıdır” diye konuştu.

İZMİRLİLERİN KARŞI ÇIKMASI GEREKİYOR
Tehlikeli atıkların çimento tesisinde bertaraf edilmesi ihtimaline de dikkat çekerek İzmirlilere çağrıda bulunan Cangı, “Anlaşılan Aliağa’da ortaya çıkan tehlikeli atıklar bu çimento tesisinde bertaraf edilerek bölge yaşanmaz hale getirilecek. Buna İzmirlilerin karşı çıkması gerekiyor. 1990 yılında termik santrale karşı Konak’tan Gencelli’ye insan zinciri oluşturan İzmirlilere, onların çocuklarına ve torunlarına sıra geldi. Demokratik tepkiyi örgütlemeyi, 8 Ocak’a kadar kitlesel dava açmayı öneriyorum” dedi.
Kaynak : HABER MERKEZİ