Sayfa Yükleniyor...
İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek ve Murat Bakan ile birlikte bölgedeki 5 büyükşehir belediye başkanının katılımıyla Ege Denizi’nde artan sismik hareketliliğin olası etkileri ve Türkiye’nin kentsel dönüşümdeki mevcut durumu masaya yatırıldı
İzmir Büyükşehir Belediyesi ev sahipliğinde düzenlenen basın toplantısında, Ege Denizi’nde artan sismik hareketliliğin olası etkileri ve Türkiye’nin kentsel dönüşümdeki mevcut durumu ele alındı. Toplantıya CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek ve Murat Bakan ile birlikte bölgedeki 5 büyükşehir belediye başkanı katıldı. Yapılan açıklamalarda, afet yönetimi ve kentsel dönüşüm süreçlerinde yavaş ilerleyen uygulamalar eleştirilirken, ivedilikle alınması gereken önlemler sıralandı. İzmir Büyükşehir Belediye Başkanı Dr. Cemil Tugay, CHP Genel Başkan Yardımcıları Gökan Zeybek ve Murat Bakan, Aydın Büyükşehir Belediye Başkanı Özlem Çerçioğlu, Manisa Büyükşehir Belediye Başkanı Ferdi Zeyrek, Denizli Büyükşehir Belediye Başkanı Bülent Nuri Çavuşoğlu ve Muğla Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Aras’ın katılım sağladığı toplantıda Türkiye’nin deprem tehlikesine karşı hazırlık durumu üzerine konuşan Genel Başkan Yardımcısı Zeybek, daha önceki depremlerden çıkarılan derslerin hayata geçirilmediğini ve mevcut yapı stoğunun büyük risk taşıdığını vurguladı.
Ege Denizi'nde Yunanistan'ın Santorini Adası çevresinde meydana gelen yoğun sismik aktivitelerin Ege Bölgesi için ciddi bir aktivite oluşturduğunu vurgulayan Zeybek, “Komşumuz Yunanistan bu duruma karşılığı ve etkili önlemler alırken maalesef ülkemiz benzer bir hazırlığın genel yönetim noktasında eksik olduğunu görmekteyiz. Bizler CHP Genel Merkezi olarak Murat Bakan ve büyükşehir belediye başkanlarımız il ilgili daire başkanlarımız genel sekreter yardımcılarımız ve itfaiye müdürlerimizle birlikte bir değerlendirme toplantısı yaptık. 2022 yılında İzmir'de gerçekleşen deprem sonrasında Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde kurulan depremin etkileri ve hasarların azaltılması ile ilgili komisyonun 278 sıra sayılı 500 sayfalık bir rapor var. 2022 yılında TBMM’de görüşülmüş ve kabul edilmiş. Türkiye'de bütün kurumlar başta afetlerle ilgili en yetkili kurum olan İçişleri Bakanlığına bağlı AFAD, Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı bu konularla ilgili yetkili olan tüm kurumlarda durumun tespiti yapılmıştır. Türkiye'deki risk alanların tümü belirlenmiştir. Hatta raporda açıkça belirtilmiştir. Türkiye'de 6,7 milyon riskli konutun 20 yıl içinde dönüştürülmesiyle ilgili bir görev ilgili bakanlıklara tanımlanmıştır ve bu konuyla ilgili hızlı adım atılması gerektiği belirtilmiştir. Kahramanmaraş merkezli depremin ardından yıkılan 670 binden fazla konutun bugüne kadar bakanlığın resmî açıklamasıyla 221 tanesi teslim edilmiştir. Yani biz yılda 350 bin konutun dönüştürülmesini sağlayacağımıza ilişkin bir yol haritasını belirlemişken, deprem sonrası Türkiye’de yalnızca 2 yıl içerisinde 201 bin konut deprem bölgesinde hak sahiplerine tamamlanmamış kısımlarıyla birlikte teslim edilmiş. Görünen o ki bütün bu sürecin doğru ve eksiksiz işleyebilmesi için alışılmış yöntemlerin dışında çıkılması ve bu konularla ilgili hızlı bir biçimde aksiyon alınması gerekmektedir” dedi.
Resmî Gazete’de yayımlanan kararla beraber AFAD Gene Müdür Başkanı’nın değiştiğini ve ilgili kurumlarda değişiklik yaşandığına değinen Zeybek, “17 Ağustos 1999 depreminden sonra Türkiye'de deprem vergisi adı altında Özel İletişim Vergisi adında bir vergi toplandı. 2023 yılı raporlarından 40 milyar doların üzerinde bir kaynak toplandığını görüyoruz. Ancak bugüne kadar gerek ilgili Maliye Bakanı’nın gerek başbakan yardımcısının ve gerekse diğer bakanların açıklamalarında deprem için toplanan paraların kentsel dönüşüm iyileştirilmesi ya da afet riskinin azaltılması yerine, bütçe açıklarının azaltılması veya da tarımsal üretime kredi desteği verildiği biçimde bir açıklama yapılmıştır” ifadelerini kullandı.
Türkiye'de 1980 ve 2000 yılları arasında kırsal yerlerden büyük şehirlere göçün çok yaygın olduğunu ifade eden Zeybek, “Kent nüfusundaki artış olanlarının yüzde 7-8 seviyesi olduğu dönemlerde çoğunlukla mühendislik hizmeti almamış nitelikli, beton harbi yapı özelliği göstermeyen bugün 40 yaşının üzerinde olan yapılar çok ciddi biçimde risk oluşturmaktadır. Başka önemli bir ayrıntı da bu binalarda daire sahibi olmuş olan ya bu binalarda oturan kat maliklerin çoğunluğunun emekli olması. Emekli maaşının dışında da başka bir gelirinin olmadığı dikkat aldığımızda özellikle de binalarla ilgili kentsel dönüşüm sürecinde kaynak ve analizlerinin doğru yapılması ve ihtiyaç sahibi yurttaşlarımızın doğrudan finansman erişimini sağlaması gerekiyor. Konutunu değiştirip dönüştürmek isteyen dar gelirlilerin, emeklilerin ya da asgari ücret seviyesi ücret alanlarla ilgili en az 15 yıl vadeli faizsiz kredilerle bu finansman açığının hazine tarafından karşılanmasının, 15 yıla yayılan bir ödeme planıyla finansman ihtiyacını sağlaması gerekir. Açıklanan Ocak enflasyonu da yüzde 5 seviyesindeyken yüksek enflasyon ve yüksek faiz sarmalının olduğu dönemlerde kentsel dönüşüm süreçlerinin yapılabilmesi ve konutların dönüştürülmesinin yurttaşlar açısından olağanüstü bir zorluk taşıdığını görmek gerekir” diye belirtti.
İzmir depremi sonrası ve Kahramanmaraş depremi sonrası konuyla ilgili atılmış herhangi bir adım olmadığını vurgulayan Zeybek, “Yine bu dönemde Sayın Cumhurbaşkanı dün yaptığı açıklamada yerel yöneticilerin bu konularla ilgili adım atmasını ve kentsel dönüşüm sürecini hızlandırmasını talep etmektedir. Bütün bu konular tabii ki devletin kurumlar arasındaki iş birliğinin en üst seviyede sağlanmasının açık olduğunu ortaya koymaktadır. Ancak geçmiş dönemden kaynaklanan vergi ve sosyal güvenlik kurumu prim borçlarını bir yapılandırmayla tahsil etmek yerine belediyelerin İller Bankası bir hazineden aldığı payları yüzde 40 civarında her ay keserek zaten cari işlemlerini bile yapmaktan zorlanır hale getirdiğiniz belediyelere dönüp ‘kentsel dönüşüm süreciyle ilgili de kaynak ayırın ya da yatırım yapın’ demek başlı başına büyük bir çelişki. Devlet genel yönetimlerin kentsel dönüşüm sürecinde etkin olarak bir yer almasını istiyorsa o zaman büyükşehir belediyelerini ve ilçe belediyelerinin de kamuya ya da sosyal güvenlik kuruluna olan borçlarını faizsiz olarak en az 120 ay seviyesinde bir uzatmaya gitmesi gerekmektedir” dedi.
Hazinenin yapmış olduğu arazi satışlarına değinen Zeybek, “Hazinenin belediyelere aktarılması gereken yüzde 38 pay ise hazine yerine satışların hazineyle TOKİ’ye devredilmesi ve TOKİ’nin yaptığı satışlardan da yasa gereği belediyelere kaynak ayırmaması da başka bir sorun. Bu uygulamadan hızla vazgeçilmelidir. 99 depremi sonrası kentsel dönüşüme tabi olacak alanların dönüştürülmesi için kaynak ihtiyacı şehir merkezindeki arazilerin, sanayi tesislerinin ve askeri alanların dönüştürülmesi ve buradan elde edilecek gelirle riskli yapıların azaltılması gündeme alınmışken kamusal hizmet yapmak yerine yandaşlara peşkeş çekildi ve gelirler yandaşlara aktarıldı. Buradan yerel yönetimlere pay aktarılmadığı gibi kentsel dönüşüm faaliyetinde kullanılmamış ve Türkiye önemli bir fırsatını iktidar eliyle kaybetmiştir. 6206 sayılı kanuna göre yerel yönetimlere verilen uygulama yetkisi Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yerel yönetimlere yetki verilmeyerek kentsel dönüşüm çalışmaları engellenmiştir. Bu yasanın doğru uygulanması, yerel yönetimlerin yetkisinin arttırılmasıyla önemli mesafeler kat edilirken bakanlık sınırlı sayıdaki belediyelere yetki vermektedir. Bugünden başlanılarak ulaştırma faaliyetinde bulunan demir yolları, havaalanları, metro istasyonları ya da karayollarının kavşaklarında güçlendirme çalışmalarına kaynak ayrılmalı. Büyükşehir belediyelerinin sınırlarında yer alan alanlarla ilgili yaşanan zorluklar kırsal mahallerde kaçak yapılaşmayı arttırıyor. Kırsal mahallelerimizdeki yapılar da risk oluşturuyor. Buradaki engellerin ortadan kalkması için kırsal mahallelerdeki yerleşim alanlarının belirlenmesi için mevzuattan kaynaklanan problemler aşılmalı” ifadelerini kullandı.
Yunanistan’da meydana gelen sarsıntı sonrası belediye yetkilileri ile eşgüdümlü çalışma kararı aldıklarını ifade eden Zeybek, “Belediye başkanlarımızın çağrısına gerek olmadan itfaiye, afet işleri, kentsel dönüşüm ve su ya da kanalizasyon daire başkanlarımız eş güdüm içinde yardım noktasında yol haritasını belirledik. Plan çerçevesi içinde 24 saat içinde belediyemizin ilgili birimleri teyakkuz içinde olacak. 5 büyükşehir belediyemiz acil eylem planını yarın itibariyle hazır edecek, eşgüdüm toplantısı yapacaklar. Ege Bölgesi’nde olası bir problem halinde alınacak olan önlemler konusunda belediyemizin acil eylem planı hazır. İzmir’in bazı ilçelerinde bazı yapılarla ilgili Kültür Varlıkları Koruma Kurulları’nın olumsuz rapor vermesi risklerin yayılmasına neden olmaktadır. Kültür ve Turizm Bakanlığı’na bağlı yöneticilere hızlı aksiyon almaları ve kentsel SİT alanındaki yaşlı yapı stoku içindeki yerlerle ilgili olumsuz cevap verme uygulamasından vazgeçme çağrısını yapıyorum. İzmir ve civarında tsunami noktasında erken uyarı sistemi yoktur. Bu konu ile ilgili Boğaziçi Üniversitesi Kandilli Araştırma Enstitüsü yetkilidir. Bazı şehirlerde erken uyarı sistemi var ama bu Ege Kıyılarında bütün büyükşehir belediye sınırlarımızda mutlaka hayata geçmeli” sözlerine yer verdi.
Aydın ve Denizli arasında canlı fay hattı olduğunu hatırlatan Zeybek, “Menderes ovasından geçmektedir. İzmir’de aktif fay hatları vardır ve çalışmalar yapılmıştır. Bu konuda da derhal ülkede yetkililerle eşgüdüm toplantı yapılmalı. Finansman modellerinin nasıl hayata geçirileceği konuşulmalı. Jeotermal tesislerinde sıcak suyu taşıyan borularla ilgili oluşan risklerin azaltılması için AFAD çalışma yapmalı. İtfaiye birimlerimiz tüm illere destek olmak için hazırdır. Bugün burada 5 büyükşehir belediye başkanımız vardır ama başkanlarımızın tamamı daha önce yapılan çalışmalarda belirlendiği üzere kimin nereye yardım yapacağı noktasında acil eylem planı vardır. Park ve Bahçeler, deprem toplanma alanları, rekreasyon alanları günlük toplanma değil yurttaşların ihtiyaçlarını giderilmesi için konteyner modeli ile birtakım hizmetlerin yapılması için acil çalışma uyarısı yaptık. 24 saat esasına göre tüm büyükşehirlerde kriz masalarını oluşturduk. Önümüzdeki süreçte yurttaşlarımızın tedirgin olmasını engellemek istiyoruz. Kahramanmaraş Depremi’nden sonra hazırladığımız raporlarda şu konuya dikkat çekmiştik; yapılarda dikkat edilmesi gereken hususları söylemiştir. Bu yönetmeliğe göre bazı yapılara kısıtlama geldi. İzmir’de yıkılan 9 binada gördüğümüz gibi yüksek yapılarda çıkıntı yapıyorsanız salınım etkisi fazla oluyor. Zemin katında dükkân olan binalarda kısa kolon binalarda yıkımın en önemli nedeni. Bu riski belgeledik, ortaya çıktı. Resmî Gazete’de yapılan değişiklikle sanki bu ülkede deprem olmamış gibi rantın isteği noktasında düzenlemelerden geri adım atıldı. Önlemler koyduğumuzda bir müddet sonra gündem azaldıkça böyle şeyler oluyor. Burada Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı’na ve yönetmeliğe katkı yapan uzmanlara söylüyorum; risk ortadayken nasıl oluyor da doğruluğu raporlar ile tescillenmiş yönetmelikten geri adım atıyorsunuz? Bu konuda hangi çevreler sizin geri adım atmanıza yol açtı?” diye aktardı.
MERVE AĞRIÇ