- İzmir
- 14.03.2025 17:56
TÜKODER ve İzmir Barosu’nun Dünya Tüketici Hakları Günü nedeniyle yaptığı basın açıklamasında tüketicilerin evrensel hakları maddeler halinde sıralanırken; Türkiye’de ise tüketicinin sadece isminin kaldığı belirtildi.
Dünya Tüketici Hakları Günü nedeniyle İzmir Barosu ve Tüketiciyi Koruma Derneği (TÜKODER) İzmir Şubesi yaptıkları açıklama ile tüm tüketicileri sömürüye karşı bilinçlenmeye davet etti. İzmir Barosu Başkanı Avukat Sefa Yılmaz'ında katıldığı bir basın açıklamasını Kıbrıs Şehitleri Caddesi'nde yer alan Türkan Saylan Kültür Merkezi önünde yapan Baro ve Dernek adına açıklamayı TÜKODER Üyesi Avukat Birgül Değirmenci yaparken, basın açıklaması sonrası kısa bir konuşma yapan Yılmaz ise eğitim, sağlık ve hukukun yok edilmesiyle bir ülkenin çıkmaza sürükleneceğini söyledi.
Türkiye’deki koşullar nedeniyle tüketicinin günden güne zor duruma düştüğünü söyleyen Değirmenci, “Bugün sizlere tüketicilerin yaşam kalitesinin yükseldiğini, Evrensel Tüketici Haklarının ülkemizde karşılık bulduğunu ve bu bağlamdaki uygulamaların diğer ülkelere örnek gösterildiğini, hak ihlallerinin yapılmadığını, ekonomik ve sosyal olanaklarının zirvesinde olduğunu, yeterli sağlıklı gıdaya ulaşabildiğini, barınma sorunu yaşanmadığını, depremin kader olmadığını, çürük binaların yapılmadığını, yoksulluk ve açlık diye bir sorun yaşamadığımızı, doğayı çevreyi yeşili koruduğumuzu anlatmak isterdik. Ama anlatamıyoruz, çünkü tüketicinin sadece ismi kaldı, kendisi; enkaz altında kaldı, göçük altında kaldı, sorumlusu olmadığı ekonomik krizin altında kaldı. Kısacası derin yoksullukla yaşam mücadelesi veren tüketici tükendi yok oldu. Birleşmiş Milletler'e üye ülkeler, 15 Mart tarihini ‘Dünya Tüketici Hakları Günü’ olarak kabul etmiş, 15-21 Mart tarihleri arasını da ‘Tüketici Hakları Haftası’ olarak belirlemiştir. Tüketici Hakları ilk defa 1962 yılında Amerikan senatosunda gündeme gelmiş ve 1975 yılında Evrensel Tüketici Hakları kabul edilmiştir. Ülkemizdeki evrensel tüketici haklarının karşılığını sıralayacak olursak, ‘Temel gereksinimlerinin karşılanması hakkı’ Barınma, beslenme, ısınma, aydınlanma, içecek ve kullanacak su bulma, haberleşme, ulaşım tüketicilerin en temel ihtiyaçlarıdır. Her tüketici, bu temel ihtiyaçların karşılanmasını talep edebilmeli ve uygun şekilde kullanabilmelidir. Barınma hakkımız yok olmuş, sağlıklı güvenilir konutlara ulaşamıyoruz. Başımızı sokacak ev kiraları asgari ücret tutarını geçmiş, depreme maruz kalan bölgelerde iki yılı aşkın süre geçmiş olmasına rağmen kalıcı konutlar yapılamamış ve yurttaşlar konteynerlerde kalmaya devam etmektedirler. Toplu konut satış fiyatları, orta gelirli yurttaşların bile ulaşabileceği rakamları aşmıştır. Deprem riski nedeniyle kentsel dönüşüm projeleri rantsal dönüşüm projelerine dönüşmüş, tüketiciler yerleşik yerlerinden uzaklaştırılarak, merkezi yerlerdeki kentsel dönüşüm rezerv alan düzenlemesi ile rantçıların önündeki uzayan mahkeme süreçlerinin önü kesilmeye çalışılmaktadır. Yurttaşlar, bir sabah uyandığında tapularının iptal edildiğini görmekte ve yerinden yurdundan olmanın derin üzüntüsünü yaşamaktadır.” şeklinde ifadeler aktardı.
Elektrik ve GSM şirketlerinin yaptığı zamlar karşısında tüketicinin yalnız bırakıldığını ifade eden Değirmenci, “Sürekli artan fiyatlar nedeniyle çarşı Pazar yangın yerine dönmüş, her geçen gün tüketiciler tükenmiştir, enflasyon rakamları iki haneli rakamlara düşmeye başlamışsa da tüketicilerin gelirlerinde artış olmamış hayat pahalılığı karşısında tüketiciler tükenmeye devam etmektedir. 2025 yılı başında elektrik tarifelerinde yapılan değişiklikle, hane başı yıllık tüketim miktarı 5.000 kilovat / saat olarak belirlendi. Bu durum tüketicinin ısınma ve aydınlanmada kullandığı elektrik faturalarının daha da yükselmesine neden olacağı gün gibi ortada. Elektrik üretimi ve dağıtımı kamusal bir hizmettir. Devletin ürettiği elektriği, özel şirketler eliyle pazarlamak, şirketleri zengin ederken, tüketiciyi fakirleştirmektedir. Birkaç GSM şirketinin pazarı belirlediği bir ortamda telefon ve internet kullanımı tarife fiyatlarına yapılan zamların tüketiciye yansıması ağır gelmektedir. GSM şirketleri karşısında tüketici yalnız bırakılmıştır” dedi.
Marketlerde etiketlerin her gün değiştiğine dikkat çeken Değirmenci, ekonomik sorunların faturasının tüketiciye kesilmemesi gerektiğini belirterek; “İzmir’de sabah ve akşam saatlerinde yaşanan trafik sıkışıklığı gün geçtikçe artmaktadır. Trafik sorununu çözecek çevreci ve uygulanabilir projelere öncelik verilmelidir. 15 Mart Dünya Tüketici Hakları gününde güzel İzmir’imizde tüketici hakları konusunda farkındalık yaratan bir şeyler görmek isterdik. Giydirilmiş bir belediye otobüsü, toplu taşıma araçlarında bir afiş, yolcu vapurlarının TV ekranlarında dönen kamu spotlarına rastladık mı? Tabi ki hayır. Tüketici öncelikli projeler yerelde de mutlaka hayata geçirilmelidir. TÜİK tarafından açıklanan 2025 yılı Ocak ayı verilerine göre işsizlik oranı %8,4 seviyesinde gerçekleşmiştir. İşsizlik rakamları sosyal sorunlara yol açacak boyuta ulaşmıştır. Türk-İş’in Şubat ayı açıklamalarına göre; açlık sınırı 23 bin 324.-TL. Yoksulluk sınırı 75 bin 973.-TL. Enflasyon oranı yüzde 57,73’tür. Yaşanan her türlü ekonomik olumsuzluğun faturasının tüketiciye ödetilmesi artık alışkanlık haline gelmiştir. Marketlerde her gün etiket değişmekte, çarşı pazarda tezgahların yanından geçilememektedir. Zamlar geldikçe ÖTV ve KDV artmakta olup tüketicinin tüketimden kaynaklı yükü artmaya ve tüketici yolunacak kaz görülmeye devam edilmektedir” diye konuştu.
Kartalkaya yangını ve Çorlu Tren Kazası gibi örnekleri gösteren Değirmenci tüketicinin can ve mal güvenliğinin sağlanması gerektiğini belirterek, “‘Sağlık ve güvenliğinin korunması hakkı’ Satışa sunulan her türlü mal ve hizmetin insan yaşamı ve sağlığı açısından kullanıcısına zarar vermeyecek durumda olmasıdır. Tüketiciler sağlıklı güvenilir ekonomik gıdaya ulaşım sorunu yaşamaktadır. Bu kriz her geçen gün büyümektedir. Merdiven altı gıda üretimleri, taklit ve tağşiş ürün satışları çoğalmış tüketicinin sağlığı ciddi tehlike altında kalmaktadır. İhraç edilen ürünlerin, AB standartlarına uymayan oranlarda kimyasal barındırdığı için iade edildiği haberleri endişelerimizi daha da artırmaktadır. Otel yangınında, Çorlu tren kazasında, Ankara hızlı tren kazasında, maden ocaklarında yitirilen yurttaşların acısı hala tazeliğini koruyor. Tatil hizmeti, ulaşım hizmeti satın alan tüketicilerin can ve mal güvenliği yeterince korunamamaktadır” ifadelerini aktardı.
Ticaret Bakanlığı tarafından market fiyatlarının karşılaştırılmasına olan veren uygulamaya tüm marketlerin katılım göstermesi gerektiğini dile getiren Değirmenci, “‘Ekonomik çıkarlarının korunması hakkı’ Tüketiciye kıyaslama imkanı verecek çeşitte mal ve hizmetin en uygun fiyattan sunulması, satış sonrası her türlü teknik destek ve servis hizmetlerinin yeterli düzeyde olması yanında; satıcının kötü niyetine karşı korunmasıdır. Rekabetin tam olarak işlemediği pazarlarda devlet tarafından aksaklıların giderilmesi için yapacağı düzenlemeler ile uygun kalite ve fiyatlarda mal ve hizmetlerin tüketicilere sunulmasının sağlanmasıdır. 2024 yılında 755 bin 997 adet başvurunun yapılmış olması bu konuda hala sorunların devam ettiğinin göstergesidir. Bakanlık tarafından uygulamaya konulan market fiyatları karşılaştırma uygulamasına tüm zincir marketlerin katılması konusunda gayret sarf edilmelidir” dedi.
Tüketicinin eğitilme hakkına özel okullarda yaşanan fiyat artışlarının zarar verdiğini açıklayan Değirmenci, “‘Bilgilendirilme hakkı’ Tüketicinin mal ve hizmeti satın alırken doğru karar verebilmesinin sağlanması için tüketicinin gerekli bilgilere ulaşabilmesi ve zararlı, yanıltıcı reklamdan, etiketten, ambalajdan korunmasıdır. Güvensiz ürünlerin denetimi ve toplatılma kararlarından kamuoyu yeterince haberdar olamamaktadır. Acilen Bakanlık tarafından Güvensiz Ürün Mobil uygulaması hayata geçirilmelidir. ‘Eğitilme hakkı’ Tüketicilerin kendi hak ve yararlarını koruyabilmesi, tüketici bilincine sahip olması için eğitim kurumlarında eğitilmesidir. Özel okul ücretleri almış başını gitmiştir. Haksız ve hukuksuz olarak yapılan ücret artışları, eğitim giderlerine değil yemek, servis, kıyafet, ders kitaplarına giydirilmeye çalışılmaktadır. Tüketici örgütleri ile işbirliği yapılarak, okullarda tüketici hakları eğitimleri verilmesi üzerinde durulmalıdır.” şeklinde konuştu.
Tarımsal arazilerin ve ormanların zarar görmesine neden olan uygulamalara son verilmesi gerektiğini aktaran Değirmenci, “‘Tazmin edilme’ satın alınan mal veya hizmetten dolayı tüketicinin uğramış olduğu zararın giderilmesi, satın alınan malın ayıplı çıkması durumunda, ayıplı malın geri alınması, yenisi ile değiştirilmesi, kusurlu hizmetin yeniden görülmesi, gerekirse tazminat ödenmesi hakkıdır. Tüketici hakları ile satıcı veya sağlayıcıların ödevleri mevzuatla belirlenmiş olmasına rağmen, tüketiciler haklarını ancak yasal yollara başvurmak suretiyle geri alabilmektedir. Ticari meslek odalarının tüketici hakları alanında üyelerini bilgilendirme çalışmalarına hız vermeli ve kalıcı hale getirilmesi sağlanmalıdır. Tüketici Hakem Heyetlerine yapılan başvurular Ticaret Bakanlığı tarafından izlenmeli, tüketiciyi sürekli mağdur eden satıcı/sağlayıcıların ticaretten men edilmesi uygulaması başlatılmalıdır. ‘Temsil edilme hakkı’ Tüketicilerin haklarını kullanılabilmeleri ve koruyabilmeleri, mağduriyetlerinin giderilmesinde bir araya gelerek güç birliği oluşturmaları ve hükümetlerin ekonomik ve siyasi politikaların da dikkate alınma ve kamu kurumlarında temsil edilebilmesidir. Sahada tüketicilere yakın olan Tüketici Örgütlerinin, tüketicilerin sesi olması için tüketiciyi ilgilendiren her alanda temsilci bulundurabilmesi için gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. ‘Sağlıklı bir çevrede yaşama hakkı’ Sağlık koşullarına uygun bir çevrede yaşama, çevresel tehlikelerden korunma, günümüz ve gelecek nesiller için doğanın korunması hakkıdır. Tarımsal arazilerin, zeytinliklerin, ormanların katledilmesi, suların zehirlenmesine yol açan vahşi madencilik faaliyetleri uygulamasına son verin. Şirketlerin karını değil, kamuya ait olan bu alanların çevre ve insan dostu projelere öncelik vermeyi düşünün. ‘Sürdürülebilir tüketimin sağlanması hakkı’ Yaşam biçimini sahip olduğu ürünlerle ifade eden bireylerin sayısının hızla yükseldiği toplumlara ‘tüketim toplumu’ demek mümkündür. Dolayısı ile tüketime bağlı üretim politikalarını yerli ve milli çerçevede ele almak, üretimin aşırı tüketimi karşılayamadığı durumlarda tüketici davranışlarının değiştirilmesini öngörmektedir” ifadelerini aktardı.
2025 yılının ‘Sürdürülebilir bir yaşam tarzına geçiş’ yılı olarak belirlendiğine dikkat çeken Değirmenci, “Dünya Tüketiciyi Koruma Hareketi, 2025 yılının temasını ‘Sürdürülebilir bir yaşam tarzına geçiş’ olarak belirledi. Son on yıl kayıtlara geçen en sıcak yıl oldu ve aşırı hava olayları birçok ülkede rutin hale geldi, yaşamları ve geçim kaynaklarını bozdu. Aynı zamanda, biyolojik çeşitlilik kaybı ve kirlilik, gezegenin ve insanların sağlığı için büyüyen bir tehdit oluşturmaktadır. Bu krizlerin etkisinin sadece çevresel değil, aynı zamanda ekonomik ve sosyal olduğu ve Sürdürülebilir Kalkınma Hedeflerine yönelik ilerlemeyi baltaladığı giderek daha açık hale geliyor. Beslenme, seyahat etme, ısıtma, soğutma ve enerji kullanımının yanı sıra satın aldığımız ve kullandığımız ürün ve hizmetlerde temel değişiklikler gerektirecektir. Bununla birlikte, tüketiciler için sürdürülebilir ve sağlıklı seçeneklerin daha erişilebilir, uygun fiyatlı ve uygun fiyatlı hale gelmesi esastır. Ayrıca, bu geçiş insanların temel hak ve ihtiyaçlarına zarar vermemeli, hem insanlar hem de gezegen için sürdürülebilir bir yaşam sağlayarak ilerleme için gerekli çalışmalar yapılmalıdır. ‘Elektronik ticarette tüketicinin korunması hakkı’ genel ağ (internet) üzerinden yürütülen e-ticaret, mobil bankacılık, e-devlet vb. uygulamalarda tüketicilere ait bilgilerin güvenliğinin sağlanması, korsan yazılım -siber saldırı- internet korsanlarına karşı tüketicilerin korunması için alınması gereken tedbirleri kapsar. Devlet yetkililerinin yurttaşlara ait kimlik verilerinin çalındığına yönelik açıklamaları dikkate alındığında konunun hassasiyeti ortaya çıkmaktadır. Gün geçmiyor ki, telefon dolandırıcılığı, banka dolandırıcılığı, Varlık Yönetim Şirketlerinin, avukatlık büroları görünümünde tüketicilerin mağduriyetine yol açan dolandırıcılık olaylarına şahit olmayalım. İvedilikle finans kuruluşları başta olmak üzere internet üzerinde çalışan uygulamaların tüketicilere ait kişisel verileri en yüksek düzeyde koruyacak tedbirleri almak zorundadır” diye konuştu.
Tüketicinin korunması yönünde taleplerini sıralayan Değirmenci, bu yönde yapacakları çalışmalarda devam edeceklerini belirterek, “Her yıl olduğu gibi, 2025 yılında da zamlar, yoksulluk ve açlıkla mücadele ettiğimiz için, barınma, sağlıklı ekonomik gıdaya ulaşım, sağlıklı çevrede, güvenilir konutlarda yaşam hakkımızı sağlayamadığımız için kısacası evrensel haklarımızın karşılığı olmadığı için 15 Mart Dünya Tüketici Hakları gününü kutlayamıyoruz. Bilinmelidir ki; biz tüketici örgütleri olarak bir yandan bu mücadelemizi sürdürürken, diğer yandan da dijital çağda sınır ötesi uygulamalardan kaynaklı yaşanan/yaşanacak olan tüketici sorunları ile de gerek ulusal gerekse uluslararası mücadelemizi sürdüreceğiz. Çözüm önerilerimizin yasal düzenlemelere girmesi için örgütlülüğümüzü ve lobi çalışmalarımızı arttırmaya devam edeceğiz. Ve her yıl olduğu gibi; bugün, buradan bizi yönetenlerden taleplerimizi tekrarlıyoruz! Artık bizde 15 Martlarda dünyadaki tüketici örgütleri gibi dijital çağda tüketici sorunları konusunda farkındalık oluşturacak çalışmalar yapmak, yapay zekanın tüketicilere etkilerini, karbon ayak izini azaltacak, sürdürülebilir bir yaşam modelinin nasıl tesis edilmesi gerektiğini tartışmak istiyoruz. Bu nedenle ülkenin gündeminden yoksulluk ve açlık sorununu çıkarın, barınma sorununu çözün. Elektrik doğalgaz vb. gibi bazı hizmetlerin kamusal hizmet olarak verilmesini sağlayın. Yıllardır ülkeye hizmet vermiş emeklilerin, asgari ücretlilerin, kısacası yoksulluk ile mücadele eden vatandaşlarımızın alım gücünü arttıracak yaşam kalitesini yükseltecek ücret ve maaş güncellemelerini acilen yapın. Tüketici yanlısı politikalar oluşturun, tüketicilerin örgütlenmesini engellemeyin, tüketicilerin temsil hakkını kullandırın. AB Üyesi ülkelerde olduğu gibi tüketici örgütlerinin çoğunluğunun onaylamadığı hiçbir uygulamayı yürürlüğe koymayın. Can kaybına ve çevre katliamlarına yol açan vahşi madencilik faaliyetlerini durdurun. Şehirlerin, ormanların, koruların, dağların, ovaların, meraların, yaylaların talanına son verin. Betonlaştırmadan vazgeçin, Suyumuzu özgür bırakın, suyumuzu zehirlemeyin, tarım arazilerine göz dikerek ranta kurban etmeyin. Küresel şirketleri, doların yeşilini değil, halkı düşünün. Çevreyi, halk sağlığını zehirleyen maden ocaklarını kapatın. Depreme karşı can kaybını asgariye indirecek, tedbirleri derhal alın, bu konuda bilimin sesine kulak verin ve meslek odaları ile işbirliğini geliştirin. Tüketicinin can ve mal güvenliği ile güvenli konutlarda barınmasını sağlayın. Ayıplı bina üretenlerden tüketicinin maddi kaybının karşılanmasını sağlayın. Kusurları nedeniyle can ve mal kaybının artmasına neden olanlardan hukuk önünde gerekli hesap sorulsun. Yaşanan konut krizine son vermek için yabancılara konut satışını durdurun. Gerek merkezi gerekse yerel yönetimlerce tüketici hakları bilincini oluşturmak üzere tüketici örgütleri ile müşterek çalışmalar yapılmasını sağlayın. Anayasanın 172. Md.ni somut uygulamalara dönüştürün. Finansman ve lojistik yönden tüketici örgütlerini destekleyin… TükoDer ve İzmir Barosu olarak diyoruz ki; Tüketicilerin temel gereksinimlerinin karşılanması için iş istihdamı yaratmak, eğitim, sağlık ve adalet hizmetlerini ücretsiz hale getirmek, herkese sosyal yardım sağlamak yerine hizmetleri paraya bağlayan ve halkımızı dilenciliğe alıştıran anlayışa, Evrensel Haklarımızın Türkiye’de karşılığını bulması, zamlara, yoksulluğa, açlığa, hak ihlallerine karşı, TükoDer olarak örgütlü gücümüz ile tüketicilerle birlikte yolumuza ve mücadelemize devam edeceğiz” dedi.
Değirmenci’nin basın açıklamasından sonra bir konuşma yapan Yılmaz, adaletsizliğin son safhasına geldiğini dile getirerek şu cümleleri paylaştı:
“Az önce meslektaşımızın okuduğu basın açıklaması hepimizi bütün yurttaşlara aslında yakından ilgilendiren konulardan. Konu başlıkları aslında o kadar uzun ki tüketicilerin sorunları bugün burada sadece ana başlıklar üzerinden bazı sorunları ifade etmek ve farkındalık yaratmak adına bugün buradayız Evet. Bu ülkede her şey tüketiliyor. Tüketici de sonunda tükenmek üzere. Az önce de ifade etti meslektaşımız. Yaşam hakkına dair birçok alanda adaletsizliğin artık ne yazık ki son safhaya geldi. En dayanılmaz noktalara kadar devam bu süreci yaşıyoruz. Bu süreç gerek sağlık, gerek eğitim, gerek temel ihtiyaçlara ulaşma ve gerekse hukuk bunun üzerinden yürütülen bir çalışma var. Çok sistemli bir çalışma var. Zaten hep söylüyoruz. Bir ülkede üç alanı yok ederseniz hukuk, sağlık ve eğitim. Bunları yok o ülkeyi sonuna kadar çıkmaza sokarsınız ve sonuçlarını da yok etme olarak görürsünüz. O yüzden bu açıklama bizler için çok önemli. Yıllardır bu çalışmaları yapıyor. Ben bu çalışmaya katılan bütün arkadaşlara, burada bulunan dostlarımıza bulunmak istese de bugün burada olamayan arkadaşlarımızı çok Teşekkür ediyorum. Saygılarımı sunuyorum. Çok teşekkürler”