Değil kentsel dönüşüm depremin yaraları bile sarılmadı

İzmir’de kentsel dönüşüm yıllardır belirsizliğini korurken, İZDEDA Kurucu Başkanı Haydar Özkan, “Bırakın kentsel dönüşümü, 30 Ekim 2020 depreminde orta ve az hasarlı binalarda oturan vatandaşlar bile hâlâ evlerine dönemedi” dedi


  • Oluşturulma Tarihi : 05.03.2025 08:54
  • Güncelleme Tarihi : 05.03.2025 08:54
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Değil kentsel dönüşüm depremin yaraları bile sarılmadı

KEMAL ÖZKURT – ÖZEL HABER - Türkiye, dünyanın en aktif deprem kuşaklarından birinde yer alıyor. Son yıllarda yaşanan büyük depremler, yapı stokunun yetersizliğini ve kentsel dönüşüm sürecinin eksikliklerini bir kez daha gözler önüne serdi. Depremler sonrası alınan önlemler yetersiz kalırken, birçok vatandaş uzun yıllar boyunca mağduriyet yaşamaya devam ediyor. 30 Ekim 2020’de meydana gelen İzmir depremi, şehirde büyük bir yıkıma ve binlerce insanın evsiz kalmasına neden oldu. Aradan geçen yıllara rağmen, özellikle orta ve az hasarlı binalarda yaşayan depremzedeler için kalıcı çözümler üretilemedi. İzmir’in kentsel dönüşüm konusunda hiçbir adım atılmadığını belirten Ege Bölgesi Sanayi Odası (EBSO) Başkanı Ender Yorgancılar, “Geride bıraktığımız depremlere baktığımızda, her birinde binlerce vatandaşımızı kaybettik. Ancak İzmir için ne yazık ki kentsel dönüşüm adına somut bir adım atılmadı” dedi. İzmir Depremzedeleri Dayanışma Derneği (İZDEDA) Kurucu Başkanı Haydar Özkan ise “Değil kentsel dönüşüm 30 Ekim 2020 İzmir depreminde orta ve az hasarlı vatandaşlarımızı bile evlerine yerleştiremedik. Biz depremzede olsak da devlet bize kentsel dönüşümcü gözüyle bakıyor” diye konuştu.

DEPREMZEDENİN EVİ BİLE TESLİM EDİLMEDİ

İzmir’de kentsel dönüşüm bir yana, 30 Ekim İzmir depreminin bile henüz yaralarının sarılmadığını, orta ve az hasarlı binalarda yaşayan vatandaşların yeni evlerinin teslim edilmediğini ifade eden Özkan, “30 Ekim 2020 İzmir depreminden sonra hâlâ orta ve az hasarlı vatandaşlarımızı evlerine yerleştiremedik. Konutlar yapılamadı. Devlet, ağır hasarlılar için yaklaşık 5 bin konut inşa etti, ancak biz vatandaşlar olarak bir türlü ilerleme kaydedemedik. Bunun en büyük sebebi, uygun bir kredi sisteminin geliştirilememesi oldu. Devlet bizi kentsel dönüşümcü gibi gördü ve kentsel dönüşüm kredisine tabi tuttu. Ancak bu kredinin maliyeti sürekli arttı. Kredinin maliyeti yükseldikçe bina maliyeti de arttı ve biz yetişemez hâle geldik” dedi. Emsal artışı hakkında da konuşan Özkan, Belediyeden emsal artışı aldık ve başlangıçta planımız, inşaat maliyetinin üçte birini emsal artışıyla, kalan üçte ikisini ise kentsel dönüşüm kredisiyle karşılamaktı. Ancak krediyi maalesef bir türlü alamadık. 2024 yılı sonunda Dünya Bankası tarafından 0,69 faiz oranlı, yaklaşık 2 milyon 500 bin lira tutarında bir kredi tahsis edildi ve başvurular başladı. Ancak bu krediye yalnızca 30 bina başvurabildi. Dünya Bankası süreci çok detaylı incelediği için ilerleme yavaş ilerliyor” diye konuştu.

KENTSEL DÖNÜŞÜMDE ORTAK AKIL ŞART

 Kentsel dönüşümün tek ayaklı bir süreç olmadığını hem belediyenin hem de devletin birlikte hareket ederek vatandaşın yanında olması gerektiğini ifade den Özkan, “Yıkılan evlere devlet, 7269 sayılı kanun kapsamında ağır hasarlı olarak tespit edilmesi hâlinde destek sağlıyor. Yani deprem sırasında yıkılan veya yıkılacak durumda olan ağır hasarlı binalar için yardım yapılıyor. Ancak orta ve az hasarlı binalara hiçbir destek verilmiyor. Bu durumda vatandaş, kime başvuracağını bilemiyor ve mağduriyet yaşıyor. Orta ve az hasarlı binalar için kentsel dönüşüm yoluna gitmekten başka çaremiz kalmadı. Kentsel dönüşümde yerel yönetimin yetkileri sınırlı. Belediyemiz emsal artışını sağladı, ancak süreci koordine etmesi gerekiyordu. Bu koordinasyon Halk Konut aracılığıyla sağlanmaya çalışıldı, fakat kredi desteği tamamlanmadı. Şahsi görüşüm, emsal artışının bu sürecin bir parçası olması ve düşük faizli kredilerle vatandaşın ikna edilmesi gerektiğidir. Aksi hâlde kentsel dönüşüm çok zor olur. Devlet ve yerel yönetim el ele vermelidir” açıklamalarında bulundu. 

DEPREMİN AZI ÇOĞU OLMAZ

Devletin, TOKİ aracılığıyla İzmir depreminin ardından evi yıkılan ve ağır hasarlı binalarda yaşaya vatandaşların için yaklaşık 5 bin ev yaparak teslim ettiğini fakat orta ve az hasarlı evlerde oturan vatandaşlara kentsel dönüşümcü gözüyle bakıldığını dile getiren Özkan, “Hükümet, TOKİ aracılığıyla 30 Ekim İzmir depreminin ardından ağır hasarlı binalar için destek sağladı ve evlerini teslim etti. Yaklaşık 5 bin konut depremde evi yıkılan veya ağır hasarlı vatandaşlarımıza teslim edildi. Ancak orta ve az hasarlı binalar kapsam dışı bırakıldı. Bu vatandaşlar şu anda kentsel dönüşüm kredisi almak zorunda ve normal bir kentsel dönüşüm sürecine tabi tutuluyorlar. Bizim itirazımız da tam olarak buna. Depremin ağır, orta veya az hasarlısı olmaz. Bir evde ya oturulur ya da oturulmaz. Bunu belirleyecek olan da kanun koyuculardır. Ancak bu kanunu değiştirmek için bugüne kadar hiçbir adım atılmadı. İzmir milletvekillerini defalarca çağırdık, destek istedik ama bir sonuç alamadık” dedi. 

AFET YÖNETİMİNDE TEK ÇATI 

Afet yönetiminde yetki karmaşasının büyük bir sorun oluşturduğunu belirten Özkan, “Şu an afet yönetimi birçok farklı kuruma bağlı. AFAD, İçişleri Bakanlığı’na, 7269 sayılı yasa, İçişleri Bakanlığı’na bağlına, 6306 sayılı kentsel dönüşüm yasası, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na bağlına, Çevre ile ilgili süreçler belediyelere, DASK, Hazine ve Maliye Bakanlığı’na bağlı. Bu kadar karmaşık bir yapı içerisinde vatandaş kime başvuracağını bilemiyor. Eskiden en azından bir müsteşarlık vardı. Biz diyoruz ki şimdi de en azından bir müsteşarlık kurulsun. Fakat öncelik kesinlikle Afet Bakanlığı’nın kurulmasıdır. Bu konu gündeme alınmalı ve öncelik verilmelidir. Tüm süreçlerin tek elde toplanması, vatandaşın süreçleri daha net bir şekilde takip edebilmesi için şarttır” ifadelerini kullandı.

İZMIR’DE KENTSEL DÖNÜŞÜM EKSİK KALDI

İzmir’de kentsel dönüşüm adına hiçbir adım atılmadığını belirten Yorgancılar, “Geçmiş depremlerde binlerce vatandaşımızı kaybettik. Son büyük depremlerde 50 binden fazla insanımız hayatını kaybetti. Bornova ve Karşıyaka’daki yıkımlarda da birçok vatandaşımız yaşamını yitirdi. Diğer deprem bölgelerinde TOKİ ve hükümet çalışmaları sürerken, İzmir için aynı durum geçerli değil. Şehir, aktif fay hatları üzerinde ve büyük bir deprem riski taşıyor. Ancak kentsel dönüşüm, sağlam bina yapımı ve sigortalama bilinci konusunda somut adımlar atılmıyor” dedi. Afet Bakanlığı’nın kurulması gerektiğini vurgulayan Yorgancılar, “6 Ocak’tan bu yana Ege Denizi’nde 12 bin, sadece 1-14 Şubat arasında 3 bine yakın deprem meydana geldi. Bu olağanüstü bir durum. Mecliste defalarca Deprem ve Afet Bakanlığı’nın gerekliliğini dile getirdim. Türkiye’nin bu konuda adım atması şart” ifadelerini kullandı.

HABER MERKEZİ

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ