- İzmir
- 24.06.2025 13:42
Yaklaşık 13 bin yavru flamingonun dünyaya geldiği İzmir Kuş Cenneti hakkında konuşan Prof.Dr. Mehmet Sıkı, bölgenin siyasete kurban edildiğini iddia ederek “Sazlıklar, maalesef 5-6 yıldan beri kuruyor” dedi
HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN/ ÖZEL HABER - İzmir’in en önemli sulak alanlarından olan İzmir Kuş Cenneti, yaklaşık olarak 13 bin yavru flamingonun dünyaya gelmesiyle yeniden kent gündemine geldi. Flamingoların Türkiye’deki üreme sahasından biri olan Gediz Deltası Sulak Alanı’nda yer alan Kuş Cenneti, birçok farklı kuş türüne de ev sahipliği yapıyor. Buna karşın Gediz Nehri’ndeki kirlilik ise günden güne artarak devam ediyor. Birçok kuşa ev sahipliği yapan bölgede kuraklık da bir diğer tehdit unsuru olarak gösteriliyor. Ege Üniversitesi Fen Fakültesi Biyoloji Bölümü emekli öğretim üyesi Prof. Dr. Mehmet Sıkı, Kuş Cenneti’nde yaklaşık 13 bin flamingonun dünyaya gelmesi sonrasında bölgeyle ilgili değerlendirmelerde bulundu. Açıklanan sayıların gerçeği yansıtmıyor olabileceğini iddia eden Sıkı, bölgedeki çalışmaların yetersizliğine ve su sorununa dikkat çekti. Sıkı, Milli Parklar Genel Müdürlüğü yetkililerin kamuoyunda kendi lehlerinde olumlu bir izlenim yaratmaya çalıştığı değerlendirmesinde bulunarak “Bugün belirtilen bu 13 bin yavru sayısı her ne kadar yüksek bir sayı gibi görünse de 2017 yılında ben emekli olmadan bir sene önce 18 bin 340 yuvamız vardı. Bu demek ki her yuvada bir yavru olduğunu düşünürsek en az 17 bin yavru vardı. Milli Parklar yetkilileri bu seneki tahmini sayıyı, ki bu sayı net bir sayı değil tahmini bir sayı. 13 bin olduğunu düşünmüyorum doğan yavru sayısının. Sayın yetkililer 13 bin diyerek kamuoyunda kendi yaptıkları çalışmalar sonucu bu sayıya ulaşıldı gibi bir izlenim bırakmaya çalışıyorlar. Ama maalesef gerçek bu değil” diye konuştu.
Geçmiş yıllarda Kuş Cenneti’ndeki yuva sayısının daha yüksek olduğunu belirten Sıkı, değerlendirmesine şöyle devam etti: “Örneğin 2017’de yuvarlak hesapla 18 bin yuvamız vardı. 2018’de bu sayı 11 bine düşüyor. 2019’da 17 bin yuva sayılıyor, 2021’de 13 bin, 2022’de 10 bin ve 2023’te tekrar 14 bin yuvaya kadar düşüyor. Şimdi sayıyı bu şekilde yüksek göstererek kamuoyunda kendileriyle ilgili olumlu bir izlenim yaratmak istiyorlar benim anladığım kadarıyla. Ama bundan 5 – 6 yıl önce 18 bin flamingomuz vardı kuluçkaya yatan, neden bu sayı 13 bine düştü? Hiç bunun nedenini söylemiyorlar. Ben 36 yıllık İzmir Kuş Cenneti’ni yaşatma mücadelemde öyle şeyler yapmıştık ki özellikle flamingo üzerinden düşünecek olursak, 1983 yılında alanda çalışmalara başladığım yıllarda 100 - 150 yuva vardı. O da setteler üzerinde, iki kişinin yan yana zor yürüdüğü yerler üzerinde. 2011 yılına kadar bu sayı, daha önce kullanılmayan bir adanın da kullanılmasıyla 10 bini bile bulmuştuk. Ama özellikle 2011 yılında adada bir köpek istilası oldu. Flamingo kuluçka adasına, 10 bin çiftin yuva yaptığı yere bir ya da 2 köpek girerek o sene ne yazık ki büyük bir katliama neden oldu. Çok üzüldük. Hal böyle olunca flamingolar Homa Dalyanına gittiler. Mayıs ayında yaşandı bu olay. O zaman 2011, 2012 ve 2013 yıllarında 3 yıl o dalyanda ürediler.”
Sıkı, Kuş Cenneti’nin siyasete alet edilmemesi için çok uğraştıklarını anlattığı konuşmasında, “Kuş cennetinin siyasete alet olmaması yönünde çok çağrıda bulundum. Aziz Kocaoğlu İzmir’de CHP’nin belediye başkanıydı ve birlik başkanıydı. Dolayısıyla birliğin bütçesi Kocaoğlu’nun verdiği parayla oluşuyordu ve harcamalar bu bütçeden oluşuyordu. Böyle bir koruma alanında bütçe olmadıktan sonra, iş birliği olmadıktan sonra her ne kadar Milli Parklar, yönetim ’13 bin yavrumuz var’ deyip de iftihar ederek kamuoyuna duyuruyor ise de maalesef üst yönetim ne yazık ki Kuş Cenneti’ni siyasete alet etti ve harcadılar” ifadelerini kullandı. İzmir Büyükşehir Belediyesi eski Başkanı Aziz Kocaoğlu döneminde yürütülen çalışmalardan da bahseden Sıkı, şunları kaydetti: “2017 yılında yanılmıyorsam Kocaoğlu’nun İzmir Kuş Cenneti bütçesi o yıllarda 3 milyon liraydı. Kocaoğlu’yla 10 yıl kadar bir çalışmamız oldu ve suyumuzu da getiriyordu, koruması yapılıyordu, restorasyonu yapılıyordu hatta yeni ada yaptık. 6 bin 460 metrekare, dünyanın en büyük adasını yaptık biz o dönemde. Şunu demek istiyorum; 2012 yılında biz 6 bin 460 metrekare ada yapmamış olsaydık bugün İzmir Kuş Cenneti’nde bir çift dahi kuluçkaya yatmamış olacaktı. Çünkü ada yoktu. Hele bir de köpek saldırısıyla birlikte o yıllar 3 bin 600 yuva saydık 2011 yılında. Şu anda da daha önce 18 bin yuva olan yerde yetkililer diyor ki ’13 bin yavrumuz var.’ 6 yılda sayının nasıl düştüğüne bakar mısınız? Biz koruma işini tek yönlü düşünmüyoruz. Bugün bir yerde zengin bir kuş varlığı varsa orada canlılık vardır, üretim, temizlik vardır. Neden kuş varsa her şey var? Çünkü kuşlar doğadaki en küçük olumsuzluğu hissedip anında oradan uzaklaşabilen canlılardır. Şartların uygun olmadığı durumda bir tane bile kuş kalmaz. Kaldı ki flamingo diyoruz. Sonuçta bugün her ne kadar tahmini olarak 13 bin yavru deyip de kamuoyunda kendileriyle ilgili olumlu bir izlenim yaratmaya çalışıyor olsalar da bu durum gerçeklikle çelişiyor. Kuş Cenneti’nde sayı azalıyor. Dalga erozyonu nedeniyle flamingo adası yok oluyor.”
Uzun zamandır kirlilikle gündemde yerini koruyan Gediz Nehri’ne ilişkin de değerlendirmelerde bulunan Sıkı, “Kanunlarımız gayet güzel ama uygulama yok bizde. Yaban hayatın gelişmesi için kanunlar var ama uygulama yanlış, uygulama kayırmacı bir uygulama. Neden? Girerim ben Kuş Cenneti’nin kuzeyinden Foça’dan, çıkarım nerede bir kirli su akışı var Gediz Nehri’ne, fabrikaya arıtma sistemi olup olmadığını sorarım, arıtma layığıyla yapılıyor mu ona bakarım. Arıtma yoksa belli bir süre verilir arıtma tesisi yapılması için. Bizim ticari işletmelerin çevre korumada uygulayıcılar tarafından çok iyi takip etmeleri ve buna göre yasalara tabi tutulmaları gerekir. Bir yandan da zirai yönden gelen ilaçlar var. Bundan dolayı da nehir kirleniyor. Ama bizi doğrudan doğruya etkileyen, mevcut alandaki sulak alanın kaybı da önemli” dedi. Sıkı, konuşmasının devamında şu ifadeleri kullandı: “Neden? 6 – 7 yıldan beri kuş birliği sayesinde parasını ödeyerek biz sulama birliği yani Menemen Sol Sahil Sulama Birliği’nden, bugünkü parayla 200 bin lira su parası veriyorduk. Şimdi 2017’de Kuş Cenneti’ni Koruma ve Geliştirme Birliği bakanlık tarafından tek taraflı lağvedildi. O yıllarda Aziz Kocaoğlu Kuş Cenneti için 23 milyon yatırım yaptığı halde Milli Parklar Genel Müdürlüğü, ‘üç kuruş yatırım yapılmamış’ dedi. Bunun amacı Kuş Cenneti için mücadele edenleri yıldırmaktır. İzmir Kuş Cenneti için su sağlama protokollerimiz de lağvedildi. Şimdi para yok. Para olmayınca su sağlanılmıyor. Kaynak da yok. Kuş Cenneti sazlıkları, kuzeydeki 600 hektar kısım maalesef 5 – 6 yıldan beri kuruyor. Birçoğundan bahseden yok. Kuş Cenneti bizim bıraktığımız gibi değil. Alanda şöyle bilinçli bir gözle baktığımızda bir gerileme olduğu açık.”
İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin alana yönelik çalışmaları hakkında konuşan Sıkı, “Bir şey yapmadı ki bu alan için. Hep çeperde dolaşıyor. Tunç Soyer dönemi de böyleydi. Dıştan otobüsle arıtma tesisinin oradan giriyorlar oralarda oluyorlar. Çeperde dolaşıyorlar esas sorunla ilgilenilmiyor. Herkes eteğindeki taşı döksün, Kuş Cenneti’ni yaşatacaklar” eleştirisinde bulundu.
Sıkı, Milli Parklar Genel Müdürlüğü’ne ve belediyelere çağrıda bulunduğu konuşmasında şunları kaydetti: “Milli Parklar Genel Müdürlüğü, Menemen, Foça, Çiğli, Karşıyaka Belediyeleri ve İzmir Büyükşehir Belediyesi Kuş Cenneti’ndeki bu gerçeklere ilişkin çalışma yürütmeli. Şu an sayı yüksek gibi gösterilmeye çalışılıyor olabilir ama Kuş Cenneti’nde gerçekler bu. İzmir Kuş Cenneti’ni Koruma ve Geliştirme Birliği şu anda buzdolabında. Bunun hayata geçirilmesi lazım. Hala Büyükşehir Meclisi’nde üyeleri var ama işlevsiz. Herkes eteğindeki taşı dökecek ve bu birliği hayata geçirecek. Birlik hayata geçtikten sonra su sağlama protokollerini tekrar gündeme getirmemiz lazım. Sulak alanda su gelmiyor. Biz kurak bir bölgedeyiz, değişik alternatifler olabilir. Çiğli Arıtma Tesisi’nden çıkan suyun da bir şekilde sazlıklara verilmesi lazım. Geçmişte buna muhaliftim ancak edindiğim bilgiler çerçevesinde suyun kaliteli olduğunu öğrendim. Daha iyi bir kaynak bulunursa oradan da olur. Üniversitelerin de yetkili anabilim dallarında objektif olarak düşünen, oradan menfaat sağlamayacak şekilde Kuş Cenneti’nin yararına olacak projelere öncelik verilmeli. Yoksa bu cennet cehennem olur. Ada restorasyonunun yapılması lazım. Çünkü bildiğim kadarıyla 1000 metrekare alan gitmiş adada. Metrekare başında 3 yuva olsa 3 bin ya da 3 bin 500 civarı yuva gitmiş demektir. İzmir metropolü içerisinde böyle bir yer var ve İzmirliler tarafından sahip çıkılmıyor. Başka yerde hele de Avrupa’da olsa dünyanın bir numaralı yeri olurdu.”
Avuka ve Altınsoy ailelerinin mutlu günü
İzmir'de tünel inşaatı evin duvarı yıktı