Sayfa Yükleniyor...
Sayıştay’ın İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU)’ne ait 2022 yılı denetim raporunda Çiğli Atıksu Artırma Tesisi’ne ilişkin rehabilitasyon ve çevre izni veya geçici faaliyet belgesine ilişkin dikkat çeken bulgular yer aldı
Sayıştay, İzmir Su ve Kanalizasyon İdaresi Genel Müdürlüğü (İZSU)’ne ait 2022 yılı denetim raporunu yayımladı.
Raporda, Gördes Barajı’na ilişkin bulgular dikkat çekerken Çiğli Atıksu Artırma Tesisi’ne ilişkin de rehabilitasyon uyarısı yapıldı. Gördes Barajı’ndan DSİ tarafından taahhüt edilen suyun alınmadığı ancak parasının ödendiği, bunun da kuruma mali yük getirdiği belirtildi.
Tesisle ilgili ayrıca çevre izni veya geçici faaliyet belgesi bulunmaması bulgusuna yer verildi.
ALACAK TAHSİLİNDE MEZZUATA AYKIRILIK
Raporda, İZSU’nun abone alacaklarının taksitlendirilmesinde, taksitlendirme koşullarına ilişkin gerekli düzenlemenin yapılmadığı belirtildi.
Yönetmelik hükmüne göre taksitlendirmenin belirli hallerde yapılabileceği ifade edilirken “İdare uygulamasında 3.000,00 TL kadar olan alacakların şube müdürleri, 3.000,00 TL üzeri alacakların ise abone işleri daire başkanının onayı ile gerçekleştirildiği görülmüştür. Ancak, fiili uygulama bu yönde olmakla birlikte taksitlendirmeye ilişkin Yönetmelik’te öngörüldüğü biçimde şekil ve şartların belirlenmediği görülmüştür” denildi.
Raporda 2022 yılında 41 milyon 548 bin lira alacağın taksitlendirildiği belirtilerek “İdare tarafından 2022 yılı içerisinde toplam 41.458.371,88 TL tutarındaki alacağın taksitlendirildiği, taksitlendirilen alacaklar için toplam 18.494.184,60 TL peşinat alındığı, 7.126.631,10 TL’sinin hâlen ödenmediği ve bahsi geçen alacakların 2 taksitten 15 taksite kadar bölünerek taksitlendirildiği görülmüştür. Ancak taksitlendirmeye ilişkin şekil ve şartların objektif ölçütlere dayalı olarak belirlenip uygulanabilmesi için taksitlendirmenin parasal tutarı, sayısı, yetkili makamlar, istenecek ilave bilgi veya belgeler, taksitli ödemelere uygulanacak faiz oranları, bozulması durumunda yapılacak işlem ve uygulamalar gibi önemli sayılabilecek konuların belirlenmiş olması, kurum çalışanları ile aboneler bağlamında uygulama birliği ve gelen taleplerin değerlendirilmesi sürecinde gereklidir. Sonuç olarak, alacakların tahsil kabiliyetinin arttırılması, İdarenin ekonomik koşulları göz önünde bulundurulduğunda; sıklıkla kullanılabilecek bir araç ve aboneler açısından önemli bir uygulama olan taksitlendirme işleminin ilgili Yönetmelik’te öngörüldüğü üzere şekil ve şartlarının belirlenmesi gerekmektedir” ifadeleri kullanıldı.
ÇİĞLİ TESİSİ DE RAPORDA
Sayıştay raporunda muhalefet ve yönetim arasında tartışmalara neden olan Çiğli Atıksu Arıtma Tesisi’ne ilişkin bulgular da yer aldı.
Muhalefet, Körfez kirliliği ve koku sorununda tesisteki çamur depolamasını işaret ederken Sayıştay raporunda İzmir genelinde faaliyette bulunan tüm arıtma tesislerinden çıkan arıtma çamurlarının tamamının İZSU’nun 20 yıl boyunca Çiğli AAT arazisinin körfez kenarında depolandığı ve bu depolanan bu arıtma çamurlarının şehirde koku sorunu yarattığı tespit edildiği belirtildi.
Raporda, İzmir’in tüm arıtma tesislerinden çıkan çamurlarının biriktirildiği sahalarda toplam 2,5 milyon metreküp çamur biriktirildiği ve bu çamurların il genelinde kötü kokuya sebep olduğu ifade edildi.
Raporda tesisin kapatılacağı iddialarını akıllara getiren “2022 yılı ortalarından itibaren İdare tarafından arıtma tesislerinden çıkan yeni çamurların bu sahalara nakledilmemesine ve arıtma çamurunun GFB veya Çevre İzin ve Lisans Belgesi bulunan atık işleme tesislerine (atık yakma ve beraber yakma, düzenli depolama, atıktan türetilmiş yakıt hazırlama, çamur kurutma vb.) gönderilmesine karar verilmiştir. Böylece Çiğli AAT bölgesindeki çamur stokunun artışı engellenmiştir” ifadeleri kullanıldı.
Raporda Çiğli tesisine ilişkin rehabilite uyarısı yapılarak “Sonuç olarak, Çiğli AAT çamur stok sahasının üzerinde bulunan 2.500.000 m³ çamurun rehabilite edilmesi ve İzmir il genelinde yarattığı kötü koku sorununun ortadan kaldırılması gerekmekte olup sonraki süreçte İdarenin arıtma tesislerinden çıkan çamurlarının çamur bertaraf tesislerinde bertaraf edilmesi yöntemine devam etmesi ve İzmir Körfezinin kıyısında Çiğli AAT arazisinde çamur depolaması yapılmaması gerekmektedir” denildi.
BELGESİ YOK
Raporda, Çiğli Atıksu Arıtma Tesisinin çevre izni veya geçici faaliyet belgesi bulunmadığı da belirtildi.
Tesisin gerekli izin belgelerinin olmaması nedeniyle İl Müdürlüğünce idari para cezası kesildiği ifade edildi ve “…ceza sonucunu doğuracak eksikliklerin ortadan kaldırılması gerekmektedir” denildi.
RUHSATSIZ FAALİYET UYARISI
Sayıştay raporunda, İZSU Atıksuların Kanalizasyon Şebekesine Deşarj Yönetmeliği kapsamında endüstriyel atıksu üreten işletmelerden bazılarının bağlantı kalite kontrol ruhsatı almaksızın faaliyette bulundukları, dolayısıyla endüstriyel atıksuların kontrolsüz bir şekilde kanalizasyon şebekesine akıtıldığı tespit edildiği belirtildi.
Faaliyet için BKK ruhsatının gerekli olduğu ifade edilirken “BKK Ruhsatlarının üçer yıllık süreler için geçerli olduğu ve her süre bitiminde İZSU’nun koşulları yeniden incelemek suretiyle izinleri yenileyeceği, ifade edilmiştir” denildi.
Raporda, bazı işletmelerde gerekli ruhsatın alınmadığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi; “İdarenin Abone Bilgi Yönetim Sistemi üzerinden yapılan incelemede anılan Yönetmelik hükümlerine göre endüstriyel atıksu kaynağı olabilecek abone tiplerinden “Fırın Hamam Aboneleri”, “Orman Köyü ve Eski Köyler K.Dışı”, “5216 Eski Köy Konut Dışı”, “Belde Konut Dışı”, “Konut Dışı Kuyu Atık Su”, “Konut Dışı Kuyu Atık Su Sanayi”, “Sanayi" tipi aboneliği olan toplam 175.625 işletme bulunmaktadır. Ancak Çevre Koruma ve Kontrol Daire Başkanlığınca 662 işletmeye BKK ruhsatı düzenlenmiştir. Dolayısıyla endüstriyel atıksu kaynağı olan işletmelerden bazılarının BKK ruhsatı olmadan atıksularını kanalizasyon sistemine veya alıcı ortama deşarj ettiği anlaşılmaktadır.”
KAYIP KAÇAK ORANLARI ZARARA NEDEN OLUYOR
Raporda, İZSU’nun hazırlamış olduğu 2021 Yılı Su Kayıpları Yıllık Raporunda, bazı ilçelerde gerçekleşen su kayıp kaçak oranının, yani gelire dönüşmeyen su oranının, mevzuatta belirtilen sınıra göre yüksek olduğu tespit edildiği ifade edildi.
Verilere göre; Torbalı yüzde 44,06, Seferihisar yüzde 43, Kiraz yüzde 56,68, Kınık yüzde 57,5, Foça yüzde 44,3, Beydağ yüzde 47,04, Bergama yüzde 48 olarak tespit edilirken merkez 11 ilçede bu oran yüzde 28,44 olarak gerçekleştiği belirtildi.
Raporda “İdare tarafından verilen cevapta da görüleceği üzere 2022 yılına ait İdarenin su kayıp kaçak oranı ortalama olarak merkez İlçelerde %27,95, 30 İlçe ortalaması %28,31 oluduğu ifade edilmiş olsa da 2021 Yılı Su Kayıpları Yıllık Raporunda bu oran merkez ilçelerde %28.44, diğer ilçelerde %33,56 olarak gerçekleşmiştir. Yapılan incelemelerde İdarenin merkez 11 ilçede mevzuatta belirtilen oranın altında olduğu görülmüş olup bazı ilçelerde bu oranın çok üzerinde olduğu tespit edilmiştir” denildi.
Sayıştay raporunda idarenin kayıp kaçak oranını belirlenen oranın altına düşürmekle mükellef olduğunun altı çizildi.
İKİ İLÇEYE ATIKSU UYARISI
Sayıştay raporunda ayrıca; Beydağ ve Kınık ilçelerinde atıksu arıtma tesislerinin bulunmadığına dikkat çekildi.
Bakanlığın kuruma iki ilçe nedeniyle ceza kestiği belirtilirken “Bahsedilen mevzuat hükümlerinde, yerleşim yerlerinde kentsel atıksu arıtma tesisi kurma, bakım, onarım ve işletilmesinden sorumlu büyükşehirlerde su ve kanalizasyon idarelerinin sorumlu olacağı belirtilmiştir. Yapılan incelemelerde, iki ilçe merkezinde kentsel atıksu arıtma tesislerinin bulunmadığı, bu sebeple Bakanlık tarafından İdareye iki ilçe için cezalar kesildiği tespit edilmiştir. Sonuç olarak, çevre kirliliğinin önlenmesi ve gerekli tedbirlerin alınması adına söz konusu ilçe merkezlerinde atıksu arıtma tesislerinin kurulup ilçede oluşan atıksuların arıtılması gerekmektedir” denildi.
‘BARAJDAN FAYDALANIN’ UYARISI
Raporda ayrıca, genel kullanım amacı tarım ve sanayi kullanımı olan İzmir Aliağa Güzelhisar Barajı’nın önemli bir kaynak olduğu ancak İZSU’nun, dolayısıyla da kent halkının, bu kaynaktan içme suyu olarak yeterli miktarda faydalanamadığı hatta bölgenin fazla yağış aldığı dönemlerde baraj suyunun denize deşarj edildiği belirtildi.
Raporda, “…. bulunduğu lokasyon için son derece önemli bir yüzey suyu kaynağı olan Güzelhisar Baraj suyunun öncelikle, sanayide kullanılması yerine İZSU-PETKİM işbirliği ile doğru bir bölgesel su yönetim politikası oluşturularak, özellikle PETKİM’in yaşamsal içmekullanma suyunu endüstriyel üretimde olabildiğince az kullanmasını sağlayıp, yerine arıtılmış suyu kullandırtmak ve Güzelhisar Barajı’ndan Aliağa ilçesine daha fazla insani tüketim suyu verilmesini sağlamak yukarıda gerekçeleri açıklandığı üzere; hem su gibi çok önemli doğal kaynağın etkin kullanımı hem de ana gelir kalemlerinden biri su satışı olan su idaresine kamu kaynağı oluşturması açısından önem arz etmektedir” denildi.
GÖRDES BARAJI İÇİN YİNE AYNI UYARI
Sayıştay raporunda, önceki yıllarda da uyarıda bulunulan Gördes Barajı’na ilişkin bulgular da yer aldı.
İZSU le Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü (DSİ) arasında İzmir iline içme, kullanma ve endüstri suyu sağlanması amacıyla Gördes Barajı ile ilgili 2006 yılında protokol imzalandığı ifade edildi.
İZSU’nun protokolde belirtilen suyu alamadığına dikkat çekilirken “… protokol gereği İZSU’nun, kendisine düşen payı barajdan su verilmeye başlandıktan sonra ödemeye başlaması gerekirken, su verilmeye başlanmadan; tam olarak su verilemeyen (suyun hiç verilemediği ya da tahminlerden çok daha düşük oranlarda verildiği) dönemler için DSİ tarafından gecikme faizi ile birlikte bedel talep edilmiş, bu da İZSU açısından satamadığı suyun maliyetine katlanmak durumunda bırakılmış, bütçesinde karşılıksız bir yük oluşturmuştur” denildi.
Protokole göre yapımı gerçekleştirilen ve maliyetine ortak olunan Gördes Barajı’ndan İzmir’e her yıl yaklaşık 59 milyon metreküp su verilmesi planlanmaktayken 2011-2020 yılları arasındaki 10 yıl içinde İzmir’e gelmesi gereken 590 milyon metreküp su yerine, bu suyun yüzde 23,3’üne karşılık gelen 137,6 milyon metreküpünün geldiğine dikkat çekildi.
İZSU’nun Gördes’ten alamadığı suyun bedelini dahi ödediği ve bunun da mali yük oluşturduğu belirtildi.
Raporda, ödenen bedellere ilişkin şu ifadelere yer verildi; “İZSU, hiç su alamadığı dönemde, 2016 yılında, protokol gereği doğan borcunu ödemeye başlamış olup 2016 yılında 8.382.117,39 TL, 2017 yılında 8.810.095,99 TL, 2018 yılında 11.042.138,07 TL, 2019 yılında 11.190.074,53 TL ve 2020 yılında 15.677.722,84 TL ödeme gerçekleştirmiştir. DSİ 2011 yılında ilk suyu vermesine rağmen 2010 yılından başlayarak protokole istinaden, kendi hesabıyla dört yıl sonra, 2014 yılında alacak talebinde bulunmuş, 2014 yılına kadar borç tespiti ve talebinde bulunmamış olmasına rağmen, bu dönemler için de gecikme faizi talep etmiştir. DSİ tarafından İZSU Genel Müdürlüğüne ödeme için tahakkuk ettirilen toplam tutar 100.706.168 TL anapara ve 16.245.078,02 TL faizden oluşmaktadır. Alınması gereken su miktarı ve alınan su miktarı kıyaslanıp çıkan sonuç, tahakkuk eden ödeme tutarına oranlandığında, eğer alınan suyla orantılı bir ödeme yapılacak olsaydı, İZSU Genel Müdürlüğü tarafından yapılması gereken ödeme tutarının 25.328.537,10 TL olması gerekirdi. Bunun sonucu olarak; gelirlerinin yaklaşık %80’ini su satışından elde eden bir kuruma, dağıtımını yapacağı suyu vermeden, başka bir ifadeyle, taahhütlerini tam olarak yerine getirmeden, maliyet yüklemek, ana iştigal alanının (su satışı) birim maliyetini yükseltmek anlamına geleceğinden, kent sakini olan her abonenin ek maliyete katlanmasına sebep olmaktadır.”
Haber Merkezi