EİB’in sürdürülebilirlik projesine uluslararası ödül

Ege Kuru Meyve İhracatçıları Birliği’nin aflatoksinli incirleri biyogazla enerjiye dönüştürerek gıda güvenliği ve çevreyi odağına alan projesi, İspanya'da düzenlenen Dünya Kuruyemiş ve Kuru Meyve Kongresi'nde sürdürülebilirlik ödülüne değer görüldü


  • Oluşturulma Tarihi : 20.05.2025 11:31
  • Güncelleme Tarihi : 20.05.2025 11:31
  • Kaynak : HABER MERKEZİ
EİB’in sürdürülebilirlik projesine uluslararası ödül haberinin görseli

KEMAL ÖZKURT/ Türkiye’nin kuru incir ihracatında yürüttüğü sürdürülebilirlik odaklı çalışmalar uluslararası takdir topladı.

Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği’nin “Aflatoksinli Kuru İncirlerin Sürdürülebilir Yönetimi” projesi, İspanya’nın Palma de Mallorca kentinde 8-10 Mayıs 2025 tarihlerinde düzenlenen 42. Dünya Kuruyemiş ve Kuru Meyve Kongresi’nde (INC) Sürdürülebilirlik Ödülü’ne layık görüldü.

Projenin Türkiye'de bir ilk olduğunu ifade eden Ege İhracatçı Birlikleri Sürdürülebilirlik ve Organik Ürünler Koordinatörü, Ege Kuru Meyve ve Mamulleri İhracatçıları Birliği Başkanı Mehmet Ali Işık, “Aflatoksin birçok gıda ürününde görülebiliyor. Bu konuda titizlikle çalışmalar yürütüyoruz. Bu projeyi başlatmamızdaki çıkış noktalarımızdan biri insan sağlığını, diğeri ise çevreyi korumak. Bu yöntem, dünyada benzeri olmayan bir mücadele yöntemi olarak teknik kabul görüyor. Bu ödülü aldığımız için çok mutluyuz” dedi.

IŞIK: TOKSİNLİ ÜRÜNLER İMHA EDİLİYOR

Aflatoksinli ürünlerin ihraç edilmemesi ve iç piyasada yayılmaması için mücadele ettiklerini ifade eden Işık, “Mücadele kapsamında sezon başında bir limit belirleniyor. Tüm ürünlerden numune alınıyor ve çıkan değerlere göre ihracatçılar, işledikleri ürünlerden bu belirlenen miktarı birliğe teslim ediyor. Bu oran başlangıçta yüzde 1,5’ti. Daha sonra otoksin riski nedeniyle yüzde 2,5’e çıkarıldı. Biz, toksinli incirleri toplayarak tüm ihracatçılarla birlikte biyogaz tesislerine gönderiyor ve imha edilmesini sağlıyoruz. Örneğin, 60 bin tonluk bir ihracat hacminde yaklaşık 1.500 ton incir biyogaz firmasına gönderilip imha ediliyor. Böylece hem riskli ürünlerin piyasaya yayılması engelleniyor hem de bu işlem elektriğe dönüşerek sürdürülebilirlik sağlanıyor. Tüm işletmeler ürünleri hem lazer makineleriyle hem de insan eliyle kontrol ediyor. Ancak bazı ürünler ışığa tepki vermiyor ve toksin dokuda gizli kalabiliyor. Bu tür ürünler yurt dışında laboratuvar analizlerine gönderiliyor. Orada yapılan testler sonucunda riskli ürünler tespit edilirse, bu ürünler ülkeye iade ediliyor. Geri dönen ürünler, Türk Gıda Kodeksi’ne uygun olup olmadıkları açısından Bakanlık tarafından değerlendiriliyor. Uygun olanlar piyasaya dönebiliyor; uygun olmayanlar ise yine biyogaz tesislerinde imha ediliyor” dedi.

İYİ İŞLER KONUŞULMUYOR

İhracatçının verdiği emeklerin görmezden gelindiğini, ancak herhangi bir aflatoksin sorunu yaşandığında bunun gündemden düşmediğini belirten Işık, “Bu kadar zor bir ürünü, bu kadar zor hava şartlarında halen aynı ihracatı yaptık. Hatta miktar bazında yüzde 4, değer bazında da yüzde 28 civarında artış sağladık. 400 milyar dolarlık ihracat yapıyoruz, bu gündeme gelmiyor. Tonlarca yaptığımız ihracatta bulunan birkaç ürün sürekli gündeme taşınıyor” diye konuştu.

GÖKSAN: BAKANLIK'TAN DESTEK BEKLİYORUZ

Aflatoksin sorununun çözümünde bakanlıktan destek beklediklerini belirten INC Türkiye Büyükelçisi Ahmet Bilge Göksan, “Ekonomik sıkışıklık, enflasyon, lojistik problemleri arasında biz tarım ürünü üretmeye ve ihraç etmeye çalışıyoruz. Ancak karşımızda Avrupa Birliği gibi çok katı kurallar koyan yapılar var. Aynı ürünü Uzak Doğu’ya ya da Amerika’ya gönderdiğinizde sorun yaşanmıyor. Çünkü uygulanan oranlar makul. Ama Avrupa Birliği’nin koyduğu limitler gerçekten çok düşük. Bu nedenle tüm gayretlerimize rağmen ürünlerimiz bazen elimizde olmayan nedenlerle geri gelebiliyor. Tarım Bakanlığımız gerekli denetimleri yapıyor, kontrol ediyor ama ihracat sırasında bazı sıkıntılar yaşıyoruz. Bu noktada Bakanlığın bize daha fazla destek olmasını bekliyoruz. Çünkü bu, bizim elimizde olan bir durum değil. Ne yaparsak yapalım, en iyisini yapmaya çalışsak bile çözüm bulamıyoruz” ifadelerini kullandı.

GABAY: HERKES EN İYİSİ İÇİN ÇALIŞIYOR

İncirin Türkiye için prestij ürünü olduğuna dikkat çeken EKMİB Başkan Yardımcısı Yusuf Gabay, “Bu yıl yaklaşık 400 milyon doları aşan bir ihracat hacmine ulaşacağız. 71 milyon dolardan 400 milyon dolara gelen bir yükselişten söz ediyoruz. Bu sektör yaklaşık 30 bin kişiye istihdam sağlıyor ve 50 bin üreticinin, aynı zamanda tüm bölgenin geçim kaynağı. Ne yazık ki incir sektörü zaman zaman eksik ve yanlış bilgilerle zarar görebiliyor. Bu nedenle bakanlıktan destek bekliyoruz. Aynı şekilde basından da destek istiyoruz. Lütfen yanlış ve eksik bilgilerle bu sektöre zarar verilmesin. İhracatçılar, üreticiler; herkes elinden gelenin en iyisini yapıyor” dedi.

BİLGİ ve EĞİTİM EKSİKLİĞİ

CELEP: Türkiye İhracatçılar Meclisi Yönetim Kurulu Üyesi Birol Celep, sürdürülebilirlik aşamasında Türkiye'nin başarısız olmasının nedenlerini şu şekilde sıraladı:

“Türkiye’nin bu düzeye ulaşamamasının temel sebeplerinden biri yaygın bilgi eksikliği ve eğitim yetersizliğidir. Üretici, hangi ilacın hangi tesiste, ne zaman, ne dozda ve hangi ürünlerle birlikte uygulanması gerektiğini ya bilmiyor ya da ekonomik kaygılarla yanlış uygulamalar yapıyor. Tarım danışmanlığı sistemi yaygın değil. Üreticilerin büyük çoğunluğu, zirai ilaç bayilerinin yönlendirmeleriyle hareket ediyor. Bir diğer önemli sorun ise denetim sisteminin yetersizliğidir. Denetimler genellikle ürün pazara geldikten sonra başlar. Bu geç müdahale, sorunların erken tespitini engelliyor. Ayrıca izlenebilirlik eksikliği ciddi bir sorundur. Türkiye’de bu tür sistemler ya geç işler ya da hiç denetlenmez. Pazar baskısı ve fiyat odaklı tarım anlayışı da başka bir sorunumuz. Özellikle iç pazarda fiyat önceliklidir, kalıntı kontrolü çoğunlukla göz ardı edilir. Ayrıca risk algımız da zayıf. Toplumda ve bazı üreticilerde ‘kalıntı’ yalnızca ihracat engeli gibi algılanıyor. Oysa bu, insan sağlığı ve toprak-ekosistem sürdürülebilirliği açısından son derece ciddi bir meseledir. Tüm gıda ürünlerinde bu bilinci ön plana çıkarmak zorundayız. Bu noktada Tarım Bakanlığımızın bizlerin yanında olması bir zorunluluktur. Ancak ne yazık ki incir örneğinde, yaşanan ekolojik problemler karşısında ihracatçının yanında yeterince güçlü bir kamu desteği göremedik. Çiftçiyi yönlendirmek bir kenara, aracı, tüccar ve diğer paydaşlar da bu konuda yeterince bilinçli değil. Bu bilinç eksikliği sonucunda tüm risk ihracatçının omuzlarında kalıyor. Bu da hem sektör hem de Türkiye ekonomisi için ciddi bir tehdit oluşturuyor.”

Yazarımız Kim ?

HABER MERKEZİ