Advertisement

Digel Tekstil’de sular kaynıyor: Kadın çalışanlara mobbing ve taciz iddiası!

Çeşitli olaylarla gündeme gelen Digel Tekstil’de yaşananlara ilişkin basın açıklamasında konuşan TEKSİF Sendikası Genel Merkez Kadın Kolları Sekreteryası Pelin Vuruşaner, kadın çalışanlara yönelik mobbing ve tacize varan davranışların sergilendiğini anlattı.

  • Oluşturulma Tarihi : 14.08.2025 12:53
  • Güncelleme Tarihi : 14.08.2025 12:53
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
Digel Tekstil’de sular kaynıyor: Kadın çalışanlara mobbing ve taciz iddiası! haberinin görseli

HAYRİYE GÜLPERİ TİBİN / Teksif Sendikası Ege Bölge Temsilciliği, uzun zamandır düşük maaş zammı ve mobbing uygulaması iddialarıyla gündemdeki yerini koruyan Digel Tekstil’de yaşananlara ilişkin basın açıklaması gerçekleştirdi. Açıklamaya İzmir Barosu Genel Sekreteri Zöhre Benk, sendika temsilcileri ve mağdur Digel emekçileri de katıldı. TEKSİF Sendikası Ege Bölge Temsilciliği’nde gerçekleştirilen basın açıklamasını topluluk adına TEKSİF Sendikası Genel Merkez Kadın Kolları Sekreteryası Pelin Vuruşaner okudu. Vuruşaner, düşük maaş zammı teklifleriyle gündeme gelen fabrikada yaşanan taciz olaylarını ve kadın çalışanlara yönelik mobbing uygulamalarını anlattı.

VURUŞANER: KARARLILIKLA DİRENİYORUZ

Vuruşaner, konuşmasında şu ifadeleri kullandı;
“17 Ocak 2025 tarihinde, DIGEL TEKSTİL işçilerinin büyük çoğunluğu; düşük ücretler, insan ve kadın onuruna yakışmayan çalışma koşullarını protesto ederek DIGEL TEKSTİL yönetimine karşı ses yükseltmiş ve aynı gün TEKSİF Sendikası’na üye olma kararı almıştır. TEKSİF Sendikası, yasal çoğunluğu sağlayarak Çalışma Bakanlığı’ndan aynı gün yetki belgesi almıştır. Ancak DIGEL TEKSTİL yönetimi, işçilerin bu anayasal hakkına karşılık olarak aynı gün (17 Ocak 2025) sendikal örgütlenmede öncülük eden 4 işçiyi tazminatsız şekilde işten çıkarmıştır. Bu baskı süreci 6 Şubat 2025 tarihinde yeni işten atmalarla devam etmiştir. Daha önce işten çıkarılan arkadaşlarının geri alınması ve insan onuruna yakışır çalışma koşulları talebiyle paydos sonrası açıklama yapan 3 öncü işçi daha, aynı şekilde tazminatsız olarak işten çıkarılmıştır. 13 Haziran 2025 tarihinde de üyelerimize yönelik haksız işten çıkarmalara bir yenisi eklenmiştir: DIGEL TEKSTİL yönetimi, 8 öncü işçiyi gün boyunca çalıştırmış; ardından mesai bitiminde işçiler evlerine gittikten sonra, her birini telefonla arayarak işten tazminatsız şekilde çıkarıldıklarını bildirmiştir. Sonuç olarak, sendikalaşma süreci boyunca; öncülük eden, işveren aleyhine şahitlik yapan ve anayasal hakkını kullanan toplam 15 TEKSİF üyesi işçi, DIGEL TEKSTİL işvereni tarafından haksız, hukuksuz ve tazminatsız şekilde işten çıkarılmıştır. Bizler, yaklaşık 210 gündür İzmir Ege Serbest Bölge önünde; her türlü zorluğa, baskıya ve engellemeye rağmen kararlılıkla direniyoruz. Bu direniş yalnızca işe geri dönme mücadelesi değil, aynı zamanda kadınların ve tüm emekçilerin insan onuruna yaraşır bir yaşam ve çalışma hakkı için verdiği bir mücadeledir.”

KADINLARA YÖNELİK TACİZ VE AYRIMCILIK İDDİALARI

Söz konusu fabrikadaki kadın çalışanların sistematik olarak tacize ve baskıya maruz kaldığını ifade eden Vuruşaner, açıklamasına şöyle devam etti: “Bu mücadelenin en önemli ayaklarından biri, kadın işçilerin DIGEL TEKSTİL yönetimi / yöneticileri tarafından uygulanan sistematik ayrımcılık, baskı, mobbing ve tacize karşı verdiği mücadeledir. Kadın işçiler DIGEL TEKSTİL’de toplumsal cinsiyet temelli sistematik baskı, taciz ve ayrımcılığa maruz kalmaktadır. TEKSİF Sendikamıza ulaşan kadın işçi beyanlarına göre, bunun bazı örnekleri şöyledir; DIGEL TEKSTİL yöneticileri, 2018 yılında gerçekleştirdikleri bir toplantıda kadın çalışanlara doğrudan ‘hamile kalmamaları’ yönünde uyarılarda bulunmuş, hamileliğin iş akışını aksatacağı gerekçesiyle kadın bedenine ve yaşam hakkına müdahale etmeye kalkmıştır. Kadınlara ‘hamile kalmayın’ deme cürretini gösterebilecek kadar pervasızlaşan bu yönetim anlayışı, kadın emeğini yalnızca itaat ettiği sürece var saymaktadır. DIGEL TEKSTİL’de hamile olduğunu öğrenen kadın işçilerin, işyeri hekimine sundukları kan testleri geçerli sayılmamaktadır. Kadınlar insan kaynaklarına yönlendirilmekte; hamile olduklarını belgeleyebilmeleri için ultrason raporu istenmektedir. Bir erkek yönetici, kadın çalışanlara doğrudan şu ifadeleri kullanacak kadar ileri gitmiştir; ‘Rahmine bakacağım, keseye düşmüş mü düşmemiş mi ona göre hamilelik haklarını kullanman için dosya açacağım.’ Kadın işçilere bu uygulamanın ‘şirket kuralı’ olduğu söylenmiş; doğurganlıkları denetlenmeye çalışılmıştır. Kürtaj ya da düşük yaşayan kadın çalışanların da yaşadıkları travma ve psikolojik yıkım hiçbir şekilde dikkate alınmamakta; aynı uygulamalar onlar için de geçerli kılınmaktadır. DIGEL TEKSTİL, ‘şirket kuralı’ adı altında kendi keyfi yasalarını oluşturmuş ve bu kuralları baskı aracı olarak kullanmaktadır. Bunlardan biri de işbaşı saatinden sonra ve iş bitiş saatinden önce yarım saat süreyle tuvalet kullanımının kesinlikle yasaklanmasıdır. Bu yasak, fabrikadaki tüm çalışanlar için geçerli olmakla birlikte, yüzde 85’i kadın olan işyerinde özellikle kadın işçileri hedef almaktadır. Kadınlar regl dönemlerinde dahi ihtiyaçlarını giderememekte, zor durumda kalmalarına rağmen tuvalete gitmelerine izin verilmemektedir. Gittikleri takdirde ise yöneticiler tarafından herkesin içinde azarlanmakta, küçük düşürülmektedirler. Üstelik bu kurallar yalnızca sözlü baskıyla değil, fiziki varlıkla da desteklenmektedir: İşveren vekilleri işbaşı öncesi ve sonrası tuvalet önünde kollarını bağlayarak beklemekte; çalışanlar üzerinde doğrudan psikolojik baskı kurmaktadır. DIGEL TEKSTİL’de bir kadın işçi, kötü çalışma koşulları ve işyerindeki yoğun stres nedeniyle fiziksel rahatsızlık geçirmiş, hastaneden aldığı 2 günlük raporu ekip liderine bildirmiştir. Ancak ekip lideri bu durumu saygıyla karşılamak yerine, açıkça taciz içeren, aşağılayıcı ve cinsel imalarla dolu mesajlar göndermiştir. ‘Yanına geleyim, stres yönetimi yapalım’ diyerek kadının zor durumda oluşunu fırsat bilmiş, karşılık alamayınca da dozunu artırarak, ‘istersen gelip sana masaj yapayım’ diyerek tacizini sürdürmüştür. Bu olay, DIGEL TEKSTİL’de kadınlara yönelik tacizin ne kadar sistematik ve pervasız olduğunu, yöneticilerin kendi güçlerini nasıl kötüye kullandığını ve bu düzenin, alınacak önlemlerle derhal sona erdirilmesi gerektiğini açıkça ortaya koymaktadır”

KURUMSAL DAYANIŞMA VE DESTEK ÇAĞRISI

Son olarak yaşananların kabul edilebilir şeyler olmadığını belirten ve kurumsal dayanışma çağrısında bulunan Vuruşaner, konuşmasını şöyle noktaladı: “DIGEL TEKSTİL’de çalışan, özellikle kadın işçiler olmak üzere tüm arkadaşlarımız ve üyelerimiz, sendikalı olma haklarını kullandıkları için işten atılmanın yanı sıra, kadın çalışanlara yönelik şiddet, cinsel taciz ve mobbing gibi kabul edilemez uygulamalarla karşı karşıya kalmaktadır.  Kadın işçilerin maruz kaldığı şiddet, taciz ve mobbing ifadeler, dilekçeler ve tanıklıklarla tarafımızca detaylı şekilde belgelenmiştir. DIGEL TEKSTİL işçilerinin sendikalaşma kararlarının bu sorunlar çerçevesinden anlaşılması çok önemlidir. İşçiler sadece ekonomik hakları için değil, aynı zamanda insan ve kadın onuruna yaraşır eşit koşullarda çalışmak ve şiddetsiz, tacizsiz ve demokratik bir iş yaşamı için sendikalaşmıştır. Bu bağlamda, DIGEL TEKSTİL yönetimini bir an evvel bu koşulları sağlamaya, işçilerin en temel yasal hakkı olan sendikalı olma hakkına saygı duyarak sendikamızın yetki belgesini kabul etmeye ve bu süreçte haksız ve hukuksuz biçimde işten atılan işçileri işe geri almaya çağırıyoruz. İnsan onuruna yakışmayan bu hukuksuz uygulamaların derhal sonlandırılması gerekmektedir. Yaşanan bu etik dışı olayların küresel ölçekte açığa çıkarılması ve paylaşılması konusunda sizlerin destek ve katkıları hayati önem taşımaktadır. Bu nedenle, bu özeti sizlerle paylaşıyor, acilen bir aksiyon planı hazırlanması ve uygulanması için sizlerden kurumsal dayanışma ve destek bekliyoruz.”

KİŞİ: BİZ ARTIK NE YAPACAĞIMIZI BİLMİYORUZ

Vuruşaner’in ardından söz alan ve fabrikada yaşadıklarından bahseden Digel emekçisi Rümeysa Kişi, “Bizler yaklaşık 210 gündür mücadele ediyoruz. Bunun tek nedeni maaşlar da değil, kadın çalışanlara yönelik mobbing ve taciz iddiaları. Biz Digel’de çalışan kadın çalışanlar olarak bu direnişi büyütmek istiyoruz. Biz artık kadınla olarak taciz edilmek istemiyoruz. Ben tuvalet gideceğimde izin almak istemiyorum, ben hamile kalmak için müdürümden izin almak istemiyorum. Burada anlatılanlardan çok daha fazlası, çok daha çirkinleri var. Bu anlatılanlar bize özet olarak verildi. Umarım hep birlikte bu sorunları çözebiliriz. Bazı arkadaşlarımız dışarıdan gelip bunları dinlediğinde şöyle yaparım böyle yaparım diyorlar ama içerideki baskı o kadar büyük ki susturuluyoruz. Bunları sadece Digel Tekstil çalışanları yaşamıyor. Bu baskılardan mobbingden biz artık ne yapacağımızı bilmiyoruz” diye konuştu.

İZMİR BAROSU’NDAN DESTEK MESAJI

İzmir Barosu Genel Sekreteri Zöhre Benk ise hukuki olarak destek gerektiren her türlü işlemde İzmir Barosu olarak direnişçilerin yanında olduğunu ifade etti. Benk, “İzmir Barosu olarak bu süreçte kurumlara savcılığa hazırlanacak her türlü metinde her türlü desteği vermeye hazırız. Bu cinsiyet temelli ayrımcılığa karşı yapılacak çalışmalarda baro olarak her türlü eğitim vermeye hazırız. Birlikte bütün bu yol ve yöntemler konusunda İzmir Barosu olarak yapmaya hazır olduğumuzu söylemek istiyorum.”

Kaynak : HABER MERKEZİ