- İzmir
- 10.10.2025 19:32
Alsancak’ta 2 kişinin elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetmesi üzerine görülen davanın 8’inci duruşmasında tutuklu yargılanan sanıklar beraatlerini talep etti.
İzmir’de 12 Temmuz 2024 günü Alsancak’ta bastıkları su birikintisinde İnanç Öktemay (44) ile Özge Ceren Deniz'in (23) elektrik akımına kapılarak hayatlarını kaybetmeleri üzerine görülen dava, 8’inci duruşma ile devam etti. İzmir Adalet Sarayındaki 10'uncu Ağır Ceza Mahkemesi Duruşma Salonu'nda gerçekleşen duruşmada tutuklu yargılanan 9 sanık ve bu sanıkların avukatları savunmalarını dile getirirken, sanıklar beraatlerini talep etti.
Arıza onarım işleri ile ilgisinin olmadığını ve bu işlerin konuşulduğu Whatsapp grubunda yer almadığını belirten Ahmet Orhan Kaygısız, “9 Ocak tarihindeki arıza onarım işlemiyle ilgim yoktur. Fotoğrafları paylaşılan arıza onarım Whatsapp grubunda ben yokum. Benim öncesi ve sonrasına ilişkim bilgim yok. Ekiplerin sevk ve idaresinden ben sorumlu değilim. Somut olayda bana verilen bir bilgi yok. Saha ekiplerinin amiri ben değilim. Üzerime kusur istinat edilmesi hukuki ve vicdani değildir. Tahliyemi talep ediyorum” dedi.
Sanıklardan Mesut Türkan yaptığı savunma konuşmasında, “Arıza onarım personelinin görevi anlık olarak arızanın giderilmesidir. Uzun süreli işler bizim beceremediğimiz işlerdir. Yolun kazılması gerektiği için teknik şefimize gerekli bilgileri verdik. Bize bir sonraki işe geçmemizi söyledi. Biz gerekli bildirimleri yaptığımızı düşünüyoruz. İş emrimde yerden duman çıkıyor diye yazmaktadır. Biz de gittik hattı kapattık. Kablonun mazgaldan uzaklaştırılması ise başka birimin işidir. 15 ay oldu tahliyemi talep ediyorum” şeklinde konuştu.
Tutuklu yargılanan sanıklardan Mehmet Zeki Aytulun yaptığı konuşmada, “Ben 454 gündür cezaevindeyim, her gün şunu soruyorum ben bu olayın neresindeyim? Ben İZSU şirketinde 30 yıldır çalışıyorum. Bu olayın tam göbeğinde nasıl oluyorum onu çözemedim. İBB Başkanından plaket alan ilk kişi benim. Kanalda çalışan düz işçi nasıl gözlemcilik yapabilir ben onu bir türlü anlamadım. Gözlemcilik bir meziyet işi. Bizde kanalda çalışan işçiler hepsi ilkokul mezunu. Bu arkadaşlar artık kanalda çalışamıyor. Beli ağrıyor, gözü görmüyor vs. Bunlar firmaların arkasına takıyorlar. Suçum varsa en ağır cezayı bana verin. Ben yeri görmemişim haberim yok, ben o dönem büro memuruydum. Suçum gözlemci göndermemek. Beraatimi talep ediyorum” ifadelerini aktardı.
Tutuklu yargılanan diğer bir sanık olan Arif Kapuş, kendisi gibi yönetici sıfatını taşıyan diğer isimlerin tutuksuz yargılandığına dikkat çekerek, “2007 tarihinde şirketimi kurdum ve o günden beri işlerimi başarıyla tamamladım. Bu işten önce birçok kamu ve özel kuruluşun işini yaptım. Ben bu işi EKAP üzerinden aldım. Ben teknik şartnameye göre daha önce bildiğim tanıdığım şantiye şefi olarak bir inşaat mühendisi görevlendirdim. Ekipte eleman ve malzeme eksikliği yoktu. Kaza sırasında 8 ayrı iş aynı yürümekteyken şu an bu işlerin tamamı tamamlanmıştır. Ben işveren olarak kendi kusurlarımdan sorumluyum. Benim gibi yönetici iş verenler mevcut bu davada. Şu an tutuksuz yargılanmaktadır. Ben kaçacak değilim kaza olduğunda adımın İZSU tarafına savcılığa verildiğini biliyordum ve gözaltına alınmayı bekliyordum. Kendi rızam ile teslim oldum. Sahte belgeler ile davanın gidişine yön vermiş benimle bu davada bulunan ancak tutuksuz yargılanan isimlerin olması son derece düşündürücüdür. Tahliyemi ve beraatimi talep ediyorum” diye konuştu.
Sisteme yansımayan bilgilerin kendisi tarafından bilinemeyeceğini dile getiren Gediz Arıza Onarım Yöneticisi Mehmet Fatih Tosun, "Emsal niteliğindeki itirazlarımız dikkate alınmadı. Şirketimizce belirlenen son bilgilere göre bölgede asfaltlama talebi bulunmamaktadır. Bilirkişiler diyor ki, ‘Senin suçun kusurlu kişilerin yöneticisi olmak.’ TCK diyor ki, 'Suç şahsidir.' Onarım yapılan hat üzerinde sistemden bakıldığında herhangi bir kusur görülmemektedir. Sistemlere yansımayan Whatsapp yazışmalarının tarafımca bilinmesi mümkün değildir. İlk emniyet ifademden bugüne kadar savunmam değişmedi, olay yerinden bana bilgi gelmedi, WhatsApp grubunda bulunmamaktayım. Gelinen noktada bilinçli taksir ile yargılanıyorum. Takdir yüce mahkemenindir” dedi.
Ali Güler ise şunları söyledi: “2015 yılında inşa edilen işte şantiye şefi ben değilim. Bilirkişi raporu da yönlendirilmiş. İsmi verildi deseler de raporda sadece benim adımın yanında 'şantiye şefidir' yazmaktadır. Oysa işin şantiye şefi Ufuk Doğan Demir’dir. Söylenenlerin aksine 2015 yılında inşa edilen tesis kurallara uygun inşa edilmiştir. Kazaya sebep olan ilk imalat değildir, sonraki müdahalelerdir. İlk iş ile kazaya sebep olan iş arasında bir bağlantı kalmamıştır. Tesis imalatıyla suçlanıp tutuklanan tek sanık benim. Unvanım arıza bakım onarım değil, arıza onarım müdürüdür. Fiilen Genel Müdürlük yardımcısı görevi yürütüyorum saha ile aramda 4 kademe vardır. Eğer bir arıza varsa, devam ediyorsa bunu çözecek sahadaki ekiptir. Sadece unvanım nedeniyle buradayım. Söz konusu arıza hakkında bana bilgi verilmedi, Whatsapp gruplarında da ben yokum. 2024 yılında İzmir’in ortasında 2 insan elektrik akımına kapılarak hayatını kaybetti. Ancak bu elim olayda suçlu ben değilim, beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum” dedi.
Savunmasında sahadaki sorumluluğun teknik şef olduğunu söyleyen Mert Ceylan, “Bugün kaçıncı kez karşınızda olduğumun hesabını yapmayı üzüntüden artık bıraktım. Şu anda benim görevimi icra eden 2 adet arza onarım müdürü var 1 değil. Sahada yapılamayan işlerin sorumluluğu teknik şeftir. 2 gün önce dosyaya giren GDZ yazısı var. Yazının devamında sahada tamamlanamayan devam eden sorunlar ile ilgili sahada güvenlik önlemleri alınır ve kayıt kapanmaz. Bu iş için ek bir kayıt açılır deniyor. Umutsuzluk ile kaybolup gitmekten korkuyorum. Bir kusurum olduğunu düşünmüyorum. Uzun zamandır ailemden ayrıyım. Beraatimi ve tahliyemi talep ediyorum” şeklinde konuştu.
Kazaya sebep olan kablo üzerinde 9 Ocak tarihinde Gediz tarafından çalışma yapıldığını belirten Doğan Kılıç, “Bilirkişi raporu mazgalların çökerek kabloları ezdiğini dile getirmektedir. Çökme olsa bile kaza günü çekilen fotoğraflarda kablo ile ızgara arasında mesafe ortadır. Heyet açıkça 9 Ocak'ta Gediz’in kazaya sebep olan kablo üzerinde çalışma yaptığını tespit etmiştir. Ekipler o gün burada çalışma yapmış amirlerine durumu bildirmiştir. Buna rağmen kaza yaşanan kadar Gediz tarafından hiçbir işlem yapılmamıştır. Bilgim olmayan bir arızadan sorumlu tutulmam anlaşılır değildir. Beraatimi talep diyorum” ifadelerinde bulundu.
Kendisinin iş emrini yerine getirdiğini ve sorunun çözümü için gerekli bildirimleri yaptığını belirten Fırat Akbay, "Ben, bana ait olan görevde neyi eksik yapmışsam bunun bedelini seve seve öderim. Yeter ki bana ‘Fırat sen şunu yapmadın, bu oldu’ deyin. Ben gece başımı yastığa koyduğumda vicdanım gerçekten rahat. Orada bana ait olmayan arızayı yaptım ve bunu yaparken kablonun mazgala yakınlığını gördüm. Sadece fotoğraf atıp, 'böyle bir durum var' diyebilirdim. Ancak aradım, görüntülü aradım, elimden geleni yaptım. Bilgim olmayan şeyden sorumlu olamam. Sorumlu olduğum amirlere durumu bildirdim, elimden gelen tüm yöntemlerle. İş emri ‘yerden duman çıkıyor’ diye açılmış. Ben o arızayı giderdim, 6 ay boyunca da sorun çıkmıyor. 6 ay sonra kaza olup orası açılınca yaptığım ek hala sapasağlam duruyor. O kaydın kapanmasındaki temel sebep o işin bitmesidir. Orada yeni bir iş başlıyor o kablonun mazgala yakınlığı ile ilgili. Benim 2 çocuğum o sokaktan haftada iki kez geçiyor. Özge Ceren Deniz yerinde benim kızım olabilirdi. Ben o sorumluluğu almak istedim ve yaptım. Tabletlerimizde bir bildirim yöntem, tuşu yok. Yaptığımdan eminim, yaptığım ile gurur duyuyorum” dedi.
Kaynak : BERKAY ERDEN